“Kim olduğumuzu sürekli yaptığımız şeyler belirler. Kalite bir eylem değil, bir alışkanlıktır.”
Aristo
Dava Patlaması(!?)
Adaletin uygulanmasında iddia edilen kriz, iki kelimelik bir formülle dramatik bir şekilde özetlenmiştir: "dava patlaması".1 Dava patlaması, görünüşe göre birçok ülkedeki mahkemelerin karşılaştığı temel sorunların kısaltılmış bir açıklamasıdır. "Dava patlaması" genellikle, mahkemelerin davaları etkin bir şekilde ele alma kapasitesini ciddi şekilde etkileyen, dava yükünde dramatik ve orantısız bir artış anlamına gelir. Peki gerçekten bir "dava patlaması" yaşandı mı? Eğer yaşandıysa, nedenleri ve sonuçları nelerdir? Bu inceleme ile bu sorulara titiz ve kapsamlı bir cevap vermek yerine mevcut kanıtların kısa bir özeti sunulmaktadır.2
Yalnız, karşı konulamaz olduğu varsayılan dava patlaması ve bunun ciddi sonuçlarına dair kanıtlar yetersiz ve ikna edici değil. Birçok ülkeden elde edilen veriler, özellikle 1970'ten sonra iş yükünde istikrarlı bir artış olduğunu göstermekte ise de durum ülkeden ülkeye önemli ölçüde farklılık sergilemektedir. Ancak, bu gerçek tek başına bir dava patlamasına işaret etmeyip, yalnızca dava sayısında bir artış olmadığını, aynı zamanda daha uzun gecikmelerin ve örneğin temyiz iş sayısındaki artışla gösterildiği gibi, adli hizmetlerin kalitesinde genel bir düşüşün, tam da artan iş yükünün bir sonucu olduğunu göstermek gerekiyor. Diğer bir deyişle: artan iş yükünün, yargılama verimliliğinde ve kalitesinde ciddi bir düşüş olmadan mahkemeler ve diğer alternatif mekanizmalar tarafından makul bir şekilde karşılanamayacağı kanıtlanmalıdır. Öte yandan, aşırı yük, verimsizlik, gecikme vb. algılar ise göreceli ve özneldir. Bunlar, benimsenen bakış açısına ve değerlendirmede kullanılan ölçütlere bağlıdır. İstatistiksel veriler gibi nesnel göstergeler mevcut olsa bile, doğruluk dereceleri ve bilimsel açıklamaya uygunlukları konusunda önemli metodolojik zorluklar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, birçok ülkede nispeten eksiksiz ve güvenilir adalet istatistiklerinin ancak yakın zamanda derlenmiş olması da cabasıdır. Dahası, eksiksiz ve güvenilir istatistikler mevcut olsa bile, bir dava patlamasının var olduğu iddiasını destekleyecek karşılaştırma noktasını tanımlama sorunu yine de mevcut olacaktır.3
Ülke bazında yapılan nispeten yeni çalışmalar ise daha farklılaşmış ancak tutarlı bir tablo sunmaktadır. Almanya, İspanya, Fransa, Belçika, Portekiz ve Türkiye’de artan dava oranları sistematik olarak tespit edilmiş ve açıklanmıştır. Tüm bu ülkelerde, dava sayıları son yirmi yılda önemli ölçüde artmış ve bu artışın gecikme ve maliyetler üzerinde gözle görülür etkileri olduğu gibi hem zaman hem de yargı alanının farklı kolları arasında önemli farklılıklar göstermiştir.
Kısacası, birçok ülkede dava sayısında önemli bir artış olduğu görülmekte ve bu da genellikle artan maliyetler ve gecikmeler anlamına gelmektedir. Ancak ne tarihsel bir bakış açısıyla ne de diğer sosyal ve ekonomik değişkenlerle ilişkili olarak, dava yükündeki bu artışın istisnai veya kritik olarak değerlendirilmesi için bir neden yoktur. Aslında, tam tersi doğru olabilir: Mahkemelerdeki iş yüklerinin artması, modern toplumlardaki genel büyüme süreçlerinin bir başka tezahürü olabilir. Mahkeme hizmetlerine olan arz ve talep dinamik bir olgudur. Mahkemeler genellikle artan iş yüklerine üretkenlikteki artış ve diğer stratejiler yoluyla uyum sağlayabilmiştir, ancak artan maliyetler ve gecikmeler nedeniyle davacılar mahkeme sisteminden kaçınıp daha verimli alternatiflere başvurmayı da tercih edebilirler.4
İşte iddia edilen ‘dava patlaması’ ve yargı krizi, uzun bir zaman diliminde önemli bir iş yükü artışı gibi gerçek bir olguyu yansıtırken, bunu dile getiren aktörlerin konum ve çıkarlarına bakılmaksızın yargıda yüksek performans yaklaşımı hedeflenmelidir.
“Kanıtları göz ardı ederek ve saklayarak ilerlemekte bir değer olduğunu düşünmeyin; kanıtlar er geç ortaya çıkacaktır.” Betrand Russel
İş Yükü
Yargılamanın makul sürede sonuçlanması açısından aktörlere düşen iş yükünün makul ölçüde olması gerekirken,5 yargı sistemindeki iş yükü profili/tüketici insan sayısı küçümsenmeyecek ölçüdedir (2015-2024):
|
2015 |
2024 |
Artış % |
|
|
C. Savcılıkları |
7 183 711 |
11 661 519 |
62,3 |
|
Ceza Mahkemeleri |
2 619 651 |
3 919 685 |
49,6 |
|
Hukuk Mahkemeleri |
3 400 610 |
5 369 402 |
57,9' |
|
İdari Yargı |
449 725 |
662 580 |
47,3 |
|
İcra Daireleri |
26 177 907 |
32 703 968 |
124,9 |
|
Toplam |
39 831 604 |
54 317 154 |
136,4 |
Genelde, sistemde optimum iş yükünden fazla iş yükü olduğu konusunda yaygın bir sezgi vardır. Yıl içinde gelen işler görülmekte olan işlerden fazla olduğunda kuyruk oluşmaktadır-şişe boğazı (bottleneck) olgusu. İşte ülkemize özgü dava alışkanlığını gidermek ve iş yüküne köklü çözüm bulmak üzere “Türk yargı sisteminde çok seçenekli adliyeler” dile getirilmektedir: Uzlaşmacı/onarıcı adalet (victim-offender reconciliation programs), terapötik/seçenekli mahkemeler.6 Bu amaçla stratejik olarak aşağıda yer alan hukuk stillerinde kişi ve ilişki odaklı stillerin ağırlıklı uygulamaya kavuşturulması benimsenmelidir.
Hukuk Stilleri
|
Stili |
Alanı |
Odak |
|
Cezai |
Ceza Hukuku |
Davranış |
|
Tazmini |
Borçlar hukuku |
Sonuçlar |
|
Terapötük |
Çocuk yargılaması |
Kişi |
|
Uzlaştırma/Arabuluculuk |
Suç, aile, iş ve öteki ihtilaflar |
İlişki |
Kalite
Mahkemelere ve hâkimlere yönelik "üretkenlik" ve "etkinlik" yaklaşımının birçok dezavantajından biri, mahkemeler tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin kalitesine bakılmamasıdır. Kalite çoğunlukla hâkimler tarafından hukuki kalite (yargı kararlarının kalitesi), istinaf mahkemelerinden yararlanılarak kalite koruma sistemi ve Yargıtay'ın yargı kalitesinin koruyucusu olarak üstlendiği rol açısından tanımlanır. Eleştiriler, yargıda sorumluluk yüklenenlerin yalnızca "verimlilik" ile ilgilendiğini, kaliteyle ilgilenmediğine yönelmektedir.
