Türkiye Barolar Birliği (TBB) 38. Olağan Genel Kurulu, 07-08 Aralık 2024 tarihlerinde Ankara'da, Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde toplandı.

TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Yönetim, Disiplin ve Denetleme Kurulu üyeleri, TBB önceki dönem Başkanları Av. Önder Sav ve Av. Ahsen Coşar ile Baro Başkanları ve TBB delegelerinin katılımıyla gerçekleştirilen Genel Kurul'da TBB Başkan ve kurulları yeniden belirlendi.

Divan Kurulu Başkanlığı'na Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu, Divan Kurulu Başkanvekilliği'ne Bitlis Barosu Başkanı Av. Gülhan Bayram Sekmen, Divan Kurulu üyeliklerine Hatay Barosu TBB Delegesi Av. Emre Arık ve Manisa Barosu TBB Delegesi Av. Ezgi Yangöz'ün seçildiği Genel Kurul, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.

Birlik Başkanı Sağkan'ın Yönetim Kurulu'nun faaliyetlerine yönelik konuşmasının ardından delegeler çalışma raporuna ilişkin görüş ve düşüncelerini dile getirdi. Toplantıda yapılan oylamada TBB Yönetim Kurulu'nun önceki çalışmaları, Genel Kurul üyeleri tarafından ibra edildi.

İlk gün çalışmaları, TBB Başkan adaylarının konuşmaları ve Birlik Başkanı'nın kapanış konuşmasıyla noktalandı.

Genel Kurul'un ikinci gününde, toplam 355 delegeden 350'sinin oy kullandığı seçimlerin kesin olmayan resmi sonuçlarına göre; 347 geçerli oyun 309'unu Av. R. Erinç Sağkan, 11'ini Av. Emrah Yavuzcan ve 10'unu Av. Mehmet Zahit Söylemez aldı.

Böylece Av. R. Erinç Sağkan, TBB Başkanlığına yeniden seçildi.

Seçim sonuçlarının ardından kısa bir konuşma yapan Sağkan şunları söyledi:

"Buradan, 3 yıl önce Türkiye için, mesleğimiz ve meslektaşlarımız için bir umudu hep birlikte hayata geçirmiştik. Ancak bu umut aynı zamanda üzerimize çok büyük bir sorumluluk da yüklemişti. 3 yıldır aslında hiçbir gece rahat uyuyamamamın sebebi işte bu sorumluluktu. Genel Kurul'un ilk gününde delegelerimizin yaptıkları çok kıymetli değerlendirmeler ve bugün çıkan sonuç, kendi adıma büyük bir huzuru da beraberinde getirdi. Çünkü bu, üç yıldır yaptığımız çalışmalarla, birlikte üreterek, beraber mücadele ederek bizi destekleyenleri, bize inananları mahcup etmediğimizi gösterdi."

Sağkan, kendisine destek olan ailesine, Genel Kurul'un tüm bileşenlerine, tüm Baro Başkanlarına, TBB Yönetim Kurulu üyelerine ve meslektaşlara teşekkür ettiği konuşmasını, dört yıl daha 'birlikte yöneteceğiz' anlayışıyla mücadeleye devam edeceğinin sözünü vererek noktaladı.

TBB'nin yeni yönetimi şöyle;

TBB Yönetim Kurulu

Av. Kemal Aytaç
Av. Makbule Tanış
Av. Melih Yardımcı
Av. Ercan Demir
Av. Talat Göğebakan
Av. Bahar Gültekin Candemir
Av. Nizam Dilek
Av. Ahmet Erdem Ekmekçi
Av. Ali Bayram
Av. Ramazan Erhan Toprak

TBB Disiplin Kurulu

Av. Mahmut Karatekin
Av. Türkan Karakoç
Av. Ufuk Özdemir
Av. Zeynep Ud Keskin
Av. Taner Çakır
Av. Fatma Hoşgör Tekeşin
Av. Ahmet Rahman Metin

TBB Denetleme Kurulu

Av. Ahmet Melik Derindere
Av. Sibel Torun
Av. Ünsal Çankaya

TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan'ın Yönetim Kurulu Faaliyet Raporuna İlişkin Konuşması

Sayın Divan,
Türkiye Barolar Birliği’nin önceki Sayın Başkanları,
Değerli Baro Başkanlarım,
Türkiye’nin dört bir yanından Genel Kurulumuza gelen Kıymetli Türkiye Barolar Birliği
Delegeleri,
Kıymetli Meslektaşlarım, Hanımefendiler, Beyefendiler
Sizleri saygı, sevgi ve en derin duygularımla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk devrimlerinin kalbi olan Ankara’da Genel Kurulumuza başlarken son derece heyecanlıyım. Yeni seçilen veya yeniden seçilen tüm baro başkanlarımız ile delegelerimizi yürekten tebrik ediyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurtuluşun ve kuruluşun kadın erkek tüm kahramanlarını ve hukuk devrimimizin mimarlarını rahmet ve şükranla anıyorum.

Türkiye Barolar Birliğinin bugün hayatta olmayan kurucuları ile Birliğimize hizmet etmiş tüm meslek ustalarımıza şükran ve rahmet dileklerimi sunuyorum. Kurucu Başkanımız Av. Prof. Dr. Faruk Erem’i, Av. Atila Sav’ı Av. Teoman Evren’i, Av. Prof. Dr. Eralp Özgen’i, Av. Özdemir Özok’u özlem, saygı ve rahmetle yad ediyorum. Hayatta olan Sayın Birlik Başkanlarımız ile önceki dönemlerde Türkiye Barolar Birliğine emek vermiş tüm kurul üyelerine sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.

