Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır.
Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir.
İlgili Kararlar:
♦ (Sefa Başak, B. No: 2014/15431, 20/11/2019)
♦ (Celal Mezarcı ve diğerleri, B. No: 2014/12781, 10/12/2019)
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SEFA BAŞAK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15431) |
|
Karar Tarihi: 20/11/2019 |
R.G. Tarih ve Sayı: 25/12/2019-30989 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Recep KÖMÜRCÜ |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Denizhan HOROZGİL |
Başvurucu |
: |
Sefa BAŞAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde delil olarak değerlendirilmesi nedeniyle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1985 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte öğrencidir ve Van'da ikamet etmektedir.
10. PKK terör örgütüne üye olma, terör örgütünün propagandasını yapma ve kamu malına zarar verme suçlarını işlediği gerekçesiyle 27/1/2011 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmıştır. Daha sonra Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli) 18/5/2011 tarihli iddianamesiyle terör örgütüne üye olma, mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Kamu davası açıldıktan sonra yakalanan başvurucu 26/5/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
11. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) (Mahkeme) 15/5/2012 tarihinde başvurucunun mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işlediği sabit olmadığından beraatine, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün, terör örgütüne üye olma suçundan ise 10 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmetmiştir.
12. Mahkeme gerekçeli kararına iddianameyi özetleyerek başlamış, daha sonra PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır. Daha sonra Mahkeme, dosyada yer alan her bir sanık hakkında ayrı başlıklar hâlinde iddia, savunma ve delilleri belirtmiş; sonrasında bu delillerin değerlendirmesini yapmıştır.
13. Mahkemenin gerekçeli kararında, başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükümleriyle ilgili olarak yapılan değerlendirmeler özetle şöyledir:
i. 10/8/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezinde düzenlenen ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasına katıldığının görsel kayıtlarla tespit edildiği ve "tam anlamıyla ispat edilemese de" basın açıklamasının akabinde meydana gelen ve ilçe merkezinde gerçekleştirilen taşlı ve molotoflu saldırı eylemlerinde başvurucunun da yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu belirtilmiştir. Bu eylemde başvurucu ile M.B.nin yapacakları eylemde kamufle olmak düşüncesiyle üzerilerinde bulunan tişörtleri birbirleriyle değiştirdiklerinin görüntülerde tespit edildiği ve bu kişilerin olay sırasında ele geçirilen altı molotofkokteylinin bulunduğu boş alana doğru hareket ettiklerinin görüldüğü tespit edilmiştir. Mahkemeye göre kesin olarak ispat edilemese dahi bu eylemleri organize eden sanıklardan birisi de başvurucudur.
ii. 20/8/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçesi çevre yolunda güvenlik güçlerine yönelik taşlı ve sopalı saldırı eylemi gerçekleştirilmiştir. Kararda yer alan ve E.Y. ile M. isimli şahıslar arasında gerçekleşen bir telefon görüşmesinde başvurucunun ismi geçmiş ve bu saldırının başvurucunun da içinde yer aldığı grup tarafından gerçekleştirildiği ancak görsel bir kayıt bulunmaması nedeni ile bu hususun da kesinliğe kavuşturulamadığı belirtilmiştir. Yine Mahkemeye göre eylemi gerçekleştiren sanıklardan biri "kuvvetle muhtemel" başvurucudur. Başvurucu hakkında telefon kullanmadığı gerekçesiyle iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulanamamıştır.
iii. Mahkemece E.Y. ve A.A. arasında 21/8/2010 tarihinde gerçekleşen telefon görüşmesinde molotofkokteyli hazırlamaktan bahsedildiği sonucuna ulaşılmıştır. Gerekçeli kararda, görsel kayıtlarla tespit edilemese dahi 21/8/2010 tarihinde gerçekleştirilen taş ve molotoflu saldırıların organizasyonunda başvurucunun da "muhtemelen yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu" belirtilmiştir.
iv. Terör örgütünün bir üyesinin ölümü üzerine 24/8/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezindeki defin işlemleri sonrası çok sayıda yol kesme, güvenlik güçlerine ve kamu binalarına taş ve molotoflu saldırı eylemleri gerçekleştirilmiştir. E.Y. ve A.A. arasında 23/8/2010 tarihinde yapılan bir telefon görüşmesinde A.A.nın "Sefa... arkadaş orada mı" dediği, 23/8/2010 tarihli bir başka telefon görüşmesinde ise başvurucunun isminden bahsedildiği belirtilmiştir. Mahkemece, görüşmeyi yapan şahıslar arasında geçen "soğuk su" ifadesi ile molotofkokteyli yapımında kullanılan benzinin kastedildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aynı kişiler arasındaki 27/8/2010 tarihli telefon görüşmesinde polislerin arama yaptığından bahsedilmesi üzerine E.Y.nin A.A.ya "Mutfakta malzeme var, sizin mutfağınızda" dediği ve mutfaktaki malzemeden kastettiğinin molotofkokteyli olduğu belirtilmiş ve başvurucunun adının bu telefon görüşmesinde geçtiği ifade edilmiştir.
v. Gösteri kayıtlarının incelenmesi neticesinden düzenlenen 7/3/2011 tarihli bilirkişi raporunda başvurucunun 10/8/2010 tarihli şiddet içeren eyleme katılarak güvenlik güçlerini gösterip arkadaşlarını ikaz ettiği, ilerleyen zamanda yapacağı eylemlerde kendini gizlemek için üzerinde bulunan sarı renkteki tişörtü çıkararak diğer sanık M.B.ye ait siyah renkli tişörtü giydiği, Ş.Y. isimli terör örgütü üyesinin ölümü üzerine 24/8/2010 tarihinde yapılan defin işlemleri sırasında orada bulunduğu, ölen terör örgütü üyesinin fotoğrafını sol göğsüne astığı, güvenlik güçlerine doğru el kol hareketleri yaptığı belirtilmiştir.
14. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı terör örgütünün propagandasını yapma ve terör örgütüne üye olma suçları yönünden verdiği mahkûmiyet hükmü gerekçesini şu şekilde özetlemiştir:
"Dosya kapsamında bulunan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde sanık Sefa Başak'ın halen PKK/KCK terör örgütüne yönelik operasyonlarda yakalanarak hakkında mahkumiyet kararı verilen [G.Ç.] isimli örgüt mensubundan boşalan görevi doldurmak için terör örgütünce 2010 yılı Haziran ayı sonlarında Ağrı iline sorumlu sıfatı ile gönderildiği, adres kayıt sistemine göre Ağrı ili veya Doğubayazıt ilçesi ile irtibatının bulunmamasına ve gerçek ikametgahının Van ili Muradiye ilçesi olmasına rağmen Doğubayazıt ilçesinde terör örgütüne müzahir sanıkların veya başka şahısların evlerinde kaldığı, düzenli bir gelirinin bulunmadığı, herhangi bir işinin de olmadığı, sanıklardan [A.A.], [E.Y.], [S.T.] ve [M.B.] ile sürekli irtibat halinde olduğu, tam anlamıyla ispat edilemese dahi özellikle yukarıda bahsedilen telefon tapelerinden anlaşılacağı üzere Doğubayazıt'ta meydana gelen ve şiddet içeren terör eylemlerinin organizasyonu içerisinde yer aldığı, Doğubayazıt ilçe merkezinde terör örgütünce alınan kararlar doğrultusunda yapılan ve şiddet içeren basın açıklamalarını ve sonrasında yaşanan 'Serhildan-Sivil itaatsizlik' eylemlerini organize ettiği yönünde ciddi kuşkuların olduğu, 2010 yılı Ağustos ayı içerisinde Doğubayazıt'ta yaşanan ve organizasyonunda yer aldığı düşünülen terör olaylarından sonra gözaltına alınacağını düşünerek ilçeden ayrıldığı, 10/8/2010 tarihinde yapacağı eylemlerde kendisini gizlemek maksadıyla üzerinde bulunan sarı renkte tişörtü [M.B.ye] ait siyah renkte bir tişört ile değiştirerek ve 24/8/2010 tarihinde terör örgütü mensubunun cenazesine katılarak şiddeti içeren terör eylemlerini desteklediğini açıkça belirtecek şekilde terör örgütü mensubunun fotoğrafını göğsüne asarak terör örgütünün propagandasını yaptığı, böylece sanığın tüm eylemleri ile silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütünün zincirleme propagandasını yapmak suçlarını işlediği sabit olduğundan sanığın bu eylemlerden cezalandırılmasına karar verilmiş..."
15. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçları yönünden verdiği beraat kararı gerekçesini ise şu şekilde özetlemiştir:
"Her ne kadar iddianamede sanığın 10/8/2010 tarihinde BİM market ve Halkbank'a yönelik mala zarar verme, kamu malına zarar verme, görevli memura direnme, 20/8/2010 tarihinde kamu malına zarar verme ve görevli memura direnme, 21/8/2010 tarihinde FEM Dershanesine yönelik mala zarar verme, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okuluna yönelik kamu malına zarar verme ve görevli memura direnme, yine 24/8/2010 tarihinde ŞOK Market, FEM Dershanesi, Zaman Gazetesi Bürosu ve İran uyruklu Tır şoförüne yönelik mala zarar verme, kamu malına zarar verme ve görevli memura direnme suçlarından cezalandırılması talep edilmiş ise de; özellikle telefon tapelerinde geçen konuşmalara göre sanığın bu eylemlerde de yer aldığı yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu ancak telefon tapeleri dışında özellikle bu eylemlere yönelik görsel kayıtların bulunmaması dikkate alınarak atılı suçlardan sanığın beraatine karar verilmiştir."
16. İlk derece mahkemesi kararının başvurucu ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 6/6/2014 tarihli kararı ile mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraate dair hükümler ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri onanmıştır. Yargıtay, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen hükmün ise sonradan yapılan kanun değişiklikleri kapsamında kovuşturmanın ertelenmesi şartlarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar vermiştir.
