Bir deyim bulmuşlar.
“Analar ağlamasın”
Hiç kimsenin ağlamasını istemeyiz.
Hele anaların ağlaması hiç istenmez.
Bu deyimle ne demek istiyorlar?
İç çatışma dursun, gençler ölmesin.
İyi de, iç çatışmayı yapan kim?
Anaları ağlatan kim?
Bazılarının adına “gerilla” dedikleri “teröristler” değil mi.
Teröristler, saldırdıkları ve öldürdükleri askerlerin bir anaları olduğunu bilmiyorlar mı?
Sen, kendi memleketinin askerlerine, polisine tuzak kur, saldır, bombala, taşla… sonra analar ağlamasın de…
Buna kim inanır.
* * *
Bir başka inanılmayacak şey de; Diyarbakır’da çocukların kaçırılması.
Kaçırılan bu çocukların anası yok mu?
Diyarbakır’ın Lice İlçesinde, çocuklar “piknik” yapmak gerekçesi ile ailelerinden toplanarak götürülüyor.
Piknik sözü ile aldatılarak götürülen çocuklara, burada yapılmakta olan “karakol ve askerler” taşlatılıyor.
Daha sonra da bu çocuklar toplanarak “dağa kaldırılıyor” ve burada zorla terörist olarak yetiştirilmek isteniyor.
Bilinen bir partinin milletvekili-başkanı da bir açıklama yapıyor. : “Bu çocuklar zorla götürülmedi, kendi istekleri ile gittiler” diye.
Yani kaçırılma olayını kabul ediyor.
Yaşları 18 den küçük olan hatta 15 ve daha altında olan çocukların kendi istekleri söz konusu olabilir mi?
Bu ifadeler, bir suç ve suça iştirak değil mi?
Peki, görevliler, yetkililer ne yapıyorlar : “Hiç”
Üstelik her konuda konuşanlar, yazıp çizenler bu konuda ağızlarını bile açmıyorlar.
Kaçırılan çocukların “yürekli” aileleri çadır açtılar.
Çadır her gün büyüyor.
Başka yerlerden kaçırılan çocukların anaları, babaları, kardeşleri çadırları dolduruyorlar.
Çocuğu kaçırılan anne : “Oğlumu istiyorum. Ciğerim yanıyor. Hani barış diyorlar, bu nasıl barış. Ben onu bakkala bile yollamaya kıyamadım, yoksulluk içinde, yoğurt, peynir satarak büyüttüm. Ben oğlumu yem etmem. Tepemize kar yağsa da buradan ayrılmayacağız. Çocuğum yoksa bana da hayat yok. Ben yaşamak istemiyorum. Çocuğumu istiyorum.” Diyor.
Analar ağlıyor…
* * *
Birkaç gün önce, genç askerler kaçırıldı.
Anaları ağladı.
Kaçırılan askerleri; günler sonra belli bir partinin milletvekilleri dağa giderek, kaçıran teröristlerle görüşerek alıp getirdiler.
Bu kişiler; suçu, suçluyu, suç yerini biliyorlardı.
Kanuna göre, bunları söylemek zorunluydu.
Söylediler mi : “Hayır”
Görevlilerin bunu sorması zorunluydu.
Sordular mı : “Hayır”
* * *
“Analar ağlamasın”
Derken
“Milletin anası ağlıyor.”