Bu doğrultuda demokratik bir toplumda hukuku kendisine güven duyulabilecek bir yapıya kavuşturabilmek için beliren temel sorular ise şunlardır:
- Ne türden insanı hâkim olarak görmek istiyoruz? Veya iyi bir hâkim olmak için insan ne türden bir karaktere sahip olmalıdır?
- Herkes adalete erişebiliyor mu (tüketici yaklaşımı)?
- Üretilen adaletin sosyal/ekonomik/profesyonel kalitesi nedir?7
- Bir dosyanın incelenmesi için kullanılan olanakların “hak ettiği” dikkate orantılı olması veya bazı dosyaların incelenmesine ayrılan olanaklar ile diğerlerine ayrılanlar arasında orantısızlık olmaması nasıl sağlanabilir?
- Adalet pazarında avukatlarca sunulan hizmet kalitesi nedir?
- Çetin davaların (hard cases) üstesinden gelebilecek, yeterli nitelikte hukukçu var mıdır?
- Adalet aktörleri ve tüketicileri ürün kalitesinden memnun mudurlar?
- Hakların korunması/hukuksal korunma; hızlı, saydam ve adalet duygusunu harekete geçirmeyecek sonuçlarla sağlanmakta mıdır?
- Hukuk kuralları ve yargılama usul kuralları, sözleşmelerin ifası ve mülkiyet haklarının korunmasında ne derece yetkindirler?
- Sistemdeki aktörlerin insan hakları-güvenlik ikilemi karşısındaki tutumları nedir?
- Adalet kalitesi belli ölçerlere (the Benchmarks), endeks değerlere göre değerlendirilemez mi?
- Yargı sisteminin neresinde, hangi açıklar vardır? Ve bunlara ilişkin dinamik bir çözümleme yaklaşımı sergileniyor mu?
- Yargının iş yükünü filtrelemek için hangi seçenekler düşünülebilir?
Alternatif Çözümler
Kanıtların sergilediği bir kurum olarak alternatif çözüm yöntemleri, sosyo-hukuki araştırmaların alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına olan ilgisi, öncelikle yargı sürecinin 'antagonistik' doğasından duyulan hoşnutsuzluk ve devlet kurumlarına duyulan güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Kamu kurumlarının doğası gereği verimsiz kabul edilmesi nedeniyle adaletin ve uyuşmazlık çözümünün özelleştirilmesine doğru gidişat söz konusu olmuştur: Arabuluculuk(Özel Hukuk) ve uzlaşma(Ceza Hukuku) gelişen kurumlar olarak belirmektedir.
Dava Şartı Arabuluculuk/İhtiyarı Arabuluculuk: 2018-2024
|
2018 |
2019 |
2020 |
2021 |
2022 |
2023 |
2024 |
|
|
Açılan dosya |
416 747 |
708 692 |
641 648 |
902 014 |
1 081 997 |
1 290 953 |
1 746 747 |
|
Anlaşma sağlanan |
296 306 |
460 349 |
405 357 |
589 472 |
716 000 |
857 289 |
895 252 (%51,2) |
Uzlaştırma
|
2017 |
2018 |
2019 |
2020 |
2021 |
2022 |
2023 |
2024 |
|
|
Dosya sayısı (*) |
538 228 |
456 291 |
521 665 |
479 315 |
529 347 |
560 326 |
565 254 |
602 126 |
|
Uzlaşma sağlanan |
223 469 |
208 014 |
238 896 |
219 639 |
230 050 |
234 294 |
225 027 |
232 921 %38,6 |
(*) Uzlaştırmacıya tevdi edilen
Yargı Performansı Değerlendirme
Değerlendirmeler, mahkeme sisteminde hesap verebilirlik ve iyileştirme için önemli bir araç olup, hâkimleri hukuki bilgi, adalet, iletişim ve verimlilik açısından değerlendirerek gelişim için geri bildirim sağlamaktadır.
Bu değerlendirmeler, yargı bağımsızlığı ile hesap verebilirlik ve adaleti sağlama arasında denge kurmada zorluklarla karşı karşıyadır. Ancak, iyi yapıldığında, kamu güvenini artırabilir, eğitim ihtiyaçla- rını belirleyebilir ve hâkimler arasında kişisel gelişimi teşvik ederek adaletin kalitesini artırabilir.
Yargı Performans Değerlendirmesinin Amaçları
Bu türden değerlendirmenin başlıca amaçları şunlardır:
· Yargı performans değerlendirmesi, hâkimlerin kürsüde bulundukları süre boyunca eylem ve kararlarından sorumlu tutulmalarını sağlayan bir mekanizma işlevi görmesi,
· Değerlendirmeler, hâkimlere güçlü ve zayıf yönleri hakkında geri bildirim sağlayarak, iyileştirme alanlarını belirlemelerine ve yargı becerilerini geliştirmelerine olanak tanıması ve
· Değerlendirme süreci, karar vericilerin hâkimleri bulundukları görevlerinde tutma veya yeniden atama konusunda karar verirken kullanabilecekleri bilgiler vermektedir.
Hakimlerin karar alma süreçlerinde tarafsız ve önyargısız olmaları, tüm taraflara eşit davranmaları ve davaları hukuka ve sunulan olgulara dayanarak karara bağlamaları beklenir. Değerlendirmeler, bir hâkimin kürsüdeki davranışlarında adil ve tarafsız olup olmadığını ve herhangi bir önyargı veya uygunsuzluk görüntüsünden kaçınıp kaçınmadığını irdelemektedir.
Dikkate alınan faktörler arasında, hâkimin kişisel inanç veya önyargılarını bir kenara bırakma becerisi, hukuku uygulamada tutarlılığı ve davacılara ve avukatlara muamelesi yer alabilir.
Avukatlar ve Mahkeme Personeli Anketleri
Anketler, mahkeme salonunda hâkimlerle düzenli olarak etkileşimde bulunan kişilerden hâkimin performansı hakkında geri bildirim toplamak için kullanılan yaygın bir yöntemdir. Hâkim huzuruna çıkan avukatlara, hâkimin hukuki yeterliliği, tarafsızlığı, iletişim becerileri ve mizacı hakkında geri bildirim sağlamak için anket yapılır.8
Katipler ve mahkeme zabıt katipleri gibi mahkeme personeli arasında da hâkimin verimliliği, profesyonelliği ve mahkeme salonunun yönetimi hakkında geri bildirim sağlamak için anket yapılabilir.
Yargılama Süresi Sorunu
Bu konudaki saptamalara esas olmak üzere,
· Mahkemenin toplam dava yükünün zamanlama standartlarıyla karşılaştırılması,
· Bekleyen dava yükünün ne kadar olduğu (bu konuda bir standart belirlenmesi), ve
· Mahkemenin gecikme konusundaki performansını iyileştirmek için atılacak adımların neler olduğunun Adliyeler düzeyinde kamuoyuna açıklanmasıdır.
