Bakan Tunç, ATO Congresium'da Ankara 2 Nolu Barosu'nun düzenlediği "Arabuluculukta Güncel Alanlar Sempozyumu"nun kapanışında yaptığı konuşmada, devletin 3 temel sütunu olduğunu, yargının bu sütunlardan biri olup eksikliği durumunda bir hukuk devletinden söz edilemeyeceğini belirtti.

Yargı reformu strateji belgeleriyle, insan hakları eylem planlarıyla savunmayı güçlendirmeye yönelik çok sayıda düzenleme gerçekleştirdiklerini ifade eden Tunç, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nın bu kapsamda yapılanlardan biri olduğunu vurguladı.

Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2024'ten itibaren artık avukatlık stajına başlayabilmek için Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nı kazanmak gerekiyor. Hakimlik, savcılık sınavına girebilmek, noter olabilmek için bu sınavı geçmek gerekiyor. Burada kanun koyucunun amacı hukukta kaliteyi yakalamak. Hem savunmada hem yargı kısmında hem de noterlerle ilgili kaliteyi yakalayabilmek için hukuk fakültesi mezunu arkadaşlarımızın bir ön elemeden geçmesi, sonrasında staj ve diğer sınavlara girebilmesiyle ilgili Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı artık 2024'ten itibaren uygulanmaya başlayacak."

Genç avukatlar için de 7. Yargı Paketi kapsamında yenilikler ve düzenlemeler yaptıklarını anlatan Tunç, Mecliste yasal düzenlemelerle hayata geçen çok sayıda uygulama bulunduğunu, bunlardan birinin e-Duruşma olduğu ifade etti.

Bakan Tunç, gelecek dönemde teknolojinin bütün imkanlarını yargının ve avukatların hizmetine sunmak istediklerini söyledi.

ANAYASA'DA SIKIYÖNETİM DİYE BİR MADDE VARDI, SIKIYÖNETİMİ KALDIRDIK

Artık kanun teklifi verme, kanun yapma yetkisinin tamamen milletvekillerinde bulunduğunu aktaran Tunç, Meclisin yürütmeyi ve Cumhurbaşkanını soruşturma yetkilerinin de muhafaza edildiğini söyledi.

Tunç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, denge denetim mekanizması açısından parlamenter sistemden daha güçlü olduğunu ve bu sistemin kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla uygulandığı, halkın doğrudan doğruya yürütmeyi belirlediği, cumhuriyet rejimini daha da güçlendiren, demokrasiye daha da uygun bir hükümet sistemi olduğunu anlattı.

Yargı reformu alanında Anayasa Mahkemesinin yapısı, Hakimler ve Savcılar Kurulunun yapısının daha demokratik hale getirilmesi anlamında önemli düzenlemeler yaptıklarını bildiren Tunç, hak arama yollarının genişletilmesiyle ilgili düzenlemelere de değindi.

Tunç, "Bireysel başvuru hakkının tanınması, vatandaşlarımızın Avrupa'ya gitmeden önce kendi ülkesinde, milli yargısında insan hakları ihlalinden doğan hakkını Türkiye'de arayabilmesinin yolunu açtık." dedi.

ANAYASA'DA BİRÇOK ALANDA DÜZENLEME YAPILDI

Anayasa'da çocuk ve kadın haklarına kadar birçok alanda düzenlemeler yapıldığını aktaran Tunç, şunları söyledi:

"Anayasa'da sıkıyönetim diye bir madde vardı, sıkıyönetimi kaldırdık. İç Hizmet Kanunu 35 diye bir madde vardı, darbelere gerekçe gösterilir, her zaman gündeme gelirdi, kaldırıldı. Yine darbeciler yargılanamaz diye madde vardı Anayasa'da, kaldırıldı. Tüm bunlar Anayasamızda önemli reformlardı. Daha sayamadığım birçok değişiklik var. Tüm bunları yapmakla biz Anayasamızı demokratik hale getirebildik mi? Getiremedik. Çünkü vesayetçi anlayışın yaptığı bir Anayasa. Dolayısıyla sadece yapanlar açısından bile gerekçemiz Anayasa'nın değişmesi yönündedir. Demokratik, katılımcı, çoğulcu, sivil bir Anayasa'yı inşallah Türkiye Yüzyılı'nda, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bu dönemde artık 1982 Anayasası değil, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünü hatırlatacak şekilde, kapağını da 2023 Anayasası şeklinde inşallah milletimizin onayına sunmak nasip olur.

Burada hepimize büyük görevler düşüyor, partilerimize büyük görevler düşüyor. Bu sorumluluğu inşallah tüm siyasi partiler TBMM'de uzlaşarak yerine getirir. Kim uzlaşmaya yakın olursa milletimiz de onları takdir edecektir. İnşallah milletimize olan borcumuzu da yerine getirerek Türkiye Yüzyılı'na demokratik bir anayasayla devam ederiz."

