TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
DÇD ENERJİ ELEKTRİK İNŞAAT TAAHHÜT TURİZM GIDA SANAYİ |
İÇ VE DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2018/24574) |
Karar Tarihi: 29/3/2023 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Mahmut ALTIN |
Başvurucu |
: |
DÇD Enerji Elektrik İnşaat Taahhüt Turizm Gıda Sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. |
Vekili |
: |
Av. Osman Serkan İŞLER |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; taraf olunmayan davada icra takibinin durdurulması kararı verilmesi ve bu karara karşı itiraz ve istinaf taleplerinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Anadolu Bank (Banka) Aliağa Şubesine ait keşidecisinin İ. Limited Şirketi, lehtarının D.D. olduğu 30/7/2012 keşide tarihli 7.866 TL bedelli ve 31/8/2012 keşide tarihli, 10.620 TL bedelli çeklerin hamili başvurucu Şirkettir.
6. Söz konusu çeklerin keşidecisi İ. Limited Şirketi tarafından çeklerin lehtarı D.D. aleyhine 12/6/2012 tarihinde Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) açılan menfi tespit davasında 13/6/2012 tarihli tensip zaptıyla çeklerin davalı D.D. tarafından ibrazı hâlinde ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucu Şirket, ciro yoluyla kendisine intikal eden çekleri ödenmesi için Bankaya ibraz etmiştir. Banka kendisine ibraz edilen çeklerin arkasına "İş bu çek hakkında T.C. Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.6.2012 tarih 2012/328 sayılı ödeme yasağı kararı bulunduğundan üzerinde hiç bir işlem yapılmamıştır" şerhini yazarak ödeme yapmamıştır.
8. Bunun üzerine bu iki çekin tahsili için başvurucu Şirket tarafından İ. Limited Şirketi, D.D. ve Banka aleyhine Niğde 1. İcra Dairesinde (İcra Dairesi) 15/11/2012 tarihinde ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
9. Müteakiben menfi tespit davasında davacı İ. Limited Şirketi tarafından başvurucunun başlattığı icra takibinin tedbiren durdurulması talep edilmiştir. Mahkemece 26/11/2012 tarihli ara kararı ile icra takibinin tedbiren durdurulmasına hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde; çeklerin menfi tespit davasına konu çekler olduğu, önceki tedbir kararının 3. kişiler yönünden olmayıp davalı D.D. tarafından ibrazı hâlinde çeklerin ödenmesinin tedbiren durdurulmasına karar verildiği vurgulanmıştır. Buna rağmen Bankanın başvurucuya ödeme yapmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte menfi tespit davasının icra takibinden önce açılmış olması nedeniyle İ. Limited Şirketi yönünden de takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği ifade edilmiştir.
10. Bu karar üzerine İcra Dairesi 26/11/2012 tarihinde Mahkemenin aynı tarihli kararı gereğince icra takibinin İ. Limited Şirketi yönünden durdurulmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu Şirketin Mahkemenin takibin İ. Limited Şirketi yönünden de tedbiren durdurulmasına ilişkin 26/11/2012 tarihli ara kararına karşı 13/2/2013 tarihinde yaptığı itiraz Mahkemece 26/2/2013 tarihli celsede ara kararla reddedilmiştir. Söz konusu ara kararında, dava dışı başvurucu Şirketin tedbirin kaldırılması yönündeki talebinin teminat alınması nedeniyle zararların oluşması hâlinde bu teminattan zararların karşılanabileceği vurgulanmıştır. Bununla birlikte icra takibinin münhasıran davacı İ. Limited Şirketi yönünden durdurulmasına karar verildiği, diğer borçlulardan tedbir kararını yanlış uygulayan Banka dâhil alacağın tahsil edilebilme imkânının olduğu açıklanmıştır.
12. Tedbirin kaldırılması talebinin reddine dair karara karşı başvurucu Şirket tarafından 17/4/2013 tarihinde temyiz talebinde bulunulmuştur. Bu dosya temyiz aşamasındayken İcra Dairesi resen 28/6/2013 tarihli karar tensip tutanağı düzenlemiştir. Anılan tutanakta borçlulardan Bankanın süresinde borca itirazı nedeniyle Banka hakkındaki takibin durdurulduğu, diğer borçlu İ. Limited Şirketi hakkında ise takibin tedbiren durdurulmasına dair karar verildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte borçlulardan D.D hakkındaki takibin kesinleştiği ve D.D. tarafından borcun 7.866 TL'lik kısmına bir itirazının olmadığına dair dilekçe vermesine rağmen 9.100 TL yatırdığı açıklanarak yatırılan paranın başvurucunun hesabına aktarılmasına karar verilmiştir.
13. Yargıtay 15. Hukuk Dairesince 12/3/2014 tarihinde söz konusu kararın temyizen incelenemeyeceği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucu Şirket 14/4/2015 ve 15/5/2015 tarihli dilekçelerle tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiş ancak Mahkemece bu taleplerle ilgili herhangi bir değerlendirme yapıldığı tespit edilememiştir. Nihayet başvurucu Şirketin ilgili kişi olarak nitelendiği menfi tespit davasında 25/10/2016 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ancak söz konusu tedbire ilişkin bir hüküm verilmemiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun takibin durdurulması tedbirine yönelik 13/2/2013 tarihli itirazı ve buna ilişkin 26/2/2013 tarihli ara kararına da değinilmiştir.
