KARARLAR

Sosyal Güvenlik Alacağının Değer Kaybına Uğratılması

Sosyal güvenlik ödemeleri parasal bir karşılığa tekabül ettiği için, anayasal mülkiyet hakkının temel ölçütü olan ekonomik bir değer teşkil etmektedir.

Abone Ol

Bu yönüyle, sosyal güvenlik hakkı değil ama içinde bulunulan sosyal güvenlik pozisyonundan kaynaklanan maddi talepler mülkiyet hakkı kapsamında korunmaktadır ve bireysel başvuruya konu olmaktadır. Kişilerin sosyal güvenlik hukukundaki statülerinin bir uzantısı olan aylık, gelir ve ödeneklerin bu kapsamda değerlendirileceğinde kuşku bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkının bireylere bir tür sosyal güvenlik ödemesi alma hakkı içermediğini ancak yürürlükteki mevzuatta önceden prim ödeme şartıyla veya şartsız olarak sosyal yardım alma hakkı şeklinde bir ödeme yapılması öngörülmüş ise yargısal içtihatlara paralel olarak ilgili mevzuatın aradığı şartları yerine getiren bireyin mülkiyet hakkı kapsamına giren bir menfaatinin doğduğunu kabul etmektedir. Dolayısıyla emekli ikramiyesi alacağı, yaşlılık aylığı, ölüm aylığı, yetim aylığı mülk olarak değerlendirilmektedir.

Anayasa Mahkemesi sosyal güvenlik alacaklarının değer kaybı şikâyetleri ile sosyal güvenlik yardımının ödenmemesi/kesilmesi/azaltılması şikâyetlerini genel olarak mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde, sosyal güvenlik ödemesinin geri istenmesi şikâyetlerini ise genel olarak mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin yaptığı incelemelerde kamu makamlarının geniş bir takdir yetkilerinin olduğunu kabul etmiş ancak bu takdir yetkisinin dahi mülkiyet hakkının korunmasının gereklilikleri anlamında sınırlarının olduğunu açıklamıştır. Sosyal güvenlik alacaklarının değer kaybına ilişkin ihlal iddiaları ise ağırlıklı olarak emekli ikramiyesi sebebiyle bireysel başvuru konusu olmuştur.

Örneğin; emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen yirmi beş yıllık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratılarak ödendiği gözönünde bulundurularak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır.

İlgili Kararlar:

♦ (Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017)
♦ (Güler Ergin, B. No: 2015/7602, 10/5/2018)  
♦ (Nevin Akın, B. No: 2015/12719, 20/3/2019)  
♦ (Salih Kurul, B. No: 2016/6167, 9/5/2019)  
♦ (Şerif Yılmazkaya, B. No: 2015/6908, 27/6/2018)
♦ (İbrahim Çabuk, B. No: 2016/41450, 12/9/2019)
♦ (Attila Okay, B. No: 2018/12940, 9/6/2021)  
♦ (Emin Gürcan Çavdaroğlu, B. No: 2018/16747, 16/6/2021)
♦ (İlker Eroltu, B. No: 2018/27765, 7/9/2021)
♦ (Hüseyin Müjdeci, B. No: 2017/34445, 16/3/2023)
♦ (Ökkaş Şahin, B. No: 2019/11913, 19/1/2022)
♦ (Ramazan Başaran, B. No: 2019/41999, 5/10/2022)

---

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ATTİLA OKAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/12940)

 

Karar Tarihi: 9/6/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Attila OKAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir sosyal güvenlik ödemesinin değer kaybına uğratılarak yapılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/4/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 1/11/1965 ile 30/6/1975 tarihleri arasında Köy İşleri Yol Su Elektrik (YSE) Genel Müdürlüğünün çeşitli birimlerinde memur olarak görev yapmıştır. Başvurucu daha sonra bu görevinden ayrılarak 1/7/1975 ile 1/4/1977 tarihleri arasında Bursa Sanayi ve Ticaret Odasında Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) tabi olarak çalışmıştır. Başvurucu daha sonra bu görevinden de ayrılarak istifa ettiği devlet memurluğu görevine dönmek suretiyle 7/3/1978 ile 29/7/1983 tarihleri arasında Bilecik Belediyesinde ve YSE Genel Müdürlüğünün çeşitli birimlerinde memur olarak görev yapmıştır. Başvurucu daha sonra bu görevinden de ayrılarak 29/7/1983 ile 1/4/1994 tarihleri arasında özel sektörde çeşitli şirketlerde SSK'ya tabi olarak çalışmıştır. SSK tarafından başvurucuya 1/5/1994 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

10. Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 12. maddesinde yer alan "Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve" ibaresini, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Bu karar 5/6/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış olup 5/6/2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

11. Bu gelişme üzerine başvurucu 29/4/2011 tarihli dilekçesiyle Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK), Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini talep etmiştir. SGK 13/5/2011 tarihli yazıyla başvurucunun talebini "emekli ikramiyesi ödenmesinin imkânı bulunmadığı" gerekçesiyle reddetmiştir.

12. Başvurucu dava dosyasından anlaşılamayan bir tarihte Ankara 15. İdare Mahkemesinde 29/4/2011 tarihli talebinin reddine ilişkin söz konusu idari işlemin iptali ve bahse konu emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden kendisine ödenmesi istemiyle dava açmıştır.

13. Anayasa Mahkemesinin 5/2/2009 tarihli iptal kararından sonra kanun koyucu tarafından 19/9/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile getirilen düzenlemenin de Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli ve E.2010/81, K.2011/78 sayılı kararı ile iptal edilmesinin ardından başvurucu bu defa 25/7/2011 tarihli dilekçesiyle Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini tekrar SGK'dan talep etmiştir. SGK 13/10/2011 tarihli yazıyla başvurucunun istemini "talebin birinci başvuru ile aynı mahiyette olduğu" gerekçesiyle reddetmiştir.

14. Başvurucu bu defa 28/10/2011 tarihinde Ankara 1. İdare Mahkemesinde 25/7/2011 tarihli talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve bahse konu emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden kendisine ödenmesi istemiyle daha önce açmış olduğu dava ile benzer içerikte ayrı bir dava daha açmıştır.

