Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) düğün takılarıyla ilgili erkekleri ilgilendiren kritik emsal kararından (YHGK, 04.03.2020, E. 2017/3-1040, K. 2020/240) sonra okurlarımdan birçok soru geldi.

Boşanmada takılarının paylaşımına ilişkin kriterleri belirleyen bu emsal karara göre, düğünde erkeğe takılan ve “kadına özgü” olmayan takılar artık erkeğe verilebilecek. Bu yeni paylaşımın nasıl olacağına ilişkin gelen soruları özetleyen erkek okurum S.T.’nin örnek sorusu şöyle:

ANNEANNE BİLEZİĞİ ERKEĞE TAKILIRSA

“Eşimle üç yıl önce evlendik. Boşanıyoruz. Bana takılan gram, çeyrek, yarım, tam altınlar hatta annemin taktığı anneannemin hatırası birisi elmas, üçü 22 ayar altın dört bilezik var. Eşime de kolye, küpe, bilezikler takıldı. Bunun yanı sıra takı sandığına atılan para, çeyrek, gram, yarım, tam altınlar var. Yargıtay’ın kararları ışığında düğün takılarının paylaşımı mahkemede nasıl olur? Annemin bana taktığı aile yadigarı bilezikleri geri alabilir miyim?”

7 MADDEDE YENİ TAKI PAYLAŞIMI

S.T. ve diğer okurlarımın sorularına yanıt Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’dan. YHGK’nın kararını inceleyen Gençcan, kendi görüşlerini kapsadığını vurgulayarak, yeni uygulamayı sosyal medya hesabından bakın şöyle anlattı:

1) Kadına takılan her türlü ekonomik değeri olan şey yine kadına aittir.

2)  Erkeğe takılan ziynet eşyalarının “tamamı birden’ karine olarak (istisna: yerel adet) kadına ait iken artık, karine olarak (istisna: yerel adet) sadece ‘kadına özgü’ olanlar kadına ait sayılacak. ‘Kadına özgü’ olmayan ziynet eşyası yani cumhuriyet altını, ata altın, yarım altın, çeyrek altın, gram altın gibi ‘erkeğe’ ait olacaktır.

3) Erkeğe takılan şey, eğer ‘kadına özgü’  olmayan bir şey ise erkeğe ait olacağından, erkeğe takılan paralar, para ‘kadına özgü’ bir şey olmadığından doğal olarak erkeğe ait olacaktır.

4) Erkeğe takılan ziynet eşyaları ‘kadına özgü’ olsa bile (bilezik, küpe, gerdanlık gibi) erkek eş, bu konuda ‘yerel adet’ olmadığını iddia ve ispat ederse ‘kadına özgü’ olanlar da erkeğe verilecektir.

5) Erkeğe takılan ziynet eşyasının ‘kadına özgü’ olup olmadığı konusunda ‘çekişme çıkarsa’ kuyumcu bilirkişi incelemesi yapılacaktır. Takılan ziynet eşyası hem erkek hem kadın tarafından kullanılan bir şey ise münhasıran ‘kadına özgü’ olmadığından erkeğe ait olacaktır.

6) Sandığa konulanlar ‘taraflardan birine takılmadığı için’ eşit olarak paylaşılmalıdır.

7) Eşler arasında paylaşım konusunda bir anlaşma varsa paylaşımda ‘anlaşma kuralları’ uygulanacaktır.”

Son emsal karar ve Gençcan’ın açıklamaları ışığında okurum S.T.’ye annesinin taktığı aile yadigarı dört bilezik eğer aralarında özel bir anlaşma yoksa “kadına özgü” sayılacağı için eşinde kalacak görünüyor. Takılarla ilgili son kararı tabii ki, açılacak dava üzerine mahkeme verecek.

EVLİLİK SÜRERKEN NAFAKA DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

“Evlilik sürerken boşanma talebi olmadan nafaka davası açabilir mi?” diye soran kadın okurum M.D.’nin sorusuna yanıt da Başkan Gençcan’dan. Bu davanın dikkatle ve avukat kanalıyla açılması gerektiğini vurgulayan Gençcan’ın yanıtı şöyle: “Ayrı yaşamada haklı olduğunuzu ispat edebilecekseniz boşanma davası açmadan da tedbir nafakası davası açabilirsiniz. Bir hukuk davasını açma, yürütme ve sonlandırma hukuki yardım (avukat) gerektirir. Davayı kaybetmekle kalmaz bir de üstüne üstlük karşı tarafa yargılama gideri ödemek zorunda kalırsınız.”

‘ESKİ SEVGİLİMLE EVLENSEYDİM’ DEMEK BOŞANMA NEDENİ Mİ?

İstanbul’dan yazan erkek okurum T.T.S. ise iki yıllık eşinin her tartışmaları sonrasında eski sevgilisinden bahsederek, “Doktor sevgilimle evlenseydim daha mutlu olurdum” dediğini, bu durumdan çok rahatsız olduğunu ve gerekçeyle boşanıp boşanamayacağını soruyor. Yanıtı evet.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 7 Şubat 2018 tarihli emsal kararına göre bir eşin, diğerine sürekli bu ifadeleri kullanması “duygusal şiddet” sayılıyor. Daire kararına göre de “Eski sevgilimle evlenmiş olsaydım, daha mutlu olurdum” demek boşanma sebebi. (Oya Armutçu / Hürriyet)