KARARLAR

Aleyhe Vekâlet Ücretinin Tazminat Miktarı ile Ölçülü Olmaması

Abone Ol

Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan tarafın/tarafların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.

Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.

Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir.

İlgili Kararlar:

♦ (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013)
♦ (Seyla Suvari ve Leyla Kalyoncu, B. No: 2013/6313, 5/11/2015)
♦ (Kazım Orhan, B. No: 2013/7875, 20/5/2015)
♦ (Muhbet Adanır ve diğerleri, B. No: 2014/10261, 8/12/2016)
♦ (Bilal Özer, B. No: 2014/16078, 9/1/2018)
♦ (Abdullah Karataş, B. No: 2019/4150, 3/2/2022)

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH KARATAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4150)

 

Karar Tarihi: 3/2/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Abdullah KARATAŞ

Vekili

:

Av. Süreyya YILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kanuna aykırı olarak nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1960 doğumlu olup Bor'da ikamet etmektedir.

9. S.K. ve H.K. başvurucu aleyhine 360.000 TL alacak ile işlemiş faizleri için kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla icra takibi başlatmıştır. Başvurucu 10/1/2013 tarihinde Bor Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) S.K. ve H.K. aleyhine menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) davası açmıştır. Başvurucu, kambiyo senedinin hileyle alındığını iddia etmiştir.

10. Mahkeme peşin yatırılması gereken nispi karar ve ilam harcının eksik yatırılan 4.811 TL'sinin ikmali için başvurucuya iki hafta süre vermesine rağmen başvurucu eksik harcı tamamlamamıştır. Bunun üzerine Mahkeme harcın ikmal edilmemesi nedeniyle davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden 18/7/2013 tarihinde reddetmiştir. Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesince (Daire) 20/1/2014 tarihinde bozulmuştur. Daire davanın usulden reddi yerine dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğini vurgulamıştır.

11. Bozma kararına uyan Mahkeme yeniden yapılan yargılamada eksik harcı ikmal ettirdikten sonra 1/6/2016 tarihli kararla davayı esastan reddetmiştir. Mahkeme, senedin hileyle alındığının başvurucu tarafından ispatlanamadığını belirtmiştir. Mahkeme ayrıca 24.591,60 TL nispi karar harcına hükmetmiş, bunun peşin alınan 5.345,60 TL'sinin mahsubuyla kalan 19.246 TL'nin başvurucudan alınarak Hazineye ödenmesine karar vermiştir.

12. Başvurucu bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde diğer iddiaların yanında nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, maktu harca hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Daire 1/3/2017 tarihinde kararı onamıştır. Onama kararında başvurucunun karar harcına ilişkin iddiasına yönelik herhangi bir açıklama yapılmamıştır.

13. Başvurucu bu karara karşı karar düzeltme yoluna müracaat etmiştir. Başvurucu aynı iddiayı karar düzeltme dilekçesinde de tekrar etmiştir. Daire 12/12/2018 tarihinde karar düzeltme istemini de -başvurucunun belirtilen iddiasına değinmeden- reddetmiştir. Başvurucu nihai kararın tebliğ edilmediğini belirtmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden yapılan araştırmada karar düzeltme kararının başvurucuya tebliğ edildiğine ilişkin tebliğ alındısına rastlanmamıştır.

14. Başvurucu 1/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir."

16. 492 sayılı Kanun'un 15. maddesi şöyledir:

"Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktü esas üzerinden alınır. "

17. 492 sayılı Kanun'un 16. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır."

18. 492 sayılı Kanun'un 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir.:

a) Karar ve ilam harcı,

Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir. ...

..."

19. 492 sayılı Kanun'un 31. maddesi şöyledir:

"Peşin alınan Karar ve İlam Harcı işin hitamında ödenmesi gerekenden fazla olduğu anlaşılırsa fazlalık istek üzerine geri verilir. "

20. 492 sayılı Kanun'a ekli (1) sayılı Tarife'nin ilgili kısmı şöyledir:

"Yargı harçları :

 (A) Mahkeme Harçları :

Hukuk, ceza ve ticaret davalarıyla, idari davalarda ihtilafsız yargı konularında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda ve icra tetkik mercilerinde

...

III – Karar ve ilam harcı :

1. Nispi harç :

a) Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden (Binde 68,31)

...