Başta Diyarbakır Baro Başkanımız Av. Tahir Elçi ve Gümüşhane Baro Başkanımız Av. Ali Günday olmak üzere hak mücadelesi verdikleri sırada alçakça saldırılarla yaşam hakkı ellerinden alınmış olan tüm meslektaşlarımı rahmetle anıyorum. Zamansız şekilde aramızdan ayrılan Disiplin Kurulu üyemiz Av. Attila Çelik ile çalışma arkadaşımız Av. Hatice Korkmaz ve ebediyete irtihal etmiş tüm meslektaşlarımı rahmetle anıyorum.

Genel Kurulumuzun mesleğimiz açısından en faydalı sonuçlara vesile olmasını ve Birliğimiz ile mesleki dayanışmamızı güçlendirmesini diliyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Bundan tam üç yıl önce bu salonda tüm baroların ve tüm avukatların birlikte kazandığı bir seçimle, değişmez denilenlerin henüz ilk günden değiştiği yeni bir dönem başladı. Kimsenin giremediği 5. Katın bugün herkese açık olması bu anlayış değişikliğinin simgesel bir göstergesidir. Türkiye Barolar Birliğinde kişisel beklentilerin, hırsın ve ayrımcılığın yerini;

Baroların, meslektaşlarımızın ve yurttaşlarımızın hak ve menfaatlerini önceleyen bir anlayış aldı.

Bugün burada, bu kürsüde, geride bıraktığımız üç yılın mali, idari ve hukuki hesabını gönül rahatlığıyla verebilmenin huzuruyla duruyorum. İşte bu huzur; sadece başkan sıfatıyla değil, benim için aynı zamanda bir meslektaş olarak da büyük bir onurdur. Çünkü görevi devraldığımız gün siz değerli meslektaşlarımın güvenine sahip çıkma sözü verdik. İşte o sözü tutmuş olmanın gururuyla karşınızdayım. Sadece geride bıraktığımız üç yılı değil, önümüzdeki dört yılı da konuşacağımız tarihi bir genel kurulda; geçmişin bize verdiği huzur ve gururun, geleceğin getirdiği heyecan ve sorumlulukla buluştuğu eşsiz bir kesişim noktasında bulunuyoruz.

***

“Usul esasa mukaddemdir”; ilk önce usul ve yöntem…

Burada yönetim anlamında benimsediğimiz ve hayata geçirdiğimiz iki ilke üzerinde durmak istiyorum:

Öncelikle; başkanlar toplantımızda Baro Başkanlarımızın ifadesiyle “müzakere ve mücadele”… Bu ilke, aslında avukatlık mesleğinin tam kalbinde yer alır. Çünkü bizler, her gün bu iki refleksi bir arada kullanarak mesleğimizi icra ediyoruz. Bir yandan hakikate ulaşmak için müzakerenin yollarını ararken, diğer yandan adaleti sağlamak için mücadele etmekten asla geri durmamakla da mükellefiz.

Müzakere, dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı ve çözüm önermeyi; mücadele ise hakkı savunmayı gerektirir ve bu ikisi, birbirini tamamlayan iki vazgeçilmezdir. Bizler için yalnızca bir meslek disiplini değil, bir yaşam biçimi olan bu yaklaşımı, Türkiye Barolar Birliğinin yönetim anlayışının temel taşı haline getirdik. Hem çözüm arayan hem de hak için savaşan bir anlayış. İşte bugün buradaki varlığımız, bu ilkenin gücünü ve değerini bir kez daha göstermektedir.

Hepinizin tanıklığına sığınarak ifade etmek isterim: Gerek mesleğimiz gerek yargı sistemimiz gerekse yurttaşların hak ve özgürlükleriyle ilgili hiçbir meselede geri durmadık. Hiçbir sorunu görmezden gelmedik. Açtığımız davalarla, yaptığımız suç duyurularıyla, basın açıklamalarıyla, kamuoyuna seslenişlerimizle ve gerektiğinde sizlerle birlikte demokratik haklarımızı gösteri ve yürüyüş yapma hakkında kullanarak hiçbir hukuksuzluğa sessiz kalmadık.

Anayasa Mahkemesinin Ş. Can ATALAY dosyasında verdiği ihlal kararı üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararları sonrasında bir anayasal kriz yaşandı. Türkiye Barolar Birliği, Anayasa Mahkemesindeki dosya kapsamında bir üçüncü taraf görüşü sundu. Uzmanlar tarafından hazırlanan bilimsel içerikli görüşümüzü dosyaya sunduğumuz gibi kamuoyuyla da paylaştık.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, hukuk sistemimizde görmeye alışkın olmadığımız nitelikteki kararı sonrasında hemen harekete geçerek duruma ilişkin tepkimizi gösterdik. Sorunun yüksek mahkemeler arası bir hukuki uyuşmazlık gibi değerlendirilerek basite indirgenemeyeceğini, bu krizin bir Anayasal Devlet/Anayasal Demokrasi sorunu olduğunu ifade ettik. Ardından konunun muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirerek, yargının attığı düğümü yine yargının çözebilmesine ilişkin önerilerimizi Yargıtay ve HSK ile paylaştık.

