Etimolojik olarak, felsefe=philo+sophia, akıl sevgisi (love of wisdom) olarak kendinin ve dünyanın anlaşılmasına odaklanmış bir sevgidir: Nedenlere odaklanmış ve argümanlarla kanıtlama girişimidir.1

Felsefeci, bir savla karşılaştığında “Bu neden böyledir?”; ayakları yere basmayan bir önermeye tepki gösterirken “Emin misiniz?” ve belli bir tutumla karşılaştığında ise “Hangi nedenle böyle davranmakta- sınız?” diye sorgulayacak ve kişi yanıt veremediği veya karmaşık ya da tutarsız gerekçeler sunduğunda, konuyu aslında anlamadığı kanıtlanabilecektir. Felsefe, özetle, kendileri şimdilerde belirgin çözümlere elvermeyen soruların irdelenmesidir: Hukuk nedir, hukuku meşru yapan nedir, hukuk adalet, ahlak, siyaset ve akılcılığa nasıl ilişkilendirilir?

Hazır doğrular ve hazır yanıtlardan kopuş felsefeyi ortaya çıkarmıştır. Felsefe bu kopuşun adıdır. İşte felsefede yanıtlardan çok sorulara tanık olunmaktadır. Sorular soruları doğurmakta ve doğan sorulardan bir sorular nesli üremektedir-felsefe bir soru sorma sanatıdır. Her felsefi disiplin kendi Büyük Sorusu’nun altında yatan soruları sormaya ve bunların yanıtını vermeye çalışır. Bu süreçte ahlaki (sorumluluk, dürüstlük, güvenilirlik, duyarsızlık, aldatmacalık ve zalimlik) ve siyasi kavramlar (meşruiyet, adalet, özgürlük, eşitlik, demokrasi ve hukuk) ve yorumları felsefe tarihinin uzunca bir bölümünü oluşturmaktadır. Yalnız özerkliğin olmadığı yerde felsefe yoktur.

Felsefe yapmanın ilk iki koşulu şunlardır: Aklınızı kurcalayan her soruyu dile getirme cesareti göstermek, herkesçe doğal kabul edilen şeyleri tekrar gözünüz önüne getirmek ve onlara sorun muamelesi yapmaktır.

Arthur Schopenhauer

Yalnız soruları felsefi yapan gözlem veya deneyimle yanıtlanıp yanıtlanmamasıdır. Yanıt “evet” ise ampirik bir soru olmaktadır. Örneğin yaşam nereden geldi? sorusunun yanıtı gelişimsel biyoloji olduğu için felsefi değildir. Her şey gözlem/deneyimle veya matematik postulatlarla yanıtlanıp yanıtlanmamasında yatmaktadır.

Felsefe bir etkinlik olarak belirli türden bilgiler, sorular üzerine düşünme, onların temelini ve değerini irdeleme biçimidir. Onun ayırt edici özelliği mantıksal argümanlar kullanıyor olmasıdır. Felsefe nesnel olarak ölçülebilir şeylerle ilgilenmez. O bilimin işidir. Bilimde ölçümleme teknikleri geliştikçe bilimsel gerçekler değişirken, felsefe de öznellik yer aldığından değişmez.

Felsefe var olan şeye karşı uyanık olmakla; varlığını algılamakla2 başlar. Bu varlığa dikkat kesilmemiz ya vardır/ya da yoktur. Felsefe, tarafsız bir gözlemci/tanık seviyesine; gerçeğin açık/çıplak bir seyircisi konumuna yükselme anlamındadır. Yalnız, gerçeği gerçek olmayandan, hakikati yanlıştan ayırt etmek için nasıl gözlem yapılması gerektiği bilinmelidir. Hakikatler sırf onları görmezden geldiğimiz için ortadan kalkmazlar.

“Eksizsiz hakikat yoktur;

Tüm hakikatler yarı-hakikattir;

Onları eksiksiz hakikat olarak ele almak

Her şeyi alt üst eder.”