15. Ankara 1. İdare Mahkemesi 6/4/2012 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkemece, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı SGK tarafından başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.

16. SGK tarafından gönderilen 5/9/2012 tarihli yazı ile başvurucunun lehine sonuçlanan mahkeme kararı gereği emekli ikramiyesinin aylığın bağlandığı 1/7/1994 tarihine göre hesaplandığı bildirilmiştir. Bu yazıda ayrıca ikramiye alacağına başvurucunun SGK'ya başvurduğu tarihten itibaren yasal faiz işletildiği ifade edilmiş ve yapılan hesaplama sonucu söz konusu faiz alacağı ile birlikte 107,50 TL emekli ikramiyesinin banka hesabına yatırıldığı belirtilmiştir.

17. Ankara 15. İdare Mahkemesi ise 26/9/2012 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Kanunu'nun 45. maddesi 8/9/1999 tarihinde yürürlüğe girdiğinden Emekli Sandığına tabi bir görevde iken anılan tarihten önce istifa edenlerin gerekli koşullara sahip olsa bile ikramiye hakkından yararlandırılmalarının mümkün olmadığı belirtilmiştir.

18. Bu arada Ankara 1. İdare Mahkemesinin anılan kararının temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onbirinci Dairesinin (Daire) 27/3/2013 tarihli hükmüyle temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının "tek hakimle alınması gereken kararın heyetçe alınmış olması" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

19. Başvurucunun karar düzeltme istemi de Dairenin 28/3/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

20. Bozma kararı üzerine Ankara 1. İdare Mahkemesi bu defa 22/5/2014 tarihinde davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun emekli ikramiyesinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 13/5/2011 tarihli işlemin iptali istemiyle açılan davada Ankara 15. İdare Mahkemesinin 26/9/2012 tarihli kararıyla davanın reddine karar verildiği belirtilmiş ve somut olayda da başvurucunun aynı istemle yaptığı yeni başvurusunun reddine yönelik işlemin dava konusu yapıldığı vurgulanmıştır.

21. Ankara 1. İdare Mahkemesinin kararına karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu tarafından 2/7/2015 tarihli kararıyla yerel mahkeme kararının bozulmasına ve yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının iadesine hükmedilmiştir. Kararda, başvurucunun 25/7/2011 tarihinde idareye yaptığı başvurunun Anayasa Mahkemesinin ikinci iptal kararından sonra oluşan yeni hukuki durum nedeniyle farklı dava olduğunun kabulü ile davanın incelenmesinin gerektiği belirtilmiştir.

22. Ankara 1. İdare Mahkemesince 31/12/2015 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Mahkemece, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı SGK tarafından başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun yoksun kaldığı zarar emekli aylığının bağlandığı tarihi itibarıyla oluştuğu ve 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin 26/1/2012 tarihinden önceki uyuşmazlıklara uygulanamayacağı ve dava konusu uyuşmazlığın o tarihten önceki geçerli düzenlemelere göre çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

23. İtiraz başvurusu üzerine karar Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesince 19/4/2017 tarihinde onanmıştır. Mezkûr başvuruda başvurucu, itiraz dilekçesinde özellikle emekli olunan tarihteki katsayılar üzerinden hesap yapılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Karar düzeltme istemi de aynı Daire tarafından 8/3/2018 tarihinde reddedilmiştir.

24. Nihai karar başvurucuya 3/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucu 26/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 9/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak ödenmemesi ve ikramiye hesaplamasının bir esasa dayandırılmadan yapılması nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuya göre ikramiye ödemesinde emekli aylığının bağlandığı tarihin esas alınması, alacağın değer kaybetmesine yol açmaktadır.

29. Bakanlık görüşünde, kanunda başvurucunun talebine cevaz veren bir düzenleme olmadığı dikkate alındığında yürürlükteki mevzuata uygun işlemin hukuki dayanağının bulunduğu ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucuya emekli olduğu tarihteki koşullar dikkate alınarak ödeme yapılması yolunda işlem tesis edilmesinin ve yürürlükteki düzenlemelerin bu şekilde yapılmış olmasının kamu yararı amacı çerçevesinde sosyal güvenlik sisteminin devamlılığını ve sınırlı kamusal kaynakların doğru şekilde harcanmasını gözeten meşru bir amacı taşıdığını bildirmiştir.

30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiş; her hukuki olayın nitelikleri ve gerekçeleri itibarıyla birbirinden farklı olduğunu, kendi hukuksal durumunun ve talebinin Bakanlık görüşünde yer verilen Anayasa Mahkemesi kararlarına konu başvuruların başvurusuyla aynı olmadığını ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü emekli ikramiyesinin enflasyon karşısında uğramış olduğu değer kaybının nazara alınmamasının ekonomik yönden mağduriyetine neden olduğuna ilişkin olup, tüm şikâyetler mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

32. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76).

33. Başvurucunun emekli ikramiyesi alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

34. Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).

35. Başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek emekli ikramiyesinin başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Öte yandan başvurucunun ikramiye hesabında ödeme tarihindeki katsayıların esas alınması talebinin somut bir temele dayalı olmadığı, hesaplama yöntemi ve esasları bakımından takdir hakkının derece mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiştir (Ferda Yeşiltepe, § 74). Bununla birlikte yargılama makamlarının başvurucunun emekli aylığının bağlandığı 1/7/1994 tarihi itibarıyla emekli ikramiyesine hak kazandığını tespit ettiği görülmektedir. Nitekim ikramiyenin hesabı da bu tarihteki katsayılara göre yapılmıştır. Ancak bu ikramiye alacağına başvurucunun SGK'ya başvurduğu tarihten itibaren yasal faiz işletilmiştir (bkz. § 16).

36. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 1994 yılı Temmuz ayındaki 100 TL'nin, ödemenin yapıldığı 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 18.099,98 TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 107,50 TL tutarındaki emekli ikramiyesi alacağının 2012 yılı Eylül ayı itibarıyla TÜİK verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 19.457,50 TL’dir.

37. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 107,50 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 19.350 TL'dir. Bu durumda alacağın hak kazanıldığı tarihten bu yana enflasyonun %17.999,98 oranında arttığı, diğer bir deyişle başvurucunun alacağının %1'inden bile daha az bir miktara düşerek enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğradığı görülmektedir.

38. Sonuç olarak başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen on sekiz yılı aşkın süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).

39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

41. Başvurucu 42.529,15 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

43. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

44. İncelenen başvuruda ikramiye ödemesinde emekli aylığının bağlandığı tarihin esas alınması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.

45. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Bu değer kaybı bedelinin ise 19.457,50 TL olduğu yukarıda belirtilmiştir (bkz. §§ 36, 37). Buna göre maddi zararları karşılığında başvurucuya net 19.350 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli bir giderim sağladığından fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi gerekir.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 19.350 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMİN GÜRCAN ÇAVDAROĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/16747)

 

Karar Tarihi: 16/6/2021

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Emin Gürcan ÇAVDAROĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir sosyal güvenlik ödemesinin değer kaybına uğratılarak yapılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/5/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığında hesap uzmanı olarak görev yapmakta iken 5/1/1990 tarihinde istifa etmiştir. Başvurucu daha sonra özel sektörde çeşitli işlerde Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) tabi olarak çalışmıştır. SSK tarafından başvurucuya 1/8/2004 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

9. Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 12. maddesinde yer alan "Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve" ibaresini, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Bu karar 5/6/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış olup 5/6/2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

10. Başvurucu 18/6/2010 tarihli dilekçesiyle Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK), Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini talep etmiştir. SGK başvurucunun talebini reddetmiştir. Bu yazıda Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği belirtilmiştir. SGK ayrıca kanun koyucu tarafından bu konuda yapılan yeni düzenlemeye işaret etmiştir. 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 89. maddesinin birinci fıkrası "Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve..." şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin yürürlük tarihi ise 5997 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca 1/6/2010 tarihi olarak belirlenmiştir. SGK'ya göre söz konusu iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce yeni bir düzenleme yapılmış olduğundan emeklilik ikramiyesinin ödenmesi imkânı bulunmamaktadır.

A. Ankara 8. İdare Mahkemesindeki İlk Yargı Süreci

11. Başvurucu 3/8/2010 tarihinde Ankara 8. İdare Mahkemesinde (8. İdare Mahkemesi), talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve bahse konu emekli ikramiyesinin yasal faiziyle birlikte kendisine ödenmesi istemiyle dava açmıştır.

12. 8. İdare Mahkemesi 26/12/2012 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. 8. İdare Mahkemesince, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının davalı SGK tarafından başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. 8. İdare Mahkemesi, emekli ikramiyesinin güncel tutarlara göre ödenmesinin kanuni bir dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun ödeme tarihindeki katsayılar dikkate alınarak ödenmesi yönündeki isteminin reddine karar vermiştir.

13. 8. İdare Mahkemesinin idari işlemin iptaline dair mezkûr kararı üzerine başvurucunun otuz yıl üstü fiilî hizmet karşılığı olan 5.524,57 TL tutarında emekli ikramiyesi 4/4/2013 tarihinde başvurucuya ödenmiş ancak ikramiye, ödeme tarihindeki katsayılar yerine emekli olunan tarihteki katsayı üzerinden hesaplama yapılarak ödenmiştir. Ayrıca mahkeme kararında faize ilişkin hüküm bulunmaması nedeniyle herhangi bir faiz ödemesi yapılmadığı anlaşılmıştır.

14. Temyiz edilen karar Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunca 14/11/2013 tarihinde onanmıştır.

B. Ankara 4. İdare Mahkemesindeki İkinci Yargı Süreci

15. Başvurucu, bu defa mezkûr yargı kararına istinaden şahsına yapılan ikramiye ödemesi ile ilgili faiz işletilmemesi nedeniyle ödenen emekli ikramiyesine emekli olduğu tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletilecek yasal faizin de ödenmesi talebiyle 25/4/2013 tarihinde SGK'ya idari başvuruda bulunmuştur. SGK 24/6/2013 tarihinde mahkeme kararında faiz uygulamasına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun reddine karar vermiştir.

16. Başvurucu 3/6/2014 tarihinde mezkûr ret işleminin iptali ve emekli olduğu 1/8/2004 tarihinden ödemenin yapıldığı 4/4/2013 tarihine kadar geçen dönem için hesaplanacak yasal faizin ödenmesine karar verilmesi talebiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde (4. İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, yukarıda aktarılan olayları anlatarakreddedilen işlemin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.

17. 4. İdare Mahkemesi 13/11/2015 tarihli kararıyla dava konusu işlemin Ankara 8. İdare Mahkemesinin mezkûr kararı ile iptal edilen işleme dayanak olan ilk başvuru tarihinden ödemenin yapıldığı 4/4/2013 tarihine kadar işletilecek yasal faiz ödenmesi talebinin reddine ilişkin kısmının iptaline hükmetmiştir. Kararda ayrıca hesaplamanın yapıldığı 1/8/2004 tarihinden emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle yapılan ilk başvuru tarihine kadar işletilecek yasal faizin ödenmesi talebinin reddine ilişkin kısım yönünden de ret hükmüne yer verilmiştir. 4. İdare Mahkemesi kararında sonuç olarak başvurucuya ödenen emekli ikramiyesi tutarı olan 5.524,57 TL için emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle yapılan ilk başvuru tarihinden ödemenin yapıldığı 4/4/2013 tarihine kadar işletilecek yasal faizin davalı idarece başvurucuya ödenmesine ve hesaplamanın yapıldığı 1/8/2004 tarihinden emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle yapılan ilk başvuru tarihine kadar işletilecek yasal faizin ödenmesi talebinin reddine hükmedilmiştir.

18. Karar gerekçesinde; hukuka aykırı bulunmak suretiyle iptal edilen işleme dayanılarak yapılan ödemeler için faiz işletilmesi gerektiği, uyuşmazlıkta idarenin ikramiye ödeme yükümlülüğünün başvurucunun idareye ikramiye ödenmesi talebiyle başvurduğu tarihte oluştuğu ve yasal faizin bu başvuru tarihinden işletilmesi gerektiği hususlarına yer verilmiştir.

