Sayın Cumhurbaşkanım,

Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanım,

Saygı Değer Meslektaşlarım,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’ın çok değerli Yüksek Mahkeme Başkanları ve Başsavcıları,

Kıymetli Misafirlerimiz,

2024-2025 Adli Yılı açılışı için hazırladığımız törenimize hoş geldiniz diyor ve sizleri en içten duygularımla ve saygıyla selamlıyorum.

Bu sene adli yıla çok hüzünlü bir şekilde giriyoruz. Çok değerli Yargıtay üyemiz, daire başkanımız, tam anlamıyla bir hukuk adamı, sevgili dostum ve güzel insan Sami ÖZTÜRK’ü kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz.

Kendisini daha emekli olmadan uğurlamış olduk. Ancak inanıyorum ki Sami ÖZTÜRK en büyük onursallığa, yani cennetine kavuştu. Yüce Mevlamızdan duamız da bu yöndedir. 

Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu vesileyle yargımıza büyük hizmetlerde bulunup emekliye ve onursallığa ayrılan tüm meslektaşlarıma ömür boyu sağlık ve mutluluklar diliyorum. Ayrıca vefat etmiş olan tüm meslektaşlarıma da Allah’tan rahmet diliyorum. 

Öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımızı bir kez daha kutluyorum. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarına şükran ve minnet duygularımı sunuyor, Kahraman şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. 

Bugün itibari ile adli tatil bitmiş ve adli yıl başlamıştır.

Ülkemizde yıllardır uygulanan adli tatil uygulamasıyla tüm hâkim-savcılarımız ile Yargıtay ve Danıştay üyelerimiz, aslında toplu bir şekilde ve aynı anda yıllık izinlerini kullanmakta, böylece adli yıl içinde neredeyse tam kadro ile yargı hizmeti verilmektedir.        

         Avukat meslektaşlarımız da kendilerine ve dosyalarını toparlamaya zaman ayırmakta ve adli yıla daha hazır bir şekilde girmektedir.

Ülkemizde yargı hizmetleri esas olarak adli ve idari yargıda ilk derece mahkemelerimiz, bölge adliye ve bölge idare mahkemelerimiz, Yargıtay ve Danıştayımız tarafından yerine getirilmektedir.

Yargı sistemimiz açısından ise Adalet Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulunun da önemli bir yeri vardır.

Yargı sistemimizdeki kurumlar ile yargı hizmeti sunan kurumlar arasında işbirliğinin ve güzel bir uyumun sağlanması, yargı hizmetlerinin daha iyi olmasını sağlayacaktır.

Kanaatimce bu anlamda en önemli görev Adalet Bakanlığımıza düşmektedir. Sayın Adalet Bakanımızın organizatörlüğünde, yargı hizmetinin en mükemmel şekilde verilmesi için gerekli işbirliği ve uyumun sağlanması son derece yararlı olacaktır.

Bugün Adli Yıla başlıyoruz. Önümüzde yine yüz binlerce dosya var.

Gerek ilk derece ve bölge mahkemelerimizde, gerekse Yargıtay ve Danıştay’da çok sayıda dosya olması, yargılama sürecinin uzamasının ve kararların geç kesinleşmesinin en önemli sebeplerinden biridir.

Bu konuda kök sorunun çözülmesi, yani yargının önüne bu kadar çok dosyanın gelmemesi için tedbirler alınması uygun olacaktır.

Öncelikle dava sebepleri iyi incelenmeli, hukuk ve ceza alanında bu sebepleri giderecek şekilde ayrı ayrı çözümler üretilmelidir.

Elbette ki bu husus ayrı ve büyük bir seminer veya çalıştay konusu olacak kadar geniş ve kapsamlıdır.

