“Kim olduğumuzu sürekli yaptığımız şeyler belirler.
Kalite bir eylem değil, bir alışkanlıktır.”
Aristo
Hukuku adalete dönüştüren yargısal süreç, niteliği itibariyle vazgeçilemeyecek bir süreçtir. Bu süreçte yer alan duyurular, defilere ve savlara ilişkin usul işlemleri adli reostanın birer öğesi olarak çalışmaktadır. Süreç varlığını akımın etkisi ile kanıtlamaktadır. Adli sürecin temposu ise, teknolojik alandaki gelişmelere karşılık Gaius’tan bu yana pek hızlanmamıştır. Süreçte saptanan geçici nitelikteki dalgalanmalar bir yana bırakıldığında adaletin hızı oldukça sabitlenmiştir-makul süre.1 Bu sürede yargılama, hızlı muhakemeyle özdeş değildir. Makul süre, kontrole alınmış hızdır. De facto adalet, zaman baskısıyla güvenlik duygusundan feragate el vermemektedir.
Bu yaklaşımın temelinde Bangolar Yargı Etiği İlkeleri yatmaktadır. U ilkeler hâkimlerin, yargı mesleği standartlarını takviye etmek üzere oluşturulan ve bizzat kendileri de bağımsız ve tarafsız olan uygun kurumlar karşısında, meslekî davranışlarından dolayı sorumlu olduklarını varsayar ve bu ilkeler, hâkimleri bağlayıcı mevcut hukuk ve davranış kurallarını değiştirmeyi değil, onları tamamlamak niyetiyle öngörülmüş ve değer olarak, “Bağımsızlık”, “Tarafsızlık”, “Doğruluk ve Tutarlılık”, “Dürüstlük ve Eşitlik”, “Ehliyet ve Liyakat” temel alınmıştır.
Sözü edilen temel değerlerin etkili bir şekilde gerçekleştirilmesi temel çerçeve oluşturmaktadır. (Measures for the effective implementation of Bangalore Principles of Judicial Conduct (Adopted by the Judicial Integrity Group at its Meeting held in Lusaka, Zambia, 21-22 January 2010).
Ceza davalarına bakıldığında, sanıkları devlet gücünün kötüye kullanılmasından koruduğu yaygın olarak kabul edilmiştir. Ceza yargılamasının bu görüşü, çekişmeli ceza yargılamasını, sanığın hak ve menfaatlerinin devlet iktidarına karşı korunmasının bir yolu olarak oluşturmaktadır. Blackstone'un (1783) “bir masumun acı çekmesindense on suçlunun kurtulmasının daha iyi olduğu” ilkesi, devlet gücünün bağımsız, nesnel ve adil bir yargılama usulü ile sınırlandırılması ihtiyacını desteklemektedir.
Ceza yargılamasının kabul edilen bu işlevi, masumları koruyacak nesnel kuralların, standartların ve usullerin uygulanması yoluyla delillerin test edilmesi yoluyla sanığın suçluluğunun belirlenmesini içermekte; “adil yargılanma hakkı” göze çarpmaktadır. Bu hakkı sağlamak yargı erkinin görevidir. Kuşkusuz, yargının etkililiği, her zaman dile getirildiği gibi, yalnızca bütçe olanaklarına indirgenecek bir olgu değildir. Bu konuda kültürel bir bilinç oluşturulmasına ve gelişen teknik ve teknoloji paralelinde bu bilincin hukuk eğitiminde pekiştirilmesine ihtiyaç vardır. Nitekim, bazı ülkelerde yerleşik formal bir usul kültürü var iken, diğerlerinde dostane çözüm arayışları veya uzlaşmaya başvuru egemen olmuştur. Japonya’da yargıya başvuru öncesi dostane çözüm sıkça başvurulan bir yöntemdir. Ceza davaları için de ufak bir kuşku halinde kamu davası açılmaması egemen bir uygulamadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi şöyle diyor: "Herkes makul bir süre içinde adil ve kamuya açık olarak yargılanma hakkına sahiptir."
Anayasa Mahkemesi’nin son verilerine göre makul sürede yargılama hakkı ihlal oranı %74,5’I bulmuştur.2 Makul sürenin vaz geçilmez bileşeni olarak, yargılama sürecine egemen olan ve gerçeği yakalamada etkili olan “adil yargılanma hakkı” da (“due process of law”) önemli bir standarttır. Bu hak nihai bir iksir olarak belirmekte; bu iksir bozulduğunda ise her şey bozulmaktadır.
Aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin çoğu kararı, Üye Devletlerdeki adli işlemlerin aşırı uzunluğuyla ilgilidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tek davalarla ilgilendiğinden, “her davanın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek net kurallar oluşturma konusunda isteksizdi” (Calvez ve Regis 2012,5). Ancak, “çok sayıda davanın analizi ve karşılaştırılması, Mahkemenin yaklaşımına ilişkin faydalı bir gösterge sağlayabilir. Normal (karmaşık olmayan) davalarda iki yıla kadar olan toplam süre genellikle makul kabul edilmiştir. Yargılamalar iki yıldan fazla sürdüğünde, Mahkeme ulusal makamların gereken özeni gösterip göstermediğini belirlemek için davayı yakından inceler. Öncelikli davalarda Mahkeme, dava iki yıldan az sürse bile genel yaklaşımdan ayrılarak ihlal tespitinde bulunabilir” (Calvez ve Regis 2012, 6).
Yıllar boyunca AİHM içtihatları, iki yıllık genel kuralın üstesinden gelebilecek bir dizi önceliği de sıraladı. Bunlar gelecekte değişebilir ancak Calvez ve Regis'in bildirdiğine göre şu şekildedir: a) İşgücü istihdamı anlaşmazlıkları (işten çıkarmalar, ücretlerin geri alınması veya başvuranın mesleğini icra etmesi); b) Kaza mağdurlarına yönelik tazminat davaları (bir aile üyesinin ölümü, başvuranları temel mali destek olanaklarından mahrum bıraktığında); c) Başvuru sahibinin hapis cezasının uzunluğu; d) Polis şiddeti vakaları; e) Bireylerin fiziksel durumu ve kapasitesi ile ilgili konular; ve f) Çocuğun velayeti veya velayet yetkisi davaları.
Yargılama süreçlerinin aşırı uzun sürmesi ve zamanında mücadele edilmemesi durumunda ciddi sorunlara yol açacağı iyi bilinmektedir. Örneğin borçluların fırsatçı davranışlarını artırmakta, paralarına yasal koruma sağlayamayan yabancı yatırımların tahsilatını riske girmekte, uzun süreli tutukluluk, masumiyet karinesi ve hukuk devletin temel direklerinden biri olan yargının meşruiyetini sorgular duruma getirmektedir. Ayrıca yargılama süreçlerinin aşırı uzun sürmesi, davacılar, tanıklar ve mağdurların yanı sıra, kendilerine yöneltilen suçlamalar hakkında hızlı karar alma hakkına sahip olan sanıklar için de ek maliyetlere yol açmaktadır. Aşırı uzunluk, zayıf taraflar için adalete uygun erişimi engellerken, daha güçlü veya daha zengin olan tarafa haksız bir avantaj sağlamakta ve bu da uzunca bir yargılamayı daha iyi desteklemekte ve dolayısıyla karşı tarafın uzlaşmaya veya yasal işlemden vazgeçmesine neden olabilmektedir.