19. Taraflar, karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi, istinaf başvurusuna konu kararın hukuka uygun olduğu ve kararın kaldırılmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı tespitiyle 5/4/2018 tarihinde istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.

20. Nihai karar 7/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu 30/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 16/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, mahkeme kararıyla kazanmış olduğu emekli ikramiyesinin tarafına ödenmiş olmasına karşın bu haktan yoksun kaldığı sürelerin çok önemli bir bölümü için faiz hesaplaması yapılmamasından yakınmaktadır. Başvurucu 2004 yılında emekli olmasına rağmen bu yıldaki katsayılar üzerinden hesaplanan ikramiyenin 2013 yılında faiz işletilmeden aynen ödenmiş olması nedeniyle hak kaybına uğradığını ileri sürmektedir. Başvurucuya göre kıdem tazminatı sayılan tutarların özel kesim işverenleri tarafından geç ödenmesi hâlinde en yüksek faiz uygulaması ile kayıpların telafisi yoluna gidilmekte iken devlet tarafından yapılan geç ödeme ya da hiç ödememe durumlarında bu tür bir telafi yoluna gidilmemesi ayrımcı birnitelik taşımaktadır. Başvurucu, şahsına ödenen emekli ikramiyesine emekli olduğu tarihten itibaren değil de başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin hak kaybını tamamen gidermediğini ifade etmektedir. Başvurucu sonuç olarak hak kazandığı emekli ikramiyesinin geç ödenmesinden kaynaklanan değer kaybını telafi edecek bir faiz ödemesi yapılamamış olması nedeniyle eşitlik ilkesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde, kanunda başvurucunun talebine cevaz veren bir düzenleme olmadığı dikkate alındığında yürürlükteki mevzuata uygun işlemin hukuki dayanağının bulunduğu ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucuya emekli olduğu tarihteki koşullar dikkate alınarak ödeme yapılması yolunda işlem tesis edilmesinin ve yürürlükteki düzenlemelerin bu şekilde yapılmış olmasının kamu yararı amacı çerçevesinde sosyal güvenlik sisteminin devamlılığını ve sınırlı kamusal kaynakların doğru şekilde harcanmasını gözeten meşru bir amacı taşıdığını bildirmiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, emekli ikramiyesinin enflasyon karşısında uğramış olduğu değer kaybının nazara alınmamasının ekonomik yönden mağduriyetine neden olduğuna ilişkin olup iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

27. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76).

28. Başvurucunun emekli ikramiyesi alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

29. Anayasa Mahkemesi, kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).

30. Başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek emekli ikramiyesinin başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Öte yandan başvurucunun ikramiye hesabında ödeme tarihindeki katsayıların esas alınması talebinin somut bir temele dayalı olmadığı, hesaplama yöntemi ve esasları bakımından takdir hakkının derece mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiştir (Ferda Yeşiltepe, § 74). Bununla birlikte yargılama makamlarının başvurucunun emekli aylığının bağlandığı 1/8/2004 tarihi itibarıyla emekli ikramiyesine hak kazandığını tespit ettiği görülmektedir. Nitekim ikramiyenin hesaplanması da bu tarihteki katsayılara göre yapılmıştır.

31. Ancak mahkeme kararında faize ilişkin hüküm bulunmaması nedeniyle bu ikramiye alacağına herhangi bir faiz ödemesi yapılmamıştır (bkz. § 13). Başvurucununşahsına yapılan ikramiye ödemesi ile ilgili faiz işletilmemesi nedeniyle ödenen emekli ikramiyesine emekli olduğu tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletilecek yasal faizin de ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlem aleyhine açtığı davanın sonucunda tesis edilen karar gereğince başvurucuya ödenen emekli ikramiyesine emekli olduğu tarihten itibaren değil de SGK nezdinde yapılan başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesi yoluna gidilmiştir (bkz. §§ 15, 17). Bu durumda başvurucuya emekli ikramiyesi ödemesinde başvurucunun emekli olduğu tarih (1/8/2004) ile Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle SGK nezdinde yaptığı başvuru tarihi (18/6/2010) arasındaki dönem için yasal faiz uygulamasına gidilmemiştir. Buna göre de başvurucuya ödenen emekli ikramiyesinin anılan dönem içinde gerçekleşen enflasyon karşısında değer kaybına uğradığı açıktır.

32. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 2004 yılı Temmuz ayındaki 100 TL'nin başvurucunun SGK nezdinde başvuru yaptığı 2010 yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 163,40 TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 5.524,57 TL tutarındaki emekli ikramiyesi alacağının 2010 yılı Haziran ayı itibarıyla TÜİK verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 9.039 TL’dir.

33. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.524,57 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 3.514,43 TL'dir. Bu durumda alacağın hak kazanıldığı tarihten bu yana enflasyonun %63,64 oranında arttığı, enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğradığı görülmektedir.

34. Sonuç olarak başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle SGK nezdinde yaptığı başvuru tarihine kadar geçen yaklaşık altı yıla kadarki süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır(benzer yönde bir karar için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmışöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

37. Başvurucu hak kazanmış olduğu emekli ikramiyesinin geç ödenmesinden kaynaklanan değer kaybını telafi edecek bir faiz tutarının ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

40. Anayasa Mahkemesi, başvurucuya ödenen emekli ikramiyesine başvurucunun emekli olduğu tarih ile Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı hizmet süresi için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesi talebiyle SGK nezdinde yaptığı başvuru tarihi arasındaki dönem için yasal faiz uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin idari işlemden kaynaklandığı ancak yargı mercilerince de giderilmediği anlaşılmaktadır.

41. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Bu değer kaybı bedelinin ise 3.514,43 TL olduğu yukarıda belirtilmiştir (bkz. §§ 32, 33). Bu durumda maddi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 4.000 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 4.000 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLKER EROLTU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27765)

 

Karar Tarihi: 7/9/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

İlker EROLTU

Vekili

:

Av. Hakan TOPALOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri kapsamında 19 yıl 11 ay 23 gün süreyle hâkim olarak görev yapmış ve istifa ederek 30/9/1981 tarihinde görevinden ayrılmıştır.