Ayrıca Yargıtay 3. Ceza Dairesi hakkında yasal başvurularımızı yaptık. Nihayet Baro Başkanları ve meslektaşlarımızın kapsamlı katılımıyla demokratik protesto hakkımızı kullandık. Attığımız her adımda yalnızca hukukun üstünlüğünü savunma motivasyonuyla hareket ettik. Yargıtay önünde baro başkanlarımız ve meslektaşlarımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz yürüyüş, hukukun üstünlüğüne olan inancımız ve kararlı duruşumuzla örnek bir tavırla yönetildi. Bu süreçte politik argümanlarla değil yalnızca hukukun sesini yükseltmek için hareket ettik.

7 Ekim 2023’te başlayan çatışmalarla birlikte, İsrail’in 1948 yılından bu yana Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal politikasının daha da derinleştiği ve soykırıma dönüşen bir insanlık trajedisine tanık olduk. Sivillere, masum çocuklara yönelik acımasız saldırılar, hastanelerin bombalanması ve Filistinli meslektaşlarımızın meslek örgütü olan Filistin Barolar Birliğinin hedef alınması karşısında tabii ki sessiz kalmadık.

Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği olmak üzere, uluslararası kurum ve kuruluşları acilen harekete geçmeye çağıran bir açıklama yaptık. Ancak bununla sınırlı kalmadık; 24 Kasım 2023’te, Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde İsrail’in işlediği insanlık suçlarına ilişkin somut bir başvuruda bulunduk. Bu başvuru, yaşanan dramın ağırlığını ve uluslararası hukukun gerektirdiği sorumluluğu yüreğimizde taşıyarak, hukukun sesi olma kararlılığıyla hazırlandı. Türkiye Barolar Birliği olarak, bu trajedinin karşısında adalet ve insanlık adına harekete geçmenin bir zorunluluk olduğunu bir kez daha gösterdik.

Ayrıca Filistin Barolar Birliği yöneticilerini Ankara’da misafir ettik, bir iş birliği protokolü imzaladık ve desteğimizi her düzeyde sunmaya devam ediyoruz. 2024-2025 Adli Yıl Açış konuşmama Cumhuriyetin yolunu aydınlatan ışığın kaynağı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişlerinde tüm dünyaya söylediği şu sözleri hatırlatarak başlamıştım:

“Herhalde âlemde bir hak vardır. Ve hak kuvvetin fevkindedir.”

Bu iki örneği TBB’nin gerek ulusal gerekse uluslararası alanda meydana gelen hak ihlallerindeki tutumu ve yönteminin görülebilmesi bakımından sizlerle paylaşmak istedim. Bu bilinci hiç kaybetmedik, hakkın kuvvetten üstün olduğu tespitiyle, ulusal ve uluslararası kamuoyunun en zorlu meselelerinde hak ve hakikatin yanında durduk, müzakereden de mücadeleden de vazgeçmedik.

*

Bir diğer ilkemiz ise üç yıl önce yola çıkarken ki “Birliği Birlikte Yönetmek” şiarımız oldu.

Türkiye Barolar Birliğinin aslında tüm avukatların emeğiyle var olan imkânlarının Barolar üzerinde bir tahakküm ve ayrımcılık aracı hâline getirilmesine kararlılıkla karşı çıktık. O gün sizlere, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda bir yönetim anlayışı vadettik ve aradan geçen bu üç senede yalnızca konuşulan değil, uygulanan, denetlenen ve gerektiğinde sorgulanan bir yönetim modeli inşa ettik. “Birliği Birlikte Yönetmek”, geçmişi bir önceki seçime dayanan sıradan bir vaat değil, sizler sayesinde bu kurumun özü haline gelmiştir.

Şöyle ki;

Birlikte yönetme bilinciyle, ortak aklı her zaman rehberimiz yaparak hareket ettik. Otuz altı aylık yönetim dönemimiz boyunca bir Mali Genel Kurul, bir Delege Bilgilendirme Toplantısı, bir Olağanüstü Genel Kurul ve tam on iki Baro Başkanları Toplantısı düzenledik.

Bu toplantılar yalnızca birer formalite değil, tam anlamıyla ortak aklın buluşma noktaları olmuştur. Alınan her karar, yalnızca bir yönetim anlayışının değil, gerçek bir dayanışma ruhunun yansımasıdır. Bu dayanışma ruhu ise yalnızca birlikte yönetme ilkesinin değil, aynı zamanda karşılıklı güvenin, saygının ve birlikte kurduğumuz aynı adalet hayalinin gereğidir.

Her iki yönetim ilkemizi de benimseyerek, her adımımızda yanımızda olan, gerçek Birliği emeği ve kararlılığıyla inşa eden Barolarımıza, Başkanlarıma, delegelerimize ve kıymetli meslektaşlarımıza binlerce kez şükranlarımı sunuyorum.

**

Değerli Meslektaşlarım,

Göreve geldiğimiz 2021 senesi, ülkemizin girdiği en derin ve en uzun süren ekonomik krizin neredeyse başlangıcıdır. Somut bir tablo sunmak gerekirse, 2021 Aralık ayında dolar kuru 13,75 TL seviyesindeyken bir yıl sonra 2023 Aralık ayında ise 28,90 TL seviyesini görmüştür.

Bu günlerde ise 35 TL seviyesindedir. Bu ekonomik tablo, yalnızca bireyler ve kurumlar üzerinde değil, toplumsal yapı ve meslek örgütlerimiz üzerinde de büyük bir yük oluşturmuştur.

