T.C.

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi

2021/1739 E., 2021/11572 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; iki adet taşınmazdaki ¼ ve ½ oranındaki paylarının satımı için akrabası olan davalıya noterde satış vekaletnamesi verdiğini, hisse satımının taşınmazlardan biri hakkında 287.500 TL, diğeri hakkında 525.000 TL toplamı 812.500 TL’den gerçekleştirildiği halde davalı tarafından 503.600 TL ödeme yapılarak bakiye 308.900 TL'nin ödenmediğini, davalının vekalet görevini kötüye kullanarak sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, söz konusu bedelin satış tarihinden itibaren bankaların ticari mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; davacının aldatılmadığını, satış ve fiyat tartışmalarının davacının evinde eşi huzurunda kardeşler hazırken yapıldığını, emlakçının da hazır bulunduğunu, davacı ve kardeşlerine ait olup ¼ hissedar olduğu 5 nolu parselin 800.000 TL'ye, ½ hissedar olduğu diğer 6 nolu parseldeki boş arsa vasfındaki 127 m²lik yerin 320.000 TL'ye, dava dışı kardeş ...'in oturduğu 2 katlı betonarme meskun binanın bulunduğu kısmın ise 1.100.000 TL'ye satılması hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, satışlar karşılığı vakıftan çek alındığını, sözleşme doğrultusunda da davacının eşine ödendiğini, tapudaki bedel farklılığının vakıfça yaptırılan eksper raporundan kaynaklandığını, kendisine fazla ödeme yapılmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince; tarafların kardeş oldukları, dava konusu taşınmazların tapuda arsa vasfında olduğu, davacı ve dava dışı kardeşleri ...'in 1/2'şer hisse ile malik oldukları 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı binanın satış tarihi olan 26/01/2016 tarihindeki değerinin 91.426 TL olduğu, sadece bina sebebiyle iki hissedarın paylarının değeri arasında bu kadar fark olmasının mümkün olmayacağı, davalının ve tanıkların davacının hissesine az değer biçilerek davacının onayının alındığına ilişkin beyanlara itibar edilemeyeceği, dava dışı satın alan vakfa ait kayıtlarda vakıf tarafından 2.151.450 TL satın alma bedeli, ayrıca 88.247,50 TL tapu harcı ödendiği, yani iki parsel yönünden bedelin resmi senede göre toplam 2.200.000 TL, vakıf kayıtlarına göre ise 2.151.450 TL olduğu, iki resmi kayıt arasında az bir fark bulunmakla birlikte resmi belgelerdeki kayıtlar karşısında, tapuda bedelin yüksek gösterildiğine ilişkin iddiaların ve beyanların gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle, davalı iddialarını ispatlayamadığından uhdesinde bulunan 308.900 TL'nin yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge adliye mahkemesince; tapu senedinde satış bedellerinin farklı gösterilmiş olmasının, toplam bedel dikkate alındığında davalının fazla tahsilatta bulunduğu anlamını taşımayacağı, satışın davacı, davalı ve dava dışı mirasçılar ile aralarında yapılan sözlü anlaşmaya uygun olarak yapıldığı, taşınmazların satışı nedeniyle vekil olan ... tarafından davacıya 503.600 TL ödendiği, bu durumda vekil tarafından davacıya 6.400 TL eksik ödemede bulunulduğu gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile 6.400 TL'nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1)Davalının temyizi yönünden;

6763 sayılı Kanun ile 6100 sayılı HMK'ya eklenen ek 1. madde uyarınca; aynı Kanunun 362. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 01/01/2020 tarihinden itibaren 72.070 TL’ye çıkartılmıştır.

İstinaf incelemesi sonucunda davalı yönünden verilen karar, karar tarihi itibariyle kesin niteliktedir. HMK'nın 366. maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352. maddesi uyarınca, kesin olan kararlar hakkında Yargıtay tarafından temyiz isteminin reddine karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz dilekçesinin miktar itibariyle reddine karar verilmiştir.

2)Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanılarak vekile karşı açılan bedel talebine ilişkindir.

Somut olayda; davalının, tapuda davacıya ait 851 ada 5 nolu parselde kayıtlı ½ hisseyi davacı adına vekaleten 287.500 TL bedelle ve diğer 861 Ada 6 parselde kayıtlı ½ hisseyi 525.000 TL bedelle üçüncü kişiye sattığı ve satış bedelinin davalı vekil tarafından alındığı dosyadaki satışa ilişkin akit tablosundan anlaşılmaktadır. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır.

Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Eş söyleyişle, vekalet verenin kendisine verdiği görevi, özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, vekalet verenin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, vekalet verene karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır.

Dosyada; dava dışı satın alan tarafından, dava konusu arsalar karşılığında banka yoluyla 2.151.450 TL ödeme, tapu harcı olarak 88.247,50 TL ödeme yapıldığı, davalı tarafından ½ oranında tapu harç ve masrafının hisse sahiplerince ödenildiğinin savunulduğu; buna karşılık resmi satış sözleşmesinde ise 2.200.000 TL ödeme göründüğü tespit edilmiştir.

Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; tapuda, davacının hissesine düşen bedel toplamı 812.500 TL olup, bu bedelden 503.600 TL ödeme yapıldığı bakiye 308.900 TL kaldığı davacının kabulündedir. Vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, bu bedeli ödediğini ispat yükü, vekil olan davalıdadır.

O halde, bölge adliye mahkemesince; davalı vekilin, hesap verme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemediği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının HMK'nın 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 17/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.