Bu doğrultuda ilk derece mahkemelerinden metropol adliyeleri ceza mahkemelerinde yapılacak basit gözlemlerle iş yükünün stresi (ve ego depletion) altında kalan mahkemelerin ne derece “adil” oldukları görülecektir. İş yükü stresi altında bulunan mahkemelere egemen olan düşünce “fazlaca iş” çıkarılmasıdır. İşte ilk bakışta ceza adaletinin etkililiği doğrultusunda bir izlenim verecek ise de “çıkan iş miktarındaki artış” uzun sürede “başarısızlığa” müncer olacaktır: Muhakeme ilkelerine uyumlu tretman zaman faktörüne bağlı olduğundan standart dışı iş yükü ile çıkan iş oranındaki artış her ilke için gerekli zamandan kısmayı gerektirecektir. Sistemdeki iş yükü nedeniyle, oluşan minör hatalar kümülatif nitelikte ciddi hatalara dönüşebilmektedir. Her biri ayrı ayrı ele alındığında bir önyargıya işaret etmeyecek bu hataların kümülatif etkisi göz önüne alınmalıdır. Ülkemizde “Pardon” (2005), “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filmleri ve “Karadayı” dizisi ile gündeme gelen adli hata sonucu hapis cezasına mahkumiyetin yaratabileceği akut psikolojik travma ve kişilik değişmesi, salıverilme sonrası kişinin sosyal çevresinden kopması ve yalnızlığa gömülmesi gibi riskler de konunun ciddiyetine işaret etmektedir.5 Bazılarının düşündüğü üzere “pardon”lu mahkûmiyet sayısı ender değildir. Konservatif ve uluslararası standartta kabul gören tahmin tüm mahkumiyetlerin % 1’i kadarının “pardon” niteliğinde olduğudur (Huff C 2002a citing Criminal Case Review Commission, 2001).
“Ülkemizde yargı alanında bir an önce çözüme kavuşturmamız gereken temel olarak iki husus vardır. Bunlar dava dosya sayısının azaltılması ve karar süresinin kısaltılmasıdır”.
Yargıtay Başkanı Yeni Adli Yıl konuşması (3/09/2025)
Adli sistemdeki aşırı iş yükü nedeniyle gereksiz gecikme ve ek maliyet dışında ne türden bir kazanım olacaktır? Nasıl ki iktisadi bir kriz, “milli gelirin düşmesi”, fakirleşmek ise, yargısal kriz de bu mihenk taşlarının derinliğini yitirmesi, ülke düzeyinde genelde halkın ve özelde yargısal tüketicilerin “güven duygusunu” yitirmeleridir.
Krizin somutlaşması için aşağıda açıklaması yapılan ölçerlerin uzunca bir süredir olumsuzluk sergilemesi ve bunları düzeltecek de jure/de facto tedbirlerin alınmamış olması gerekir. Bu kalite ölçerleri(benchmarks) mahkeme faaliyetinin geliştirilmesine özgü birer vasıtadır. Bu ölçerlerle 3-5 yıl aralığında mahkemelerin sistematik ve kapsamlı bir analizi yapılmalıdır. Hâkimler ve her mahkeme kendi çalışmalarını geliştirme vasıtası olarak bu ölçerleri kullanabilir. Kalite ölçerlerinin, hukuksal korunmada eşitlik, adalete erişim, yargılamanın adilliği, tarafsızlık, bağımsızlık saydamlık, erişebilirlik ve mahkemelerin güvenirliği gibi değerlendirme temellerine ne derece yanıt verebildiğine dikkat edilmelidir. Her konu için ölçerlerin seçiminde birleşik olarak kalite oluşturacak alt-ölçerlerin belirlenmesinde yargılama süreci öğelerinin tanımı ile başlanmalı; her öğe için uygun ölçerler belirlenmeli ve sonunda da kalite ölçerlerin nitelikleri örneklerle sergilenmelidir.9
Kalite Modeli
II. Yargısal süreçlerin kanunlara tam saygı çerçevesinde yürümesini sağlayan “iş” ve faaliyet türleri nelerdir?
III. Vatandaşlar yargıya (fiziksel/sanal, bilgisel, hukuksal yardıma, vb.’ ne) nasıl erişilebilir?
IV. Vatandaşların çıkarlarına en iyi şekilde hizmet edecek nitelikli ve motivasyonu yüksek bir personele ve hâkimlere sahip olabilmemiz için insan kaynakları siyaseti (işe alım, yeterlilik, eğitim, kariyer geliştirme, bilgi paylaşımı, kalite vb.) ne olmalıdır? Hâkimler görev yaptıkları mahkemelerde, bozulan kararları ve yeni içtihatları tartışmak üzere Adalet Komisyonunda “kalite grupları” oluşturulmalı mıdır?
V. Personelin ve hâkimlerin görevlerini yerine getirebilmeleri için uygun koşulların (finansman, lojistik, bilgi sistemleri/e-adalet, yapay zekâ,10 video konferans, veri değişimi vb) sağlanması adına hangi tedbirlerin alınması gereklidir?
Kalite ölçerlerinin kullanımları şu amaçlarla yapılmaktadır:
1. Gelişim gereksinmesi üzerine bilgi edinme. Kalite ölçerlerinin birincil amacı mahkeme faaliyetlerinin gelişimi için bir vasıta olarak işlev görmesidir. Ölçerler mevcut yargılama usul ve standardı uygulamasına ait farklı bilgiler sağlayarak gelişim için temel alınacak referans olacaktır.
2. Eğitim ve gelişimi sağlamak. Bu ölçerlerin diğer bir amacı da adli eğitimde Adalet Akademisine rehberlik etmesidir. Ayrıca yargılamanın kalitesi üzerine adli personel ile diğer hukukçular arasında müşterek bir tartışma zemini oluşturacaktır.
3. Mahkeme faaliyetleri ve sosyal etkileri konusunda halkın bilinçlendirilmesi. Ölçerler, yargılama ve yargılama üzerine yapılan tartışmaları toplumdaki ilgili kişilerin dikkatlerine sunma işlevini kolaylaştıracaktır. Ayrıca taraflardan alınan geri bildirimler mahkemelerin dikkatlerini yargılama sürecinde yer alan herkesin gereksinmelerine daha iyi hizmet edilmesine yönelteceği düşünülmektedir.
İşte bu amaçlarla tasarlanan, hukuk/ceza davaları için kullanılabilecek aşağıdaki ölçerlerin ortaya koyduğu olumsuz sonuçlar “bir yangın alarmı” işlevi de görerek, yukardaki diyagramda yer alan, yargıya özgü temel sorunlara işaret edebilir.