Birkaç cümle söylemek gerekirse;

         Vatandaşlarımızın kendi aralarındaki bir hukuki ilişkiyi daha başlatırken, mutlaka önceden belirlenmiş, şekil ve ispat şartlarına uygun bir prosedüre uyması,        

         Hukuki ilişkilerinde uyguladıkları davranış tarzı ve beklentilerinin hukuk sistemimiz ve mevzuatımızla uyumlu hale getirilmesi,

Hukuk sistemimiz ve mevzuatımız hakkında vatandaşlarımızın daha çok bilgilendirilmesi,

         Vatandaşlarımızın hukuk kurallarına uyma ve başkalarının hakkına saygı duyma kültürünün geliştirilmesi,

                 Bir kişinin kendi haklarına saygı duyulmasını istiyorsa, bunun tek yolunun başkalarının haklarına saygı duymaktan geçtiği bilincinin yerleştirilmesi,        

         Cezai yaptırımların, suç işlendikten sonra ıslah olmayı sağlamasının yanında, daha suç işlenmeden suçu önleyici etkiye sahip bir nitelikte olması,        

         yargının üzerindeki iş yükünü azaltacak ve daha huzurlu bir toplum olmanın yolunu açacaktır.        

         Şunu kabul etmek gerekir ki vatandaşlarımız,  davalarının yıllarca devam etmesi ve alacaklarını zamanında alamamaları konusundaki şikâyetlerinde sonuna kadar haklıdırlar.

         Bu şikâyetleri giderebilmek için, önümüzdeki adli yılda, başta kendim olmak üzere elimizden geleni yapacağımıza ve daha fazla çalışacağımıza söz veriyoruz.

         Hukuk bir gerekliliktir.

         Hukuk bir düzendir.

         Hukuk olmazsa olmazdır.

         Hukuk toplum halinde yaşama bilincidir.        

Vatandaşlarımız hangi işi, görevi veya mesleği yaparsa yapsın bütün hayatı boyunca hukukla beraber yaşayacak, hukuk her zaman yanı başında olacaktır.

Hukuk bilinci daha ilkokuldan itibaren verilmeye başlanmalı, hukuk kurallarına ve toplum kurallarına uyma fikri aşılanmalıdır. Koruyucu hekimliğin mantığı esas alınarak, tabiri caizse koruyucu hâkimlik anlamında önleyici hukuk tedbirleri alınmalı,

daha hukuki ihtilaf ortaya çıkmadan bunu engelleyecek, çıkması halinde ise çok hızlı ve pratik bir şekilde çözümünü sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir.

Adalet, güçlüyü değil haklıyı korumaktır.

Adalet, haklı olanla empati kurabilmektir.

Adalet, bir işçinin hakkını daha teri kurumadan verebilmektir.

Adalet,

Alacaklıyı da borçluyu da,

İşçiyi de işvereni de,

Tüketiciyi de üreticiyi de,

Kiracıyı da kiraya vereni de,

Mağduru da sanığı da,

aynı anda düşünebilmek ve herkese hakkını tam olarak verebilmektir.

Adalet, arka sokaklarda bisikleti çalındığı için ağlayan bir çocuğun yüzünü güldürebilmektir.

Adalet, okul çıkışı güle oynaya evine giderken önce kaçırılan, sonra günlerce kötü muamele edilen ve sonra da hunharca öldürülen, henüz 13-14 yaşındaki bir kız çocuğunun annesinin yüreğindeki acıyı hissedebilmektir.

Adalet, eşi ve çocukları için saçını süpürge eden, sonra da kapının önüne bırakılan, eziyet edilen, dövülen, vurulan kadınlarımızın başını öne eğdirmemektir.

Adalet Liyakattir,

Liyakat Adalettir.

Adalet adına çok önemli görev yapan hâkim ve savcılarımızın mesleğe ilk alımlarında, ehliyet, kabiliyet, kapasite, karakter, özgüven gibi özelliklerin hepsini içinde barındıran liyakat hususuna çok büyük önem verilmelidir.        

         Hâkim-savcı yardımcılığı döneminde, mesleğini layıkıyla yapma konusunda tam donanımın mutlaka sağlanması gerekir.

         Hâkim-savcılarımızın daha mesleğe başlarken, mesleği en iyi şekilde yapma konusunda bilgi ve beceriye sahip olmaları, başladıktan sonra da, tüm meslekleri boyunca kendilerini sürekli geliştirmeleri ve toplumun en aydın kişileri haline gelmeleri son derece önemlidir.

Yaşadığı toplumun karakterini, hassasiyetlerini, beklentilerini, kültürünü ve geleneklerini çok iyi öğrenen, diğer yandan dünyadaki hukuki gelişmeleri çok iyi takip eden hâkim-savcılarımızın görevlerini daha iyi yapacakları kuşkusuzdur.        