2023 yılında ceza mahkemelerine gelen dosya sayısı 3,386,190, hukuk mahkemelerine gelen dosya sayısının da 4,930,270 olduğu göz önüne alınarak(!) adli işlemlerin uzunluğunun maliyeti de adaletin yönetimi ve dolayısıyla vergi mükellefleri açısından oldukça yüksektir. Hukuk davalarından özellikle gayrimenkulün aynına ilişkin davalar, haksız fiil davaları ile tedbir kararları, kanuni faiz/temerrüt faizinin gerçekçi olmayışı; makul sürede bitirilemeyen, psiko-sosyal gerilimi fazla olan davaların ceza adaleti için yeni işler yarattığı bilinmekte olduğundan hukuk yargılama sisteminin etkililiği arttıkça ceza adaletine olan ihtiyaç azalacaktır.
Çoğu zaman birikmiş iş yükünün nedenlerinden biri olan kaynakların verimsiz kullanımı ve dolayısıyla mahkeme işlemlerinin aşırı uzunluğu için devletten tazminat talep etme olasılığı, gerçekte mahkemenin işleyişini iyileştirmeye yönelik yatırım maliyetleri olmalıdır. Birikmiş iş yükünü azaltma programlarında, mahkeme verimliliği ve etkililiğinin bazen adaletin kalitesiyle rekabet halinde olduğu düşünülürse de bunların hepsi adalet kavramının önemli bileşenleridir. Aslında adaletin gerçek sonucu, zamanında verilen adil bir kararla vücut bulmaktadır. Yasal hakların kullanılması geciktiğinde her zaman değersizleştiği göz ardı edilmemelidir. Yargılamaların aşırı uzun sürmesinin, yargılama sürecinin hem “özel tedavi gerektiren bir hastalığı olduğu ve hem de sağlıksız koşulların belirtisi” olduğu göz ardı edilmemelidir.3
Araştırmalar, usuli adalet ilkelerine bağlı kalmanın hem mahkemelerden memnuniyeti hem de mahkeme kararlarına uyumu artırdığını göstermektedir. 2008'de yapılan bir araştırma, adalet algısının çikolata yemeye veya güzel bir yüz görmeye benzer tepkileri tetiklediğine işaret etmektedir.
“Mükemmele ulaşılamaz ama mükemmelin peşinde koşarsak mükemmele yaklaşırız.”
Son yıllarda ABD ve öteki ülkeler mahkeme sistemleri, mahkeme kaynaklarına olan ihtiyacı belirlemek için nesnel, ampirik temelli yöntemler benimsemeye başladı. İş yükü değerlendirmesi veya ağırlıklı dava yükü olarak adlandırılan bu metodoloji, adli işi ölçmek ve belirli bir yargı bölgesinde işi yürütmek için kaç hâkime ihtiyaç duyulduğunu, adli kaynakların adil bir şekilde nasıl tahsis edilebileceğini ve bir hâkimin ne kadar iş yapması gerektiğini değerlendirmek için ampirik bir temel sağlamaktadır.4
Avrupa yargı sistemlerinin verimliliği ve zaman yönetimi için Avrupa Adaletin Etkililiği Komisyonu (CEPEJ Saturn Merkezi) tarafından gerçekleştirilen, araçların geliştirilmesine odaklanan ve Üye Devlet- lere makul süre şartının ihlallerini önleyen önlemlerin uygulanmasında yardımcı olan bir programdır. Bu araçlardan bazıları şunlardır:
- Adli işlemlerin aşırı uzunluğuyla mücadele etmek için gerçekleştirilecek 63 olası eylemin bir listesini sunan “Yargısal Zaman Yönetimi için Satürn Kılavuz İlkeleri” (CEPEJ 2008-8 Rev);
-“Yargısal Zaman Yönetimine İlişkin Satürn Kılavuzları: Yorumlar ve Uygulama Örnekleri” (CEPEJ-Saturn 2013-4). Bu kılavuz, yukarıda belirtilen 63 kılavuzdan 15'inin önceliklendiril- mesi ve uygulanması için atılacak adımlara odaklanmaktadır;
- Yargılamaların uzunluğunun analizine yönelik göstergelerin bir kontrol listesi olan “Zaman Yönetimi Kontrol Listesi” (CEPEJ (2005) 12 Rev); ve
- Adli Zaman Çerçevelerinin İzlenmesine İlişkin Avrupa Tek Tip Kılavuzları (Ek 1EUGMONT CEPEJ 2008/11).
Avrupa Adaletin Etkililiği Komisyonu (CEPEJ 2004-19) herhangi bir Avrupa yargı sistemi için üç ana kaygıyı öne çıkarmaktadır: 1) Yargı sisteminin denge ilkesi ve genel kalitesi; 2) Paydaşlar tarafından fikir birliğiyle tanımlanan etkili ölçüm ve analiz araçlarına sahip olma ihtiyacı ve 3) Adil bir yargılamaya katkıda bulunan tüm gereklilikleri, zorunlu olarak kısaltılamayacak uzunlukların varlığını gerektiren usuli güvenceler ile adaletin hızlı olması endişesi arasında dikkatli bir denge ile uzlaştırma ihtiyacı.
Bu bağlamda normatif olarak, “gecikme” karşısında “hızlı” sorusu akla gelmekte ise de gerçekçi soru yalnızca ‘zaman’dır. Kuşkusuz, pratikte makul süre aşımlarına tanık olunduğunda zaman sorun olmaktadır. Yargılama süresi adalet adına önem kazandığından yargılama süresini dava türlerine göre etkileyen değişkenlerin ne olduğu(derecesiyle) araştırılmakta; örneğin ceza davalarında çok sanıklı girift davalarda yargılama süresi, beş sanıklı bir davanın bir sanıklı davaya göre uzunluğu; özel olarak tutulan avukatla takip edilen bir davanın, adli yardım kapsamında sağlanan avukatla takip edilen davaya göre süresi gibi konular araştırma konusu olmaktadır. Kuşkusuz, önemli olan her mahkemeye özgü standart zamanlama süresinden fazla zaman alan davalara özgü değişkenleri saptamak olmalıdır.
Genelde yargılama süresini etkileyen değişkenler arz ve talep arasındaki etkileşim sonucu belirmektedir. Gerçekte yargıya gelen işlerin zamanında sonuçlandırılmaması sonucu birikim ve gecikmeler oluşmaktadır. Bu durumu etkileyen değişkenleri talep ve arz göre iki gurupta toplayabiliriz:
1. Arz tarafı: Yargıya ayrılan mali ve insan kaynaklarının miktar ve niteliği ile bilişim teknolojisi ve yapay zekaya olan yatırımlar;
2. Adli hizmetlere olan talep: Uzlaşma, arabuluculuk, tahkim ve sulh gibi yargıya seçenekler.
Yargısal icraatın ölçümünde sayısal değerler kullanılmakta ise de sonuçta ölçümün kendisi kadar adli ajanların karşılaştıkları şu sorular da ön plana çıkmaktadır:
- Yargı veya adalet sistemi ne derece iyidir?
- Yargının bugünkü durumu nedir?
- Zaman süreci içinde yargının durumundaki gelişme nedir? Daha iyi, daha kötü veya aynı seviyede midir? Değişiklik var ise derecesi (gelişim analizi ve değerlendirilmesi) nedir?