İktisadi krize ek olarak, kamuoyunda EYT olarak bilinen düzenleme ve yine 0-5 yıl kıdeme sahip meslektaşlarımızın Baro keseneği ödememesi yönündeki düzenlemeler ekonomik krizin meslek örgütlerimiz üzerindeki etkisini derinleştirirken, Barolarımızın mali yapısını sürdürülebilir kılma çabalarını da neredeyse imkânsız hale getirmiştir.

Kuşkusuz bu ağır koşullara karşı da çözüm üretmek için bu görevlere geliyoruz. Ancak 6 Şubat 2023 sabahı uyandığımız deprem felaketi ise kırılan fay hattıyla birlikte hayatlarımızı da öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayırdı.

Deprem sevdiklerimizi bizden ayırdı; şehirlerimizi yıkıp anılarımızı yok etti. 122 meslektaşımızı, 55 bine yakın sayıda vatandaşımızı kaybettik. Anıları, hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. On bir bin meslektaşımızın ev ve büroları depremden doğrudan etkilenerek, hasar gördü; bir kısmı yıkıldı.

Deprem sürecinde gerçekleştirdiğimiz son derece kapsamlı çalışmayı çalışma raporumuzda göreceksiniz. Konuşmamda şu bir paragrafla yetineceğim:

Türkiye Barolar Birliği olarak, depremin yaşandığı sabahın erken saatlerinden itibaren acil durum masamızı kurarak çalışmalarımıza başladık. Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımızla birlikte deprem bölgesine hızla ulaştık, gelişmeleri yerinde inceledik ve ihtiyaçları tespit ettik. İlk iş olarak, Adalet Bakanlığıyla iletişime geçerek, yurttaşların ve avukatların hak kayıplarının önlenmesi için somut önerilerimizi ilettik.

Dayanışma kampanyası başlatarak, öncelikle barınma ihtiyaçlarına odaklandık. Ardından temel ihtiyaç malzemelerini hızla bölgeye ulaştırdık. Meslektaşlarımızın tüm ihtiyaçlarına yetişmeye çalıştık. Tüm insan kaynağımızı ve maddi imkânlarımızı deprem bölgesine seferber ettik. SYDF kapsamında tüm kaynaklarımızı gerek nakdi yardımlar, gerekse ayni yardımlarla meslektaşlarımıza ulaştırdık. Bu seferberlik hali, seçim hakkımız olan bir tercih değil meslek örgütümüzün temel değerlerinin gereğidir.

Ayrıca, deprem sebebiyle yaşanan yıkımlarda sorumlu olanlar hakkında suç duyurularında bulunduk, hukuki girişimler başlattık ve yurttaşların hukuki bilgiye kolay erişimini sağlamak için hukuk rehberleri ve videolar hazırladık. Depremden sonraki ilk 10 gün içerisinde hayata geçirdiğimiz Enkaz Radarı uygulamasıyla, delil toplama süreçlerine destek verdik.

Bu süreç, yalnızca toplanan yardımların ulaştırılma çabası değil, aynı zamanda hukuk ve dayanışmanın gücüyle yeniden ayağa kalkma mücadelesidir. Emeğini, maddi-manevi katkısını ve desteğini esirgemeyen, insanüstü bir özveriyle yaraları sarmak için çalışan tüm meslektaşlarıma bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

*

Değerli Meslektaşlarım,

Mesleğimizin zor bir dönemden geçiyor ve bu zorluklarla mücadele de bir planlama istiyor.

Yönetime geldiğimizde mesleki sorunlarımızın çözümü için kısa, orta ve uzun vadeli planımızı yaptık. Önceliği ölçüsüz şekilde açılan Hukuk Fakülteleri ve mezun sayısı ile mücadele olarak belirledik. Zira mesleki sorunlarımızın temelinde nicelik ve nitelik sorunu yatmaktadır. Her yıl 15 binin üzerinde mezunun dahil olduğu bir meslek grubuyuz.

Dolayısıyla bizim çalışmalarımız da buraya yoğunlaşmak zorundaydı. Biliyorsunuz ki, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı nihayet ilk kez uygulandı. Bu düzenleme kuşkusuz ki, bundan seneler önce yapılmıştı ancak popülist politikalarla tıpkı 2001 yılında olduğu gibi iptal edilme endişesi hepimizde vardı. Ancak kararlılığımız, ısrarımız, müzakere ve mücadele yöntemimiz sonuç verdi. Sınav uygulandı ve hukuk mesleklerinin geleceği adına önemli bir adım atılmış oldu. Bu sınavın sürekliliğinin sağlanması, mesleğimizin niteliğini ve saygınlığını koruma yolunda attığımız en kritik adımlardan biridir.

Ardından, hukuk fakültelerindeki ikinci öğretim bölümleri kapatıldı. Hukuk fakültesi kontenjanlarının azaltılması yönünde hiçbir somut adımın atılmadığı son 20-30 yıllık süreç göz önüne alındığında, bu kararın ne kadar büyük bir gelişme olduğunu anlamak gerekir.

Bunun yanı sıra, adalet meslek yüksekokullarından hukuk fakültelerine dikey geçiş imkânı kaldırıldı ve toplam 51 adalet meslek yüksekokulunun 48’i kapatıldı. Bir kurumun kapatılmasının son derece nadir görüldüğü ülkemizde bu adım, mesleğimizin geleceği adına önemli bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

Ancak yapılması gerekenler kuşkusuz ki bitmedi. Mesleğimize ölçüsüzce yeni girişlerin önüne geçecek ve aynı zamanda hukuk eğitiminin niteliğini artıracak daha da önemli adımları atmak zorundayız.