2. Maktu harç :

a) 1 inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik mercilerinin 1 inci fıkra dışında kalan kararlarında (29,20 TL.)"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 3/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, 492 sayılı Kanun'a ek (1) sayılı Tarife'ye göre davanın reddi hâlinde maktu karar ve ilam harcına hükmedileceği düzenlendiği hâlde Mahkemenin nispi karar ve ilam harcına hükmettiğinden yakınmıştır. Başvurucu bu kararın yerleşik Yargıtay içtihadına aykırı olduğunu belirtmiş, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında bu hususu açıkça öne sürdüğü hâlde bir sonuç elde edemediğini ifade etmiştir. Başvurucu hukuka aykırı harca hükmedilmek suretiyle mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, hukuka aykırı olarak nispi karar ve ilam harcına hükmedildiği şikâyetinin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yönde bkz. Mustafa Karaca, B. No: 2014/11657, 22/6/2017, § 76).

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşmesi) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

28. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

29. Kişilerin davanın veya dava sürecindeki bir yargısal işlemin başında veya sonunda harç veya diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkının kullanımı yönünden belli ölçüde caydırıcı bir etkiye sahip olacağı açıktır. Bu sebeple kişilerin yargılama harç ve giderleri ödemekle mükelleflendirilmesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder.

30. Somut olayda başvurucu aleyhine 24.591,60 TL nispi karar ve ilam harcına hükmedilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale gerçekleşmiştir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

31. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

32. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.

33. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

34. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

35. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

36. 492 sayılı Kanun'un 15. maddesinde; yargı harçlarının (1) sayılı Tarife'de yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 16. maddesinin birinci fıkrasında değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı Tarife'de yazılı değerlerin esas olduğu düzenlenmiştir. Yine 492 sayılı Kanun'un 28. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin, geri kalanının kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, 31. maddesinde ise peşin alınan karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gerekenden fazla olduğu anlaşılırsa fazlalığın istek üzerine geri verileceği ifade edilmiştir.

37. 492 sayılı Kanun'a ekli (1) sayılı Tarife'nin mahkeme harçlarından nispi karar ve ilam harcını düzenleyen (1) numaralı fıkrasında konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi hâlinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden -güncel hâliyle- binde 68,31 oranında karar ve ilam harcına hükmedileceği kurala bağlanmıştır. Öte yandan aynı Tarife'nin maktu karar ve ilam harcını düzenleyen (2) numaralı fıkrasında (1) numaralı fıkra dışında kalan davalarda ve davanın reddi kararında maktu karar ve ilam harcına hükmedileceği düzenlenmiştir.

38. Bu hükümlerin değerlendirilmesinden konusu belli bir değerle ilgili bulunan davaların nispi karar ve ilam harcına tabi olduğu ancak bu davaların reddi hâlinde maktu karar ve ilam harcına hükmedileceği, harcın dörtte bir oranında peşin olarak alınan kısmının maktu harcı aşan tutarının iade edileceği anlaşılmaktadır.

39. Somut olayda başvurucunun açtığı borçsuzluğun tespiti davasının konusunun belli bir değerle ilgili olduğu açıktır. Nitekim Mahkeme dava konusu borç miktarı üzerinden kanuni oranı uygulayarak hesapladığı nispi karar ve ilam harcının dörtte birini (5.345,60 TL) peşin olarak başvurucuya yatırtmıştır. Ancak dava nihai olarak reddedildiği hâlde mahkeme maktu harca değil 24.591,6 TL nispi harca hükmetmiştir. Mahkemenin bireysel başvuruya konu davanın 492 sayılı Kanun'a ekli (1) sayılı Tarife'nin maktu karar ve ilam harcını düzenleyen (2) numaralı fıkrasında düzenlenen ve davanın reddi kararında maktu karar harcına hükmedileceğini ifade eden hükmün kapsamı dışında olduğuna dair bir değerlendirmesi de bulunmamaktadır. Esasen mahkeme kararında neden nispi harca hükmedildiğiyle ilgili olarak herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bu durumda Mahkemenin söz konusu hükmü nasıl yorumladığı anlaşılamamaktadır. Başvurucu temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde davanın reddedilmiş olması hâlinde maktu karar harcına hükmedilmesi gerektiği iddiasını açıkça ileri sürdüğü hâlde Daire de bu konuda bir değerlendirme yapmamıştır.

40. Bu hâliyle Mahkemenin reddettiği davada nispi karar ve ilam harcına hükmetmesinin, kanunun açık hükmüne aykırılık taşıması nedeniyle bariz hata içerdiği kanaatine varılmaktadır. Bu nedenle başvurucu aleyhine nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesinin kanuni dayanağının Mahkeme tarafından gösterilemediği sonucuna ulaşılmaktadır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

43. Başvurucu, ihlal tespiti ve yeniden yargılamaya hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

44. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

45. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

46. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

47. İncelenen başvuruda, başvurucu aleyhine nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

48. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak amacıyla Bor Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Bor Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/333, K.2016/376) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.