- Yargıda saptanan böyle bir performansın nedenleri (analiz ve sorun teşhisi) nelerdir? Perfor- mansın düşmesi, gelişmesi veya aynı seviye kalmasında neler etkili olmuştur? Bu sonucun güvenilir türden bir açıklaması var mıdır?
- Yargı, performansı geliştirmek veya korumak için (gelecekteki çıktıları planlamak adına) ne yapmaktadır?
- Gelecekteki performans(amaçları) için hangi performans hedefleri ve amaçları öngörülmektedir?
Makul sürenin vaz geçilmez bileşeni olarak, yargılama sürecine egemen olan ve gerçeği yakalamada etkili olan “adil yargılanma hakkı” da (“due process of law”) önemli bir standarttır.5 Ne var ki, hiçbir adli sistem adil yargılamanın kabul edilen nitelikleri için tekel olma iddiasında bulunamaz. Ceza adaleti sürecinde, sanıklara isnat edilen suçun bildirilmesi, dinlenmesi, avukat yardımı ve var olan kuralların uygulanması yalnızca demokrasilere özgü olmayıp, kast devletleri ile despotik imparatorluklar6 için de geçerli bir olgudur. Hukukun etkinliği isteniyorsa, “adil yargılanma hakkı” vazgeçilemeyecek bir ön koşuldur. Yargılama usulünün adillik derecesi de tarafların usullerin elverdiği sonuç üzerine dolaylı etkisine dayalıdır. Bu nedenle, tarafların söz sahibi olması ve etkisi olan usuller, ötekilerden daha adil görülmektedir. Bu nedenle, adli süreçlerde adilliğin en temel niteliği dinlenme hakkıdır (droit d’être entendu, rechtliches Gehör). Bu hak, tamamen ve koşulsuz olarak birey lehine olmadıkça hiçbir kararın ilgilinin konuya ilişkin ifadesi önceden alınmak- sızın verilemeyeceği merkezindedir. Bu hak, kuşkusuz, savunmanın dinlenmesini içermektedir. Bu hak mutlak bir güvence olarak sınıflandırılmaktadır. Bu tutum, felsefi açıdan değerlendirildiğinde, bireyin ceza adaleti sisteminin nesnesi olmaktan çok öznesi olduğu fikrini geliştirmektedir. Ampirik kanıtların belgelediği üzere, adillik, mahkûmiyet/ceza hükmünün kabullenmesi için majör bir değişkendir. Adil yargılanma bağlamında bireysel nitelikte hatalar ayrı ayrı işlendiğinde bir önyargı belirtisi olmasa da bu hataların kümülatif etkisi göz önüne alındığında adil yargılamanın yoksunluğu söz konusu olabilir-kümülatif hata teorisi.
Adaletin gecikmeksizin yerine getirilmesi temel bir adalet ilkesidir. Magna Carta, “kimseye hak veya adaleti reddetmeyeceğiz. Geciken adalet özellikle suç mağdurlarına karşı yadsınmış bir adalet olduğuna” vurgu yapmaktadır. Nitekim, AİHM’si içtihatlarında makul yargılama süresi için, devletlerin, hukuk sistemlerine, davaları makul sürede sonuçlandırmayı da içermek üzere AİHS Madde 6.1’in gerekliliklerine uymalarını sağlayacak biçimde düzenlemeye yönelik pozitif bir görev yüklenmektedir. Yargılamasız insanları idama götürmenin keçiler yerine koyunları asmak riskini de beraberinde getireceği unutulmamalıdır.7 Ne var ki, ülkede yargıda gecikmeye karşı kültürel bir tolerans oluşmuştur.
AİHM’ince oluşan içtihatlar bağlamında yargılama süresinde ne kadar süre aşımı olduğunda “makul süre” ihlali olduğuna ilişkin aşağıdaki tabloya yer verilmiştir.
Dava türü |
Dava türü |
Dava süresi |
AİHS 6.Md. İhlali |
Ceza davaları |
Çeşitli Normal
Girift .
|
5 yıl+ 3 yıl 6 ay 4 yıl, 3 ay (Soruşturma ve üç evreli yargı) 8 yıl, 5 ay (Soruşturma ve üç evreli yargı) |
Var Yok
Yok Yok |
Hukuk davaları |
Öncelikli davalar Girift davalar Basit davalar Öncelikli iş davaları |
2 yıl (minimum 1yıl 10 ay) 8 yıl + 5 yıl 3 ay (üç evreli yargı 5 yıl 1 ay (üç evreli yargı |
Var Var Yok Yok |
İdari davalar |
Öncelikli davalar Normal veya girift davalar |
2 yıl + 5 yıl + |
Yok Var |
AİHM, öncelikli davalarda (priority cases) iki yıldan az süren davalarda ihlale hükmedebilmektedir. Öncelikli davalar etkili sonuç almak bakımından süratle karar verilmesini gerektiren şu dava türlerini içermektedir: İş davaları (işten çıkarma veya ödenmeyen ücret davarı), ticaretin sınırlandırılması, kaza mağdurlarının tazmini, kollukça uygulanan cebir şiddet davaları, yaşlılar ve sağlıklarına ilişkin davalar ile çocuklar ve ebeveyn arasındaki ilişkilere ait davalar, aile birliğinin korunması, nafaka işleri ve AİHS 2,3 ve 4 maddelerle garanti edilen mutlak hakların ihlaline ilişkin davalar. AİHM ender olarak beş yıldan fazla süreyi makul süre olarak karara bağlamıştır. Ne var ki, hiçbir zaman sekiz yıldan fazla süreyi makul olarak görmedi. Yalnız tüm makul süre aşımlarında tarafın kendisi süre aşımına neden olmaması koşulu karara bağlanmış bulunmaktadır.
Makul süre hesaplamasında hukuk, ceza ve idari davalardaki farklılık şöyledir: Hukuk davasında başlangıç mahkemeye başvuru tarihi; ceza davalarında ithamın yapıldığı tarih, tutuklama tarihi, ithamın yapıldığı veya kolluk soruşturmasının başladığı tarihtir. İdari davalarda ise idari yetkililere başvuru tarihidir. Hukuk ve ceza davalarında nihai karar verilmesi tarihi yargılama sonu olarak belirmektedir.8
Ceza Mahkemelerine Bozularak Gelen Dosya Sayısı (2015-2023)
2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023
80,982 81,429 128,561 100,391 108,801 156,671 205,861 173,760 143,968
Bu tespitlere göre Bölge Adliye Mahkemelerindeki iş yükü akışına göre makul sürenin ne derece gerçekleştiği konusunda ceza davaları bakımından (basit/ağır davalar ayrımı yaparak) Adli Sicil veri tabanında bir saptamaya tanık olunmadığı gibi Uyap sistemi bağlamında (basit/ağır davalar-hard cases) Hâkimler ve Savcılar Kurulunca bir araştırmaya da tanık olunmamıştır.
“Mahkemeler veri bakımından zengin ancak bilgi bakımından fakirdir!”