Bunun için öncelikli olarak, üniversiteye giriş sınavındaki başarı sıralamasının hukuk fakülteleri için 125 binden kademeli olarak 75 bine ve nihayetinde 50 bine yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, hukuk fakülteleri için akreditasyon uygulamasına geçilmeli; hukuk eğitiminin yalnızca sayısal değil, niteliksel olarak da belirli standartlara uygun olması sağlanmalıdır. Akreditasyon, hukuk fakültelerinin altyapısını, akademik kadrosunu ve eğitim kalitesini ulusal ve uluslararası standartlara uygun hale getirecek bir denetim ve düzenleme mekanizmasıdır.

Tam da bu konuda hayata geçirmek için sarf ettiğimiz çaba sonucunda kaydedilen gelişmeleri sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Hukuk fakültelerine girişte aranan başarı sıralamasının yükseltilmesi yönündeki talebimiz Adalet Bakanlığı ile gerçekleştirdiğimiz verimli görüşmeler neticesinde kabul görmüş olup Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde yer alacağı ve bu kapsamda, başarı sıralamasının kademeli olarak 75 bine ve nihayetinde 50 bine yükseltileceği açıklanmıştır.

Yükseköğretim Kurulu, hukuk fakültelerinin eğitim kalitesinin artırılması amacıyla, hukuk fakülteleri için akreditasyon uygulamasına geçme kararı almıştır. Bu doğrultuda, Türkiye Barolar Birliği'nin de bir akreditasyon kuruluşu olarak kabul edilmesi yönünde ilk görüşmeler yapılmış ve çalışmalar şimdiden başlatılmıştır.

*

Meslektaşlarımızın ve Barolarımızın içerisinde bulunduğu ekonomik dar boğaz konusunda çalışmalar yapmak ana gündem başlığımız oldu.

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi bu süreçte elimizdeki en etkili araçlardan biri oldu. Yönetim dönemimizde üç farklı takvim dönemi için Tarife çıkardık. Bu Tarifelerin her biri için ayrı ayrı uzun çalışmalar gerçekleştirdik. Rakamsal artış önemliydi; bunu başardığımızı düşünüyorum: İlk yıl yüzde 110’luk, ikinci yıl yüzde 90’lık artışlar gerçekleştirdik. Üçüncü yıl ise meslektaşlarımız için en kritik olan alanlarda yüzde 100 ile yüzde 60’lar arasında artışlar yaptık. Bu artışlar kendi dönemlerinde enflasyonun çok üzerinde gerçekleşti. Kümülatif olarak baktığımızda üç yılda Tarife’yi yüzde 500’ler civarında artırdık. Özellikle kanuni avukatlık ücretinin uygulandığı alanlar için bu artışlar meslektaşlarımızın gelir düzeyini iyileştirme açısından son derece önemli bir gelişme olmuştur.

Ancak işin yalnızca maktu ücretlerin artırılması kısmıyla ilgilenmedik. Tarife’nin nisbi kısmına yeni bir basamak ekledik, miktarları ve yüzdeliği artırdık. Göreve geldiğimizde nisbi kısımda ilk dilim 40 bin TL için yüzde 15’lik bir oran öngörüyordu. Şu anda 400 bin TL için %16’lık bir oran söz konusudur. Diğer basamaklar da benzer şekilde yüzdelikleri ve miktarları artırılmak suretiyle silsile halinde kaydırılmıştır.

Bununla da kalmadık, hemen her Tarife döneminde tarifenin Genel Hükümler diye bilinen kısmında önemli değişiklikler gerçekleştirdik. Bunların en önemlisi, hiç kuşku yok ki, 14 üncü maddeye getirilen CMK görevlendirmesi kapsamında görev alan meslektaşlarımız için de beraat ve katılan yan avukatlık ücretlerine hükmedilmesidir. Bu düzenlemeyle, en azından beraat ve katılan yan bakımından AAÜT ile CMK arasında bir eşitlik tesis ettik.

Ancak elbette bu düzenleme konusunda yaşanan uygulama sorununun farkındayız. Sorunun çözümü için Yargıtay İçtihadı Birleştirme başvurusu birliğimiz tarafından yapılmış ve takip edilmektedir. Yakın zamanda sorunun çözümüne dair gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.

CMK Ücret Tarifesi’nde ise meslektaşlarımızın hak ettiği ücretleri alabilmesi için barolarımızla birlikte yoğun müzakereler yürüttük. Bilindiği üzere CMK tarifesi Adalet Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanıyor. Yönetim dönemimizde Bakanlık, iki kez CMK Ücret Tarifesi yayımladı ve her iki tarife de kendi dönemlerindeki enflasyon oranlarının üzerinde artışlar içeriyordu.

Özellikle ilk yıl, Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nden daha yüksek bir artış sağlanarak aradaki fark bir nebze kapatıldı. 2023 yılı için CMK Ücret Tarifesi’nde %122,93'lük bir artış yapılırken, 2024 yılı için %58,40 oranında bir artış gerçekleşti. Bu artışlar kümülatif olarak %253'ün üzerinde bir yükselişe işaret etmektedir. Elbette asla yeterli değil, asla kabul edilemez. Ancak önceki yıl tarifelerdeki artış oranları arasındaki dengeye bakıldığında uzun yıllar sonra ilk defa aradaki oransal farkın açılmadığını, aksine hedeflediğimizden daha az olmakla birlikte kapanmaya başladığını görebiliriz.