10. Başvurucu bu tarihten sonra serbest avukat olarak çalışmış ve başvurucuya 1/1/1991 tarihinde, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uyarınca yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

11. Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 12. maddesinde yer alan "Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve" ibaresini, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Bu karar 5/6/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış olup 5/6/2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

12. Başvurucu 17/8/2010 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuş ve Emekli Sandığına tabi 19 yıl 11 ay 23 günlük süre için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini istemiştir.

13. SGK tarafından verilen 7/10/2010 tarihli cevapta, kanun koyucunun bu konuda yaptığı yeni düzenlemeye işaret edilmiştir. SGK 19/9/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin birinci fıkrasının "Son defa bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve..." şeklinde düzenlendiğini, bu düzenlemenin yürürlük tarihinin ise 5997 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca 1/6/2010 tarihi olarak belirlendiğini ifade etmiştir. SGK'ya göre söz konusu iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce yeni bir düzenleme yapılmış olduğundan emeklilik ikramiyesinin ödenmesi imkânı bulunmamaktadır.

14. Başvurucu 14/12/2010 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve toplam 40.449,74 TL emekli ikramiyesinin görevinden ayrıldığı 8/9/1981 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.

15. Yargılama sırasında Mahkeme, SGK'dan başvurucunun Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süreleri esas alındığında (güncelleme yapılmaksızın) ödenmesi gereken emekli ikramiyesi miktarının ne kadar olduğunun hesaplanmasını ve bu hesaplamaya ilişkin belgelerin gönderilmesini istemiştir. SGK 14/12/2013 tarihinde verdiği cevapta, başvurucuya 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yaşlılık aylığının bağlandığı 1/1/1991 tarihinde yürürlükte bulunan memur maaş katsayısı ile taban aylığı esas alınarak ikramiyeye esas 19 tam hizmet yılına karşılık ödenebilecek ikramiye tutarının 36,44 TL olduğunu bildirmiştir.

16. Mahkeme 27/2/2013 tarihinde dava konusu işlemin iptaline, başvurucunun Emekli Sandığına tabi hizmet süresi için emekli aylıklarının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar gözetilerek 5434 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerine göre hesaplanan 36,44 TL emekli ikramiyesi tutarının SGK'ya başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine, kalan emekli ikramiyesi ile SGK'ya başvuru tarihinden önceki döneme ilişkin faiz isteminin reddine, reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 4.695,46 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak SGK'ya verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şu şekildedir:

i. SGK yazısında belirtilen 5997 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile getirilen düzenleme Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli ve E.2010/81, K.2011/78 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

ii. Yargılama devam ederken 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesi değiştirilmiş ve hizmet birleştirilmesi suretiyle emekli aylığı bağlananlara 5434 sayılı Kanun'a tabi çalışmalarının kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun sona ermiş olması kaydıyla emekli ikramiyesi ödenmesi öngörülmüştür. Ayrıca 6270 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 5434 sayılı Kanun'a eklenen geçici 223. maddeye göre bu maddenin yürürlük tarihinden önce birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara varsa açtıkları davadan vazgeçmeleri ve bu Kanun'un 89. maddesindeki şartların bulunması kaydıyla emekli ikramiyesi ödeneceği belirtilmiştir.

iii. 6270 sayılı Kanun'da 26/1/2012 tarihinden önce hizmet birleştirilmesi suretiyle emekli olan iştirakçiler hakkında bu kuralların uygulanacağı yönünde açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple uyuşmazlığın 6270 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan kanuni düzenlemeye göre çözümlenebileceği sonucuna varılmıştır. Bu çerçevede, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri birleştirilmek suretiyle aylık bağlanan ancak Emekli Sandığına tabi bir görevden emekliye ayrılmadığı için kendisine emekli ikramiyesi ödenmeyen başvurucuya Emekli Sandığına tabi süreleri için emekli aylıklarının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak emekli ikramiyesi ödenmelidir.

17. Karar taraflarca temyiz edilmiştir. Başvurucu temyiz dilekçesinde, hesaplama için bilirkişiye başvurulmasını istediği hâlde talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini, ikramiyenin hesaplanma yönteminin kararda gösterilmediğini, 1983 yılından bu yana paranın kullanıldığını ve dava konusu ettiği bedelin güncellenmiş ikramiye bedeli olduğunu belirterek hesapladığı güncel ikramiyenin 1/7/1983 tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir. Temyiz incelemesini yapan Danıştay Onbirinci Dairesi (Daire) 12/10/2015 tarihinde kararın emekli ikramiyesine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemlerinin reddine ve bu kısım açısından kararın onanmasına, SGK lehine hükmedilen nisbi vekâlet ücretinin ise Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesine aykırılık teşkil edeceği ve mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir sınırlama olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle vekâlet ücreti yönünden kararın bozulmasına karar vermiştir.

18. Başvurucu ve SGK, onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Daire karar düzeltme istemini 7/6/2018 tarihinde reddetmiştir. Mahkeme kararının bozulan kısmıyla ilgili yapılan yargılama hakkında bireysel başvuru ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden başka bir bilgiye ulaşılamamıştır.

19. Nihai karar başvurucuya 10/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 10/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak ödenmemesi nedeniyle değer kaybına uğratıldığını ve Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararına uygun karar verilmediğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesinin Hikmet Kuleci, B. No: 2018/5145, 28/11/2018 kararında, aynı nitelikteki şikâyetleri içeren bireysel başvurunun mülkiyet hakkı açısından kabul edilemez bulunduğu belirtilmiştir.

25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin ödenmesine karar verilen emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılmasına ilişkin olduğu anlaşıldığından tüm şikâyetlerin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

28. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76). Bu ilkeler doğrultusunda inceleme mülkiyet hakkı kapsamında yapılacaktır.

29. Başvurucunun emekli ikramiyesi alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

30. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).

31. Başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince -Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek- emekli ikramiyesinin başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Öte yandan başvurucunun ikramiye hesabında ödeme tarihindeki katsayıların esas alınması talebinin somut bir temele dayanmadığı, hesaplama yöntemi ve esasları bakımından takdir hakkının derece mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiştir (Ferda Yeşiltepe, § 74). Bununla birlikte yargılama makamlarının başvurucuya emekli aylığının bağlandığı 1/1/1991 tarihi itibarıyla emekli ikramiyesine hak kazandığını tespit ettiği görülmektedir. Nitekim ikramiyenin hesabı da bu tarihteki katsayılara göre yapılmıştır. Ancak başvurucunun bu ikramiye alacağına SGK'ya başvurduğu 17/8/2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmiştir (bkz. § 16).

32. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 1991 yılı Ocak ayındaki 100 TL'nin, SGK'ya başvuru tarihi olan 2010 yılının Ağustos ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 117.139,41 TL'dir. Bu durumda alacağa hak kazanıldığı tarihten SGK'ya başvuru tarihine kadar enflasyonun %117,039.41 oranında arttığı ve alacağın enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğradığı görülmektedir.

33. Derece mahkemeleri başvurucunun alacağına SGK'ya başvurduğu 17/8/2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar vermiştir. Bu durumda işletilmesine karar verilen yasal faizin SGK'ya başvuru tarihinden önceki dönem yönünden alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasının önüne geçemediği, yalnızca SGK'ya başvuru tarihinden sonraki dönem yönünden enflasyonun etkisini ortadan kaldırma kapasitesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

34. Sonuç olarak başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten SGK'dan alacağını talep ettiği tarihe kadar geçen 19 yıl 7 aylık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybı oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

37. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

39. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

40. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

41. İncelenen başvuruda emekli ikramiyesinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mahkeme de ihlali giderememiştir.

42. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

43. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. İdare Mahkemesine (E.2010/2888, K.2013/274) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN MÜJDECİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/34445)

 

Karar Tarihi: 16/3/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

Hüseyin MÜJDECİ

Vekili

:

Av. İsmet UYAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, elektrik çarpması sonucu zarara uğranılması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, 19/9/1988 tarihinde Şanlıurfa-Siverek ilçesi Bucak-Divan Köy yolunda at üzerinde yolculuk ederken elektrik teline değmesi sonucu sol kol ve sol ayak parmağının kesilmesi nedeniyle sakat kalmıştır.

3. Başvurucu, Siverek Asliye Hukuk Mahkemesinde 18/9/1989 tarihinde tazminat davası açmıştır. Mahkeme davanın idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle görev yönünden reddine karar vermiştir.

4. Başvurucu 23/11/1993 tarihinde Gaziantep İdare Mahkemesinde Tedaş Elektrik Dağıtım Müessese Müdürlüğüne (İdare) 625.000.000 TL maddi, 325.000.000 TL manevi tazminat istemini içeren tam yargı davası açmıştır. Siverek Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından alınan 16/12/1991 tarihli bilirkişi raporunda olayın meydana gelmesinde 7/8 oranında davalı idarenin, 1/8 oranında başvurucunun kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 1/6/1992 tarihli raporunda ise başvurucunun 2/3 oranında işgücü kaybının olduğu belirtilmiştir. Mahkeme söz konusu raporları esas alarak 19/3/1996 tarihinde 400.000.000 TL maddi tazminatın adli yargıda dava açılan 18/9/1989 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak başvurucuya verilmesine, ayrıca 150.000.000 TL manevi tazminata, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine ve manevi tazminat talebine faiz yürütülmemesine karar vermiştir.

5. Kararın davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onuncu Dairesi (Daire) tarafından 14/12/1998 tarihinde kısmen onama kısmen bozma kararı (maddi tazminata ilişkin 30.000.000 TL'lik ve manevi tazminata ilişkin 4.000.000 TL'lik kısmının onanmasına, kararın bu kısmı aşan tazminata ilişkin kısmının bozulmasına) verilmiştir. Mahkeme 6/4/2000 tarihinde bozma kararına uymuş ve onanan kısımlar dışındaki tazminat istemlerinin reddine karar vermiştir. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş ve Daire 8/5/2002 tarihinde kararın onanmasına karar vermiştir. Başvurucu 5/9/2002 tarihinde karar düzeltme talebinde bulunmuş ve Daire 23/6/2004 tarihinde karar düzeltme talebini kabul etmiş ve Mahkemenin 6/4/2000 tarihli kararının bozulmasına karar vermiştir. Mahkeme 6/4/2004 tarihinde kararında ısrar edilmesine karar vermiştir. Başvurucu ısrar kararını temyiz etmiş Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 24/12/2009 tarihinde ısrar kararının bozulmasına karar vermiştir. Israr kararının bozulması ile yeniden esasa kaydedilen davada Mahkeme 30/6/2010 tarihinde davanın yetki yönünden reddine karar vermiştir.

6. Şanlıurfa İdare Mahkemesi 28/1/2010 tarihinde maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddine karar vermiştir. Mahkeme maddi tazminatın kısmen kabulü ile talep edilen 400 (400.000.000) TL'lik tazminatın dava açma tarihi olan 18/9/1989 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme manevi tazminatın kısmen kabulü ile 150 (150.000.000) TL'lik kısmının başvurucuya ödenmesine ancak manevi tazminata yasal faiz yürütülmesi talebinin reddine karar vermiştir. Daire 30/10/2013 tarihinde kararın manevi tazminata yasal faiz yükletilmemesine ilişkin kısım yönünden bozulmasına karar vermiştir. Mahkeme bozma kararına uyarak 7/11/2014 tarihinde manevi tazminata ilk dava açma tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar vermiştir. Daire 6/6/2016 tarihinde onama kararı vermiştir. Karar düzeltme talebi aynı Dairece 3/5/2017 tarihinde reddedilmiştir.

7. Başvurucu nihai hükmü 9/8/2017 tarihinde öğrendikten sonra 28/8/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

10. Başvuru makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).

13. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).

14. Somut başvuru açısından sürenin başladığı tarih, tazminat davasının açıldığı 18/9/1989 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise kararın kesinleştiği 3/5/2017 tarihidir.