17. Başvurucu, Yargıtay ilamından 27/8/2014 tarihinde müddetnamenin tebliği ile haberdar olduğunu belirtmiştir.
18. Başvurucu 12/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk normları için bkz. Metin Birdal ([GK] (B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalan bazı eylemler nedeniyle terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırıldığını, mahkûmiyet hükmünde değerlendirilen eylemlerin bir kısmıyla ise ilgisinin bulunmadığını iddia ederek toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçu ile cezalandırılmasının sebebinin salt toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmak değil terör örgütünün talepleri doğrultusunda şiddet içeren gösterilerin organizasyonunda yer alma olduğu ifade edilmiştir. Bakanlığa göre Anayasa’nın 34. maddesi, fikirlerin barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Somut olayda Savcılık ve yerel mahkeme tarafından başvurucunun herhangi bir bağlantısı olmamasına rağmen Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine gelmesinin altının çizildiğine değinmiştir. Bu kapsamda Bakanlık 2010 yılında Doğubayazıt ilçesinde PKK terör örgütünün düzenlediği mitinglere ve gösterilere katılanların taşlı ve molotof kokteylli saldırılarda bulunduğuna, kamera kayıtlarında gösterilerin bir kısmında başvurucunun da olduğuna vurgu yapmış, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edilmediğini ifade etmiştir.
23. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında o tarihlerde kayıtlı olduğu adresten başka bir adreste bulunuyor olmasının birçok farklı nedeni olabileceğini, o tarihlerde Doğubayazıt'a arkadaş ziyareti ve tarihî yerleri gezmek amacıyla gittiğini ifade etmiştir. Karşı beyanda başvurucu; kamera kayıtlarında gösterilerin bir kısmında bulunduğunun tespit edildiğini ancak bu gösterilerde suç oluşturan herhangi bir eylemde bulunmadığını, diğer kişilerin suç içeren eylemleri nedeniyle kendisinin cezalandırılamayacağını belirtmiştir. Başvurucu son olarak olasılıklar üzerinden ve somut hiçbir delil olmadan cezalandırıldığına vurgu yapmıştır.
B. Değerlendirme
24. Anayasa'nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şüpheden uzak hiçbir delil bulunmamasına rağmen mahkûmiyetine hükmedilmesinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesini ihlal ettiği iddiası toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
27. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 65).
28. Bununla birlikte eldeki başvuruya konu olayda başvurucunun bazı gösterilere katılmış olması onun örgüt üyeliği suçuna ilişkin yargılamasında delil olarak kullanılmıştır. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılması, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabilir ve dolayısıyla bu da Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (Metin Birdal, §§ 47, 48).
29. Bu nedenle somut olayda bazı gösterilere katılmış olmasının terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesi ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
31. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
32. Müdahaleye dayanak olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
33. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
34. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının önemine ilişkin açıklamalar için bkz. Metin Birdal, §§ 54-58; Ferhat Üstündağ, § 40; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79).
(2) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
35. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altındaki bir eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(3) Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
36. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
37. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
38. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olma, toplantılara katılma veya düşünce açıklamaları yapma gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
39. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşam hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
40. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72).
41. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık verip vermediği sorusuna cevap bulacaktır.
42. Somut olayda ihbarlar üzerine PKK terör örgütünün talimatı doğrultusunda yapılan gösterilerde meydana gelen şiddet olaylarını organize ettikleri gerekçesiyle başvurucu ile diğer bazı kişiler hakkında soruşturma başlatılmış, ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi iddianamede ileri sürülen iddiaları ve derece mahkemesince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
43. İlk derece mahkemesi, mahkûmiyet hükmüne esas aldığı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine başvurucunun katıldığı veya bu toplantıları organize ettiği yönünde ciddi kuşkuları bulunduğunu ve başvurucu aleyhine görsel kayıt elde edilemediğini vurgulamıştır. Nitekim ilk derece mahkemesi, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde meydana gelen mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçları nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davaları yönünden başvurucunun bu eylemlerde yer aldığına ilişkin herhangi bir görsel kayıt bulunmaması ve bu nedenle de atılı suçları işlediğinin kesin olarak ispatlanamamış olmasını gerekçe göstererek beraat kararı vermiştir.
44. İlk derece mahkemesinin hükme esas aldığı delillerden 10/8/2010 tarihli toplantı ve gösteri yürüyüşünde şiddete başvurulduğu ve yaptırılan bilirkişi incelemesinde başvurucunun söz konusu eyleme katıldığı, arkadaşlarını ikaz ettiği ve kendini gizlemek için üzerinde bulunan tişörtü diğer sanıklardan biriyle değiştirdiği tespit edilmiştir. Ancak söz konusu eyleme ilişkin olarak da başvurucu hakkında mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçları nedeniyle açılan kamu davaları yönünden atılı suçları işlediğinin kesin olarak ispatlanamamış olması gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir.
45. İlk derece mahkemesi, başvurucunun örgüt üyeliğine ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren, delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; söz konusu toplantı ve gösterileri organize etme veya katılma biçimindeki rolünün onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir.
46. İlk derece mahkemesi başvurucunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan toplantılara katıldığının veya söz konusu toplantılarda şiddete başvurduğunun şüpheli olduğunu açıkça ifade etmiştir. Mahkeme, başvurucunun temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Doğan, §§ 57-60).