*

Meslektaşlarımızın büro açmakta yaşadığı finansman sorununun çözümü için ciddi çalışmalar yürüttük. Bir yasal düzenleme olmadığı taktirde bankacılık mevzuatının meslektaşlarımız bakımından özel bir uygulama yapılmasına engel teşkil ettiği belirtilince yasal düzenleme için yasama ve yürütme organı temsilcileri ile görüşmeler yaptık ve sonuç aldık. Avukatlık Kanunu’nun 43. maddesine 7445 sayılı Kanun’la eklenen fıkra uyarınca avukatların büro kurma giderlerinin karşılanması için finansman desteği sağlanması yasal düzenleme haline geldi. Yönetmeliğinin hazırlanarak mevzuat hükmünün uygulamaya geçmesinin çok uzadığı bilinen bir gerçek. Yönetmelik yetkisinin Adalet ve Maliye Bakanlıklarında olduğu bu süreçte yapılan çok sayıda toplantıya yönetim kurulu üyelerimiz de katıldılar. Yakın zamanda yayınlanarak hayata geçecek bu düzenleme ile meslektaşlarımızın bu destekten faydalanma imkanının hayata geçeceğini de önemli bir gelişme olarak sizlerle paylaşmak isterim.

*

Yine yürüttüğümüz çalışmalarla, Avukatlık Kanunu’nun 180 inci maddesinde yer alan Adli Yardım Bürosu gelirlerinin belirlendiği kısımda eskiden yüzde 2 olan oranın yüzde 3’e çıkartılmasını sağladık. Bu gelişmenin 2025 yılında adli yardım bürolarının gelirlerine mutlak olarak yansıyacağını ifade edebilirim.

Bu bir yana, uzun yıllardır çözülemeyen hemen hemen tüm Barolarımızda meslektaşlarımızın birikmiş adli yardım alacakları bulunuyordu. Yine yürüttüğümüz çalışmaların ardından 9 uncu Yargı Paketi’ne TBMM Genel Kurulunda eklenen bir maddeyle eklenen ek bütçeyle birikmiş ödemelerin yapılması yasal düzenlemeye bağlandı. Ödemenin önümüzdeki hafta barolarımıza iletilmek üzere birliğimize gönderileceğini de sizlerle paylaşmak isterim.

*

9. Yargı paketi ile CMK 253. maddesinde değişikliğe gidilerek uzlaştırmacı olabilmek için hukuk fakültesi mezunu olmak şartı getirildi.

*

Geçmiş dönemde yapılanlara ilişkin bir diğer önemli meseleye, düzenleyici işlem çalışmalarımıza değinmek istiyorum.

Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulunun çıkaracağı Meslek Kuralları ve Yönetim Kurulunun çıkaracağı Yönetmelikler, mesleğimizin temel taşlarını oluşturan düzenlemelerdir. Bu yönetim dönemimizde, Meslek Kuralları, Reklam Yasağı Yönetmeliği, Adli Yardım Yönetmeliği, Staj Yönetmeliği ve SYDF Yönetmeliği gibi birçok önemli düzenlemede esaslı değişiklikler gerçekleştirdik.

Bağlı çalışan avukatlar / işçi avukatlar, meslek tarihinde ilk kez, eşitlik ilkesi çerçevesinde TBB Meslek Kuralları içinde yer aldı. Bu, mesleğimizin yapısal sorunlarından biri olan bağlı avukatların hakları konusunda önemli bir adım oldu. Ayrıca, stajyer avukatların eğitimine dair düzenlemeleri de Meslek Kuralları’na ekledik, böylece mesleğe yeni adım atan genç meslektaşlarımızın daha nitelikli bir eğitim sürecinden geçmesini sağlamayı hedefledik.

Bu çalışmalar, avukatlık mesleğinin temel değerlerini korurken, aynı zamanda günümüzün ihtiyaçlarına uygun bir şekilde güncellenmesi açısından büyük bir öneme sahiptir.

Reklam Yasağı Yönetmeliği’nde yaptığımız köklü değişiklikler de bu anlayışın bir yansımasıdır. Bu düzenlemeye, mesleğimizin itibarını koruma perspektifinden yaklaştık; yaptığımız değişiklikler de bu çerçevede gerçekleştirildi.

Daha önceki yönetmelikte yer alan, uygulamada ciddi aksamalara neden olan uyarı yazısı gönderme usulü, yönetmeliğin işlerliğini büyük ölçüde engelliyordu. Bu uygulama tamamen kaldırılarak, re’sen ve doğrudan harekete geçme ilkesi benimsendi. Böylece, meslek kurallarını ihlal eden reklam faaliyetlerine karşı daha hızlı ve etkin bir müdahale mekanizması oluşturuldu.

Bu düzenleme, meslek itibarını korumak ve mesleki etik kurallarını güçlendirmek adına atılmış önemli bir adımdır. Avukatlık mesleği, yalnızca hukuki bilgi ve yetkinlik değil, aynı zamanda etik değerlere bağlılıkla ayakta durur. Bu değerleri korumak ve geliştirmekse bizim en temel görevimizdir.