Yargıdaki gecikme ile mahkeme harçları, yargıya başvuruyu etkilediği kadar adil yargılanmayı da aynı derecede etkilemektedir. Yalnız, yargılama giderleri ve “gecikme”nin bu sonuçtaki payı ne orandadır? Bu oranın adalete başvuruyu engelleyici bir niteliği var mıdır? gibi soruların işaret ettiği üzere, bu alandaki sorunlar düşünüldüğü kadar doğrusal nitelikte değildir. Anayasa’nın 141/son maddesinde, “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” kategorik buyurusuna karşın adalete başvuru açısından önemli bir farkın belirmesi için yargılama giderleri ile gecikmenin ne kadar indirilmesi gerektiği de sorunsallığını korumaktadır. Gider/gecikmede çok az bir indirim sağlandığında, önemli ölçüde bir fark olmayacak; yargıya gider veya gecikme nedeniyle başvurmayanlar yine de başvurmayacaklardır. Öte yandan, giderleri ve gecikmeyi önemli ölçüde azaltmanın yargıdaki yansımaları tahmin edilmekte midir? Yargının daha ciddi sorunlarla karşılaşması ve sonuçta gerçek bir değerin yitirilmesi riski de yok mudur?
İstanbul Adalet Sarayı (2011) Paris Adalet Sarayı (2018)
1970’lı yıllara kadar yargıdaki gecikmeler genelde iş yükü fazlalığı ile personel azlığı olan zayıf mahkeme yönetimine bağlanırken, şimdilerde uzun bekleyişlerin sistemdeki avukatlar gibi asli aktörle- rin iradi eylemlerine indirgendiği görülmektedir. Evrensel nitelikteki bu olgu nedeniyle bazı sanıklar mahkûmiyet süresinden fazla cezaevinde tutuklu kalmaktadırlar.
Yargı pazarındaki tüketicilerin tatmini ile gecikme arasında ilişki üzerine tartışmalar süregelmektedir. A.B.D’deki Rand Araştırma Kuruluşunca yapılan araştırmaya göre, davacıların tatmini için ne gider, ne gecikme ve ne de dava sonucunun kritik bir önemi vardır; önemli olan algılanan adilliktir. Davaya taraf olanlar, yargıda gördükleri adil işlem oranında tatmin olmaktadırlar. İşte bu doğrultuda, O.W. Holmes’in (1841-1935) belirttiği gibi, taraflar mahkemece verilecek kararı (ex post) önceden (ex ante) tahmin edebilmelidirler (hukuk güvenliği). Aksi takdirde sofistike bir falcılık türü olacak-güvenlik, güvensizlik ilkesine dönüşecektir.9
Usul reformlarıyla yargılama hızlandırılmak istenmişse de bu husus gerçekleşememiştir. Yargılama iyice hızlandırıldığında bunun iyi bir şey olacağı nasıl anlaşılmaktadır sorusu da varlığını korumaktadır. Yalnız yargılama sürecini/süresini etkileyen en önemli parametrenin “kapasite limitleri” olduğu unutulmamalıdır. Karayolu örneğinde olduğu gibi kapasite üstü taşıt, trafiği tıkadığı gibi mahkemedeki kapasiteyi fazlaca aşan iş yükü de sistemi tıkanma noktasına getirebilecektir.
Amaç yargılama süreci, gereksiz talikler/gecikmeler olmaksızın, zamanlıca olmalıdır. Bu doğrultuda yargılamanın zamanlıca (optimum sürede) yapıldığının saptanması için mahkemeler ile siyaset yapımcılarının siyasetler ve uygulamalarının yargılamanın zamanlıca gerçekleştirilmesi genel amacı ile işlevsel bir tutarlılık içinde olup olmadığını saptamak üzere gecikmeleri nitelendirmeye, ölçmeye ihtiyaçları vardır. Bu doğrultuda makul süre kavramı yerine optimum ve öngörülebilir zamanlar kavramı ikame edilmelidir.10 Yalnız bu amaç değer doğrultusunda davaların soruşturması tamamlanmadan kamu davasına konu olmaması gerçekleştirilmelidir.
Zamanlamalar, optimum dava süreçleri için ölçülebilir hedefler ve uygulamalara özgü örgütler arası ve işlemsel aletlerdir. Yargılama süresi farklı aktörler (hâkimler, yardımcı personel, avukat, bilirkişi savcılar, kolluk v.s) arasındaki ilişkiler sonucu belirdiğinden, zamanlamalar bunların tümü tarafından paylaşılan ve takip edilen hedefler olmalıdır. Anılan aktörlerin katılımı en azından şu üç nedenle gereklidir:
1. Aktörler arasında bilinç ve benimseme duygusu yaratılmasına yardımcı olunması;
2. Yenilikçi siyasetlerin yeşermesi için uygun bir ortam hazırlanması; ve
3. Yargılamanın zamanlıca bitirilmesi sorumluluğu yalnızca mahkeme işlemlerine özgü olmayıp; diğer aktörleri ve öncelikle avukatları da kapsamasıdır.
Bu açıklamalar, sorunun süreçler süresine ilişkin olduğunu gösterdiğinden yargılamanın zamanlıca yürütülmesi yerine davanın zamanlıca yürütülmesinden söz edilmelidir.11 Öte yandan, sürdürülebilir bir dava yükünün belirlenmesi ve dava akışının sürdürülebilir seviyede tutulması her adli sistemin önemli unsurlarından biridir Bu amaçla, üretkenlik ve “dava temizlenme oranı”12 gibi güvenilir göstergeler benimsenmeli ve bunun yanı sıra ortalama üretkenlik standartları ile davaların sonuçlandırılmasına yönelik ortalama süre ölçütleri getirilmelidir; böylelikle adli sistemin performansı düzgün biçimde değerlendirilmelidir. Mahkemelere ve Cumhuriyet savcılıklarına maddi kaynak ve insan kaynakları tahsisi bu kıyas ölçütlerine uygun olarak yapılmalıdır. Kalite döngüsündeki temel fikir, yönetsel uygulamalarda sürekli iyileştirmedir. Kalite döngüsünün nihai hedefi, mahkeme kullanıcılarına hızlı, etkin ve uygun hizmet sunma çabalarını destekleyen süreç iyileştirmeleri için sürekli araştırma yapmaktır.
Bu doğrultuda toplam kalite yönetimi bağlamında yargıdaki dava akışı yönetiminde gecikmelerin (delays) başarılı bir biçimde azaltılmasına özgü müşterek öğelere aşağıdaki şekilde yer verilmiştir.13
Bu öğeler, merkezdeki “liderlik ve amaçlar” dışında bir tekerleğin parçaları olarak birbirine bağlı bulunmakta ve kuşkusuz güçlü bir yönetim tüm öğelerin kalbini oluşturmaktadır. Şu gerçeği de vurgulamakta yarar vardır: “Gecikmeler yasal düzenleme ile giderilemez.” Daha iyi bir dava yönetim sürecinin amacı sayısı daha az ve oldukça etkili duruşmalara sahip olmaktır.
Mahkeme yönetiminde doğru işler yapmak adına temel ilkeleri sergilemekte de yarar vardır. Bu ilkeleri şöyle sıralanabilir:
1. Adalet sistemi daha saydam ve erişilebilir olmalı,
2. Davaların makul sürede ve belirli bir mantıksal düzen içinde görülmesi,14
3. Eşitlik ve adillik-adil/dürüst yargılanma sağlanmalı,
4. Yargı bağımsızlığı ve hesap verebilirliğinin temini ile
5. Halkın güven ve itimadıdır.15
İşte adalet sisteminin değerleri olan bu ilkeler aşağıda bir kez daha belirginleştirilmiştir.