50. Başvurucu, ihlal tespiti ile yargılamanın yenilenmesini talep etmiş; tazminat talebinde bulunmamıştır.
51. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
52. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç bedelinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. maddesi ile görevli) (E.2011/166, K.2012/52 sayılı karar) dosyalarının devredildiği mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç bedelinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
CELAL MEZARCI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/12781) |
|
Karar Tarihi: 10/12/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Ömer MENCİK |
Başvurucular |
: |
1. Celal MEZARCI |
|
|
2. Ersin BİLGİLİ |
|
|
3. Esat SÜNER |
|
|
4. Muhsin ÇOBANOĞLU |
|
|
5. Yasemin TUĞCU GÜZEL |
Vekili |
: |
Av. Sevil ARACI BEK |
|
|
6. Barış ÇIRPAN |
|
|
7. Hülya GERÇEK |
|
|
8. Mehmet GENÇ |
|
|
9. Seval GÜNDOĞDU |
Vekili |
: |
Av. Sezin UÇAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, katıldıkları toplantıların ve yasal bazı örgütlerle olan ilişkilerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamanın yapılmış olması, bu yargılama sırasında bazı deliller ile mütalaaların taraflarına bildirilmemesi ve temyiz incelemesinin duruşmasız yapılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının, gözaltı ve tutukluluğunun hukuka aykırı olması nedeniyle ise kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. Yapılan incelemede 2014/15196 numaralı başvurunun aynı konuyla bağlantılı olarak yapıldığının anlaşılması nedeniyle 2014/12781 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Muhsin Çobanoğlu 1975, Ersin Bilgili 1985, Yasemin Tuğcu 1979, Celal Mezarcı 1980, Esat Süner 1990, Hülya Gerçek 1973, Seval Gündoğdu 1987, Barış Çırpan 1986 ve Mehmet Genç 1985 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Adana, Mersin ve Hatay'da ikamet etmektedirler.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucuların da aralarında bulunduğu bazı şahıslar hakkında Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvurucu Mehmet Genç bir gün, diğer başvurucular ise iki gün gözaltında tutulmuş; başvuruculardan Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner 12/3/2009 tarihinde serbest bırakılmışlardır. Diğer başvurucuların ise tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvuruculardan Hülya Gerçek ve Seval Gündoğdu 5/1/2010 tarihinde; Muhsin Çobanoğlu, Barış Çırpan ve Ersin Bilgili 31/7/2009 tarihinde; Mehmet Genç ise 5/5/2009 tarihinde tahliye edilmişlerdir.
11. Cumhuriyet savcısı 11/6/2009 tarihli iddianamesiyle başvurucuların terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Cumhuriyet savcısı 3/7/2009 tarihinde düzenlediği ikinci bir iddianameyle başvuruculardan Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan da cezalandırılmalarını talep etmiştir. İkinci iddianameyle açılan kamu davası ilerleyen süreçte asıl kamu davası ile birleştirilmiş ve yargılama birlikte görülmüştür.
12. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 5/5/2011 tarihinde; başvurucuların tamamının silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan, başvurucular Seval Gündoğdu, Yasemin Tuğcu ve Celal Mezarcı'nın ise ayrıca terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan mahkûmiyetlerine hükmetmiştir. Mahkeme, gerekçeli kararına başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Yapılan arka plan açıklaması şu şekildedir:
"MLKP (Marksist Leninist Kominist Partisi) adlı terör örgütünün 1970'li yıllarda Marksist Leninist ilkelere dayalı kominist bir sistem kurmak amacıyla mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkmayı hedefleyerek kurulduğu o tarihten 12 Eylül askeri darbesine kadar geçen zaman diliminde bu amacını gerçekleştirmek için silahlı eylemlerde bulunduğu, askeri darbeyle birlikte de güç kaybına uğramasına rağmen yıllar içerisinde varlığını koruyarak zaman zaman silahlı faaliyetlerini yürüttüğü, örgüt tabanını genişletmek amacıyla legal alanlarda da faaliyetlerini yürüttüğü, bu bağlamda ESP (Ezilenlerin Sosyalist Platformu), EKD (Emekçi Kadınlar Derneği), SGD (Sosyalist Gençlik Derneği), Yılmaz Güney Kültür Merkezi Derneği gibi dernekler kurduğu, faaliyetlerine legal görüntü vererek devam ettiği, ayrıca örgütün yayın organı gibi çıkarılan Atılım adlı gazetenin çıkarıldığı, bu derneklerin MLKP terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde faaliyet yürüttüğüne dair emniyet genel müdürlüğünün yazısının bulunduğu, yine yargıtay uygulamalarında da bu derneklerin terör örgütünün legal uzantıları olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır.
Budoğrultuda terör örgütünün Adana ve çevresinde yürüttüğü faaliyetlerin tespiti ve faaliyet yürüten örgüt elemanlarının kimliklerinin belirlenmesi, örgüt mensuplarının işledikleri suçların tespiti amacıyla sanıklar hakkında takibe geçildiği, şüphelilerin iletişimlerinin tespiti ve teknik takiplerinin yapılabilmesi amacıyla yetkili mahkemelerden kararlar alındığı, bu doğrultuda terör örgütü üyesi olduğundan şüphelenilen sanıkların başta Adana olmak üzere Mersin ve Hatay illerindeki faaliyetlerinin takibe alındığı..."