Adli Yardım Yönetmeliği’nde gerçekleştirdiğimiz değişikliklerle, adli yardım hizmetinin hem daha nitelikli hem de daha kolay erişilebilir hale gelmesini sağladık. Yönetmelikte, adli yardım başvurularında istenen evraklar, çevrim içi olarak ulaşılabilecek şekilde düzenlendi ve süreçler daha sadeleştirildi.

Bunun yanı sıra, adli yardım hizmeti sunacak meslektaşlarımız için eğitim zorunluluğu getirdik. Ancak, bu eğitim zorunluluğunu “herkes başının çaresine baksın” anlayışıyla bırakmadık. Online portal üzerinden verilecek dersler hazırlandı ve bu sistem, 1 Ocak’tan itibaren tüm Barolarımızın kullanımına sunulacak. Böylece, yalnızca eğitimi zorunlu hale getirmekle kalmadık; aynı zamanda meslektaşlarımızın bu şartı yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu hizmeti de bizzat sağladık.

Stajyer avukatlarımızın daha nitelikli bir eğitim alabilmeleri için önemli adımlar attık. Staj süreleri boyunca görev alabilecekleri mahkeme ve dosya türlerinin kapsamını genişlettik.

Soruşturma sürecinde kolluk, savcılık ve sulh ceza hakimliğindeki ifade süreçlerine katılımlarının önünü açtık.

Ayrıca, stajyerlerin eğitim süreçlerini desteklemek için çevrimiçi bir portal oluşturduk. Bu portal, stajyerlere interaktif bir şekilde eğitim alabilecekleri bir platform sunarak, öğrenme sürecini daha etkili ve erişilebilir hale getirdi.

Bununla da kalmadık; Baroların kendi staj eğitim kadrolarını oluşturabilmeleri için “eğiticilerin eğitimi” programı düzenledik. Bu program sayesinde, Baroların kendi uzman kadrolarını yetiştirmelerine ve eğitim modüllerini ortaklaştırmalarına olanak sağladık.

Geçtiğimiz Eylül ayında, bu programa katılan 47 barodan 84 meslektaşımıza sertifikalarını takdim ettik.

*

Meslektaşlarımız için yaptığımız yoğun çalışmalar, Türkiye Barolar Birliğinin bir diğer temel görevi olan hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma, koruma sorumluluğumuzdan bizi asla alıkoymadı. Bu iki ilke, yalnızca söylemde değil, eylemde de rehberimiz olmaya devam etti. Her fırsatta, bu kavramlara işlerlik kazandırmak için mücadele ettik ve toplumun ihtiyaçlarına uygun bir şekilde harekete geçtik.

Daha önce de ifade ettiğim gibi, uygun bir yöntemle müdahil olmadığımız tek bir toplumsal gündem dahi olmamıştır.

Elektrik fiyatlarına yapılan zamlara, müzik yasağına, katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi artışlarına, Türk vatandaşlığının parayla satılmasına, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması düzenlemesine, Instagram yasağına ve zeytin yönetmeliğine karşı dava açtık.

Boğaziçi Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi kurulması kararına karşı açılan davada müdahillik dilekçemizi sunduk.

Depremde yıkılan binaların müteahhitleri ve diğer sorumlular hakkında ve deprem çadırlarını satan Kızılay yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunduk.

Amasra’da maden faciasında Bartın’da; İliç’teki siyanürlü toprak kayması sonrasında Erzincan’da; sokak hayvanlarının katledilmesine yol açacak yasa çıkarılırken Meclis önünde; İstanbul Sözleşmesi dosyasında Danıştay’da; seçilmiş siyasetçilere yönelik müdahalelerde İstanbul’da, Van’da, Hakkari’de ve Ankara’da Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi önünde hukukun sesi olduk.

10 Ekim katliamı davasında, Diyarbakır Barosu Başkanımız Tahir Elçi’nin katledilmesine ilişkin davada, Narin kızımızın davasında ve Yenidoğan Çetesi davasında avukatlık mesleğinin onuruyla mücadele ettik.

Haksızlığın kimden geldiğine ya da kime yöneldiğine bakmaksızın, adalete erişimleri engellenen ve sesi kısılmaya çalışılan herkesin yanında olduk.

İstismara uğrayan çocuklar için,
Çocuk işçiler ve emeği sömürülen yurttaşlarımız için,
Kitlesel bir cinnet hâlinin hedefi olan kadınlar için,
Kurutulan göller, kesilen zeytinlikler ve tahrip edilen doğa için,
Savunmasız hayvanlar için,
Ve kısacası, hukukun tesisinden başka hiçbir ihtimali olmayan herkes için…

Bu çabamızın bir parçası olarak, Avukat için de Adalet şiarıyla tarihe geçen bir miting düzenledik. Türkiye Barolar Birliği tarihinde ilk kez, tüm Barolarımızdan gelen
meslektaşlarımızla bir açık hava mitinginde bir araya geldik.

Ruhlarımıza ve bedenlerimize giydiğimiz, insan hayatı kadar kutsal olan cübbelerimizle, mesleğimizi itibarsızlaştırmaya çalışanlara, adalete gözdağı vermek isteyenlere ve avukatı yoksullaştıran politikalara karşı dimdik durduk. Aynı, meslek yemini ettiğimiz günkü gibi, adalet için verdiğimiz sözün arkasında durarak mücadelemizi gösterdik.

