Olaylar
Başvurucu, Yüksek Öğretim Kurulunun (YÖK) kuruluş yıl dönümünü protesto etmek amacıyla düzenlenen yürüyüşü gazeteci olarak takip etmek üzere olay yerine gitmiştir. Çekim yaptığı sırada basın görevlisi olduğunu bildirmesine rağmen polis tarafından başvurucu ters kelepçelenerek gözaltına alınmış, bir müddet kelepçeli bir şekilde bekletildikten sonra bırakılmış ve hakkında herhangi bir ceza soruşturması başlatılmamıştır.
Başvurucu, kolluk görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuş ve olay anına ilişkin kamera görüntülerini içeren bir kompakt diski (CD) dilekçe ekinde sunmuştur. CD'deki görüntülerin başvuruya konu olayları içerdiği ve başvurucu tarafından kaydedildiği görülmüştür.
Başsavcılığın talebi üzerine Polis Merkezi Amirliği tarafından ilgili polislerin kimlikleri tespit edilerek ifadeleri alınmıştır. İfadeleri alınan polisler suçlamaları kabul etmemiştir.
Başvurucunun olaydan sonra Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine müracaatı sonucu tanzim edilen geçici raporda el iki parmağında kızarıklık, her iki kolda hassasiyet saptandığı yer almıştır. Bundan kırk gün sonra Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda ise tespit edilen bu yaralanmanın basit tıbbi müdahaleyle giderilecek ölçüde hafif olduğu, kemik kırığı tarif edilmediği belirtilmiştir.
Başvurucunun iddiaları üzerine yapılan soruşturma sonucunda Başsavcılık; başvurucunun gazeteci olduğunun anlaşılması üzerine serbest bırakıldığını, şikâyet edilen polis memurlarının zor kullanma yetki sınırını aşmadığını değerlendirerek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yaptığı itirazın Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmesi üzerine başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.
İddialar
Başvurucu, basın mensubu olarak bir gösteriyi takip etmek isterken kolluk görevlilerinin güç kullanarak müdahale etmesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
1. Kötü Muamele Yasağının İhlali İddiası Yönünden
Sağlık raporlarına göre polis tarafından takılan kelepçe sonrasında başvurucunun kolunda hassasiyet ve bileklerinde kızarıklık tespit edilmiştir. Başvurucunun el bileklerinde meydana gelen yaralanmanın boyutu polis memurunun başvurucuya karşı kullanmış olduğu "Sana bir şey söyleyeyim bak, hiçbir şey eskisi gibi değil artık, bunu öğreteceğiz size." şeklindeki ifade ile birlikte değerlendirildiğinde, kelepçelemenin, polis memurunun görüntüsünü alan başvurucunun küçük düşürülmesi ve başvurucuya bir nevi ders verilmesi amacıyla ve kasıtlı olarak vücut bütünlüğüne zarar verecek şekilde gerçekleştirildiği izlenimi edinilmektedir. Bununla birlikte başvurucu hakkında kelepçe takılmak suretiyle güç kullanılarak kısa süreli de olsa tutulmasını gerektirecek, sonradan dahi ortaya konulabilmiş meşru bir sebep bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak başvurucuya karşı insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele oluşturan eylemlere yönelik olarak sorumluların belirlenmesi ve gerekiyorsa cezalandırılması yönünde etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. İfade ve Basın Özgürlüğünün İhlali İddiası Yönünden
Anayasa Mahkemesi; başvurucuya yapılan müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan meşru sebeplerden hiçbirine uymadığını, bu nedenle de haklı olmadığını tespit etmiştir. İdare ve yargı makamları, başvurucunun görevini yapmasının engellenmesi şeklindeki başvuruya konu müdahalenin yasal olduğuna ya da meşru bir amaç taşıdığına dair güvenilir hiçbir kanıt sunmamıştır. Bununla birlikte başvurucuya yönelik müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilemeyeceği de açıktır.
Gazetecilik görevini yapan başvurucunun olayları haberleştirmek dışında bir maksatla gösterinin yapıldığı yerde bulunduğu, o sırada devam etmekte olan gösteriye ilişkin polislerin görevlerini yapmalarını engellediği, bir gösterici gibi davranarak polise karşı şiddet kullandığı ya da polis için herhangi bir tehdit oluşturduğu ileri sürülmemiştir. Soruşturma dosyasında ve neticesinde verilen takipsizlik kararında başvurucunun haber yapmasının engellenmesinin ve başvurucuya yapılan fiziksel müdahalenin kesinlikle gerekli olduğuna dair herhangi bir tespit ya da açıklama bulunmamaktadır. Bunun aksine, kamera görüntüleri dikkatle incelendiğinde başvurucunun keyfî olarak gözaltına alındığı ve kelepçelendiği kanaatine ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
>> Anayasa Mahkemesinin 12/1/2021 Tarihli ve 2016/78497 Başvuru Numaralı Kararı