13. Kararda, bu arka plan açıklamasından sonra başvurucuların eylemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Bu eylemler kararda şu şekilde sıralanmıştır:
"...sanıkların her üç ilde örgüt faaliyeti çerçevesinde yaptıkların eylemlerin tespit edildiği, terör örgütü merkez komitesince Kasım ayının bugüne kadar çalışmalarda ölen militanları adına şehitler ayı ilan edildiği, bu ilanın terör örgütünün internet sitesi olan mlkp.info adlı internet sitesinde ilan edildiği, bu doğrultuda sanıklar Hülya Gerçek ve E.A.'nın organize ettiği şehitler anma toplantısının Adana İHD (İnsan Hakları Derneği)'nde gerçekleştiği, sanıklar Yasemin Tuğcu, Seval Gündoğdu, H.M., Barış Çırpan, Celal Mezarcı'nın toplantıda görev aldıkları, sanıklar Ersin Bilgili, Mehmet Genç, G.T. ve M.P.'ın toplantıya katıldığının tespit edildiği, düzenlendiği 22/11/2008 tarihinde de sanıklar Yasemin ve Seval'in organizasyonunda Buruk Mezarlığında daha önce çatışmalarda ölen terör örgütü mensubu A.Ş. ve E.P.'ın mezarları başında devrim şehitlerini anma toplantısı düzenlendiği, sanıklar H.M., B.Ç. ve Celal Mezarcı'nın bu anmaya katıldığı, ilan doğrultusunda İHD Adana Şubesinde anma toplantısı düzenlendiği, 03/12/2008 günü Adana İnönü parkında bazı siyasi parti il örgütü temsilcilerinin düzenlediği kadına yönelik şiddeti protesto amaçlı gösteriye şüpheli Hülya Gerçek'in şüpheli Yasemin Tuğcu'ya verdiği telefon talimatı sonrasında Yasemin Tuğcu ve Seval Gündoğdu'nun terör örgütünün legal birimi olan ESP imzalı dövizlerle gösteriye katıldıkları, 05/12/2008 günü İnönü parkında sanıklar Seval, G., Mehmet Genç ve H.'nin stant üzerine serdikleri ESP isim ve amblemini taşıyan bayrağı örterek imza standı açtıkları 'emekçiler sokağa eyleme' başlıklı Ezilenlerin Sosyalist Platformu adlı bildiriyi vatandaşlara dağıttığı, ESP'nin İstanbulda düzenlediği işçi kurultayına sanıklar Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, İ.T. 21/12/2008 tarihinde Adana il merkezinde Maraş olaylarını protesto amaçlı yürüyüş yapıldığı bu yürüyüşe terör örgütünün legal kuruluşu olan ESP pankartı arkasında sanıklar Hülya, H., Yasemin, Barış, Mehmet, Seval, G., Ersin, B. ve M.'ın katıldığı burada grubun 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'yaşasın devrimci dayanışma', 'faşizme karşı omuz omuza', 'azadiye kürdistan' şeklinde terör örgütünün ideolojisi doğrultusunda sloganların atıldığı,
Sanıklar Yasemin, Celal, B., Ersin, H. ve G.'ın Adana İnsan Hakları Derneğinin 28/12/2008 tarihinde İsrail'i protesto gösterisine ESP pankartıyla katıldıkları,
Sanıklar H., Seval, G., Mehmet, Celal, B., Yasemin ve Barış'ın 04/01/2009 günü işten çıkarılan kişilerle ilgili terör örgütünün legal birimi olan Yılmaz Güney Kültür Merkezinde 04/01/2009 tarihinde yapılacak toplantıya katılımı sağlamak için 05/12/2008 tarihinde 'emekçiler sokağa eyleme' ESP sloganlı bildiriyi dağıttıkları,
Sanıklar Hülya ve E.'in 18 ocak 2009 tarihinde liseli öğrenci birliği adı altında kapalı yer toplantısı tertip ettikleri toplantıyla ilgili davetiyeleri sanıklar Mehmet, Barış, G.'ın dağıttığı bu toplantıya ilişkin haberlerin örgütün yayın organı Atılım gazetesine ait internet sitesinden yayınlandığı, 24/1/2009 tarihinde ekonomik kriz ve İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonunu protesto etmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ve açık yer toplantısına sanıklar Yasemin Tuğcu, Mehmet Genç ve Seval Gündoğdu'nun ESP imzalı pankartlarla katıldıkları sanıklar Yasemin ve Mehmet'in megafonlarla anons yaparak grubu yönlendirdikleri, sanık Ersin'in 'krizin faturasını patronlara ödeteceğiz ESP' imzalı pankartı taşıdığı sanıklar H., M., Seval ve G.'ın ESP bayraklarıyla toplantıya katıldıkları sanıklar yasemin ve mehmetin yönlendirmesiyle topluluğun 'parti atılım zafer', 'katiller partiye hesap verecek', 'işçiler partiye devrime' şeklinde MLKP terör örgütünü çağrıştıran sloganalrı attırdıkları 13/02/2009 tarihinde Gaziantep ilinde terör örgütü MLKP'ye yönelik yapılan operasyonlar sonucunda yakalanan sanıkların yargılamalarının yapıldığı Adana adliyesindeki 13/02/2009 günü yapılan duruşmanın arkasından gösteri yapıldığı tutuklu ESP'lilere özgürlük ibareli pankartın taşındığı bu gösteriye sanıklar Hülya, Yasemin, Seval, E., Barış, Ersin, Celal ve G.'ın ve İ.Y.'nın katıldıklarının anlaşıldığı,
Sanıklar Yasemin, Seval, G., Ersin, M. ve İ.'in sivil toplum örgütlerinin ekonomik krizi protesto etmek amacıyla 15/02/2009 günü tertip ettikleri basın açıklaması ve gösteriye ESP yazılı bayraklarka katıldıkları,
