TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
T. B. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/10118) |
|
Karar Tarihi: 6/9/2023 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Soner GÖÇER |
Başvurucu |
: |
|
Vekili |
: |
Av. Leyla HAN TÜZEL |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu makamları tarafından öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteki canlı bomba saldırısı neticesinde travma sonrası stres bozukluğu yaşandığı iddiası ile açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 10/10/2015 tarihinde bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ile Ankara Gar Meydanı'nda düzenlenen açık hava toplantısında IŞİD-DEAŞ mensubu teröristler tarafından bombalı saldırı gerçekleştirilmiş, 100'ü aşkın katılımcı ölmüş ve çok sayıdaki katılımcı ise yaralanmıştır (söz konusu patlama ilgili olarak İçişleri Bakanlığının yaptırdığı ön incelemeyle ilgili süreç, bu süreç sonundan düzenlenen soruşturma raporu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan diğer işlemlere ilişkin tüm izahatlar için bkz. Hasan Kılıç, B. No: 2018/22085, 27/1/2021, §§ 11-15).
3. Başvurucu 23/11/2015 tarihinde Bandırma İlçe Devlet Hastanesine başvurmuştur. Aynı tarihli sağlık kurulu raporu ile kendisine travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulmuştur.
4. Başvurucu 7/12/2015 kayıt tarihli dilekçesi ile İçişleri Bakanlığına (İdare) başvurarak patlama nedeniyle kendisine travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulduğunu, patlamada İdarenin kusurlu olduğunu ileri sürerek manevi zararının karşılanmasını talep etmiştir.
5. Başvurunun cevapsız bırakılması suretiyle zımnen reddi üzerine başvurucu 1/4/2016 havale tarihli dilekçesi ile Ankara 7. İdare Mahkemesi nezdinde (Mahkeme) özetle patlama sırasında kendisinin de miting alanında bulunduğunu, patlamanın yarattığı dehşeti yakından yaşadığını, bu patlamada pek çok arkadaşının ölümüne, kol ve bacaklarının parçalanmasına tanıklık ettiğini, psikolojik olarak etkilendiğini, kendisine travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulduğunu, saldırı gerçekleşebileceği yönünde istihbarat bilgisine sahip olmasına rağmen İdarenin saldırının önlenmesi, miting ve gösteri yürüyüşünün sağlıklı bir şekilde yapılması için gerekli tedbirleri almadığını ileri sürerek 30.000 TL manevi tazminatın İdareye başvuru tarihinde itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesine karar verilmesi talebiyle tam yargı davası açmıştır.
6. Yargılama sonunda Mahkeme 22/3/2018 tarihli kararı ile başvurucunun olay anında orada bulunduğuna, olaydan psikolojik olarak etkilendiğine, olay nedeniyle oluşan elem ve ızdırabın karşılığı olarak takdiren 5.000 TL manevi tazminatın sosyal risk ilkesi gereğince başvurucuya ödenmesi gerektiğine karar vermiş; fazlaya ilişkin talebi ise reddetmiştir.