1. Elverişlilik/erişebilirlilik. Adalete erişim olanağı bakımından ilkeler ile uygulama arasında önemli bir fark bulunmaktadır. Bu konuda yapılan tartışmaların çoğu “adalette eşitlik”, hukuk sistemine eşit erişimi içermektedir. Halkın temel ilgisi, yargının elverişli/erişilebilir olmasındadır. Bu ölçütün boyutlarından birincisi, yargıya fiziki olarak ulaşabilmektir. Kişiler ne kadar kolay ve çabuk adliyeye ulaşabilir veya engelli kişiler için ne kadar az sorun olursa, yargının imajı da o derece olumlu olur. İkinci boyut, mahkeme harçlarının getirdiği mali yüktür.11 Bu yük halkın yargı hakkındaki görüşünü etkilemektedir. Mahkeme giderlerine gücü olmayanlar için adli yardım/danışmanlık hizmetlerinin verilmesi bu boyutta değerlendirilme- lidir. Üçüncü boyut, okur-yazarlık, eğitim, yoksulluk ve ayrımcılık gibi toplumsal ve kültürel engellerdir. Dördüncü boyut, avukatlar ve hâkimlere güvensizlik gibi sosyal ve kültürel engellerin örtüşmesidir. Sonuncusu ise, bilgiye/veri bankalarına erişimdir. Yargı sisteminin kamusal imajını besleyen üst mahkemeler içtihatları, yargılama işlev/usulleri ve diğer hizmetler hakkında kişiler yargı portalı’nda bilgilendirilmelidir.
2. Etkililik. Yargı hakkında olumlu imaj yaratılması açısından beliren ikinci ölçüt etkililiktir. Bu doğrultuda yargılamanın makul sürede sonuçlanması; katı bir biçimcilik uğruna esasın kurban edilmemesidir. Bu da hâkimlerin aşırı yük altında kalmamasını gerektirmektedir.
3. Saydamlık. Yargılama süreçleri ve mahkemelerle etkileşimler saydam olmalı, tüm taraflar hakkaniyetle ve adil yargılanma haklarına12 saygınlık içinde işlem görmelidirler. Hâkimlerden beklenen ise, güven veren adalet sistemi adına dürüst olmaları, kurallar ve kanıtlara göre karar vermeleridir.13 Yalnız etkili çözümlerin her zaman “saydam” olmadığı da bilinmelidir.
4. Bağımsızlık. Kamu algısı açısından en önemli ölçüt ise bağımsızlıktır. Anketler, halkın mahkeme kararlarının siyasi etki altında kalmasını istemediklerini sergilemektedir. Bu nedenle, mesleğe giriş ve maaş düzenlemelerinde siyasi veya menfaat gruplarının etkilemelerine karşı bir kalkan oluşturulmalıdır.
5. Profesyonellik. Hâkimler, yetkin, usul kurallarını iyi bilen, dosyasına hakim, yargılamayı gereksiz taliklere yer vermeksizin yürüten, avukatlara, taraflara/tanıklara saygılı davranan ve gerektiğinde özür dilemesini bilen kişiler olmalıdır.
Bu ölçütler, halkın yargıya güven veya yargının etkililiği algısında etkili olmakta; ülkelerde yapılan anketlerde bu ölçütler esas alınmaktadır. Ülkemizde yapılacak “güven duygusu” anketlerinde de bu ölçütler ortak payda oluşturabilir. Bu konudaki ölçme grafiğine aşağıda yer verilmiştir (D. Pimental).
“Ölçüm, kontrole ve nihayetinde geliştirmeye giden ilk adımdır. Ölçemediğinizi anlayamazsınız. Anlayamadığınızı kontrol edemezsiniz. Kontrol edemediğinizi ise geliştiremezsiniz.” H. James Harrington
Her ölçerin analizi için puanlama 0-10 arasında yer almaktadır. Farklı dava türleri farklı derecede iş yükü yarattığından dava türü yargılama süreci için gerekli adli çalışmayı belirlemede gelen iş sayısı kadar önemli bir değişkendir. Dava ne kadar girift olursa, süreç ve karar için zaman da uzayacaktır. Bu durumu saptamak üzere, örneğin ceza davaları ağırlık puanına göre sınıflandırılabilir: Çok ağır davalara 3, ağır davalara 2 ve hafif davalara 1 ağırlık puanı verilerek toplam iş yükü belirlenir. Bu saptama türündeki davanın sonuçlanması için gerekli zamanı daha iyi yansıtır.
Her performans alanı örneğin adalete erişim14 için toplam sayıdaki x’lerde yanıt biçimi 3 ise, grafiğin birinci kolonunda 3’ün yanına bir nokta konulması ve beş alandan her biri için toplam sayı grafiğe kaydedildiğinde birinci kolondaki noktadan başlayarak beşinci kolondaki nokta irtibatlandırılmalıdır. Bu irtibat eğrisi hangi alanın daha çok puan aldığını ve nerede puanın düştüğünü gösterecektir. Elde edilen sonuçlar yargı aktörleri ve yardımcı personelin yargı performans algıları ile karşılaştırma için kullanılabilir ve geliştirilmesi gereken hedefler için de öncelik sırasını saptamaya özgü tartışmalara zemin hazırlayabilirler. Bu türden karşılaştırmalar yazar tarafından adalet istatistiklerine dayalı analizi ile gerçekleştirilmiştir.15 Mahkeme faaliyetleri hakkında gerçekçi ve kapsamlı bir görüş saptamak üzere başvurulacak değerlendirme yöntemleri ise, 1) Şahsi değerlendirme 2) Anketler, 3) Uzman değerlendirmesi ve 4) İstatistiksel analizdir.16
Yargı Performansının Değerlendirilmesi bağlamında ‘şahsi değerlendirmeye’ örnek olarak hâkimlerin performanslarını şu açılardan nasıl gördüklerine dair bir anket de düzenlenebilir:
1) İşlerinde kendilerini ne kadar etkili hissettikleri (öz yeterlilik duygusu),
2) Yargı ajanlarının toplum üzerinde olumlu etkileri olduğunu hissetme düzeyleri (toplumsal etki) ve
3) Kendilerini meşru yasal otoriteler olarak görüp görmedikleri (öz meşruiyet).
Bu anketin sonuçları daha sonra hâkimler önündeki davaların yargılama süresiyle (nesnel yargı performansı) karşılaştırıldığında, hâkimlerin öz yeterlilik duygusunun performanslarıyla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğu görülecektir. Başka bir deyişle, sorunlara çözüm bulabileceklerine dair kendilerini iyi hazırlanmış ve güvenen hâkimlerin daha iyi yargı performansına sahip olma olasılığı daha yüksektir.
Ceza adaletinde yargısal reform açısından temel sorular arasında şunlar sıralanabilir:
- Ceza adaletinde olası bir reform girişiminin minimal koşulları nelerdir?
- Bir ceza adaleti reform girişimi, içinde bulunduğu sektörel çevreyi yadsıyarak ne ölçüde yol alabilir?
- Suçla mücadele temel amaç olduğuna göre bu konuda ceza adaleti sistemi getirisinden ne beklenebilir?17
- Anılan reformun başarısı için sektör dışı gerekli siyasetler neler olmalıdır?
- Ceza adaleti sisteminde süregelen iş yükü kabarıklığı karşısında “ehemmi mühime tercih” yolunda kamu güvenliği açısından önemli davalara (davaları önem sırasına göre birden ona kadar yıldızlayarak) ağırlık ve öncelik verilmesi, sıralamada beş yıldıza kadar olanlara seçenekler sağlanması daha akılcı ve anlamlı olamaz mı?
- C.Savcılarına kanunilik ilkesi yerine tam anlamıyla takdirlik ilkesi getirilemez mi? İlk süzgeç işlevi gören kolluk güçlerine bir/iki yıldızlı suçlar için İngiltere ve Fransa örneklerinde olduğu “kolluk ihtarı” (police cautioning) uygulaması düzenlenemez mi? 18
- Ceza adaleti reformu için en umut verici olanın, sistemin ön hattı/ girdi kontrolü sağlayan mahalli kolluk güçleri ile savcılık teşkilatı olduğu bilinci yer ettirilemez mi?19
- Reform sonrası şu üç soru üzerinde bilimsel ampirik çalışmalar yapılamaz mı? 1) Zaman içindeki değişim; 2) Nedenleri ve 3) Mahkeme rolünün ne olduğu?