Sanıklar Hülya, Seval ve Yasemin dünya kadınlar günü dolayısıyla 08/03/2009 tarihinde yapılan yürüyüşe ESP imzalı pankartlarla katıldıkları grubun Yasemin Tuğcu'nun megafonla yönlendirmesiyle 'yaşasın devrim ve sosyalizm', 'jin jiyan azadi' şeklinde MLKP terör örgütünün amaçlarını çağrıştıran sloganlar attıkları,
20/10/2008 tarihinde Hatay ilinde künefeciler meydanında MLKP terör örgütüyle ilişkili olarak faaliyet gösteren ESP, SGDF adlı derneklerin organizasyonunda 'Susurluktan Ergenekona kontr-gerilla dağıtılsın' konulu basın açıklaması düzenlediği sanıklar Muhsin Çobanoğlu, İ.T.'ın sözkonusu pankartı ESP yazılı flamaya tutukları,
15/11/2008 tarihinde Hatay merkez arkeoloji müzesi önünde ESP imza ve ibareli dövizlerle basın açıklaması tertip edildiği, sanık Muhsin'in basın açıklamasının metnini okuduğu, sanık İ.'in ESP yazılı flamayı tuttuğu 19/12/2009 tarihinde Hatay ilinde ESP nin organizesiyle 19 Aralık katliamını unutmadık unutturmayacağız konulu basın açıklaması tertip ettikleri, sanık Muhsin'in buna ilişkin ESP imzalı pankartı tutuğu sanık G.K.'in 'Devrimci tutsaklar yanlız değidir' yazılı ESP imzalı dövizi tuttuğu, sanık İ.T.'ın da içinde bulunduğu topluluğun hep birlikte MLKP terör örgütünü andıran sloganlar attıkları,
19/11/2009 tarihinde Hatay künefeciler meydanında değişik sivil toplum kuruluşlarının Hrant Dink'in öldürülmesini protesto amacıyla ESP'nin tertip ettiği basın açıklamasını düzenlendiği, sanık Muhsin Çobanoğlu'nun grubu yönlendirerek slogan attığı,
Hatay ilinde 09/02/2009 günü ESP'nin organizasyonuyla 'bin gizli operasyon açıklansın' 'A. cezalandırılsın' [geçmişte bakanlık yapmış bir kişiden bahsediliyor] konulu basın açıklaması düzenlendiği sanık Muhsin'in ESP imzalı karton pankartı elinde tuttuğu 'H.O. yaşıyor', 'komutana bin selam', 'katil devlet hesap verecek', 'A. hesap verecek' şeklinde sloganlar attığı,
Yapılan teknik takiplerde ESP Adana sorumlusu olan Hülya Gerçek'in 03/02/2009 tarihinde Hatay iline geldiği, burada hatay ESP nin bürosunda İ.T.'la buluştukları Hatay ilinde ESP üyesi Muhsin Çobanoğlu'nun evinde kaldığı 05/03/2009 tarihinde sanıklar Hülya, Muhsin, İ. ve G.K.'in ESP binasında konuştuklarını anlaşıldığı,
...
...06/09/2008 günü Mersin'de düzenlenen gösteride sanık Esat Süner'in basına ve kamuoyuna başlıklı ESP imzalı basın açıklamasını okuduğu, sanığın grubu yönlendirerek 'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın halkların kardeşliği', 'faşiszme karşı tek yumruk tek barikat' şeklinde slogan attığı, sanık E.F.'nin de ESP flamasını taşıdığı, 19/12/2008 günü 19 Aralık katliamını unutmadık konulu düzenlene gösteride sanık Esat Süner'in toplanan kalabalığı yönlendirdiği, terör örgütünün amaçları doğrultusunda 'devrim şehitleri ölümsüzdür', 'yaşasın devrimci dayanışma', 'devrimci tutsaklar onurumuzdur' şeklinde sloganlar attırdığı,
10/01/2009 tarihinde Mersin İnsan Hakları Derneği şubesi binasında elli kişilk grubun çıktığı, sloganlar atmaya başladıkları, yürüyüşe geçtikleri, sanık Esat Süner'in bu gösteride daha fazla işgal daha fazla direniş ibareli ESP yazılı dövizi taşıdığı,
27/01/2009 tarihinde Mersin limanında işçilere yönelik haksızlıkları protesto etmek amacıyla düzenlenen gösteriye yine sanık Esatı'ın ESP imzalı döviz ve pankartları taşıyarak katıldığı,
...
Sanıklar Esat Süner ve E.F.'nin 11/02/2009 28/02/2009 tarihli gösterilere de sanıkların ESP imzalı döviz ve pankartalrı taşıyarak katıldıkları anlaşılmıştır..."
14. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda sıralanan tüm eylemler/deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme şu şekildedir:
"Tüm sanıkların yurakıdaki eylemleri değerlendirildiğinde sanıklar H.M., Mehmet Genç, Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, G.T., B.Ç., Barış Çırpan, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, İ.T., Muhsin Çobanoğlu, E.F., Esat Süner, M.P., E.A., Celal Mezarcı ve S.K.'nin MLKP terör örgütünün legal alanda kamufle olmuş şekilde faaliyet yürüten ESP, SGD gibi derneklerde faaliyet yürüttükleri basın açıklaması, gösteri yürüyüşü, protesto eylemleri şeklinde birçok eyleme katıldıkları örgüte ait pankartları taşıdıkları slogan attıkları şeklindeki eylemleri tek tek değerlendirdiğimizde örgütün propagandasını yapmak şeklinde vasıflandırılabileceği ancak sanıkların eylemlerindeki süreklilik, sanıkların eylemlerdeki ısrarı, eylemlerindeki çeşitlilik birbirleriyle sürekli irtibat halinde olmaları hususları nazara alındığında eylemlerin propaganda boyutun aşarak propagandayla birlikte örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği mahkememizde hasıl olduğu, böylelikle sanıkların eylemlerine uyan TCK'nın 314/2 maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiği,
...