15. Başvurucu Şirket 25/10/2016 tarihli Mahkeme kararına karşı da istinaf yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin (Daire) 6/6/2018 tarihli kararıyla başvurucu Şirketin istinaf talebinin usulden reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, takip alacaklısı başvurucu Şirketin davanın tarafı olmadığı ve aleyhine bir durum da yaratılmadığı izah edilerek istinaf hakkının bulunmadığı belirtilmiştir.
16. Nihai karar, başvurucu Şirket vekiline 27/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu Şirket 17/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler" ana başlıklı "İkinci Bölüm"ünde yer alan "Hukuki dinlenilme hakkı" kenar başlıklı 27. maddesi şöyledir:
"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir."
18. 6100 sayılı Kanun'un "Davanın İhbarı ve Davaya Müdahale" başlıklı "Üçüncü Ayırım"da "İhbar ve şartları" kenar başlıklı 61. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir."
19. 6100 sayılı Kanun'un "İhbarda bulunulan kişinin durumu" kenar başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir."
20. 6100 sayılı Kanun’un "İncelemenin kapsamı" kenar başlıklı 355. maddesi şöyledir:
"(1) İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir."
21. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 687. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun."
22. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "Menfi tesbit ve istirdat davaları" kenar başlıklı 72. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.
İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
...''
B. Yargıtay Kararları
23. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 8/6/2015 tarihli ve E.2015/5421, K.2015/15760 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Alacaklı tarafından borçlular hakkında başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borçlulardan Y.L. ile ... Ltd. Şti'nin taraf olduğu ve İstanbul 7. Tüketici Mahkemesi'nde görülen menfi tespit davasında verilen tedbir kararı nedeni ile, takibin borçlu Y.L. yönünden durdurulduğu, alacaklı vekilinin haciz talebinin icra müdürlüğünce takibin durdurulduğu gerekçesi ile reddedildiği, alacaklı vekilinin icra mahkemesine başvurusunda icra müdürlüğünün takibin durdurulması ve haciz talebinin reddi kararının şikayet edilerek durdurma kararının kaldırılmasına ve haciz taleplerinin yerine getirilmesine karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece tedbir kararı nedeni ile şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
Senedin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nun 599. maddesinde; '...keşideci, lehtarla doğrudan doğruya arasında mevcut olan münasebetlere dayanan defileri, müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez. Meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken, bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun' hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, takip alacaklısı bonoda ciranta olup, keşideci, lehtar ve diğer cirantalar hakkında takip yapmıştır. Menfi tespit davası ise keşideci ile lehtar arasında görülmektedir. Yukarıdaki yasa hükmü gözetildiğinde, alacaklı cirantanın taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen tedbir kararı alacaklıyı bağlamaz. Bu sebeple istemin kabulü gerekirken reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.''
24. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19/6/2017 tarihli ve E.2017/4181, K.2017/9575 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Alacaklı tarafından bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takipte, icra müdürlüğünce İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/325 Esas sayılı dosyasında verilen tedbir kararı gereğince takibin durdurulmasına karar verildiği; alacaklı vekilince, tedbir kararı verilen dosyada taraf olmadıkları gerekçesiyle takibin durdurulmasına ilişkin icra müdürlüğü kararının iptali isteminin mahkemece reddine karar verildiği görülmektedir.
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/325 Esas sayılı menfi tespit dosyasında 04.03.2015 tarihli tedbir kararında “dava tarihi itibari ile henüz icra takibine konulmamış olmak kaydıyla davaya konu 11 adet senet hakkında, İİK’nun 72/2. maddesi gereğince..........kesin ve süresiz teminat mektubu şeklinde mahkeme veznesine yatırılması kaydıyla İİK72/2. mad. gereğince açılması muhtemel icra takiplerinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına ve yalnızca taraflar bağlayıcı nitelikte bankaya ibrazı halinde ödeme yasağı konulmasına” karar verilmiş dosyada alacaklı ... Ltd. Şti'nin müdahillik talebinde bulunduğu mahkemece talebin kabulüne karar verildiği görülmüşü ise de, alacaklının asli müdahil olmadığı dolayısı ile dosyaya taraf olmadığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK'nun 687. maddesinde; '...keşideci, lehtarla arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.' düzenlemesi yer almaktadır.