Alfred North Whitehead, Diyaloglar (1953)

Hakikat araştırması hemen her zaman şu soru biçimini alabilir: “Gerçekte…fikri nedir? İşte bu üç noktanın yerine “hukuk”, “özgürlük”, “adalet”, şimdi de “ahlak” ve daha bir yığın sözcüğü koyabilirsiniz. En iyi tanım ve doğru olanı bulup çıkarmak egemen olmaktadır. Fikirler felsefeden öce vardır. Bu fikirleri yaratan felsefe değildir. Felsefenin işi daha çok bu fikirleri test etmek, deneyden geçirmek, incelemek ve doğru fikirleri yanlışlardan ayırt etmektir.

Hukuk ve felsefe eğitimi arasında, kuşkusuz, benzerlik vardır: Avukatlar ve filozoflar, her ikisi de argümancı ve diyalektik yetilerini bileyleler. Gerçekte felsefe dışındaki pek az disiplinden biri olarak hukuk da argümanların analiz, inşa ve çürütülmesi odakta yer almaktadır. Dolayısıyla da mesleği icra edenlerin bu yetilerle donanmış olması gerekmektedir. Nasıl ki mühendisi teknisyen ya da teknikerden ayıran (teorik) mühendislik bilgisi ise, (gerçek) bir hukukçuyu da kâtip, yazı işleri müdürü, icra memuru vb.’den ayıran da sayılan yetileri felsefi bilgiyle özümsemiş olmasıdır. Her ikisi de açıklık ve mantıksal keskinliğe odaklanmaktadır. Hukukta çoğu sorunlar örneğin adalet, eşitlik, temel haklar ve hürriyetler, haksız fiil, ceza, cezalandırma, sözleşme taahhütleri önemli felsefi boyutları olan konulardır. Ceza hukukunun felsefi temelleri üzerine (örneğin özgür irade, ahlaki sorumluluk ve cezanın haklı nedenleri üzerine) büyük çapta hukuki yayın vardır.

Hukuk nedir, hukuku meşru yapan nedir, hukuk adalet, ahlak, siyaset ve akılcılığa nasıl ilişkilendirilir sorularına odaklanan hukuk felsefesi, felsefenin diğer birçok alanı gibi, birçok insan için özünde ilgi çekicidir. Ancak bu, kim olduğumuz veya neden ona ihtiyaç duyduğumuzla ilgili değildir. Lon Fuller'ın önerdiği yanıt, hukuk felsefesinin avukatlar, hâkimler, yasa koyucular ve hukuk profesörleri için çıkarımları olduğu veya olması gerektiğidir. Bu nedenle, hukuk nedir, hukuku meşru yapan nedir, hukuk adalet, ahlak, siyaset ve akılcılığa nasıl ilişkilendirilir? soruları yanıt beklemektedir.

Hukuk felsefesi, diğer tüm felsefeler gibi, ele aldığı konuyu olduğu gibi kabul edebilir. Bir hukuk felsefesi, felsefi olarak ne hakkında olduğuna dair bir teori geliştirmelidir. Hukuk felsefesinin hukuk pratiğini nasıl etkilediğini anlamak için öncelikle hukukun ne hakkında olduğuna dair bir fikrimiz olmalıdır. Klasik liberallerin veya Neo-Locke’cu liberallerin hukukun ne olduğuna dair sunduğu açıklama, hukuk felsefesinin ihtiyaçlarını anlamamıza yardımcı olur. Hukuk kurumunun, temel bir toplumsal soruna bir yanıt olarak görülmesi gerektiğini söyler: Toplumdaki bireyler, başkalarından aynı şeyi beklemeden, tam bir birliktelik hedeflerine veya iyi yaşam vizyonlarına nasıl ulaşabilirler?