*

Ben yaptığımız işleri anlatırken yorulmam elbette ama biliyorum ki, siz dinlerken yoruldunuz. Yalnızca yaptıklarımızın değil, birlikte başardıklarımızın belgesi olan Çalışma Raporumuzu dikkatle inceleyerek, yürüttüğümüz faaliyetler hakkında daha detaylı bilgileri edinebilirsiniz.

*

Şimdi ise geçmişte yaptığımız ve hep birlikte hayata geçirdiklerimizi değil; henüz bir çalışma raporunda yer almayan ancak sizinle birlikte vücut bulacak planlardan, projelerden ve umudun kendisinden konuşma zamanı…

Geçtiğimiz Genel Kurul’da tarafımıza bir görev olarak tevdi edilen Avukatlık Akademisi’nin kurulması için mekânsal tahsisin dışında her hazırlığımızı yaptık. Finansman desteği konusunda ise kayda değer ilerleme ile kurulacak akademinin örgütlenme yapısı ve eğitim içeriği konusunda da detaylı bir fikirsel hazırlık yaptık.

En kısa zamanda mekân sorununun da çözüleceğine ilişkin inancım tamdır. Kurulacak Avukatlık akademisinin mesleğin niteliğinin artmasına büyük katkısı olacağı gibi geleceğine ışık tutmak bakımından da etkisinin yüksek olacağını düşünüyorum.

Hedeflenen ve hayata geçmesi konusunda büyük yol kat edilen, yargı reformu strateji belgesinde yer alması konusunda Adalet Bakanlığı ile büyük oranda mutabık kalınan

- Hukuk Fakültesi girişinde uygulanan başarı puanı sıralamasının 125 binden 50 bine yükseltilmesi

- Stajyer avukatlara kamu kaynaklı finansman desteği

- Bilgi ve belgeye erişim konusunda Avukatlık Kanunu 2. maddesinin etkin şekilde uygulanması için yasal düzenleme

- Önleyici avukatlık modeli çerçevesinde avukatın çalışma alanını genişletecek şekilde Avukatlık Kanunu 35. Madde düzenlemesi (bazı iş ve işlemlerin avukat tarafından yapılmasının zorunlu olması,

- Kamu avukatlarının özlük haklarını da içerir şekilde sorunlarının çözümüne dair yasal düzenleme

- CMK ücretlerinin mesleğin onuruna yakışır bir belirlemeye ulaşması ve CMK ile Adli yardımda KDV oranlarının düşürülmesi

- Bağlı çalışan avukatların ücret hakları da dahil olmak üzere çalışma esaslarını belirleyen yönetmelik yapmak yetkisinin TBB’ye verilmesine ilişkin yasal düzenleme

- Avukata dönük şiddetle mücadele konusunda yasal düzenleme yapılması

- Hasar danışmanlık veya başka isimlerle kanuna aykırı olarak faaliyet gösteren ve meslek alanımızı daraltan yapılarla mücadele kapsamında mevzuat düzenlemeleri

- Avukatların emeklilik haklarının güçlendirilmesi konusunda mevzuat çalışması Bu başlıkların bu ay içerisinde açıklanması beklenen yargı reformu strateji belgesinin içerisinde yer alması için Adalet Bakanlığı ile büyük oranda mutabık kaldığımızı sizlerle paylaşmak isterim. Bu aşamadan sonra yapılması gereken, artık siyasi iktidarın da taahhüdü altına girecek olan ve mesleğimizin geleceği için çok önemli olan bu düzenlemelerin yasal güvenceye kavuşması için TBB ve Baroların tüm kurumsal güçleri ile baskı unsuru olmasıdır.

Nihayet, aslında bunların hepsini kapsayacak bir Avukatlık Kanunu çalışması… Türkiye Barolar Birliği mesleğimizin karşılaştığı tüm sorunlara çözüm üreten, avukatlık mesleğinin itibarını ve gücünü daha da artıran, modern ve vizyoner bir avukatlık kanunu taslağını ortaya koymalıdır.

Bu, yalnızca bir yasal düzenleme hazırlığı değil, aynı zamanda mesleğimizin geleceğini güvence altına almak için yapılması gereken en büyük reformlardan biridir. Türkiye Barolar Birliği, bu çalışmayı kararlılıkla yürütecek iradeye ve güce sahiptir.

**

Değerli Meslektaşlarım,

Yaşadığımız tüm felaketlerin, tanık olduğumuz hukuka aykırılıkların ortasında, göreve başlarken hissettiğimiz heyecanın ve umudun kırıntısını dahi kaybetmedik. Çünkü adalet için mücadele etme görevi; bizlere umutsuzluğu, vazgeçmeyi ve ataleti yasaklamıştır.

Kuşkusuz ki hepimiz bu makamlarda ve mevkilerde geçiciyiz. Ancak bugün aldığımız kararlar, yazılmakta olan ve geleceği kurgulayan tarihin satırlarını oluşturuyor. O tarihte belki isimlerimiz tek tek anılmayacak ancak Türkiye Barolar Birliği’nin, hukukun üstünlüğü ve adalet için gösterdiği mücadele iradesi daima hafızalarda kalacak.

Sözlerimi her konuşmamda olduğu gibi ışığımız, güneşimiz, kılavuzumuz olan Mustafa Kemal Atatürk’e saygılarımı ve hiç bitmeyen şükranlarımı sunarak bitiriyorum. Ne senden vazgeçeriz, ne de senin eserinden!

Sonsuz saygı ve şükranlarımla…

Av. R. Erinç SAĞKAN
Türkiye Barolar Birliği Başkanı