Değişimdeki hızlı artış sonucu 100.000 nüfustaki toplam cezaevi nüfusu 2012-2103 yıllarında 180,7 iken, bu oran 2014-2015 yıllarında 204,0, Eylül 2025 tarihli cezaevi nüfusuna göre de 488‘e yükselmiştir. Bu tablo ayrıca CMK104.maddesindeki (Tutuklama= kuvvetli şüphe+tutuklama nedeni+gerekçe) formülünü yansıtmayan kararlar verildiğinin göstergesi olurken, hükmen tutuklu sayısı oranının (istatistiklerde artık yer almıyor!) altı yılda %10’luk bir artış göstermesi de Yargıtay’daki ceza işleri iş yükünün tarihinde görülmemiş miktarda artmış olduğu kanıtıdır.20
Tutuklu kalınan süre, özgürlüğün kaybı ötesinde oluşan zararlı sonuçları ile “gerçek bir ceza” olmaktadır. Ülkemizde tutuklu kalınan süre de küçümsenmeyecek derece uzun olmaktadır-tutuklulukta makul süre.21 Bu noktada yargı performansı açısından bir ölçer olan ilk duruşmaya kadar tutuklulukta (pre-trial custody) geçen ortalama süre de saptanmalıdır. Kuşkusuz, tutuklama kararı gerekçeli olmalıdır (Any.141/3, CMK 34, 101/2).
Demokratik bir toplumda kamu kurumları ancak toplumdaki bireylerin beklentilerini karşılamaları durumunda varlıklarını ve faaliyetlerini sürdürebilirler. Mahkemeler için bu nitelik, sürece katılan, mahkemelere meşruiyet tanıyan ve vergileri ile kaynak sağlayan herkesin beklentilerini dikkate almaları anlamına gelir. Bu konudaki çağdaş kavram mahkemelerin beklentileri karşılaması ilkesini benimseyen, “kullanıcısı memnuniyeti” kavramıdır.22
Usul Memnuniyeti
-Mahkemenin adil ve erişilebilir hizmet sağladığına ilişkin mahkeme kullanıcısı algılarını ölçen göstergeler
Etkinlik
Kilit süreçlerdeki değişkenliği ölçen göstergeler
-Dosya Temizleme Oranı,
-Dosya İşlem Süresi,
-Derdest Davaların Yargılama Süresi,
-Kararlardaki İsabet (Onama/Bozma oranları)
Tüketici bağlamında geliştirilen standartlar ise beş performans alanı etrafında geliştirilmiştir: (1) Adalete erişim, (2) Sürat ve zamanında olma, (3) Eşitlik, adalet ve dürüstlük, (4) Bağımsızlık ve hesap verebilirlik ve (5) Kamu güveni ve inancı.23
Sonuç
Yargıda yüksek performans sağlama doğrultusunda mahkeme yönetimi24 önemli bir değişken olarak yer almaktadır. Bu amaçla Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı rehberliğinde oluşturulan Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planında (2025-2029) yargısal performansın artırılması, yargılama sürelerinin usuli güvenceler altında kısaltılması ve nihayet adil yargılanma hakkının bütün unsurlarıyla eksiksiz olarak sağlanması amacına hizmet edecek çalışmalar yürütülmesi temel öncelik olarak belirlenmiş; HSK bünyesinde “Yargıda Performans Ölçüm ve Takip Merkezi” kurulmuş; Bakanlık bünyesinde kurumsal bir yapı oluşturulmak üzere “Adalet Teşkilatı Performans ve Verimliliği Daire Başkanlığı” kurulacağı ön görülmüş; adalet komisyonları bünyesinde “Yargı Hizmetlerinin Etkinliği” büroları oluşturulacağı; “önleyici teftiş uygulamaları” geliştirileceği; mahkeme ve savcılık kalemlerinde görev almak üzere bilişim başta olmak üzere ihtiyaç duyulan farklı ihtisas alanlarında yeni uzman kadrolar oluşturulmasına yer verilmiştir. Bu öneriler bağlamında Adalet Komisyonları ön plana çıkmakta olup, bu birim adliye yönetiminde daha etkin bir konuma getirilmelidir. Bu doğrultuda Komisyon Başkanlığının normatif rol ve işlevinin ön plana çıkması açısından aşağıdaki şemaya yer verilmiştir.25
Ayni derecede önemli olan bir hususta kavram ve kurumların amaçlarına de facto uyarlı bir uygulamaya kavuşturulmasıdır. Tutuklama kararları bu uygulamaya örnek gösterilebilir.26 Oysa “Tutuklama tedbiri kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ağır bir sınırlamadır. Bu nedenle tutuklamaya ancak zorunlu durumlarda ve kanuni şartları bulunduğunda başvurulabilir. Aksi takdirde tutuklama, kişinin kaçmasını ya da delilleri karartmasını engellemeye yönelik bir tedbir olmaktan çıkıp cezalandırma aracına dönüşebilir.”27 Yargılama hukukun da tutuklama yalnızca bir önlemdir, asla yargılama öncesi bir cezalandırma yöntemi değildir.28
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
---------------
1 Robert J. Samuelson. “The Litigation Explosion: The Wrong Question”, Maryland Law Review, Vol.46, Issue 1.
2 Yüksek Performansa Erişmek: Mahkemeler İçin Bir Çerçeve Nisan, 2010 Araştırma Bölümü Yazarlar: Dr. Brian Ostrom, Proje Yöneticisi Dr. Roger Hanson: Performans ölçütü, bir mahkemenin kararları ile süreçleri hakkında bize önemli bilgiler veren bir gösterge olup, bir mahkemenin aşağıdakileri gözlemlemesine yardımcı olmayı amaçlamaktadır:
· Mahkemenin belirtilen hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı,
· Tüketicilerin memnun kalıp kalmadığı,
· Mahkemenin süreçler üzerinde denetim sahibi olup olmadığı ve
· İyileştirmelerin gerekli olup olmadığı, gerekliyse hangi alanlarda gerekli olduğu.
3 'İş yükü sorunu hâkim sayısı artırılarak çözülemez': Eski Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, dünyadaki gelişmiş yargı sistemlerinin iyi uygulama örnekleri dikkate alınarak yargının işinin kolaylaştırılabileceğini belirterek, "Bunun yolu da uyuşmazlıkların bir kısmının alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin denenmesinden geçmektedir. Karşılaştırmalı hukukta iyi uygulama örneklerini model almada alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının etkin bir şekilde kullanılması ve uyuşmazlıkların ekonomik, çabuk ve tatmin edici şekilde çözülmesi yargı reformunun temel amaçlarından birisi olmalıdır." dedi.
4 A. Mete Çilingirtürk. “Hukuk Mahkemelerinde Dava ve Mahkeme Sayılarının Öngörülmesine İlişkin Model” TBB Dergisi, Sayı 54, 2004, ss. 33-50.