MLKP terör örgütünün Kasım ayını daha önce ölen militanları için şehitler ayı olarak ilan ettiği, bunu da örgütün internet sitesi olan mlkp.info ve atılım.org adlı sitelerde ilan ettiği, bu doğrultuda sanıklar Seval Gündoğdu, H.M., G.Ş., Celal Mezarcı, Yasemin Tuğcu ve B.Ç.'ın Adana ili Buruk Mezarlığına 22/11/2008 tarihinde geldikleri, daha önce çatışmalarda öldürülen MLKP militanları A.Ş., E.P., K.E., E.T., H.Ü., C.Ö., İ.T. ve Y.Ü.'ün mezarlarını ziyaret ettikleri burada 'ateş altında gelenekten geleceğe yürüyoruz' ezilenlerin sosyalist platformu adlı pankart açtıkları, yumruklarını havaya kaldırarak devrim şehitleri adına saygı duruşunda, ölen şahısların hayatını konu alan konuşmalar yaptıkları, böylelikle terör örgütünün propagandasını yaptıklarının anlaşıldığı, eylemlerine uyan 3713 sayılı 7/2 maddesi uyarınca cezalandırılmalarının gerektiği ...[anlaşılmıştır]"
15. Terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyete ilişkin kararı başvurucuların temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 6/5/2014 tarihinde onanmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi aynı kararla terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü bozmuştur.
16. Başvurucular, karardan 18/7/2014 ve 23/7/2014 tarihlerinde haberdar olmuşlardır.
17. Başvurucular 25/7/2014 ve 11/8/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma ile Duruşmalı Yargılanma Haklarının ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucular, tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Anayasa Mahkemesi Adnan Gültepe (B. No: 2014/16516, 8/3/2018, §§ 40-46) ve Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 109, 110, 114) kararlarında, benzer nitelikteki şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Mevcut başvuruda, bahsi geçen kararlardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
22. Başvurucular, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması hakkından yoksun bırakıldıklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46). Somut olayda ilk derece mahkemesinde duruşma açılarak yargılama yapılmıştır. Bu sebeple başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
24. Başvurucular, yargılama aşamasında toplanan deliller ve sunulan mütalaalar hakkında kendilerine bir bilgi verilmediğini ve bu hususlarda görüş bildirme olanağının tanınmadığını belirterek çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Başvurucular, söz konusu iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüşler; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19). Başvurucular toplanan hangi delillerin ve sunulan hangi mütalaaların kendilerine bildirilmediği hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır. Dolayısıyla başvurucular bu bölümdeki iddialarını temellendirmemişlerdir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısımlarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucular; yargılamanın beş yıl devam ettiğini, davanın niteliği itibarıyla basit olması ve karmaşık bir nitelik taşımaması hususu dikkate alındığında adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
28. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
29. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Taminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
30. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
31. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Örgütlenme Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
33. Başvurucular; yasal örgütlerle olan ilişkilerinin ve yasal etkinliklere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun delili olarak değerlendirilemeyeceğini, ölüm oruçlarında veya gösterilerde ölen MLKP üyelerinin cenaze veya anma törenlerine katılmanın insani nedenlere dayandığını iddia etmişlerdir.
34. Başvurucular ayrıca Atılım gazetesinin yasalara uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu, Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Sosyalist Gençlik Derneği (SGD), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) ve Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) isimli örgütlerin ise yasalara uygun faaliyet gösteren örgütler olduğunu, zikredilen yayın kuruluşu ile örgütlerin terör örgütleriyle bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmadığını ifade etmişlerdir. Başvurucular yapılan kanun değişiklikleri ile cebir, şiddet ve tehdit içermeyen söz ve açıklamaların suç olmaktan çıkartıldığını ancak mahkemenin söz konusu değişiklikleri dikkate almadığını belirtmiş ve tüm bu nedenlerle ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların şikâyeti, örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamındaki eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak değerlendirmeye alınmış olmasıdır. Dolayısıyla mevcut başvurunun çözümlenmesinde, söz konusu hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup konulamadığı değerlendirilecektir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
37. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45).
38. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Metin Birdal (aynı kararda bkz. § 48) kararında; kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir.
39. Bu nedenle somut olayda başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında kalan eylemlerinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesiyle başvurucuların söz konusu haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinin ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
41. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
42. Müdahaleye dayanak olan 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
43. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. ve 34. maddelerinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Demokratik Toplumda Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi
44. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü; düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41, 42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72).