         Şu anda görevini layıkıyla yapmakta olan, gerek ilk derece ve bölge mahkemelerinde, gerekse Yargıtay, Danıştay ve Adalet Bakanlığında çalışan tüm hâkim-savcılarımızı, özverili çalışmalarından dolayı takdir ve tebrik ediyorum.

         Önlerindeki dosyaları azaltmak için fedakârca yaptıkları çalışmalardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

                 Bu açılış töreni sadece Yargıtayımızı değil, aynı zamanda bütün hâkim-savcılarımızı, Avukatlarımızı ve personelimizi kapsayan bir adli yıl açılışıdır.

         Hâkim ve savcılarımızın, önümüzdeki adli yılda daha fazla çalışmak konusunda daha fazla gayret içinde olacaklarına yürekten inanıyorum.

                 Toplumların bir arada sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için dikkat edilmesi gerekli en önemli kavramlardan biri de hukukun üstünlüğüdür.        

         Hukukun üstünlüğü kavramının, demokrasiyi demokrasi yapan diğer tüm ilkelerden, hatta belki de demokrasinin kendisinden bile üstün bir kavram olduğu düşüncesindeyim.

         Bir toplumda düzenin sağlanması, güvenin oluşturulması, endişenin olmaması ve gelecekten emin olunması için hukukun üstünlüğünün mutlaka tesis edilmesi son derece elzemdir. 

         Biz hâkim-savcılar olarak önümüzdeki dosya ve davaları incelerken, vereceğimiz kararla bir işçinin, bir tüketicinin, bir kiracının, bir mağdurun hakkının tam olarak sağlanamayacağı kanaatine ulaştığımız durumlar olabilmektedir.

         Böyle durumlarda dahi hukuku uygulamaktan başka bir yolumuz yoktur.

Hukuk kurallarının ve güncel mevzuatın vatandaşlarımızın haklarını yeteri kadar ve olması gerektiği gibi koruyamadığının düşünülmesi halinde, yapılması gereken en doğru hareket, bu eksikliğin yasama organımız tarafından giderilmesidir.

Yeri gelmişken söylemek gerekir ki ülkemizin daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş ve daha kapsayıcı bir Anayasa’ya ihtiyacı vardır.

Yeni Anayasa’mızın gerek hazırlık süreci gerekse içeriği itibari ile bu ülkeyi seven herkesi kapsayıcı nitelikte olması son derece önemlidir. Milletimizin ufkunu açan, çağdaş medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkmamızı sağlayacak, bir yandan kendi tarih ve kültürümüzü yansıtan, diğer yandan evrensel nitelikte olan güzel bir Anayasa ile gelişme sağlayacağımız kuşkusuzdur.

Ülkemizi çok seven ve ülkemiz için en iyisini isteyen herkesin bir araya gelmesi ile ülkemize ve milletimize yakışan bir Anayasa’yı oluşturacağımıza yürekten inanıyorum.Avrupa hukukuna uyum sağlamaya çalışan bir görüntü yerine, Avrupa ve dünya hukukuna yön veren “Milli Hukuk Sistemimizi“ bir an önce tamamlamak için yoğun çalışmalar yapmamız gerekir.

Bizler tarihimizle, kültürümüzle, karakterimizle ve adaletimizle nam salmış bir milletiz. Bu nedenle, hak kavramının tam olarak tecelli ettiği örnek bir anayasa ve buna uygun bir yargı ve hukuk sistemimizle dünyaya örnek olmamızın önünde hiçbir engel yoktur.

Bugün Avrupa ve dünya, hak ve hukuk konusunda, adalet ve vicdan konusunda, insanlık konusunda sınıfta kalmıştır.

Dünyanın gözü önünde Filistin’de, Gazze’de insanlık dışı zulümler yapılmaktadır. Bu zulüm, bunu yapanlara dahi uygulamakta insanın tereddüt edebileceği kadar büyük ve acı bir vahşettir.

Bu zulmü yapanlar bir gün mutlaka cezalarını çekeceklerdir.

Çünkü ilahi adalette zaman aşımı yoktur.