5 Makul iş yüküne örnek olması bakımından Almanya’daki görüntüye aşağıda yer verilmiştir:
· Amtsgericht/Sulh Hukuk (özel hukuk) kısmına aylık 50 dosya geliyor, haftada 8 dosyanın duruşma yapılarak bitirilmesi öngörülüyor;
• Karlsrue Amtsgericht/Sulh Ceza mahkemesinde haftada ortalama 10 dosya bakıyorlar;
• Eyalet (Bölge) Mahkemesinde (özel hukuk) ayda 18 dosyanın bitirilmesi öngörülüyor;
• Eyalet (Bölge) Mahkemesi (ceza) çok farklıdır; istinaflar çok fazla dosyaya bakmaktadır, 1. derecede az sayıda dosya, örneğin cinayet dosyası olunca, bazen aylarca tek dosyaya bakılmakta;
• Bölge Adliye (Yüksek Eyalet) Mahkemesi (özel hukuk) ayda 15 dosya civarında,
• Eyalet (Bölge) Mahkemesi (ceza) çok daha az sayıda dosyaya bakarken, ağırlıklı olarak Amtsgericht’den revizyonla gelen dosyalar ve 1. derece mahkemesi olarak (Staatsschutz- kammer) çok az sayıda dosyaya bakılmaktadır.
• Eyalet (Bölge) Mahkemesi ile Yüksek Eyalet (İstinaf) yeni ceza davası toplamı ise 133’dür.
6 Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünde “alternatif çözümler daire başkanlığı” ile Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünde “arabuluculuk daire başkanlığı” kurulmuştur. Uzlaşma: Türk Ceza Kanunu'nun 253. maddesinde sayılan suçlarla ilgili olarak, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları tarafından, dava açıldıktan sonra mahkemeler tarafından yapılan, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişimidir (5271 sayılı Kanun, m. 253, 254). 2024 yılında uzlaşmaya tevdi edilen dosya sayısı 602 126, teklifi kabul edilen 277 775, uzlaşma sağlanan ise 232 921 (%38,6). Aynı yılda arabuluculukta açılan dosya sayısı 1 746 747 olup, anlaşma sağlanan dosya sayısı 895 252 (%51,2).
7 Bkz. C. Otacı. “Ceza Yargılaması Maliyeti ve Kamu Kaynaklarının Korunmasına Dair Öneriler” hpd Analiz, Aralık 2005, S.5, ss.20-25; “Adalet Mekanizması ve Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi” Güncel Hukuk Ekim 2005, S.22, ss.36-39; İ. Berkan. “Adaletin bu kadar verimsizi zor bulunur” Hürriyet (6/02/2015) s.6. Yargının kalitesi kavramının tanımlanması çok daha hassas bir meseledir ve bu doğrultuda pek az girişimde bulunulmuştur. Bunun olası nedeni, yargının kalitesi kavramının farklı alanlardan çok sayıda değişkeni bir araya getirmesi ve bu değişkenlerden tümünün aynı araçla ölçülebilmesinin mümkün olmamasıdır. Yargı kalitesi üç seviyede ele alınabilir: Ulusal, mahkeme ve münferit hâkim seviyesi. Bu üç seviyenin her biri için formüle edilecek sorular beş ölçüm alanı bağlamında geliştirilebilir. Bunlardan dördü konunun “arz yönü” (yargı altyapısı, Adalet Bakanlığı, HSYK ve insan kaynakları) ve bir tanesi ise talep yönü (mahkeme kullanıcıları/justice comsumers) ile ilgilidir. Ayrıca bkz. The Consultative Council of European Judges (CCJE) to the Attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on the Quality of Judicial Decisions, Opinion no.11(2008). Cepej. Measuring the quality of Justice Guide, 2017. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Mahkeme-Yönetiminde-Kalite
8 H. Ökçesiz. İstanbul Barosu Çevresi Adli Yargıda Yolsuzluk Araştırması 2.bası, Ekol Kitaplığı, İst., 2001; “Dünyada rüşvet arttı, polisler ve yargıçlar rekortmen çıktı” Hürriyet (10/12/2010) s.15.
9 Cepej. Yargının ve mahkemelerin kalitesinin arttırılmasına yönelik kontrol listesi (Strasbourg, 2–3 Temmuz 2008). Bu belgedeki kalite modelleri, siyaset belirleyicileri, mahkeme yöneticileri, mahkeme başkanları, hâkimler ve diğer yargı aktörlerinin, yargı sisteminin hangi düzeyinde faaliyet gösteriyorlar ise o düzeyde sunulan hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi konusundaki sorumluluklarıyla yüzleşmelerini sağlayacak bir “turnusol kâğıdı” olarak değerlendirilebilir. Ayrıca bk. S. Bilgiç, S.Akyürek ve F. S. Koydemir. Türkiye’de Yargıya Toplumsal Bakış, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Rapor no.69,(Aralık 2015): “Mahkeme denilince kişilerin akıllarına gelen ilk şey % 43,3 oranında adalet/hakkaniyet gibi olumlu bir kavram/çağrışım iken, %56,7’lik kesimin aklına ilk gelen çağrışımlar olumsuz kavramlara (çözümsüzlük/ uzayan süreçler, adaletsizlik /güvensizlik, korku/hapishane) dayanmaktadır. Mahkemelerle ilgili olumsuz çağrışımlar içinde en fazla öne çıkan kavram ise %32,3 ile çözümsüzlük ve uzayan süreçlerdir.” Ayrıca bkz. J.O. Haley. “Judicial Reform: Conflicting Aims and Imperfect Models” Washington University Global Studiersd Law Review, Vol.5/Issue 1, ss.81-97. Ayrıca bkz. European Commission. D.Lorenzani ve F.Lucidi. The Economic Impact of Civil Justice Reforms, European Union, 2014. http://ec.europa.eu/ economyfınance/ publications/. Ayrıca bkz. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Ceza-Adaletinde-Adli-Hata-Bilinci
10 ARTIFICIAL INTELLIGENCE, JUDICIAL DECISION-MAKING AND FUNDAMENTAL RIGHTS Published within the framework of project: JuLIA (101046631) “Justice, fundamental rights and Artificial intelligence” Co-funded by the European Commission (DG Just – JUST-2021-JTRA) 2023.
11 Amerikan kuralına göre taraflar kendi payına düşen harcı ödemek zorunda iken, Avrupa kuralında kaybeden taraf tüm masrafları ödemek zorundadır. Mahkeme kapılarını açık tutmak yeterli olmayıp, yoksulları da kapsayıcı şekilde adaletin eşit dağıtılmasıdır. Ayrıca bkz. Open Justice (Açık Adalet) Konferansı (1-2 Şubat 2018) Lüksemburg.
12 Çocuk suçluları yargılama sürecinde “makul sürede adil yargılanma hakkı gözetilmesi” projesi (UNICEF): Adil yargılanma hakkının etkili bir şekilde yaşama geçirilmesi, çocukların ikincil mağduriyetlerinin önlenmesi ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmasına “en son çare” olarak başvurulması ilkelerinin yaşama geçirilmesine ilişkindir (5/12/2012). Ayrıca bkz. Schroeder-Yenisey-Peukert.Ceza Muhakemesinde ‘Fair Trial’ İlkesi, İst.Barosu, 1999. Ayrıca bkz. T. Hammerberg. Children and Juvenile Justice proposals for improvement (Çocuklar ve Çocuk Adalet Sistemini İyileştirmeye Yönelik Önlemler) Strasbourg, 19/06/2009, CommDH/IssuePaper (2009)1
13 Mustafa T. Yücel. “Yargılama Psikolojisi ve Çıkarımı” Adalet Psikolojisi,8.bası, 2024, ss. 274-284: Kimse varsayım ile kanıtı her zaman birbirinden ayırt edebilecek kadar tarafsız değildir. Bir şeyi kesinkes bildiğimize inanarak kendimizi kaptırıp yanlış muhakemeye saptığımızda tekrar doğru noktaya dönmek de hiç kolay olmamaktadır.