Bu ilkeler ışığında yönetim kalitesi, ölçme sistemlerine göre değerlendirilebilir.16 Bu konularda Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı kendi ve/veya üniversiteler bünyesinde araştırmalara öncelik verebilmelidir.
Yargı reformunun önemli bir bileşeni olan mahkeme yönetimi de özel bir uzmanlık alanı olarak algılan- malıdır. Mahkeme yönetimi (court management) olabildiğince profesyonelleştirilmelidir. Bu doğrultuda her adliyedeki adalet komisyonu başkanı yanında bir yönetici kadrosu oluşturularak, yargılama usulü ve yönetim uygulamalarında belirli oranda birlik sağlanmalıdır. Yetki konusunda doğabilecek sürtüşmeleri önlemek için de komisyon başkanı ile yönetici yetkileri ana hatları ile kesin bir biçimde düzenlenmelidir. Bu sistemin hâkimlerce kabul görmesini kolaylaştırmak üzere, ilk aşamada hâkimlik deneyimi olan yöneticiler, yalnızca yöneticilikte uzman olan kişilere yeğlenmelidir.17 Ayrıca, adaletin kalitesi ve dava yönetimi konusunda, hukuki belirliliği artırmak, içtihatlarda farklılığı önlemek ve uygulamaları standartlaştırmak üzere aynı adliye veya farklı adliyelerin hâkimleri arasında periyodik toplantılar düzenlenerek deneyim ve uygulamalar hakkında fikir alışverişinde bulunma ve içtihatları tartışma ortamları yaratılmalıdır.18 Zaman israfını, tarafların/avukatların duruşma salonu önlerinde saatlerce beklemelerini önlemek için duruşma tarihleri ve saatleri taraf avukatlarıyla iş birliği içerisinde, öngörü- lebilir işlem süresi dikkate alınarak, belirlenmelidir.19
“Ölçüm, kontrole ve nihayetinde geliştirmeye giden ilk adımdır. Ölçemediğinizi anlayamazsınız. Anlayamadığınızı kontrol edemezsiniz. Kontrol edemediğinizi ise geliştiremezsiniz.”
H. James Harrington, Ernst ve Young Şirket İçi Kalite Danışmanı
Hukuk sistemi gelişmeye devam ettikçe, bireysel hakların korunması ile etkili ve verimli bir ceza adaleti sisteminin sürdürülmesi arasında bir denge kurmak önemlidir. Yargılamadaki gecikmelerin giderilmesi ve ilgili tüm tarafların makul bir süre içerisinde adil bir yargılamaya tabi tutulmasının sağlanması için sürekli olarak çaba sarf edilmelidir. Herkesin ceza adaleti sistemine güven duyması gerekmekte ve makul sürede yargılanma hakkının desteklenmesi bu hedefe ulaşma yolunda önemli bir adım olduğu vurgulanmalıdır.
Ceza adaletinde etkililiğin somut bir belirtisi olan hızlı yargılamanın gerçekleşmesi halinde;
- Ciddi bir tensip işleminin varlığına,
- Davaların sistemde hızlı bir şekilde akışına,
- Hâkimlerin davalara hakimiyetinin kolaylaşacağına,
- Fazlaca davanın görülmesi ve sonuçlandırılmasına,
- Az sayıda duruşma ile biten davalarda harcamaların azalacağına,
- Yargılamanın başlaması için beklenen/tutuklu kalınan sürenin20 minimuma inmesi nedeniyle taraflardaki gerilimin azalacağına tanık olunacaktır.
Sonuçta, vatandaşların adaleti kendi ellerine almak yerine yargıya başvurmayı yeğlemelerine tanık olunacaktır.
Hipotezi vurgularsak, bekleme süresini etkileyen en önemli parametre "kapasite limitleri"dir. Karayolu örneğinde olduğu gibi kapasite üstü taşıt, trafiği tıkadığı gibi mahkemedeki kapasiteyi fazlaca aşan iş yükü de sistemi tıkanma noktasına getirebilecektir. Şimdilik gizli kapasite fazlası ve bilirkişi eşliği ile üretime devam edilmekte ise de adalete olan talebin arzla dengelenmesi ve bu dengenin korunmasına gereksinme vardır.
Sonuç olarak, adalet sisteminde gecikmeler yaşanabilse de bireylerin, makul sürede yargılanma hakları- nın ihlal edildiğini hissetmeleri halinde haklarını ve mevcut seçenekleri anlamaları gerekmektedir.21 Öte yandan usul adaleti ilkelerine bağlı kalmanın hem mahkemelerden memnuniyeti hem de mahkeme kararlarına uyumu artırması göz önüne alınarak Adalet Komisyonu Başkanlıkları-Medya ve Halkla İlişkiler Bürolarınca memnuniyet anketi yapılması benimsenmelidir.22
Widener (July 28, 2010), More images in our Flickr galleries, Yale Law Library
Guillaume Rouillé'nin Justicie atque Iniusticie adlı eserinde metaforik Adaletsizlik
Canavarı'nın on iki bacağı üzerinde on iki suiistimalin bir varyasyonu yazılıdır.