Hukuk felsefesini belirleyen iki ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, barış ve düzene duyulan ilgi gibi, hukukun ilk gelişmelerini de belirleyen genel güvenliğe duyulan temel toplumsal ilgidir. Bu bağlamda hem yargısal hem de bireysel iradeyi sınırlayacak belirli bir insan eylemi düzeni ve istikrarlı bir toplumsal düzen için sabit bir temel arayışına yol açmıştır. Dahası, en acil toplumsal çıkarların baskısı ve bunları genel güvenliğin gerekleriyle uzlaştırma ve toplumdaki sürekli değişimler nedeniyle yeni, sürekli uzlaşmalar yapma ihtiyacı, toplumsal düzenin amacına göre ayarlanması için belirlenmiştir. Bu doğrultuda hukuki ilkelerinin her zaman ele alınması ve bunların durumlarla karşılaştırmaları istenmiştir. Filozofa düşen görev ise, hukuk teorileri ile yasa yapma teorilerini inşa etme çabalamasıdır.

Hukuk ve ahlak ilişkisine bakıldığında bunların birçok ortak noktası vardır ve aynı şey onları inceleyen disiplinler için de geçerlidir. Her iki disiplin arasındaki farklılıklar üzerinde dikkatlice düşünmek ve etik teorileri ve vaka çalışmalarını incelemek, avukatların hukuk üzerine yaratıcı bir şekilde düşünmelerine yardımcı olabilir.

Değerlendirme, kuşkusuz, değerlendirme ölçütleri gerektirir. Bu ölçütlerin bazıları, hukuk düzeninin temel ilkeleri veya tutarlılık gibi hukukun içsel ölçütleridir. Böyle bir değerlendirme, doktriner araştırmacılar tarafından yapılabilir. Diğer ölçütler, hukukun toplumdaki etkilerine, örneğin hukukun kabul edilip edilmediğine ve uygulanıp uygulanmadığına atıfta bulunur. Bunu değerlendirmek için ampirik araştırmalara ihtiyaç vardır. Son olarak, adalet veya hukukun üstünlüğü gibi değerlere doğrudan atıfta bulunan ölçütler de vardır. Bu değerlerin netleştirilmesi ve bunlar ışığında değerlendirme yapılması için hukuk felsefesine ihtiyaç vardır.

Yalnız hukuk felsefecileri, hukuk teorilerini köklü ve evrensel olarak doğru biçimde sunmak üzere hukuku tarihten ve toplumdan soyutlarlar. John Finnis, "Doğal hukuk ilkelerinin ... tarihi yoktur," der. Joseph Raz, "Hukuk felsefesinin hangi anlamda evrensel olduğunu açıklamak kolaydır.3 Bu, eğer doğruysa, görünüşte evrenseldir, yani tüm hukuktan, tüm hukuk sistemlerinden söz ederler; hukuk pozitivist analitik hukukçuları 'tüm hukuk sistemlerinin zorunlu olarak sahip olduğu birkaç özelliğe' odaklanırlar."4 Hukuk teorisine ait bu iki görüşün ötesinde, bir dizi düşünce okulu vardır: Hukuki gerçekçilik, hukuk ve ekonomi, eleştirel hukuk çalışmaları, eleştirel feminizm, eleştirel ırk teorisi, hukuki pragmatizm vb.5 Bu farklı teorik yaklaşımların kendine özgü açıları ve yönleri vardır.

İyi kurgulanmış bir hukuk felsefesi öğrencileri yanlış varsayımları yeniden irdelemeleri ve kendi değerlerini hukukun değerlendirilmesi ve avukatlık hizmetinde devreye sokması veya müvekkiline iki yolda tavsiyede bulunmalıdır: Birincisi, muhtevası itibariyle hukuka seçenekli bir yaklaşımla bakabilmek ve öğrencileri hukukun toplumdaki rolüne ve hukukun gerçek yaşamlar ve halk üzerindeki etkisine duyarlı kılmaktır. İkincisi ise, öğrencilerin kendi kapsamlı dünya görüşleri oluşmasına ve aktif vatandaş olarak demokrasideki potansiyel rolleri ve değişim ajanları olarak işlevlerine dikkatlerini çekmektir. Özetle, hukuk felsefesi öğretimi, eğitim olarak hukuk eğitiminin bazını/temelini genişletmekte ve gelecekteki uygulamacıya hukukun çalıştığı sosyal, ekonomik ve siyasal bağlam bilinci sağlamaktadır. John Stuart Mill babasına (James Mill) teoride güzel de uygulamada öyle değil! diyor. Yani bazı şeyler teoride yanlış olabiliyor. İşte önemli olan bu yanlış/yanlışları görebilmektir.

