Vergi idaresi tarafından yapılan ikmalen, re’sen veya idarece yapılan taahhütlerde 213 sayılı VUK’ nun 367. maddesi gereğince Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulması gerekebilmektedir. Bu gibi durumlar genellikle sahte fatura kullanma veya düzenleme fiillerini işleyen mükellefler için söz konusu olabilmektedirler. Bu gibi durumlarda aynı fiil nedeniyle cezayı gerektirecek olaylar hem vergi mahkemesinde ve hem de asliye ceza mahkemesinde değerlendirilecektir. 213 sayılı VUK 367, maddesinin son fıkrasında açık bir hüküm olmasına rağmen uygulamada ceza mahkemesi ve vergi mahkemesi kararlarının birinin diğerini etkileyebileceğini söyleyebiliriz.[1]
213 sayılı VUK 367, maddesinin son fıkrasına göre, ceza mahkemesi kararları, bu kanunun 4. kitabının 2. kısmında yazılı vergi cezalarını uygulayacak makam ve merciilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve merciilerce verilecek kararlar da ceza hakimini bağlamaz hükmü bulunmaktadır.
213 sayılı VUK 367. maddesinin son fıkra hükmüne göre ceza mahkemesi kararları, yine 213 sayılı VUK’nun 2. kısmında yazılı vergi cezalarını icra edecek makam ve merciilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve merciilerce verilecek kararlar da ceza hakimini bağlamayacaktır.
213 sayılı VUK’nun 367. maddesine son şeklini veren 5728 sayılı kanunun madde ile ilgili gerekçesinde de belirtildiği gibi, ceza yargıcının, fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenmediği yönündeki kesin tespitinin vergi mahkemesini de bağlaması gerekecektir.
Vergi kaybının, vergi suçunun unsuru olduğu çifte kayıt tutma suçunda da, vergi mahkemesinin vergi kaybı bulunmadığı yönündeki kararı ceza mahkemesi açısından bağlayıcı olabilmelidir.
Diğer taraftan vergi suçları, Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) 5728 sayılı kanunla değiştirilen 231. maddesi kapsamına girmiştir. Böylece diğer koşulların da mevcudiyeti durumunda vergi suçu nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlar ödenmesi halinde hükmün açıklanmasının ertelenmesi vergi suçları için de geçerli ve mümkün olacaktır. İşte bu gibi durumlarda, vergi mahkemesi vergi kaybı bulunmadığına ilişkin karar verirse, ceza mahkemesinin artık zararın ödenip ödenmediğine bakmaması gerekecektir. [2]
Gerek ceza mahkemesi ve gerekse vergi mahkemelerinde re’sen inceleme ve serbest kanıt sistemi geçerli bulunmaktadır. Durum böyle olunca hem ceza mahkemesi kararlarının vergi mahkemesini etkilediği ve hem de vergi mahkemesi kararlarının ceza mahkemesini etkilediği durumlar söz konusu olmaktadır.[3] VUK 367/5 madde hükmü, vergi mahkemesi kararlarının ceza mahkemesini bağlamadığını ifade etmektedir.[4] Ancak aynı vergi mahkemesinde olduğu gibi, serbest kanıt sisteminin uygulandığı ceza muhakemesinde de, vergi yargılaması sırasında ortaya çıkan durumlar etkili olabilmektedir. Fakat bazı durumlarda, vergi mahkemesi kararlarının ceza mahkemesi içinde bağlayıcı olması gerektiği düşüncesindeyiz. Örneğin, vergi kaybının hapis cezasını gerektiren vergi suçunun unsuru olduğu takdirde, vergi mahkemesinin vergi kaybı olmadığı yönündeki kararının ceza mahkemesini de bağlayacağını düşünüyoruz.[5] Gerçi 1998 tarihinde çıkarılan 4369 sayılı kanunla vergi kaybı vergi suçunun unsuru olmaktan çıkarılmıştır. Ancak, VUK’un 359/a-1 maddesine göre çift kayıt kullanmada vergi kaybı hala vergi suçunun unsuru olmaktadır.[6]
Sahte fatura düzenleme suçlarında, ceza mahkemesince faturaları düzenleyen mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı, deposunun bulunup bulunmadığı, satılan mal ile düzenlenen beyannamelerin örtüşüp örtüşmediği, iş yerinde faturaya konu malların üretimi ya da satımını sağlayacak işçilerin olup olmadığı, ya da işyeri teçhizatının olup olmadığı ve her somut olaya göre değişebilecek başka hususların araştırılması gerekmektedir. Bu tespitlerin birden çok olması durumunda mahkeme tarafından sahte fatura düzenlendiği kanaatine varılacaktır. Yine sahte faturayı alıp kullanan kişilerin de mahkemede dinlenmesi gerekmektedir (bkz. “suça konu sahte faturaların dosyada kanıt olarak saklanmaları yerine müsaderelerine karar verilmesi”, Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin 2012/16992 E. Ve 2013/19619 K. Ve 19.12.2013 tarihli kararı).
----------------------------------------------
[1] BAYKARA Bekir, ‘ Ceza Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi Kararlarının Birbirine Etkisi’, Vergi Dünyası Dergisi, Temmuz 2008, yıl: 27, sayı: 323, sayfa: 4-6
[2] Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurul Kararı, 7.5.2013 gün ve E:2012/11-1582-K:2013/243 sayılı karar.
[3] İBİŞ Recep, Vergi Yargılamasında Resen Araştırma, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2013.
[4] Vergi incelemesi başlamadan önce, sahte olduğu iddia edilen faturaların mükellef tarafından düzeltme beyannamesi ile geri çekilmesi halinde problemli faturalardan kaynaklanan sorunlar çözülmüş olacağından bu konuda 3 kat vergi ziyaı cezası kesilemez. Dolayısıyla da vergi suçundan bahsedilemez. Dolayısıyla da vergi müfettişleri tarafından suç duyurusunda bulunulamaz. Bu gibi durumlarda rapor değerlendirme komisyonları kamu davası açılmaması yönünde karar alabilmektedir.
[5] Mükellefin defter ve belge ibraz süresinden sonra gıyabında yapılan vergi incelemesi sonucunda VUK 359. maddeye göre suç duyurusunda bulunması halinde açılan dava reddedilmektedir. Zira, asliye ceza mahkemeleri 5 yıllık süre içerisinde gerçekleştirilemeyen vergi incelemeleri dolayısıyla mükelleflere vergi suçu isnadında bulunamazlar. Vergi incelemesinin 5 yılda tamamlanmaması durumunda o yıllar kapsamında vergi suçundan da bahsedilememektedir. Keza, mükellefin iş yerinde yapılması gerekli olan bir vergi incelemesi nedeniyle inceleme elemanının kendi bürosunda yapmış olduğu inceleme dolayısıyla vergi suçunun oluşamayacağı yönünde muhtelif yargı kararları bulunmaktadır.
[6] BAYKARA Bekir, ‘Vergi Suçuna Teşebbüs 4369 sayılı Kanundan Sonra da Mümkün Müdür?’ Yaklaşım Dergisi, Ekim 2001, sayı:106