Bu yazımda, vergi idareleri tarafından kod listesine alınan kişilerin, bu listeden çıkmak için yapmaları gereken işlemler hakkında yapılması gerekenlere değineceğim.
GİRİŞ
Vergi idareleri tarafından, sahte belge düzenleme fiili başta olmak üzere muhtelif nedenlerden ötürü vergi mükelleflerinin özel esaslara tabi mükellefler listesine (kod listesi) alındığı görülmektedir.
Öncelikle sahte fatura kullanımının azaltılması amacıyla vergi idaresince sakıncalı ya da şüpheli bazı durumları tespit edilen mükellefler izlenmekte ve bu amaçla olumsuz mükellefler listesi olarak adlandırılan ve kod listesi olarak da ifade edilen uygulamaya göre, olumsuzlukları bulunan mükellefler çeşitli kriterlere göre sınıflandırılmakta ve bu şekilde listeler veri tabanına aktarılmaktadır. Kod listesine giren mükelleflerin sayısının çokluğu nedeniyle, bu mükellefler haklarında kısa sürede vergi incelemesi yapılamadığından, kod listesine alınanlardan fatura alan mükellefler uyarılarak bu faturaların gelir, kurumlar ve katma değer vergisi indirimlerinde kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Özel esaslara alınma işleminin ise mükellefler açısından telafisi imkansız pek çok sonuç doğurabileceğinden, bu yazıda vergi idarelerinin yaptığı kod listesine alma işleminin hukuka uygun olup olmadığı irdelenerek bu durum ile karşılaşan kişilerin listeden çıkmaları için yapması gereken işlemlere yer verilmiştir.
1-Özel esaslara alınma işleminin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73. maddesinde; herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konularak değiştirileceği veya kaldırılacağı düzenlenmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3. maddesinde; vergi kanunlarının, lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümlerinin konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanacağı, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı ve iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükme bağlanmıştır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulup, değiştirileceği veya kaldırılacağı yönündeki anayasal kural çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde dayanağını Anayasa'ya uygun olarak çıkarılmış olan kanunlardan almayan düzenlemelerle hak ve yükümlülükler getirilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Ayrıca, idarenin kanun ile öngörülen çerçevede takdir ve düzenleme yetkisine sahip kılınması her zaman mümkün ise de; idare verilen bu yetkiyi kullanırken hukukun genel ilkelerini, anayasa ve kanunların özünü, yargı içtihatlarını ve idari teamülleri dikkate almak durumundadır.
Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği'nin "E. ÖZEL ESASLAR" başlığı altında özel esaslara ilişkin ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. Bunun dışında vergi mükelleflerinin özel esaslara alınmasına imkan veren başkaca bir Kanun veya Anayasa hükmü bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, yasal bir dayanağı olmaksızın salt vergi idaresinin hazırladığı tebliğ hükümleri doğrultusunda vergi mükelleflerinin kod listesine alınmasına ilişkin olarak tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
2-Özel esaslara tabi mükellefler listesine alınan vergi mükelleflerinin, anılan listeden çıkarılması için yapılması gerekenler;
Kod listesine alındığını öğrenen mükelleflerin (gerek vergi idaresine başvuru üzerine, gerekse de idarenin gönderdiği yazılar üzerine veya başka bir şekilde) 30 gün içinde vergi mahkemeleri nezdinde "kod listesine alınmasına dair işlemin" iptali istemiyle dava açmaları gerekmektedir. Diğer yandan 30 günlük süre geçirilmiş olsa dahi kod listesine alınma işlemi süregelen bir idari işlem olması nedeniyle bu işlemin öğrenilmesi sonrasında her zaman dava açılabileceği düşüncesindeyim.
Zira kod listesine alınma işlemi; KDV iadeleri, mükelleften mal alan kişilerin uğrayacağı muhtemel zararlar, mükellefin ticari itibarı vs. gibi hususlar yönünden sonucu ağır ve telafisi imkansız zararlar meydana getirecektir. Bu zararlar ise, devam eden nitelikte olup, kod listesine alındığını öğrenen mükellefin bir an önce bu işleme karşı dava açması gerekmektedir.
3-Özel esaslara tabi mükellefler listesine alınan vergi mükellefleri tarafından açılan emsal davalar yönünden değerlendirme;
Özel esaslara alınan kişiler tarafından vergi mahkemeleri nezdinde açılan davalarda, vergi idarelerinin mükellefler hakkında bu şekilde bir tespit ve sınıflandırma yapmasına dayanak oluşturan herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi Anayasa’da söz konusu uygulamaya cevaz veren açık bir hüküm de bulunmadığından yasal dayanağı olmadan yapılacak böyle bir sınıflandırmanın, anayasal güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere açıkça aykırılık teşkil edeceği de dikkate alınarak yasal dayanağı olmadan hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içinde oluşturduğu bir sınıflandırma sistemi ile vergi mükellefleri hakkında olumsuzluk tespit edilmesi ve bunun neticesi olarak da kod listesi olarak adlandırılan listelere alınmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle özel esaslara alınma işleminin iptaline hükmedildiği görülmektedir.
4-Özel esaslara tabi mükellefler listesine alınan vergi mükelleflerinin dikkat etmesi gereken hususlar;
Vergi mükelleflerinin bazı kişilerden yaptıkları alımların gerçek bir ticari faaliyete dayanmadığından (sahte faturalara konu olduğundan) bahisle ilgili dönem hesaplarından çıkarılması; aksi halde özel esaslara alınacağını bildiren yazıların yasal dayanağı olmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğu açıktır.
Tarafına böyle bir yazı gelen ve sonrasında kod listesine alınan mükelleflerin vakit kaybetmeden bu işleme karşı vergi mahkemeleri nezdinde dava açması gerekmektedir. İdari yargı alanında özel görevli olan Vergi Mahkemelerinde yapılan yargılamanın teknik ve özel bilgi gerektirmesi nedeniyle davanın alanında uzman bir avukat tarafından açılması tavsiye edilmektedir. Aksi halde davanın usulden reddine karar verilebileceği gibi başka diğer usule dair diğer eksiklikler nedeniyle yargılamanın kısa sürede sonuçlanması mümkün olmayabilir.
Oysa ki, kod listesine alınma işlemlerine karşı açılacak davalarda YD istenilmesi halinde (Mahkemenin iş yoğunluğunun fazla olmaması veya PTT'den kaynaklı olağanüstü bir gecikme olmaması halinde) 1 - 2 ay gibi kısa bir sürede YD Kabul kararı ile mükelleflerin kod listesinden yargı kararı ile çıkarılması mümkündür.
Diğer yandan, vergi mahkemeleri tarafından verilen "iptal" kararlarına rağmen, mükelleflerin KDV iadeleri açısından kod listesinden çıkarılmadığı son zamanlarda uygulamada sıklıkla görülmektedir.
Bu durumda ise, bu işlemin dava dilekçesinde açıkça belirtilerek ayrı bir dava dilekçesi ile dava konusu edilmesi gerekmektedir. Buna rağmen, mükellefin kod listesinden çıkarılmaması halinde ilgili vergi memurları hakkında yargı kararlarının uygulanmadığından bahisle suç duyurusunda bulunulabileceği gibi idare aleyhinde maddi manevi tazminat davası açılabileceği de açıktır.