Doğumu sırasında iki gözünü de kaybeden bir bebeğin anne ve babasının açtığı tazminat davasının temyiz duruşması sırasında, duruşma salonuna 12 yaşında bir çocuk geldi. Ve o çocuğun gözleri görmüyordu. Yani o bebek büyümüş ve kendi duruşmasına gelmişti”.

Yargıtay Bşk. Ömer Kerkez’in 2025-2026 Adli Yıl Açılış Konuşması (3/09/2025)

Hukukun aldığı biçime bakıldığında üç boyutlu olduğu görülmektedir: Hukuki analiz, hukuk teorisi, hukuk doktrini ve hukuk pratiği düzeylerindedir. Bunlar çoğu zaman eş zamanlı olarak işlevsel olmalıdır. Bu boyutlardan herhangi biri eksik veya yetersiz olduğunda, hukuk, toplumda yaşayan insanların işlerini olağan, yani koordineli bir şekilde yürütebilecekleri bir çerçeve sağlama işlevinden kaçamaz.

Artık kanunu çiğnemenin ne anlama geldiğini biliyoruz. Sosyal davranışlarımızı yöneten, kanuna uymanın getirdiği kısıtlamaları ve baskıları ve uymamanın sonuçlarını kavrayan en temel olgudur. Kanun her yerdedir ve hayatımızı genellikle dikkat ettiğimiz birçok başka şekilde kontrol eder; elbette, çoğu günlük durumda kanunun neyi gerektirdiği ve neyin yasak olduğu konusunda oldukça hızlı bir bilgimiz olur. Bu tür gri alanlarda net değilseniz, haklarınız ve yükümlülükleriniz konusunda hukuki danışmanlık alabilirsiniz. Bu gibi durumlarda, bir avukata sormayacağınız bir şey, kanunun ne zaman çıkacağı veya ne elde etmeniz gerektiğidir; bu tür sorular uygunsuz olmalıdır. Ancak bunlar, hukukla ilgili temel sorular arasındadır. Kanun tam olarak nedir? Hukuki geçerlilik ne anlama gelir? Hukuk sistemi nedir? 'Hukukun üstünlüğü' nedir? Bu sorular, medeni hukuk sistemlerinin ilk ortaya çıkışından bu yana hukuk felsefecileri tarafından sorulmuştur ve cevaplardaki çeşitlilik, teorik olduğu kadar pratik öneme de sahiptir. Sorular devam etmektedir: Hukuk felsefesi hukuk pratiğini ne ölçüde etkiler? İkinci olarak, belirli felsefeler hukuk ve diğer kurumlar için nasıl kullanılır?6

Hukuk felsefesinde referans olarak eğer “ötekilerin” ne söylediğinden “ben ne düşünüyorum’a” sıçrama yaptığınızda, kendinizi iyi eğitmiş olursunuz.7 Diğerlerinin görüşlerinizi paylaşabilir ve nedenleri sergileyebilirsiniz, yalnız bu işlem başkalarının görüşlerini papağan gibi tekrarlamak yerine ileri süreceğiniz fikirler sizlerin olmalı ve onları gerekçelendirmelisiniz. Başka alanlarda olduğu gibi belli dinamik bir anlayış olmadan yürütülen eğitim etkinliğinin felsefede de gerçekte ancak bir öğretime, giderek bir “ezberletime” dönüşeceğini; özetle bilgi olmayınca felsefenin aptalca olacağını unutmayınız.