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
------------------
1 AİHS’nin 6§ 1. maddesine göre, “Herkes, cezai alanda kendisine yönetilen suçlamalar konusunda karar verecek olan,..bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde,…görülmesini istemek hakkına sahiptir.” AİHS’nin 13. maddesiyle, “makul sürenin” ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak ulusal bir merci önünde etkili bir hukuk yolu güvence altına alınmış bulunmaktadır(bkz. Kulda-Polonya [BD],no.30210/9,§§ 156-158 AİHM 2000-XI).Ayrıca Bkz. TBB. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Ceza Yargılaması Kurum ve Kavramları, Ank., 2008. 1/01/2011 tarihi itibariyle mahkeme nezdinde bekleyen iş sayısı 139,650 ve bir davanın ortalama görülme süresi 5-6 yıldır. ABD’de eyalet ve Federal düzeyde yer alan yasalarda sanıkların “hızlı yargılanma hakkı” güvence altına alınmıştır. Bk. A. Partridge. Legislative History of Title I of the Speedy Trial Act of 1974, Federal Judicial Center, Washington,D.C. 1980; ayrıca davaların makul sürede kotarılması için Hollanda yargı sistemindeki “Lamicie” modeli. CMK Madde 190 – (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir. Ayrıca bkz. Avrupa Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı. Yüksek Performanslı Mahkeme Çerçevesi, 2021. Avrupa Konseyi-Türkiye’de Ceza Adalet Sisteminin Güçlendirilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesi için Yargı Mensuplarının Kapasitesinin Artırılması Ortak Projesi. Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/adli-sistem-yapıtı-kavramsal-modeller
2 Bkz. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Bireysel Başvuru İstatistikleri (23/09/2012- 30/06/2024). Best practices on the prevention of the unreasonable length of proceedings: experiences of the CEPEJ (9/30/24). M.T.Yücel. “Adli Yargıda Makul Süre Felsefesi ve Matematiği” TBBD 2014. M.T. Yücel. “Ceza Yargılaması Gerçeği: Psiko-Sosyo-Juridik Açıdan Yargılamanın Paradoksal Özelliği, Makul Süre ve Segmentli duruşma” HFSA 3, 2005, ss.198-217. Ayrıca bkz. Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/ceza-adaleti-sisteminin-etkinliği-ve-adilliği Abdullah Çelik. ADİL YARGILANMA HAKKI REHBERİ- Araştırma ve İçtihat Birimi (Ar-İç), Anayasa Mahkemesi Yayınları Ankara, 2014
3 Bkz. Hewitt, William E. Gallas, Geoff, Mahoney, Barry Courts that succeed : six profiles of successful courts, 1990. Fundamentals of Procedural Justice YouTube; Evidence behind effective customer service procedural justice and fair treatment You Tube; www.precuderalfairness.org
4 MATTHEW KLEIMAN, CYNTHIA G. LEE, BRIAN J. OSTROM, RICHARD Y. SCHAUFFLER. ‘Too Few Judges?’ Regulating the Number of Judges in Society ISSN: 2079-5971 Case Weighting as a Common Yardstick: A Comparative Review of Current Uses and Future Directions, Oñati Socio-legal Series, v. 7, n. 4 (2017). World Bank Group. Case-Weighting Analyses as a Tool to Promote Judicial Efficiency: Lessons, Substitutes and Guidance, December 2017. Backlog Reduction Programs and Weighted Caseload Methods for Southeast Europe, Two Comparative Inquiries
5 Schroeder,Yenisey ve Peukert. Ceza Muhakemesinde ‘Fair Trial’ İlkesi, İstanbul Barosu, 1999; S. İnceoğlu. İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, 3.Bası Beta, 2008;Alman mahkemelerinin “fair trial” ilkesi ışığında geliştirdikleri temel ölçütler için bkz. Schroeder ve Yenisey. Dürüst Yargılanma Hakkı (Fair Trial), Alkım, İst., 1997, ss.55-56. En iyi uygulama olarak saptanan şeyler her yerde standart uygulama haline dönüştürülmelidir. İşlevsiz/boşa giden duruşma sayısı olabildiğince azaltılmalıdır (Yazarın notu); Pradel,J. Çağdaş Sistemlerde Karşılaştırmalı Ceza Usulü (İSİSC Kollokyumlarının Sentez Raporu)(Terc. S.Dönmezer), Beta, Kasım 2000, ss. 185-220.Ayrıca bkz.Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri T. Hammarberg. Türkiye’de Adalet Yönetimi ve İnsan Haklarının Korunması üzerine rapor. “Ceza kanunları yalnız suçluların kanunudur. Ceza yargılması kanunları ise dürüst insanların da kanunudur.” (Ferri. Sociologia Criminale, II, 4.bası, 1930, s.384.https://wcd.coe.int/ViewDoc.jsp?id=1892439; Türkiye’nin 2012 itibariyle AİHS’nin 3814’ü bulan toplam ihlaldeki aslan payı (% 19 ile) adil yargılanma hakkı ihlali oluşturmuştur. Ayrıca bkz. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu: 6384 sayılı Kanunun 2’nci maddesinde yer alan ve Adalet Bakan- lığınca teklif edilecek diğer ihlal alanları bakımından da Cumhurbaşkanı kararıyla (önceden Bakanlar Kurulu kararı) Komisyonun görev alanının genişletilebileceği yönündeki hüküm çerçevesinde, 16 Mart 2014 ve 9 Mart 2016 tarihlerinde Resmî Gazete yayımlanan Bakanlar Kurulu kararları ile Komisyonun yetkisi iki defa genişletilmiştir. 8 Mart 2019 tarihinde yayımlanan 809 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla Komisyonun görev alanı yeniden genişletilmiştir.
6 Tacıtus’un tanıklığına göre, Tiberius’un hükümranlığında bile Roma adaletini, adillik ve onur (integrity) nitelendirmekteydi. Dejenerasyon görüldüğünde ise klasik lafzı hukuk egemen olmuştur. Nitekim, Sejanus’un düşüşünde, kendisinin masum olan kızının idam edilmesi arzu edildiğinde, virjin birisinin idam edilmesi örneği olmadığından, infaz görevlisi idam öncesi kızı iğfal etti. Ayrıca Bkz. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu md. 74, 90-91,95 ve 108.
7 Yargılama hukukunda oluşan bu standart, rasyonel usul ve “fair play” sağlama arzu- sundan doğan “due process”, sosyal ve siyasal yargılar için de aynı derecede vazgeçilmez bir tedbirdir. Bu bağlamda “due process” yalnızca yargılayacağımız insanlar ve davranışları için değil; ve fakat genel ilkeler ve ihtilaflı kamusal sorunlar için de geçerli olmaktadır. Bu doğrultuda şunlar önerilmektedir: Sosyal araştırmalar yürütülürken mevcut standartların rasyonel ve anlaşılır olmasına dikkat edilmeli; tanık olduğumuz bir ihtilafta, ilgili tüm kanıtlar, ne derece karşıt veya beklenilmeyen türden olursa olsun, derlenerek irdelenmeli; kendimizi önyargılardan, partizanlıktan, uygun olmayan tarafgirlikten arındırmalı; karşı tarafın kanıtları ve argümanları değerlendirilinceye kadar yargı ertelenmeli; ve hata yapmanın insan için mukadder oluşunu göz önüne alınarak hata yapıldığı anlaşıldığında yargıyı yeniden gözden geçirmeye hazırlıklı olunmalıdır.
8 Yazar tarafından 1989 yılında kesinleşmiş ceza mahkumiyetleri esas alınarak merkezi adli sicil veri tabanında bulunan 133.323 ceza fişinin taranması yapılarak çeşitli evrelerde geçen süre (Suç-Karar, Karar-Kesinleşme ve Suç-Kesinleşme) ortalamaları (gün olarak) saptanmıştır. Bkz. M.T.Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, TBB, 2008). İstinaf mahkemelerinin devreye girmesi nedeniyle “ceza fişi”nde kesinleşme tarihi açısından İstinaf-Temyiz ayrımının yapılması için düzenleme yapılması gereklidir.
9 Kararların tahmini bağlamında kural kuşkuculuğu ile kanıt kuşkuculuğu için 6.basısında yazarın önsözü bkz. J. Frank. Law and the Modern Mind, Doubleday& Company, New York 1963. Katı kuralların olduğu ceza davalarında pek sürpriz beklenmese de ticari davalar, özel hukuk ile anayasal uyuşmazlıklarda sürprizler yaşanabilir. Kaybeden taraf için her halde karar sürpriz olacaktır.
Türk yargısına özgü önemli sorunlardan biri de içtihatlardaki istikrarsızlıktır. Bkz. C. Otacı. “Öngörülebilirlik Bağlamında Ceza Hukuku İçtihatları ve İçtihatların Sağlaması Gereken Hukuki Güvenlik” HFSA 26 Kasım 2014, ss.315-358; O.Ergül. Türk Anayasa Mahkemesi Kararlarında İçtihat İstikrarsızlığı (Stare Indecisis)Adalet,2016. Stare decisis, Latince “kararların arkasında durmak ve karara bağlanmış işleri bozmamak” (stare decisis et non quieta movere) tümcesinin kısaltılmış halidir. Bu öğretiye göre, maddi gerçekler aynı olan davalar aynı şekilde karara bağlanmalıdır. Yaşam akışı bağlamında bir davanın tüm gerçekler asla yenilenmeyecekse de hukuki maddi gerçekler yenilenebilir ve öğreti de buna ilişkin bulunmaktadır. Örneğin belli bir davada A, B ve C gerçeklerin varlığı karşısında, mahkeme A ve B gerçeklerinin maddi ve C’nin de gayri maddi olduğunu saptayarak (davacı veya davalı lehine) bir (X’e) karar verebilir. Bu durumda emsal karar öğretisi ileride B ve C gerçekleri veya A, B ve C gerçekleri olduğunda sonucun (X) olması gerektiğini söylemektedir (Yazarın notudur).
