TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYŞE RABİA YÜREKLİTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/56916)

 

Karar Tarihi: 22/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 6/8/2024-32624

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Ayşe Rabia YÜREKLİTÜRK

Vekili

:

Av. Berire Erva TOPAL KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, avukat olan başvurucunun yaptığı sosyal medya paylaşımının avukatlık reklam yasağına aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle verilen uyarma disiplin cezası nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/11/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, İzmir Barosuna kayıtlı bir avukattır. Başvurucu 3/12/2016 tarihinde kendisine ait sosyal medya hesabı üzerinden "50000 $ bozdurup dekontunu ibraz eden herkesin davaları vb hukuki işlemleri varsa vekalet ücreti almayacağız (!!!) Yabancı müvekkillerimizden alacağımız vekalet ücretlerinin TL üzerinden alma kararı aldık. [E.] Hukuk Bürosu olarak ..." şeklinde herkese açık bir paylaşım yapmıştır.

6. Ayrıca başvurucu, bu paylaşımı ile Anadolu Ajansında yer alan "Dolar bozduranlara destek büyüyor" başlıklı haberin konusu olmuştur. Haber ise şöyledir:

"İzmirli avukat [A.R.Y.] Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın döviz bozdurma çağrısına uyarak elli bin liralık dolar bozduran müvekkillerinin tüm hukuki işlemlerinden vekalet ücreti almayacaklarını belirtti. Avukat [A.R.Y.], [E.A.] Hukuk Bürosu olarak bir karar aldıklarını açıkladı. Bu karar doğrultusunda öncelikle yurt dışındaki müvekkillerine bundan sonra Türk Lirası üzerinden çalışacaklarını bildirdiklerini anlatan [Y.] elli bin liralık döviz bozduran ve bunu ibraz eden kişilerin tüm hukuki işlemlerinin vekalet ücretini almayacağız. Cumhurbaşkanımızın yalnız olmadığının mesajını bu şekilde vermek istedik."

7. Paylaşım nedeniyle disiplin soruşturması başlatan İzmir Barosu Disiplin Kurulubaşvurucu hakkında kınama cezası vermiştir. Anılan kararda Disiplin Kurulu, avukatların rakip değil yargının kurucu unsuru olduklarını vurguladıktan sonra başvurucunun ücretsiz avukatlık hizmeti sunacağını beyan etmesinin mesleki kurallarla bağdaşmadığını, avukatlar arasında haksız rekabet oluşturarak reklam yasağına aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir. İtiraz üzerine kararı inceleyen Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu, başvurucunun daha önce disiplin cezası almamış olması nedeniyle kınama cezası yerine uyarma cezası vermiştir.

8. Başvurucunun bu kararın iptali isteğiyle açtığı dava Ankara 8. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür. Mahkeme, ilgili paylaşım ve haber ile avukatlık reklam yasağına ilişkin mevzuatı değerlendirdikten sonra ilgili paylaşımın reklam niteliğinde olduğu kanaatiyle disiplin cezasının hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır. İstinaf talebinde bulunulması üzerine kararı inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi, herhangi bir ek gerekçe belirtmeden istinaf talebinin reddine karar vermiştir.

9. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

10. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:

"Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir."

11. 1136 sayılı Kanun'un "Reklam yasağı" kenar başlıklı 55. maddesi şöyledir:

"Avukatların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kağıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır."

12. 1136 sayılı Kanun'un "Disiplin Cezalarının uygulanacağı haller" kenar başlıklı 134. maddesi şöyledir:

"Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır."

13. 1136 sayılı Kanun’un "Disiplin cezaları" kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1. Uyarma; avukatın mesleğinin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin kendisine bildirilmesidir."

14. 21/11/2003 tarihli ve 25296 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 1. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmeliğin amacı; bu Yönetmelik kapsamında olanların, iş elde etmek için reklam sayılabilecek her türlü girişim ve eylemde bulunmalarının önlenmesidir. Avukatların mesleklerini özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmelerini, avukatlık sıfatının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır şekilde hareket etmelerini, yargılama faaliyetindeki yerlerini ve işlevlerini olumsuzlaştıracak ve yargının görünümünü bozacak davranışlardan kaçınılmasını sağlamaktır. "

15. Yönetmelik'in "İnternet" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmelik kapsamında olanlar, internet dahil, teknolojinin ve bilimin olanak tanıdığı her tür ortamda avukatlık mesleğinin onur ve kurallarına, avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenen "Avukatlık Meslek Kuralları"na aykırı olmayacak şekilde kendisini ifade etme hakkına sahiptir. "

