T.C.

Yargıtay

4. Hukuk Dairesi

2013/14262 E.

2014/8754 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 13/09/2012

NUMARASI : 2012/194-2012/395

Davacı M.. E.. vekili Avukat .. tarafından, davalı S.. D.. vdl aleyhine 03/04/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/09/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan S.. D.. ve İ... Gazetecilik A.Ş vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan S.. D.. ve İ... Gazetecilik AŞ tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, Ortadoğu Gazetesinin 13 sayfasında davalılardan S.. D.. tarafından yayınlanan “Angus mu, Angut mu” başlıklı köşe yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi zararının tazminini istemiştir.

Davalılardan S.. D.., davanın zamanaşımı nedeniyle, ayrıca yazının kamu yararı göz önüne alınarak kaleme alındığını, "Angut" ifadesinin hedefinin davacı olmadığını belirterek esastan da reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalılardan M.. M.. hakkında davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden ise davalının yazıda davacıya "Angut" demek suretiyle hakaret ettiği gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.

Davaya konu olayda;

Dava konusu köşe yazısından dava dilekçesinde belirtilen ifadenin davacıdan ziyade Bakanlık Müsteşarı hakkında kullanıldığı anlaşılmakta olup bu ifade bakımından matufiyet unsuru gerçekleşmemiştir. Yine, yazının bir bütün olarak incelenmesinde hayvancılık politikalarının eleştirildiği, tarafların siyasi kişilikler olduğu, davacı yönünden kişilik haklarına saldırı bulunmadığı görülmektedir.

Şu durumda, davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı bulunmadığı gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.