10 Uzun yargılama sorununun ortadan kaldırılması için adli zaman yönetimi sisteminin oluşturulması için bkz. Adalet Bakanlığı. Yargıda Reform: Neler Değişti? Neler Değişecek? Kasım 2012, s.13. Yargılamanın uzun sürmesi adaletin inkârı olarak değerlendirilmektedir (Bkz. AİHM Glykantzi v. Greece, No.40150/09, 30 Ekim 2012). Ayrıca bkz. P.Albers. Best practices on the prevention of the unreasonable length of proceedings: experiences of the CEPEJ pim.albers©coe.int Ayrıca bkz. Dilipak / Türkiye –29680/05 - 15.9.2015 tarihli Karar [II. Bölüm]. Adli makamlar, başvuran hakkındaki ağır suçlardan ötürü yürütülen yargılamalara uzun bir süre devam ederek, başvuranın kamu yararını ilgilendiren meselelere dair görüş açıklama isteği üzerinde caydırıcı bir etkide bulunmuşlardır. Bu tür bir dava açılması hem başvuranın kendisini hem de silahlı kuvvetler mensuplarının ulusal politikalara ilişkin eylem ve beyanlarına dair yorum yapmayı planlayan her gazeteciyi etkileyen bir oto sansür ortamı oluşturmaya eğilimlidir. Devlet kurumlarının sahip oldukları hâkim konum, özellikle, medya tarafından yapılan haksız saldırılara ve eleştirilere karşı yanıt verme anlamında başka yolların mevcut olduğu durumlarda, ceza yargısı yoluna başvurma konusunda kendilerini sınırlamalarını gerektirmektedir.
11 Basit bir teknikle her dava türüne özgü ortalama dava yürütülme süresini belirlemek üzere hâkimler arasındaki anket sonuçlarının birlikte yeniden değerlendirilmesi yöntemine başvurulabilir. Bkz.CEPEJ Saturn Merkezi. Mahkemelerde zaman yönetimine ilişkin Rehber İlkeler (15) ve Ülke Örnekleri. “Toplam yargılama süresi nedeniyle kişilerin makul bir zaman zarfında yargılanma haklarının ihlal edilmesine yol açabilecek davalara özel ihtimam gösterilmelidir.” “Toplanan tüm bilgiler sürekli olarak analiz edilmeli ve performansın izlenmesi ve geliştirilmesi alanında kullanılmalıdır.” Ayrıca bkz Soruşturma, Kovuşturma veya Yargılama Hedef Sürelerinin Belirlenmesi ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik Resmî Gazete Sayı: 30105 (23 Haziran 2017): 1.Gerçekçi ve ölçülebilir zamanlamaların belirlenmesi, 2.Zamanlamanın takibi,3.Verilerin izlenmesi ve paylaşımı, 4.Usuli ve dava yönetim siyasetleri ve uygulamaları ve 5. Dava yükü ve iş yükü siyasetleri. Yargıdaki iş yükü tahminleri formülü için bkz. Microsoft Excel’in tahmin formülü.
12 Temizlenme Oranı (%) = Biten davalar ÷ Yeni açılan davalar x 100
13 Hewitt et al, 1990, s.80.
14 “Bırakın herkes doğru yerde olsun, bırakın her şey doğru zamanda olsun: Yargı ritüelinin düzeni budur”. Bkz. A. Garapon. L’âne Potrant des Reliques, 1985. Ayrıca bkz. H. Yılmaz. “Adi Yargı İlçe Örgütünde Yönetimin Geliştirilmesi Üzerine Düşünceler” Yargıtay Dergisi C.23, S.3 (Temmuz 1997), ss.223-256.
15 Ne var ki de facto görüntü “Sömürülen usul, bezdiren yargılama adli mobbing’e dönüştü. Yansızlık, ibretlik sapmalardan ötürü gün yüzü görmedi. Kürsü nevi şahsına münhasır çözümlerle adlileşmenin paydaşı oldu. İçtihatlar, ilam ve onamalar, yanıtını arayan ve sorularla özdeşleşen haykırışların üstünü kalın bir örtüyle maskeledi” (H.Şeker, Güncel, Mayıs 2014). Ayrıca bkz. T. Akyol. “Uyumlu HSYK” Hürriyet (7/06/2016), s.16.
16 Bkz. Adliye Personel El Kitabı, Ank.,Eylül 2009. Ayrıca Bkz.Yargının Kurumsal Yönetiminin İncelenmesi Nihai Raporu ve Politika Seçenekleri Adalet Bakanlığı ve UN Kalkınma Programı Ortak Projesi, Kasım 2009; http://concourts.net Ayrıca bkz. C.S.Warren. “Court Administration as a Role for Judicial Reform” Williamsburg,VA:Institute for Court Management, 2001.
17 Avrupa Konseyi’nin “Ceza adaletinin yönetimi” ile ilgili tavsiye kararına (95/12) göre, IV Personel Yönetimi:(12)” Savcılar ve hâkimler için hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programları, adliyeye özgü modern yönetim ilke ve uygulamalarını içermelidir.”
Hakların korunması için mahkemelerin etkin işleyişi sorunu Anayasa Mahkemesine “bireysel başvuru” nedeniyle anılan mahkeme için de geçerliliğini koruyacaktır. AİHM’sine başvuruyu Almanya örneğinde olduğu gibi azaltmak üzere düzenlenen bu kurumun gerçekte nasıl işleyeceği önemlidir. Dünya’da “best practice” örneği olmayan bu konuda Hukab’ça düzenlenen “Anayasa Şikayeti” konulu sempozyumda (13/05/2011-Swisotel Ankara) sunulan tebliğe bkz. B.E.Öder. Bireysel Başvurunun Etkin İşleyişi için Alınması Gerekli Önlemler; ayrıca bkz. D.L.Rubinfeld. “Econometrics in the Courtroom” Columbia Law Review, 85, 1985, ss.1040-92. Çocuklara özgü ceza adaleti kritiği için bkz. V. İrtiş. “Çocuk Mahkemelerinde Görev Yapan Yargıçların Tecrübeleri Üzerinden Türkiye’de Çocuk ve Genç Ceza Adaleti” Uluslararası Çocuklar için Adalet Sempozyumu (5-7/2012-Ankara); Z.Karataş. Çocuk Adalet Sistemi Kapsamında Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik
Uygulamaların Nitel Analizi (Doktora Tezi), 2016. Ö. Beyazıt. “Mahkeme Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi Kapsamında Türk Yargısında Yeni Arayışlar” Hukab, Ocak-Mart 2013, S.4, ss.91-93; B.Maan. “Development in the Court Management System in Turkey” Law and Justice Review TAA Dergisi, Vol.1, S.2 (April 2011), ss.275-280. Ayrıca bkz. The National Association for Court Management (NACM). Court Administration: A Guide to the Profession. Tüm yargı kuruluşları daha iyi sonuçlar elde etmek ister ve daha iyi sonuçlara ulaşmanın en iyi yolu da mahkeme programlarını ve ilgili hizmetleri destekleyen süreçlerin performansını ölçmek ve ardından iyileştirmeler yapmak için bu verileri kullanmaktır. Hesap verebilirlik ve performans yönetimi, mahkemenin aşağıdaki türünden soruları yanıtlamasına izin veren bir süreç olmalıdır:
• Amaç ve hedeflerimize ulaşmada ne kadar iyiyiz?