16. Yönetmelik'in "Yükümlülükler" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmelik kapsamında olanlar; salt ün kazanmaya yönelik her tür girişim ve eylemlerden kaçınmak, iş elde etmek için reklam sayılabilecek herhangi bir girişim ve eylemde bulunmamak, üçüncü kişilerin kendileri için reklam sayılabilecek bu tür eylem ve davranışlarına izin vermemek, engel olmak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. "

17. Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kurallarının (Meslek Kuralları) 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Avukat salt ün kazandırmağa yönelen her türlü gereksiz davranıştan titizlikle kaçınmalıdır.

a- Avukat, yalnız adres değişikliğini reklam niteliğini taşımayacak biçimde ilan yolu ile duyurabilir.

 ..."

18. Meslek Kurallarının 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Avukat kendine iş sağlama niteliğindeki her davranıştan çekinir."

B. Uluslararası Hukuk

19. Kıta Avrupası hukuk sisteminde avukatların reklam yasağına ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler bulunmaktadır. Almanya'da avukatların reklam yapma özgürlüğü olmakla birlikte bu kural Alman Federal Avukatlık Kanunu ve Alman Avukatlık Meslek Kuralları ile belirli şartlara bağlanmıştır. Alman Avukatlık Kanunu'nun 43. maddesinin (b) bendine göre avukat ancak avukatlık faaliyeti ile ilgili olarak şekil ve içerik olarak nesnel olması ve iş almamaya yönelik olması şartıyla üçüncü kişileri bilgilendirebilir. Aldatıcı, gösterişli veya mesleğin mahiyetiyle bağdaşmayan reklamlar yasaklanmıştır. Avusturya'da da benzer şekilde avukatların mesleki faaliyetleri hakkında gerçek ve nesnel bilgi vermesi ile mesleki yükümlülüklerine uymaları şartıyla reklam yapabileceği öngörülmüştür. Avukatlık Mesleğinin İcrasına İlişkin Yönetmelik'in 45., 46. ve 47. maddelerine göre avukatın kendisini övdüğü, vekâlet amacıyla menfaat sağladığı ya da menfaat sunduğu, diğer meslektaşlarıyla kendisini kıyasladığı reklamlar yasaklanmıştır.

20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Casado Coca/İspanya (B. No: 15450/89, 24/2/1994) kararında ifade özgürlüğü ışığında avukatlık reklam yasağına ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştur. Bahse konu başvuruda avukat olan başvurucu, avukatlık bürosuyla ilgili olarak çeşitli gazetelere ilanlar vermiş; ayrıca şirketlere mektuplar yazarak sunduğu hizmetleri anlatmıştır. Barcelona Barosu Disiplin Kurulu avukat hakkında ikisi kınama, ikisi uyarı olmak üzere dört kez disiplin cezası vermiştir. Disiplin Kurulu, avukatların yalnızca açtıkları yeni işyerlerini ya da adres değişikliğini duyurabileceklerini, başvurucunun ise bunun ötesine geçtiğini belirtmiştir. Başvurucu; amacının halkı bilgilendirmek olduğunu, verilen disiplin cezası nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. AİHM, reklam yasağı gibi haksız rekabetin karmaşık ve değişken alanında kalan konularda ülkelerin belirli bir takdir marjı olduğunu, bu nedenle AİHM'in görevinin ulusal düzeyde alınan tedbirlerin ilke olarak haklı ve orantılı olup olmadığını tespit etmekle sınırlı olduğunu belirtmiştir (Casado Coca/İspanya, § 50). AİHM, reklamın vatandaş için kendisine sunulan hizmet ve malların özelliklerini keşfetme aracı olduğunu ifade ettikten sonra özellikle haksız rekabeti ve gerçek dışı veya yanıltıcı reklamları önlemek için kısıtlama getirilebileceğini hatta belirli mesleklerin özel şartları nedeniyle objektif ve gerçeğe uygun reklamların dahi yayımlanmasının kısıtlanabileceğini belirtmiştir (Casado Coca/İspanya, § 51). AİHM, avukatların halk ile mahkemeler arasında aracılar olarak adaletin idaresinde merkezî bir konumda yer alan ve bağımsız çalışan özel statüleri nedeniyle davranışları üzerindeki olağan kısıtlamaların, ayrıca barolara verilen izleme ve denetleme yetkilerinin makul olduğunu ifade etmiştir. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf devletlerin çoğunda toplumlardaki değişimler ve özellikle medyanın artan rolü nedeniyle bir süredir kuralların esnediğini, bununla birlikte mesleği düzenleyen kuralların kültürel geleneklere göre bir ülkeden diğerine farklılık gösterdiği tespitinde bulunmuştur (Casado Coca/İspanya, § 54). AİHM, baro yetkilileri ve ulusal mahkemelerin, üyeleriyle doğrudan ve sürekli temas hâlinde olmaları nedeniyle belirli bir zamanda adaletin düzgün idaresinin gereklilikleri, mesleğin saygınlığı, herkesin hukuki yardım hakkında bilgi alma hakkı ve baro üyelerine uygulamalarının reklamını yapma imkânı sağlanması gibi çeşitli menfaatler arasında doğru dengenin nasıl kurulabileceğini belirlemek için uluslararası bir mahkemeden daha iyi bir konumda olduğunu belirtmiş; sonuç olarak ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir (Casado Coca/İspanya, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu, Hükûmet tarafından başlatılan Türk lirasını destekleme seferberliğine katkı sunmak amacıyla yaptığı paylaşım nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı görüşünde ilgili mevzuat, Anayasa ve AİHM kararları ışığında ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