15. Anılan ilkeler ve idari yargıdaki yaklaşık 27 yıl 7 aylık yargılama süresi birlikte değerlendirildiğinde yargılamanın makul sürede gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. Yargılama sürecinde, başvurucuların tam yargı davasının hızlı ve etkili bir şekilde sonuçlanmasındaki menfaati ile gecikmesinde esaslı bir etkilerinin olmaması, davanın taraflarının çok fazla kişiden oluşmaması ve davanın çok karmaşık olmaması gibi hususlar gözönünde bulundurulduğunda, bir bütün olarak idari yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı kanaatine varılmıştır.

16. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; mevzuata aykırı döşenen elektrik hattı nedeniyle sol elini omuz hizasından ve sol ayak parmağını kaybettiğini belirterek kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Başvuru, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir.

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

20. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).

21. Diğer taraftan belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların ödevidir. Aynı şekilde başvuru dosyasında bulunan tıbbi bilgi ve belgelerden hareketle bilirkişilerin vardığı sonuçların doğruluğu hakkında fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Mehmet Çolakoğlu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018). Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015,§ 44).

22. Somut olayda derece mahkemesince hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ATK'ya bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Kurul, başvurucunun 2/3 oranında iş gücü kaybına uğradığını, tarafların kusur oranı dikkate alınarak hizmet kusuru bulunan idarenin tazminat ödemesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Mahkeme bu rapora dayanarak idarenin kusurlu olduğunutespit ederek davalı idarenin maddi ve manevi tazminat ödemesine karar vermiştir.

23. Somut olayda başvurucunun iddialarının, konusunda uzman bilirkişi heyeti ve ATK raporunda değerlendirildiği görülmüştür. Buna göre derece mahkemesince yapılan yargılamada ve uzman bilirkişi raporunda yeterli somut bulgu ve tespitlere yer verilerek başvurucuların iddialarının ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı ve karşılandığı söylenebilir.

24. Ayrıca yargılama sürecinde bir avukat tarafından temsil edilen başvurucunun meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yargısal makamlarca kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedikleri söylenemez.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

C. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu hüküm altına alınan tazminat miktarına uygulanan yasal faizin paranın enflasyon karşısındaki değer kaybını karşılamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir (Benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Gökhan Aksoy ve Diğerleri Başvurusu, B.No:2017/15182, 9/6/2021,§ 38).

29. Başvurucunun açtığı tam yargı davası Mahkemece kabul edilmiştir. Bu hüküm Danıştayca onanarak kesinleşmiştir. Dolayısıyla söz konusu tazminat alacağının başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur.

30. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen tazminat alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak hükmedilmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 48-51). Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

31. Kamu kurum ve kuruluşlarından çeşitli para alacaklarının değer kaybına uğratılarak ödenmesine ilişkin şikâyetlerde, kamu makamlarının para borçlarını makul olmayan bir gecikme ile ödedikleri durumlarda para alacağında meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde şahsi olarak aşırı bir yük oluşturması hâlinde müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılacaktır (kamulaştırma bedeli yönünden bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017; bir sosyal güvenlik ödemesi yönünden bkz. Ferda Yeşiltepe; ihale alacağı yönünden bkz. ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.[GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017; vergi iadesi alacağı yönünden bkz. Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; deprem nedeniyle tazminat yönünden bkz. Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016).

32. Somut olayda tazminat davası Danıştay Onuncu Dairesinin 3/5/2017 tarihli kararıyla nihai hâle gelmiştir. Mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağın enflasyon karşısında değer kaybına ilişkin dönem ise 19/9/1988 ile ödemenin yapıldığı 20/11/2018 tarihleri arasıdır.

33. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre alacağa hak kazanıldığı 1988 yılı 9. ayındaki 100 TL'nin, ödemenin yapıldığı 2018 yılı 11. ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 887.363 TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 400 TL tutarındaki tazminat alacağının 2018 yılı 11. Ayı itibarıyla Merkez Bankası verileri kullanılarak enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 3.549.452 TL’dir. Söz konusu alacağa yasal faiz işletilmesine karar verilmekle birlikte başvurucunun alacağı ile ilgili olarak ödeme tarihine kadarki enflasyon oranı artışı yasal faizin çok üzerinde olup % 886.478'dir.

34. Sonuç olarak başvurucunun idareye başvuru tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamındaki tazminat alacaklarının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Bu hâliyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında bulunması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı değerlendirilmiştir.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

36. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu ayrıca2.000.000 TL değer kaybı ödenmesini talep etmiştir.

37. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlalinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 117.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlali bakımından uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmayıp başvurucu da yeterli bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

38. Başvuruda, başvurucunun tazminat alacağının değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu durumda söz konusu maddi zararının karşılığı olarak başvurucuya talebiyle sınırlı olarak net 2.000.000 TL maddi tazminat ödenmesi gerekir. Başvurucuya maddi tazminat ödenmesi mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçları anlamında yeterli bir giderim oluşturduğundan manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

3. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle net 117.000 TL manevi tazminatın, mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle net 2.000.000 TL maddi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 257,50 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.157,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Şanlıurfa 1. İdare Mahkemesine (E.2014/540, K.2014/2302) ve Danıştay Onuncu Dairesine (E.2015/4614, K.2016/3033) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖKKAŞ ŞAHİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/11913)

 

Karar Tarihi: 19/1/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucular

:

1. Zeynep Seyhan DEMEZ

 

 

2. Ertan ŞAHİN

 

 

3. Taner ŞAHİN

 

 

4. İsmail Tonguç ŞAHİN

 

 

5. Ayşe ŞAHİN

 

 

6. Ökkaş ŞAHİN

Başvurucular Vekili

:

Av. Şule BOYRAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/4/2019 tarihinde Ö.K. tarafından yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu Ö.K. 28/6/2021 tarihinde vefat etmiştir.

8. Ö.K.nın mirasçıları Bakanlık görüşüne karşı 27/8/2021 tarihinde verdikleri beyan dilekçesinde başvuruyu devam ettirmek isteklerini bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvurucular bireysel başvuru devam ederken -28/6/2021 tarihinde- ölen Ö.K.nın mirasçılarıdır. Ö.K.nın ölümü sonrasında başvuruyu devam ettirmek istediklerini bildiren başvurucular bireysel başvurunun tarafı hâline gelmişse de anlatım kolaylığı açısından Ö.K. başvurucu olarak nitelendirilecektir.