• İyileşiyor muyuz?
• Başarı olarak neyi tanımlıyoruz? Ve bunu başardığımızı nasıl anlarız? (Yazarın notu).
18 Bkz. Mustafa T. Yücel https://www.hukukihaber.net/istinaf-yanlışbir-proje-mi? Ozan Tok. TÜRKİYE'DE ADALETE ERİŞİM-Yargılamada Makul Süre ve Adalete Erişim-İLKE.
19 Hedef süre uygulaması Yönetmeliği-23.06.2017 tarihli 3015 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak 01.09.2017 tarihinde yürürlüğe giren "Soruşturma, Kovuşturma veya Yargılama Hedef Sürelerinin Belirlenmesi ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik"
Hedef sürelere ilişkin ölçümleme bilgileri her yıl ocak ayı başında Cumhuriyet başsavcılıkları ve adalet komisyonu başkanlıklarının ilgili UYAP ekranında gösterilecektir.
Cumhuriyet başsavcılıkları ve adalet komisyonu başkanlıkları, başkan, üye, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının da görüşünü alarak her yıl ocak ayı sonu itibariyle hedef sürelerin gerçekleşmesinde yaşanan gecikmelerin sebepleri ile çözüm önerilerine ilişkin yetki çevresini de kapsayacak şekilde bir rapor hazırlayacaklardır. Hazırlanan rapor Hâkimler ve Savcılar Kuruluna ve Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığına gönderecektir.
Belirlenen hedef süreler 01.01.2019 tarihinden itibaren soruşturmanın ve davanın taraflarına Yönetmelikte yer verilen usullere uygun olarak bildirilecektir. Bu sayede taraflar da soruşturmanın, davanın ya da yargılamanın ne kadar sürede tamamlanabileceğini öğrenebilecektir. Diğer yandan anılan tarih itibariyle Adalet Bakanlığı internet sitesinden soruşturma, kovuşturma veya yargılama hedef süreleri ayrıca ilan edilecektir. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/09/20210907-5.pdf
HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULU Genel Sekreterliği Sayı: 87742275-010.07-0048-2019-107/13785 21/03/2019 Konu :Yargıda hedef sürelere riayet edilmesi- Hedef sürenin takibi konusunda Kurulun etkinliği artırılacaktır(!?).
HSK-“Yargının Etkinliği Bürosu”: UYAP üzerinden ara dönemler halinde edinilen verilere göre dosya artış oranı, önceki dönemden devir, güncel derdest, gelen dosya sayısı, toplam karar sayısı, temizleme oranı¹, dosya kapatma süresi² ve hedef süreye uyum oranı gibi veriler yorumlanarak, açıklayıcı notlarla birlikte Yargının Etkinliği Bürosunca raporlanacaktır. Bu suretle mahkemelerin ve Cumhuriyet başsavcılıklarının performans eğilimlerinin belirlenmesi, böylelikle geleceğe ilişkin planlama yapılması hedeflenmektedir.
HÂKİM VE SAVCILARIN DERECE YÜKSELMESİ ESASLARINA İLİŞKİN İLKE KARARI- Karar Tarihi: 05.04.2017; HSK-Tavsiyeler Listesi- Ceza Mahkemeleri Tavsiyeler Listesi-51 sayfa. Ayrıca bkz. Bangalore Uygulama Tedbirleri için Measures for the effective implementation of Bangalore Principles of Judicial Conduct (Adopted by the Judicial Integrity Group at its Meeting held in Lusaka, Zambia, 21-22 January 2010:
“2.1 Tasarlanan veya gelecekteki davranış üzerine üyelerine tavsiyede bulunmak üzere yargı erkince, aktif ve/ya emekli hâkimlerden oluşan yargı etiği danışma kurulu tesisi ele alınmalıdır.
2.2 Yargıca, şikayetlerin bir mahkemeye yapılacağı konusunda düzenleme olmayan hallerde, hâkimlerin etik olmayan davranışları hakkında şikayetleri almak, araştırmak ve karara bağlamak üzere güvenilir, bağımsız adli etik inceleme kurulu tesis edilmelidir. Kurul çoğunluğu hâkimlerden ve geri kalanı da halkın güvenini sağlamak üzere halk temsilcilerden oluşturulmalıdır.
9.2 Bir hâkim adli görevlerin icrası sırasındaki davranışı nedeniyle açılacak hukuk davalarına karşı muaf tutulmalıdır.
9.3 Adli hatalar (görev/yetki, maddi veya usulü açıdan) için çare ikinci derece mahkemeler sisteminde yer almalıdır.
9.4 Hâkim yetkisinin ihmal veya kötüye kullanılması sonucu oluşan zararın giderilmesi yalnızca Devlete karşı açılacak dava konusu olup hâkime rücu edilmesi söz konusu değildir.
9.5. Yargı bağımsızlığı hâkimi kamuya karşı hesap vermekten uzak tutmadığı ve adli icraatın kamu nezdinde meşru eleştirisi hukuki bağlamda hesap vermeyi sağlama vasıtası olduğundan, hâkimler genel olarak eleştirileri sınırlamaktan kaçınmak üzere ceza hukukunu kullanmaktan kaçınmalıdırlar.
Ayrıca bkz. UNODC. Judicial Conduct and Ethics-Self–Directed Course, Vienna, 2019; Judicial college. Equal Treatment Bench Book, London, 2021; Guide to Judicial Conduct (Yargı Etiği Kılavuzu), Revised March 2018 (Updated September 2020). Procedural Fairness: A Strategy for Restoring Confidence in ... YouTube·Minnesota Justice Research Center·14 May 2024
20 Almanya’da hüküm giyenlerden yalnızca %1.7’si (34.414) daha önce tutuklu kalmışlar (2004).
21 Mustafa T. Yücel. https://www.hukukihaber.net/yargılama-sosyolojisi Frédéric Edel. The length of civil and criminal proceedings in the case-law of the European Court of Human Rights, Council of Europe, 2007.
22 Türkiye’de “Hukuk Zihniyeti” anketinin sonuçları-Anket uygulaması 21 Şubat-31 Mart 2016 tarihleri arasında 4170 katılımcı ile yüz yüze görüşme ve internet yoluyla gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar mesleğe göre analiz edilmiştir-Proje Yöneticisi Emir Kaya. Ayrıca bkz. İdari Yargıda, Mahkeme Kullanıcıları Memnuniyet Anketi; Yüksek Performansa Erişmek: Mahkemeler İçin Bir Çerçeve, Nisan, 2010 Araştırma Bölümü-Ağustos 2021, Yargıtay.