25. Başvurucunun sosyal medya paylaşımı nedeniyle uyarma disiplin cezası almasının ifade özgürlüğüne müdahale oluşturduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

26. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

 (1) Kanunilik

27. Başvuru konusu müdahalenin 1136 sayılı Kanun'un 55. ve 134. maddeleri uyarınca gerçekleştirildiği ve kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir.

 (2) Meşru Amaç

28. Avukatların reklam yapmalarının yasaklanmasının temel amacının halkın ve diğer avukatların haklarının korunması olduğu değerlendirilerek müdahalenin başkalarının haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

29. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

30. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için tedbir, amaca ulaşmaya elverişli olmalı; başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermelidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 59).

31. Anayasa Mahkemesi her zaman ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Nitekim Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemekte; siyasi, sanatsal, bilimsel, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40). Bu bağlamda ifade özgürlüğünün siyasi ve toplumsal meseleler ile ilgili bilgileri ve fikirleri araştırmayı, edinmeyi ve paylaşmayı da içerdiği açıktır.

32. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak olmayıp Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 70). Bazı meslekler özel statüleri gereği çeşitli sebeplerle kısıtlamalara tabi tutulabilir. 1136 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde avukatlık mesleğinin nitelikleri ve önemi, bir kamu hizmeti olduğu, avukatın yargılama süreci içinde adaletin bulunup ortaya çıkarılmasında görev aldığı, kamu yararını koruduğu belirtilmiştir. Kanun'un 1. ve 2. maddelerinde avukatlığın kamusal yönü ağır basan bir meslek olduğu vurgulanmıştır. Bilgi ve deneyimlerini öncelikle adalet hizmetine vererek adalete ve hakkaniyete uygun çözümler için hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargı organlarıyla yetkili kurul ve kurumlara yardımı görev bilen avukatın hukuk devletinin yargı düzeni içindeki yeri özellik taşımaktadır (AYM, E.2007/16, K.2009/147, 15/10/2009; Keleş Öztürk, B. No: 2014/15001, 27/12/2017, § 49).

33. Avukatların savunma görevini üstlenmeleri ve adaletin gerçekleşmesine katkıları mesleğin özelliği sayılmakta, kimi kısıtlamalara bağlı tutulmalarının haklı nedenlerini oluşturmaktadır. Avukatlık mesleğini seçenlerin avukatlık adına uygun biçimde görevlerinin gereklerini özenle yerine getirmeleri, avukatlık ünvanından ayrı düşünülemeyecek saygı ve güveni koruyup güçlendirmenin başta gelen şartlarından biridir (AYM, E.2007/16, K.2009/147, 15/10/2009; Keleş Öztürk, § 50).

34. Avukatlık, 1136 sayılı Kanun’da kamu hizmeti ve serbest bir meslek olarak tanımlanmıştır. Avukatların bir yandan serbest meslek erbabı olarak hizmetlerini uygun bir biçimde kamuya duyurma imkânına sahip olmak istemesi hatta mesleğin saygınlığına uygun bir şekilde refah içinde yaşama arzusuyla ekonomik kaygı taşıması kabul edilebilir. Bununla birlikte kamu hizmeti gören avukatların özel rolü, kendilerine adaletin yönetiminde kamu ve mahkemeler arasında aracı olmak suretiyle merkezî bir pozisyon sağlamaktadır. Avukatların bu alandaki asli rolleri gözönünde tutulduğunda kendilerinden adaletin sağlanmasına ve kamu güveninin sürdürülmesine katkıda bulunmalarını beklemek meşrudur.