11. Başvurucu 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri kapsamında görev yapmıştır. 5434 sayılı Kanun'a 13/11/1981 tarihli ve 2559 sayılı Kanun'un 4. maddesiyle eklenen ek geçici 16. maddeyle, yirmi fiilî hizmet yılını veya elli beş yaş ve on fiilî hizmet yılını dolduran iştirakçilerden 31/12/1981 tarihine kadar emekliliklerini istememiş olanların resen emekliye sevk edilebilmeleri öngörülmüştür. Başvurucu bu kapsamda 29/1/1982 tarihinde resen emekliye sevk edilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi 3/6/2010 tarihli ve E.2009/33, K.2010/78 sayılı kararı ile 5434 sayılı Kanun'un ek geçici 16. maddesini, Anayasa'nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Kararda, resen emekliye sevk edilecek kişilerin belirlenmesinde herhangi bir ölçüt getirilmeyerek inisiyatifin tamamen idareye bırakılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilmiştir. Bu karar 23/10/2010 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış olup aynı tarih itibarıyla yürürlüğe girmiştir.

13. Başvurucu 5/10/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuş ve yaş haddinden emekli olması durumunda alacağı emekli maaşının hesaplanarak ödenmesini istemiştir. SGK tarafından verilen 28/10/2015 tarihli cevapta, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği belirtilerek talep reddedilmiştir.

14. Başvurucu 4/1/2016 tarihinde Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinde talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve yaş haddinden emekli olması durumunda alacağı emekli maaşlarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Başvurucu ayrıca manevi tazminat ödenmesi talebinde de bulunmuştur. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi 13/1/2016 tarihinde davayı yetki yönünden reddetmiş ve dosyanın yetkili Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

15. Yetkisizlik kararı üzerine davaya bakan Ankara 7. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 11/2/2016 tarihinde, usulüne uygun düzenlenmediği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Başvurucu 7/3/2016 tarihinde dava dilekçesini yenilemiştir.

16. İdare Mahkemesi 31/10/2017 tarihinde idari işlemin iptaline, maddi tazminat talebinin kabulüne ve resen emekliye sevk tarihiyle yaş haddinden emekli olunacak tarihe kadar yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme manevi tazminat talebinin ise reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, dava konusu işlemin başvurucunun manevi değerlerinde bir eksilmeye yol açmadığı ve başvurucu tarafından duyulan acı ve üzüntünün tazminat verilmesini gerekli kılmadığı vurgulanmıştır.

17. Başvurucu, istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, faizin alacağa hak kazanıldığı tarihten itibaren işletilmesi ve ayrıca manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ankara Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi 15/2/2019 tarihinde, kararın usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir.

18. Nihai karar başvurucuya 19/3/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 17/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, §§ 17-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu, yoksun kaldığı parasal haklar için hak ediş tarihinden değil idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca manevi tazminata hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

22. Bakanlık görüşünde, öncelikle başvurucunun mülkünün bulunmadığı ve başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık esasa yönelik ise mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğunu ifade etmiştir.

23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin, ödenmesine karar verilen parasal hakların değer kaybına uğratılmasına ilişkin olduğu anlaşıldığından tüm iddialarının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

26. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Ferda Yeşiltepe kararı ile ortaya konulmuştur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-76). Bu ilkeler doğrultusunda inceleme mülkiyet hakkı kapsamında yapılacaktır.

27. Başvurucunun resen emekli edildiği tarih ile yaş haddinden emekli olacağı tarih arasındaki parasal haklarından kaynaklanan alacağının mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur (Ferda Yeşiltepe, §§ 45-47). Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).

28. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka konu bedelde meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda Yeşiltepe, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).

29. Başvurucuya parasal haklarından kaynaklanan alacağının ödenmemesi suretiyle yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince, -Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek- talep edilen alacağın başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Bununla birlikte başvurucunun alacağına SGK'ya başvurduğu 5/10/2015 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmiştir. Bu durumda işletilmesine karar verilen yasal faizin SGK'ya başvuru tarihinden önceki dönem yönünden alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasının önüne geçemediği, yalnızca SGK'ya başvuru tarihinden sonraki dönem yönünden enflasyonun etkisini ortadan kaldırma kapasitesinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

30. Sonuç olarak başvurucunun parasal haklarına hak kazandığı tarihlerden SGK'dan alacağını talep ettiği tarihe kadar geçen süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen değer kaybı oranı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ferda Yeşiltepe, § 75).

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

32. Öte yandan İdare Mahkemesi, parasal haklarının geç ödenmesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun manevi değerlerinde bir eksilmeye yol açmadığını ve başvurucu tarafından duyulan acı ve üzüntünün tazminat verilmesini gerekli kılmadığını belirterek manevi tazminat istemini reddetmiştir. İdare Mahkemesinin bu değerlendirmesinin keyfî ve temelsiz olmadığı kanaatine varılmıştır.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

34. Başvurucu; ihlalin tespiti ile parasal hakların doğduğu tarihten itibaren faize hükmedilmesine karar verilmesi, ayrıca 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

36. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

37. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

38. İncelenen başvuruda alacağın değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Mahkeme de ihlali giderememiştir.

39. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

40. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. İdare Mahkemesine (E.2016/1326, K.2017/3134) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RAMAZAN BAŞARAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/41999)

 

Karar Tarihi: 5/10/2022

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucu

:

Ramazan BAŞARAN

Başvurucu Vekili

:

Av. Osman YILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, görevinden uzaklaştırılıp sonrasında iade edilen kamu görevlisinin sonradan ödenen aylıkları için faiz tahakkuk ettirilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, nihai hükmü 25/11/2019 tarihinde öğrendikten sonra 18/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

2. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hami Çetiner (B. No: 2019/7982, 23/11/2021) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede sonradan ödenen maaşların faizsiz olarak ödenmesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği ve başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından diğer ihlal iddiaları yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

4. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana 3. İdare Mahkemesine (E.2019/390, K.2019/530) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.