14 İ.Elveriş-G.Jahic ve S.Kalem. Mahkemede Tek Başına İst., Bilgi Üniv. Yayını, 2007; S.K.Berk. Türkiye’de “Adalete Erişim” Göstergeler ve Öneriler, Tesev Yayınları, Haz. 2011, ss. 95-98; European Commission for the Efficiency of Justice (CEPEJ). Guidelines on the Creation of Judicial Maps to Support Access to Justice within a Quality Judicial System,21 June 2013, CEPEJ(2013)7. OECD. Understanding Effective Access to Justice
(3-4 Nov.2016- Workshop background paper); International Bar Association. International Access to Justice: Barrriers and Solutions by J.Beqiraj ve L.McNamao, Oct.,2014.
La Hey adalete erişim bedeli ve kalitesini ölçme metodolojisi vatandaş memnuniyetine yönelik adaletin yedi boyutuna odaklanmaktadır:
- Usuli adalet (süreç kontrolü, konuşma, katılım ve tarafsızlık),
- Bilgisel adalet (usul süreçlerinde neler beklendiğini bilmek),
- Kişiler arası adalet (saygı, onurlu bir tretman),
- Dağıtıcı adalet (sonuçlar açısından, yapılan katkı, ihtiyaçlar ve eşitliğe dayalı olarak adil dağıtım),
- Onarıcı ve ödeşmeci adalet (zararın giderilmesi, hak ettiğini elde etmesi),
- Pragmatik adalet (sorun çözmede etkili, infaz edilebilir olmak),
- Sonuçların saydamlığı (hangi ölçütlerin kullanıldığında belirginlik, kararın gerekçeli olması).
Bu metot ayni zamanda insanların adalete erişim için harcadıkları para ve çabayı da (parasal tutar, fırsatın bedeli ve duygusal bedel olarak üç boyutlu) ölçmektedir. Bkz. www.measuringaccesstojustice.com
15 Bk. M.T. Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, TBB, 2008. Ayrıca bk. European Commission for the Efficiency of Justice (CEPEJ): www.coe.int/cepej
16 Ayrıca bkz. Ü. Sade. “Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının Performans Değerlendirmesinde Türkiye Örneği” Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 13, 2013, ss.223-251.
17 Bk. Dolu,H.Büker ve Ş.Uludağ. “Türk Ceza Adaleti Sisteminin Caydırıcılık Kapasitesi …” AÜHFD C.61,Sayı 1, 2102 ss.69-106. Etkinlik ceza adaleti sisteminin çeşitli kurumlarına göre farklı algılanabilir:Kolluğun etkinliği; Mahkemelerin etkinliği ve Cezaevlerinin etkinliği(Yazarın notudur.)
18 Bkz. M.Jasch. “Police and Prosecutions: Vanishing Differences between Practices in England and Germany” German Law Journal Vol.5, Sayı 10, 2004, ss.1207-1217. Yasa ile suç olmaktan çıkarma yerine usuli de-kriminilizasyon yöntemi doğrultusunda stratejik tedbirler manzumesi geliştirilmelidir. Bu bağlamda bazı fiiller için kolluk evresinde eleme süzgecinin oluşturulması doğrultusunda şartlı veya şartsız “kolluk ihtarı”, ceza usulüne egemen olan “kanunilik ilkesi” gereği, kanuna dayalı, gerekli koşulları açık ve kesin olarak belirlenmeli, cezai mahkûmiyet gibi adlı sicil kaydı oluşturmamalı, maksimum “ihtar” sayısı belirlenmeli ve zanlının da bu karara karşı itiraz hakkı tanınmalıdır. Böyle bir düzenleme ile de jure usul hukuku ile kolluğun de facto uygulaması arasındaki boşluk giderilmiş olacaktır. İngiltere’de ihtar uygulanan suç türleri hırsızlık, meskenden hırsızlık ve uyuşturucu madde suçlarından müessir fiile kadar uzanmaktadır. Savcılıklarca yalnızca %55’inde kamu davası ve diğer yaptırımlar söz konusu olmakta (bunlardan %22’si ihtar ve % 9’u da ön ödemelidir) Ministry of Justice. Criminal Statistics: England and Wales 2009 Statistics Bulletin, London: Ministry of Justice, 2009.
19 Bk. A. Brauneisen. “Alman Ceza Muhakemesi Hukukunda Savcılık ve Polis Arasında- ki İlişkiler” Ceza Muhakemesi Hukukunda Güncel Konular (N. Centel ed.) XII Levha, 2015, s.52: “Savcılığın güç sınırlama işlevinin uzun sürede yalnızca yasal düzenlemelerdeki tasarımla sağlanamaz. Bu her şeyden önce savcıların yeterliliğine ve etkileme yetisine de bağlıdır. Soruşturmayı yürütme yetkisinin fiili olarak polis lehine kaybını engellemek için savcılar sürekli bir kalite artışı ile modern soruşturma yöntemlerini kullanabilecek duruma getirilmelidir.”
Savcılık evresinde temel sorun, savcılık, sağ elin, sosyal sorunlarla ilgilenen ajan ve kurumların oluşturduğu sol elin ne yaptığından haberdar olmamasıdır (Yazarın notudur.)
20 Hükmen tutuklulardan ne kadarının beraat ettiği UYAP bağlamında kolaylıkla saptanabilmesine karşın bu konu gizemini korumaktadır. Buna karşın yapılan ise hükmen tutuklu sayısını hükümlü içinde gösterilerek cezaevi nüfusundaki tutuklu oranını düşürmek olmuştur. ABD Yüksek Mahkemesi, Brown v. Plata et al., 563 U.S. 1 (2011) verdiği kararla, California infaz sistemindeki kabarık cezaevi nüfusunu Anayasa’nın 8. Maddesindeki “işkence ve gayri insanı muamele” yasağının ihlali olarak gördü. Bkz. Benjamin F. Krolikowski, Brown v. Plata: The Struggle to Harmonize Human Dignity with the Constitution, 33 Pace L. Rev. 1255 (2013). Bkz. T.C. Anayasa 17/3 maddesi. Ayrıca bkz. Toplam nüfusa oranla en fazla ve en az cezaevi nüfusu için bkz. prisonstudies.org veya Council of Europe. Annual Penal Statistics SPAC 1- Prison Populations Survey 2015, Updated on 25 th April of 2017. Bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (99)22 sayılı “Cezaevi Nüfus Kabarıklığı ve Nüfusundaki Enflasyon” konulu Tavsiye Kararı; Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi. White Paper on prison overcrowding (Cezaevi nüfus kabarıklığı üzerine beyaz kitap), Mayıs 2016; Hans-Joerg Abrecht. “Prison Overcrowding-Finding Effective Solutions in Correctional Facilities”, April 2012(Erişim.30/08/2018). A. Uludağ. “TİHEK Cezaevlerini akladı” Cumhuriyet (12/08/2019), s.8: “Başta kötü muamele ve kalabalık koğuşlar olmak üzere birçok soruna ilişkin şikâyeti inceleyen TİHEK, bu olaylarda insan hakkı ihlali yapılmadığına karar verdi.” Council of Europe. Key messages and conclusions of the high level Conference “Respense to Prison Overcrowding” (24-25/04/2019). Muhammet Polat İçten. “Tutuklama ve Türkiye'deki Tutuklama Kararlarının Gerekçesizliği Sorunu” …Dicle Adalet Dergisi, Cilt. 3, Sayı 5, ss.46 – 81 (2019); Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu: “Tutuklama Kurumunun Uygulanması Hakkında Görüşler”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak-Şubat 2015, ss.7-28. Levent Korkut “Türkiye’de Tutukluluk Sürelerinin İnsan Hakları Boyutu: Hukuki Çerçeve ve Uygulama Üzerine Bir Değerlendirme.”