35. Bu beklentiye paralel olarak avukatlara toplumda güven duyulması hayati önem arz etmektedir. Bu güvenin zedelenmemesi için de diğer yükümlülüklerinin yanı sıra reklam yasağı yükümlülüğü de getirilmiştir. Kanun, yönetmelik ve meslek kuralları ile ayrıntılı olarak düzenlenen reklam yasağı, yargının kurucu unsuru olan avukatların bağımsız ve güven esasına uygun olarak görevlerini saygın bir şekilde devam ettirmelerini sağlama amacı taşır. Bu yönüyle tamamen kazanç amacı güden serbest mesleklerden ayrılır. Reklam yasağı, mesleğin ticarileşmesini ve haksız rekabetin oluşmasını engelleyip kamunun güveninin korunmasını sağlamak için tesis edilmiştir.

36. Bu sebeplerle özellikle Kıta Avrupası'nda ülkeler kendi meslek kuruluşları eliyle çeşitli kurallar koymuş ve meslek ilkeleri belirlemiştir (bkz. § 19). Avukatlık meslek kuralları, mesleğin düzenini, geleneğini ve onurunu korumak için konulan, mesleğin temsil ettiği kamusal yararı, meslek mensubunun şahsi çıkarından üstün tutmayı amaçlayan etik değerlerdir. Bu kural ve ilkelerin çerçevesi, kültürel farklılıklara ve zaman içinde edinilen tecrübelere göre ülkeden ülkeye değişkenlik gösterse de reklam yasağının varlığı gibi temel konularda uzlaşı sağlanmıştır. Bununla birlikte bahse konu kural ve ilkelerin zaman içinde değişen koşullara göre esnetilemeyeceği de söylenemeyecektir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi çerçevesi ayrıntılı bir mevzuat ile çizilen avukatlara reklam yasağı uygulamasının anayasal hak ve özgürlükler karşısında ilke olarak haklı olmadığını değerlendirmemektedir.

37. Öte yandan AİHM'in içtihatlarında da vurgulandığı üzere avukatların reklam yasağı bağlamında dikkate alınması gereken en önemli husus mesleğin özel statüsünden kaynaklanan sınırlamaların mesleğin özgür şekilde yapılmasını imkânsız hâle getirmeye sebep olacak ağırlığa ulaşmaması konusunda makul bir dengenin sağlanıp sağlanamadığıdır. Bu dengenin sağlanabilmesi için de konulan kural ve ilkelerin temel hakları haleldar etmemesi, bütün meslek mensupları için belirli ve öngörülebilir olması ve ortaya çıkması muhtemel ihtilaflar için uygun yargı mekanizmalarının kurulmuş olması gerekir. Ayrıca bu dengenin nasıl kurulabileceğini belirleme konusunda ulusal mercilerin geniş bir takdir payı olduğu da unutulmamalıdır.

38. Somut olayda başvurucu, hem kendi adına hem de hukuk bürosunun adına dolar bozduran kişilere ücretsiz avukatlık hizmeti sunacağını vadetmiştir. Başvurucu ilave olarak yabancı müvekkillerinden de TL üzerinden ücret alacaklarını bildirmiştir. Başvurucunun döviz yerine Türk lirası kullanılması çağrısında bulunan Hükûmet politikalarını desteklemesi hukuk düzeni içinde elbette meşrudur. Bununla birlikte söz konusu destek başvurucunun uyma yükümlülüğü bulunan kuralları ihlal etmesini de meşru hâle getirmez. Nitekim başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda kullandığı ifadeleri ticari bir amaçla potansiyel müvekkillere ulaşma gayesi güden ve bir nevi kampanya içeren sözler olarak nitelendirmek mümkündür. İzmir Barosu ve Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulları ile İdare Mahkemesi, mesleğin özel statüsüne vurgu yaparak avukatların yargının kurucu unsuru olduklarını belirttikten sonra başvurucunun ücretsiz avukatlık hizmeti sunacağını beyan etmesinin mesleki kurallarla bağdaşmadığını, avukatlar arasında haksız rekabet oluşturarak reklam yasağına aykırılık oluşturduğu sonucuna ulaşmış ve en hafif disiplin cezası olan uyarma disiplin cezasını vermiştir.

39. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı, yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları ve mahkemelerin somut olayda yarışan değerler arasında adil bir denge kurulması yönünden ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduklarını göstermektedir. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu anlaşıldığından demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.