4 MİLYON 667 BİN 454 DOSYA ARABULUCUYA GİTMİŞ

Yaptıkları hukuk reformlarının içinde alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin geliştirilmesinin de bulunduğunu aktaran Tunç, bunlardan birinin de arabuluculuk ve uzlaşma olduğunu aktardı.

Ceza hukukunda da alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini hayata geçirdiklerini dile getiren Tunç, bu yöntemlerin verimli şekilde uygulandığını bildirdi.

Hukukta arabuluculukla ilgili uygulamanın 2013'te başladığını anımsatan Tunç, sürecin 2018'e kadar ihtiyari olarak sürdüğünü, 2018'de iş hukukunda zorunlu arabuluculuk olarak devam ettiğini, daha sonra tüketici mahkemeleri ve ticari davalarda zorunlu arabuluculuğun sisteme girdiğini belirtti.

Tunç, "2013'ten bu yana 4 milyon 667 bin 454 dosya arabulucuya gitmiş. Bu dosyalardan 3 milyon 37 bin 865'i anlaşmayla sonuçlanmış. Oran yüzde 70. İhtiyari arabuluculukla zorunluyu ayırmak gerekir. İhtiyari arabuluculukta taraflar anlaşmaya daha yakın, orada başarı oranı yüzde 99'a varıyor ama zorunlu arabuluculukta yüzde 49. Bu bile önemli bir rakam." diye konuştu.

Yaklaşık 3 milyon dosyanın yargıya intikal etmeden arabulucuda sonuçlandırılmasının önemli olduğunu vurgulayan Tunç, böylece 600 mahkemenin 10 yılda yapacağı işi arabulucuların çözdüğünü aktardı.

ARABULUCULUĞA EN YATKIN TOPLUM BİZİZ

Bakan Tunç, kiracı ve ev sahipleri anlaşmazlıklarında 1 Eylül itibarıyla arabuluculuk döneminin başladığını hatırlatarak, "Kira davaları, ortaklığın giderilmesi, komşuluk hukuku, kat mülkiyeti... Burada taraflar birbirine çok yakın, komşular bunlar, yani kiracı ve kiralayan aynı sitede, binada oturabiliyorlar." dedi.

Dolayısıyla bu kişilerin birbirleriyle hasım olmasının toplumsal barışı da bozduğunu ifade eden Tunç, bu durumun arabuluculuk yoluyla bir nebze giderilebileceğini belirtti.

"Arabuluculuğa en yatkın toplum biziz" diyen Tunç, şunları söyledi:

"Bahsettiğim davalar bakımından son 10 gün içinde, bugün itibarıyla, 8 bin 664 başvuru yapılmış. Kira uyuşmazlıklarından kaynaklı 7 bin 651 başvuru yapılmış. 10 gün boyunca uzlaşma örnekleri bize geliyor. İlk gün bile uzlaşanlar, anlaşanlar oldu.

Ortaklığın giderilmesi uyuşmazlıklarından kaynaklı 495 başvuru, kat mülkiyeti uyuşmazlıklardan kaynaklı 453 başvuru, komşuluk hukuku uyuşmazlıklardan kaynaklı 55 başvuru, tarımsal üretim sözleşmelerinden kaynaklı 10 başvuru olmuş. İnşallah özellikle kiracı ve kiralayan arasındaki uyuşmazlıkları en aza indiren ve yargı süreçlerinde vatandaşlarımızın uzun süren yargılamalardan kurtulmasını sağlayacak olan bir sistemi hep beraber hayata geçiririz."

ÖNCELİĞİMİZ DEPREM BÖLGESİNDEKİ ADLİYELER

Yargının etkin ve adil işlemesinde avukatların önemine dikkati çeken Tunç, yargının etkin işleyebilmesi için her türlü desteği vermenin gayreti içinde olacaklarını ifade etti.

Konuşmasında yeni Ankara adliye binasına da değinen Tunç, şunları kaydetti:

"Şu anda bizim deprem bölgesinde yıkılan 15 adliyemiz var. Bunun ikisi müstakil, diğer 12'si hükümet konakları içindeydi. Ağır hasarlı oldukları için yeniden inşaları gerekti. Önceliğimiz deprem bölgesi, deprem bölgesindeki yargı çalışanlarımızı bir an önce kendi mekanlarına kavuşturmak. Konteynerde duruşma yapılması kabul edilebilir bir husus değil. Onları inşallah inşa ederken tabii ki Ankara Adliyesi'ni de unutmayacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüştük, ihale süreçlerine başlayacağımızı kendileri ifade ettiler ve ihale hazırlık çalışmalarımız sona geldi. Projemiz de yerimiz de hazır. Şu anda Yenimahalle'de 320 bin metrekare arsa üzerinde 625 bin metrekare kapalı alana sahip Ankara'daki adliyeleri tek çatı altında, modern, kimliği olan, bir adliye binasını, Ankara Adalet Sarayı'nı inşallah Ankaralı yargı dünyamıza kazandıracağız. Önümüzdeki günlerde ihale gününün müjdesini de vereceğiz."