7. Karara karşı başvurucu ve İdare istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi neticesinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 13/2/2019 tarihli kararıyla başvurucunun patlamada kişilerin ölümüne ve parçalanmasına tanık olması nedeniyle yaşadığı travmanın tek başına bu durumun tazmini için yeterli olamayacağı, aksi durumun her olaydan etkilenen için tazmin sonucunu doğuracağı, bu durumun da manevi tazminatın amacını aşar şekilde sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı, kaldı ki olaydan yaklaşık bir ay sonra alınmış sağlık raporu dışında başvurucunun patlamanın gerçekleştiği esnada olay yerinde olduğunu, bu nedenle travma geçirdiğini kanıtlar somut bir delilin de bulunmadığı gerekçesi ile İdarenin istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
8. Karar başvurucuya 24/3/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 27/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; yasal bir mitinge katıldığını, idarenin kusuru sebebiyle miting alanına giren iki canlı bombanın eylemi dolayısıyla travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını, bu durumun sağlık raporu ile ispatlandığını, buna rağmen tazminat davasının keyfî şekilde reddedildiğini, bu suretle yaşam hakkının, adil yargılanma hakkının ve maddi manevi varlığını koruma geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde özetle başvurucunun mağdur sıfatının olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, kişilerin manevi varlıklarında oluşan eksilmeyi ifade eden manevi zararın tazmin edilebilmesi için varlığı gerekli olan şeref, haysiyet, kişilik hakları veya vücut bütünlüğüne yönelmiş bir saldırı niteliğinde eylem ya da işlemin somut uyuşmazlıkta söz konusu olmadığı bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu formda özetle; duyduğu ruhsal acı temelinde olayda sorumluluğu bulunan kamu makamlarına karşı açtığı tazminat davasının reddedilmesinden yakınmış ve bununla birlikte olay nedeniyle ciddi bir hayati tehlike atlattığına, yaşamının risk altında olmasına karşın yara almadan hayatta kalabildiğine ilişkin bir iddia ileri sürmemiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu aynı olayı temel alan ve benzer şikayetlerin ileri sürüldüğü başvuruda ihlal iddialarını adil yargılanma hakkı kapsamında görerek değerlendirme yapmıştır (bkz. Tayfun Cengiz (2), [GK], B.No: 2019/1819, 29/3/2023).Başvurucunun iddiaları ve Mahkememizin konuya ilişkin yaklaşımı dikkate alınarak başvuru adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında ele alınmıştır.
13. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
14. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
15. Somut olayda tazminat davası; başvurucunun gerçekleşen patlamada kişilerin ölümüne ve parçalanmasına tanık olmasının tazmin yükümlülüğünü doğuracak zarar olarak nitelendirilemeyeceği, dahası olaydan yaklaşık bir ay sonra alınmış sağlık raporu dışında başvurucunun patlamanın gerçekleştiği esnada olay yerinde olduğunu, bu nedenle travma geçirdiğini kanıtlar somut bir delilin de bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiştir.
16. Başvurucu, uğradığı zararı sağlık raporu ile ispatlamış olmasına rağmen tazminat davasının keyfî şekilde reddedildiğini ileri sürmüştür.
17. Bireysel başvuruya esas olan yargısal süreçte delilleri ilk elden değerlendirmekle görevli olan idare mahkemesi, gerçekleşen patlamada kişilerin ölümüne ve parçalanmasına tanık olmasının tazmin yükümlülüğünü doğuracak zarar olarak nitelendirilemeyeceği, saldırı sonrası fiziken yaralanmayan başvurucu için olayın üzerinden yaklaşık bir ay sonra düzenlenmiş sağlık raporu dışında başvurucunun patlamanın gerçekleştiği esnada olay yerinde olduğunu, bu nedenle travma geçirdiğini kanıtlar somut bir delilin de bulunmadığı gerekçesiyle başvurucu lehine tazminat sorumluluğu doğmadığına hükmetmiştir. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunurken terör saldırısı anında olay yerinde bulunduğunu, saldırı nedeniyle karşılaştığı manzara sonucu ağır travma yaşadığını ileri sürmüş ise de somut yargılama sürecinin asıl meselesi olan patlama sırasında/patlamaya bağlı olarak travma yaşadığı hususunda herhangi bir delil, ispat aracı ve/veya bilgi, belge sunmamıştır. Ayrıca başvurucu, terör saldırısı sırasında travma yaşadığı hususunda sunduğu herhangi bir belgenin ve/veya ileri sürdüğü iddianın mahkeme tarafından karşılanmadığı yahut araştırılmadığı gibi bir iddia da ileri sürmemiştir.
18. Bu bağlamda mahkemenin vakıanın yukarıda aktarılan koşulları dahilinde, saldırı sonrası fiziken yaralanmayan, konuya ilişkin olarak sadece olayın üzerinden bir ay geçtikten sonra alınan raporu sunan başvurucu hakkında tazminat sorumluluğu doğmadığı yönünde ulaştığı sonucun keyfî veya hukuki dayanaktan yoksun olduğu söylenemez.
19. Başvurucunun ileri sürdüğü iddia mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme karar gerekçesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.