Somut olayda, takip alacaklısı bonoda ciranta olup, keşideci ve lehtar hakkında takip yapmıştır. Menfi tespit davası ise keşideci ile lehtar arasında görülmektedir. Yukarıdaki yasa hükmü gözetildiğinde alacaklı cirantanın taraf olmadığı menfi tespit davasında verilen tedbir kararı alacaklıyı bağlamaz. Ayrıca senedin hangi tarihte ciro edildiği de belli değildir. Bu sebeple istemin kabulü gerekirken reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 29/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu Şirket, kendisinin taraf olmadığı menfi tespit davasında aleyhine karar verilmesinden ve bu kararın kendisine tebliğ edilmemesinden yakınmaktadır. Başvurucu Şirket ayrıca tedbirin kaldırılması talepli 14/4/2015 ve 15/5/2015 tarihli itirazlarının değerlendirilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu Şirket bununla birlikte aleyhine tedbirin durdurulmasına karar verilmiş olmasına rağmen istinaf incelemesinde zarar görmediği şeklindeki gerekçenin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucu Şirket bu gerekçelerle mahkemeye erişim ve gerekçeli karar ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu Şirketin iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
29. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 52; Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 35).
30. Başvurucu Şirketin başlattığı icra takibinin, taraf olmadığı bir davada verilen kararla durdurulması ve bu karara karşı yapmış olduğu itirazlar ile istinaf talebinin reddine karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
31. Somut olayda kendisine ciro edilen başvuru konusu çekleri Bankaya ibraz eden başvurucu Şirkete, kendisinin taraf olmadığı ve daha önce açılan menfi tespit davasında verilen ödeme yasağı nedeniyle ödeme yapılmamıştır. Bunun üzerine çeklerin tahsili için başvurucu Şirket tarafından İ. Limited Şirketi, D.D. ve Banka aleyhine icra takibi başlatılmıştır. Ardından davacı İ. Limited Şirketi tarafından başvurucunun başlattığı icra takibinin tedbiren durdurulması talep edilmiş ve Mahkemece 26/11/2012 tarihli ara kararı ile İ. Limited Şirketi yönünden tedbiren takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
32. 6102 sayılı Kanun'un 687. maddesinde keşideci ve lehtarın kendi aralarındaki ilişkilere dayanan defileri ancak hamilin çekleri iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde hamile karşı ileri sürebileceği düzenlenmiş ve aksi hâlde verilen tedbir kararının hamili bağlamayacağı içtihatlarla ortaya konulmuştur. Buna karşın somut olayda başvurucu Şirketin borçlular zararına hareket ettiği hususunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan başvurucu Şirketin taraf olmadığı davada, icra takibinin İ. Limited Şirketi yönünden tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir. Bu durumda başvurucu Şirketin hamil olarak menfi tespit davasına taraf olmaması ve borçluların zararına hareket ettiği de iddia edilmediğine göre takibin durdurulmasına karar verilmesiyle mağduriyetine sebebiyet verildiği tartışmadan varestedir.
33. Bununla birlikte bu karar üzerine İcra Dairesi 26/11/2012 tarihinde Mahkemenin aynı tarihli kararı gereğince ayrıca icra takibinin İ. Limited Şirketi yönünden durdurulmasına karar verildiğine dikkat çekmek gerekir. Bu durumda başvurucu Şirketin 6102 sayılı Kanun'un 687. maddesi uyarınca menfi tespit davasının tarafı olmayan aleyhine verilen tedbir kararının hamili bağlamayacağı gerekçesiyle İcra Dairesinin takibin durdurulması kararına karşı etkili hukuk yolu olan itirazın iptali ve/veya şikâyet davası açma imkânı olduğunun altı çizilmelidir. Buna mukabil başvurucu Şirket bu etkili hukuk yolları yerine taraf olmadığı ve müdahale talebinde de bulunmadığı menfi tespit davasında verilen kararlara karşı itiraz ve istinaf yoluna başvurmayı tercih etmiş ve lehine bir sonuç elde edememiştir.
34. Bunun yanında Mahkemenin ara kararına itiraz üzerine verdiği kararda icra takibinin münhasıran davacı İ. Limited Şirketi yönünden durdurulmasına yönelik olduğu, diğer borçlu D.D. ve tedbir kararını yanlış uygulayan Banka dâhil alacağın tahsil edilebilme imkânın olduğunu belirterek başvurucu Şirkete hatırlatmada bulunulduğu da dikkatlerden kaçmamalıdır. Nitekim İcra Dairesinin 28/6/2013 tarihli kararıyla Bankanın süresinde borca itirazı nedeniyle Banka hakkındaki takibin durdurulduğu ancak borçlulardan D.D hakkındaki takibin kesinleştiği ve D.D. tarafından ödenen 9.100 TL'nin başvurucu Şirket hesabına aktarıldığı anlaşılmıştır.
35. Bu veriler ışığında başvurucunun mahkemeye ulaşma imkânının ortadan kaldırılmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu Şirket makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
39. Buna göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar; başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
40. Somut olayda başvurucu Şirket menfi tespit davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ancak uzun sürdüğü belirtilen yargılamanın tarafları söz konusu çeklerin keşidecisi İ. Limited Şirketi ve davalısının ise çeklerin lehtarı olan D.D.dir. Başvurucu Şirket ise aleyhine tedbir kararı verilmiş ise de bu davanın tarafı değildir. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvurucu Şirketin mağdur olduğu söylenemez.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.