21 Bkz. M. Tezkan. “At İçeri Mantığı Değişmedikçe” Milliyet (29/11/2015) s.5. İtalya’da tutuklamaya karşı yapılan düzenlemeler bağlamında 2013 yılında CMK 280 md. 2. fıkrasında yapılan değişiklikle, tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için gereken asgari hapis cezası 4 yıldan 5 yıla çıkarılmıştır (Öngörülen hapis cezasının üst sınırı 5 yıldan az olan suçlarda tutuklama tedbiri uygulanamaz.) 2014 yılında ise yargılama sonunda mahkûmiyet kararının üç yıldan fazla olamayacağına kanaat getirildiği hallerde tutuklama kararı verilemeyeceği öngörülmüştür. 2015 yılında 47 sayılı yasa ile tutuklama tedbirinin diğer koruma tedbirleri arasında en son çare (exrema ratio) olma özelliği bir kez daha vurgulanmıştır. Anılan düzenlemeye göre, tutuklamaya karar verilebilmesi için “kaçma şüphesi”nin yalnızca somut değil, anı zamanda güncel olması ve diğer koruma tedbirlerinin uygulanamıyor olması gerekmektedir (Aynı düzenleme ile diğer tedbirlerin uygulama alanı da oldukça genişletilmiştir. Bu düzenlemeler sonucu 2012 yılında % 40,2 olan tutuklu oranı 2015 yılında % 33’e düşmüştür. Bkz. E.Dolcini. “Ceza İnfaz Meselesi: Bir Hukukçu Gözüyle Ara Bilanço” AÜHFD Zeki Hafızoğulları’na Armağan, C.3, V.65 S.4, 2016, ss.3355-3374. Ülkemizde tutuklama oranı ile hapis cezasına mahkûmiyet oranının karşılaştırılması yapılmamıştır (Yazarın notudur). Ayrıca bkz. An evidence-based approach to re-trial detention and its harmonisation in Europe youtube.
22 İdeal Mahkemenin Tanımlanması. Standart belirlemeye bir alternatif, ideal bir mahkemenin değerleri ve faaliyetleri açısından nasıl bir modeli benimseyebileceği konusunda önerilerde bulunulmasıdır. Bu yaklaşım, 2008’de yayımlanan Uluslararası Mahkeme Mükemmeliyeti Çerçevesinin geliştirilmesinde benimsenmiştir.
23 The 2025 EU Justice Scoreboard, European Union, 2025. Avrupa Komisyonu, bugün AB Üye Devletleri arasındaki adalet sistemlerinin verimliliği, kalitesi ve bağımsızlığı hakkında karşılaştırmalı veriler sunan yıllık bir rapor olan AB Adalet Puan Tablosunun on üçüncü baskısını yayınladı. Rapor, çoğu Üye Devletteki vatandaşların yargı bağımsızlığının geçen yıla kıyasla iyileştiğini veya istikrarlı kaldığını algıladığını göstermektedir. Ayrıca bk. Brian Ostrom. Avrupa Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı. Yüksek Performanslı Mahkeme Çerçevesi, 2021.
ABD'de adalet terazisinin dengesi ise pek çok kişiye göre bozulmuş görünüyor. Ülkenin yargı sistemine duyulan güven rekor düzeyde düşük seyrediyor. Siyasi partizanlığın arttığı bir dönemde Amerikalıların neredeyse üçte ikisi mahkemelere güvenmediklerini söylüyor. Galop küresel anketine göre, sisteme duyulan güven 2024'te %35'e düştü. Bu rakam, yargı sistemine duyulan güvenin %55 olan medyan değere daha yakın olduğu diğer zengin ülkelerdeki benzer ölçümlerin çok altında kaldı (U.S News 17/12/2024). Ayrıca bk. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Yargılama-sosyolojisi
https://hukukihaber.net/Yargılama-Felsefesi; https://hukukihaber.net/Yargıda-Objektiflik-Tarafsızlık - https://hukukihaber.net/Yargı-Reformu-ve-Demokrasi-Sosyolojik-Yaklaşım; https://hukukihaber.net/Yargılama-ve-Medya
24 Bk. Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Mahkeme-Yönetim-Kalitesi
25 Bk. Mustafa T. Yücel. Yargı Sistemi Üzerine Denemeler, Genişletilmiş 2. Bası, 2025.
26 Feridun Yenisey ve Ayşe Nuhoğlu: “Tutuklama Kurumunun Uygulanması Hakkında Görüşler”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ocak-Şubat 2015, ss.7-28: İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinden tutuklama kararı içeren kesinleşmiş dosyalarından 734 adet dosyanın incelenmesinde dosyaların yalnızca %9’unda kararda kuvvetli suç olgusunun gösterildiği ve “hukukta ölçülülük ilkesi” yaklaşımının ise araştırma kapsamındaki yalnızca bir dosyada görüldüğü belirtilmiştir.
Levent Korkut. “Türkiye’de Tutukluluk Sürelerinin İnsan Hakları Boyutu: Hukuki Çerçeve ve Uygulama Üzerine Bir Değerlendirme” İst. Medipol Üniv. Hukuk Fakültesi Derg., 2014, Cilt: 1 Sayı: 1, ss.75 – 106.
Muhammet Polat İçten. “Tutuklama ve Türkiye'deki Tutuklama Kararlarının Gerekçesizliği Sorunu” …Dicle Adalet Dergisi Cilt. 3, Sayı 5, 2019, ss.46 – 81: Sulh ceza hâkimliklerince verilen 2018 yılına ait sorgu ve tutukluluk değerlendirme kararları (93 tutuklama kararı ile 104 tutukluluk halinin devamı kararı) incelemesi sonucunda %78,1’i gerekçesiz, %13,7’si sözde gerekçeli ve %21,8’nin de eksik gerekçeli olduğu saptanmıştır.
27 Avrupa İnsan Hakları Mah. B. No: 2020/13893, gün 12 Aralık 2020, paragraf 14. Taha Akyol. “Hakimler, savcılar!” Karar 16/09/2025
28 Mustafa T. Yücel. https://hukukihaber.net/Suç-ve-Ceza-Strateji-Oluşumu - https://hukukihaber.net/Mahkeme-Yönetiminde-Kalite Ceza Adaletine Özgün Sorunlar, Adalet Yayınevi, 2923.