Bilindiği gibi ülkemizde her alanda olduğu gibi yargımızın içinde de bir fetö yapılanması oluşmuştu.

En son 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devletimizin ve kahraman halkımızın sağlam ve dik duruşu ile bu yapının önemli bir ölçüde beli kırılmıştır.

Bunun sağlanmasında, korkmadan ve çekinmeden, cesaretle ve hızla kararlar alan tüm yargı mensuplarımıza şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında şehit olan kahraman vatandaşlarımıza ve yargı mensuplarımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Bundan sonra bu şekilde bir paralel yapı kurulmasına devletimiz ve milletimiz asla müsaade etmeyecektir.

Bunu sağlamanın en önemli yolu doğruluk, objektiflik ve liyakattir.

Bir sistemde uygulamadan kaynaklanan yanlışları tespit etmek çok önemlidir. Ancak bu yanlışı ortadan kaldırmak için getirilen her yeni sistem kendi handikabını da beraberinde getirmektedir.

Bu nedenle bakış açımız, yanlışları gidermek yerine doğruları yapmak olmalıdır. Çünkü bazen yanlışın ne olduğu yanlış tespit edilebilmekte ve getirilen çözüm kendi yanlışını da önümüze koymaktadır.

Dolayısı ile, çerçevesi önceden belirlenmiş, evrensel kurallara dayalı, bilgi ve çalışmanın öne çıktığı, liyakat temeline dayanan objektif bir sistem her zaman en doğru sistem olacaktır.

Doğruları yapmak yanlışların hepsini bertaraf etmeye yetecektir.

Bu anlamda toplumumuzun her kesimine olduğu gibi biz hâkim-savcılara da büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir.

Önümüzde çok fazla sayıda dosya olduğu doğrudur. Ancak bugün itibari ile devletimizin sağladığı fiziki ve maddi imkânlar karşısında, mazeretlerimizi bahane haline getirme lüksümüz yoktur.

Her bir dosyada ayrı bir hak, ayrı bir mağduriyet, ayrı bir alacak, ayrı bir talep olduğunu unutmadan, yargıda dosyası olan her bir vatandaşımızın bizden adalet beklediğini göz ardı etmeden fedakârca çalışmaya devam edeceğiz.

Ülkemizde yargı, insan haklarına saygı ve özgürlükler fikrini aklına, bağımsızlığın gücünü kararına, tarafsızlık ve adalet duygusunu yüreğine kazımış hâkim ve savcılarımızın omuzlarında her zaman yükselmeye devam edecektir.

Bu duygu ve düşünceler ile ülkemizde adalet ve güven ortamının daha da gelişmesi, davaların daha çabuk sonuçlanması, vatandaşlarımızın haklarına daha hızlı ulaşması temennisi ile 2024-2025 Adli Yılını açıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım öncelikle gerek yüksek yargımızın gerekse ilk derece hâkim ve savcılarımızın özlük hakları konusunda gösterdiğiniz duyarlılık ve iradenizden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Açılış törenimizi onurlandırmanız nedeni ile şükranlarımı arz ediyor ve saygılarımı sunuyorum.

Törenimize katılarak bizleri son derece mutlu eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan Yüksek Mahkeme Başkan ve Başsavcılarımıza, değerli meslektaşlarıma ve bütün kıymetli misafirlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyor ve konuşmamı şu sözlerimle bitirmek istiyorum.

Gönülden temenni ediyorum ki,

Ülkemizde;

Zarafetin Zarif’i eksilmesin,

Nezaketin Nazik’i sönmesin,

Sadakatin Sadık’ı kaybolmasın,

Sefaletin Sefil’i artmasın,

Kefaletin Kefil’i batmasın,

Emanetin Emin’i satmasın,

Nesafetin İnsaf’ı kurumasın,

Cinayetin Cani’si sevinmesin,

Mağduriyetin Mağdur’u üzülmesin,

Cehaletin Cahil’i konuşmasın,

Liyakatin Layık’ı unutulmasın,

İhanetin Hain’i gülmesin,

Cesaretin Cesur’u korkmasın,

Adaletin Adil’i her zaman hüküm sürsün.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

T.C. Yargıtay Başkanı

Ömer KERKEZ