(b) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
45. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 40, Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
(c) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
46. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(d) Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması
47. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
48. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
49. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
50. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
51. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
52. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
53. Somut olayda, başvurucular ile diğer bazı kişiler hakkında MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmış; ilk derece mahkemesi, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların MLKP terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
54. Öncelikle başvuruculardan bir kısmının MLKP terör örgütü mensubu olup daha önce gerçekleşen çatışmalarda ölü olarak ele geçirilen kişiler için düzenlenen anma etkinliklerine katılmalarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemeye göre MLKP terör örgütü, her yılın kasım ayını çatışmalarda ölen militanları için şehitler ayı olarak ilan etmiş ve bu durumu mlkp.info adlı internet sitesinde duyurmuştur. Bu kapsamda başvuruculardan Hülya Gerçek ve bir diğer sanık tarafından Adana İnsan Hakları Derneğinde (İHD) 30/11/2008 tarihinde bir anma toplantısı organize edilmiş; başvurucular Yasemin Tuğcu, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Celal Mezarcı bu etkinlikte görev almış; başvurucular Ersin Bilgili ve Mehmet Genç ise bu toplantıya katılmışlardır. Kararda ayrıca 22/11/2008 tarihinde, çatışmalarda ölen terör örgütü mensuplarının mezarları başında başvurucular Yasemin Tuğcu ve Seval Gündoğdu'nun organize ettiği bir anma toplantısı düzenlendiği ve bahsi geçen etkinliğe başvurucu Celal Mezarcı'nın katıldığı ifade edilmiştir (bkz. § 13).
55. İlk derece mahkemesi, MLKP terör örgütünün daha önce güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmalarda öldürülmüş üyeleri için anma programları düzenlenmesi için yaptığı duyurunun örgütsel bir talimat olduğu kanaatine ulaşmıştır. Mahkeme, örgüt talimatı uyarınca söz konusu anma etkinliklerinin düzenlenmesini, bu programlarda görev alınmasını ya da bunlara katılınmasını başvurucuların terör örgütü üyesi olduğu kanaatini destekleyici, tamamlayıcı ve güçlendirici bir delil olarak kullanmış ve bu hususta ilgili ve yeterli gerekçe göstermiştir.
56. Başvurucuların yasal bazı örgütlerle ilişkili olmaları ve söz konusu örgütler bünyesinde gerçekleştirdikleri eylemleri de terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmıştır. İlk derece mahkemesi, bir yandan olayların yaşandığı tarihte ESP, SGD, SGDF ve EKD'nin yasal örgütler; Atılım gazetesinin de yasalara uygun faaliyet gösteren bir yayın kuruluşu olduğunu kabul etmiş öte yandan da bu örgütlerin MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten yapılanmaları olduğu, doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü sonucuna ulaşmıştır.
57. İlk derece mahkemesi, bir polis raporu ve Yargıtay uygulamasına dayanarak bahsi geçen örgütlerin MLKP terör örgütüyle bağlantılı olduğunu kabul etmiş ancak bahse konu polis raporunun ve Yargıtay içtihatlarının ayrıntıları hakkında bir açıklamada bulunmamıştır. İlk derece mahkemesi, anılan örgütlerin terör örgütü ile ilişkili olduklarının, terör örgütünün amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunduklarının veya terör örgütünün yasal görünümü olduklarının kabul edilmesini sağlayacak hiçbir delil ya da değerlendirmeye gerekçeli kararında yer vermemiştir.
58. Dolayısıyla terör örgütünün talimatları ya da amaçları doğrultusunda hareket ettikleri hususunda ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden söz konusu örgütlere üye olmalarının veya bu örgütlerin çatısı altında yapılan faaliyetlere katılmalarının terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak değerlendirilmesinin başvurucuların örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki yarattığının kabul edilmesi gerekir.
59. İlk derece mahkemesi, adı geçen örgütlerin terör örgütüyle bağlantısını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymamıştır. O hâlde kabul etmek gerekir ki daha başka bir açıklamaya yer vermeden başvurucuların söz konusu örgütlerin düzenlediği bazı etkinliklere katılarak ESP'ye ait bayrak, pankart ve flamaları taşımalarının terör örgütü üyesi olmak suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılması da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları üzerinde haksız bir caydırıcı etki yaratacaktır.
60. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; başvurucuların söz konusu ESP, SGD, SGDF, EKD ve Atılım gazetesi içinde yer alma şeklindeki rollerinin onların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucuların terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir.
61. Sonuç olarak Mahkeme, başvurucuların temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda Mahkeme, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, Anayasa'nın 33. ve 34. maddelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
63. Başvurucular, terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltında tutulmaları ve tutuklanmaları nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
64. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında zaman bakımından yetkisiyle ilgili ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları inceleme yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce verilen bir nihai kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından yetki dışında kaldığını kabul etmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1 /2014, §§ 24-29).
65. Somut olayda başvurucuların gözaltı ve tutukluluk durumları bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden önce sona ermiştir (bkz. § 10). Bu nedenle mevcut başvuruda, bahsi geçen kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
68. Başvurucular, yeniden yargılanma yapılması ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).
72. İncelenen başvuruda, bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
73. Bu durumda örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
74. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner'e müştereken ödenmesine; birleşen dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Temyiz incelemesi aşamasında duruşmalı yargılama yapılmaması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın sırasıyla 33. ve 34. maddelerinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın devredildiği Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/322) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucular Muhsin Çobanoğlu, Ersin Bilgili, Yasemin Tuğcu, Celal Mezarcı ve Esat Süner'e; birleşen dosyadaki 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin ise başvurucular Hülya Gerçek, Seval Gündoğdu, Barış Çırpan ve Mehmet Genç'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.