Bu bağlamda, hukukçu, hukukun, iyilik ve adillik sanatı olduğunu unutmayacak; hukuk felsefesiyle ve genel kültürle donanımlı olarak, yürürlükteki hukuku demokratik ortam içerisinde eleştirecek; haklı ve haksız yanlarını objektif bir biçimde kamuoyuna açıklayacaktır. O, haksız bir davanın savunucusu olmayacak, insanlık ve adalet uğruna çaba gösterecektir. Aksi takdirde, yürürlükte olan normatif bir düzenlemenin gerçekten hukuk olup olmadığını sormayan, hukuku yalnız fiili bir şey, kanun koyucu ve toplum tarafından önceden verilmiş bir olgu olarak kabul eden hukukçu mesleğini gereği gibi yapamayacak, profesyonellikten uzak kalacaktır. Hiç kuşkusuz, hukuk bilimi ve felsefesinde hayal gücünün katkısı da yadsınamaz. Varlıklı bir Lord kahyasına yüksek bir ücret verirken, yaptığı hatalardan dolayı da belli miktarlarda indirim yapmaktaydı. Hayal gücü eksikliğinin faturası ise beş İngiliz lirası idi (O.W.Holmes).

Bana göre hukuk felsefesinin amacı avukatlar, hâkimler, yasama organları ve hukuk akademisyenleri çalışmalarına etkili ve anlamlı bir yön vermektir. Eğer bu kişilerin
faaliyetlerine dokunulmazsa, eğer onların çalışma günlerinde ne yaptıkları sorusuna
hiçbir etkisi yoksa, o zaman hukuk felsefesi bir başarısızlıktır
”.

Lon Fuller. The Principles of Social Order, 1981, s. 250.

Hukuk felsefesi, hukukun bütününe dair ilkeli bir genel bakış sunması ve uygulayıcıların çok sayıda bireysel hukuk doktrini ifadesini birbirleriyle ilişkilendirip değerlendirmelerine olanak sağlaması gerçeğinde yatar. Hukuk felsefesi bilgisine sahip uygulayıcılar, aksi takdirde olacağından daha fazla özgüvenle ve daha yüksek bir başarı olasılığıyla argümanlar oluşturabilir ve karşıt argümanlara karşı çıkabilirler. Kısacası, hukuk felsefesi ve hukuk uygulaması, tek ve kusursuz bir bütünün iki yönüdür.

Hukuk araştırmaları sıklıkla reform önerileriyle sonuçlanır. Araştırma belirli sorunları tespit etmiş olabilir. Hukuk reformu önerisini gerekçelendirmek ise, önerinin pozitif hukuk sistemine uyup uymadığını (öğretisel bir soru), öneri için yeterli halk desteği olup olmadığını (sosyolojik bir soru), etkili olup olmayacağını (aynı zamanda sosyolojik bir soru) ve beklenen avantajların olumsuz etkilerden daha ağır basıp basmadığını analiz etmeyi gerektirebilir; bu da temeldeki değerler üzerine düşünmeyi gerektirir (felsefi bir soru).

Hukuk felsefesi, eğitim olarak hukuk eğitiminin bazını/temelini genişletmekte ve gelecekteki uygulamacıya hukukun çalıştığı sosyal, ekonomik ve siyasal bağlam bilinci sağlamaktadır. Hukuk felsefesi, hukuk fakültesi mezunlarının yaşamlarını yansıtıcı bir süreç haline getirmelerine yardımcı olur; ne yaptığımı, hukuk sistemi içindeki yerini, toplumdaki hukukun, adalet ve ahlak içindeki yerinin ne olduğu bilincine sahip olur; hukukun değerini ve hukuk içindeki rol ve değerini düşünmeye sevk eder.

İşte bu düşüncelerle hukuk öğrencisinde genelde felsefe, özelde Hukuk Felsefesi merakı uyandırmak/ sevdirmek, temel bakış açılarının ayırdına varmasını sağlamak, kendi hukuk felsefesini oluşturmasına katkıda bulunmak, problem çözmeye ve argüman oluşturmaya yatkınlık kazandırmak amacıyla Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yıllardır verdiğim uğraşı, beşinci basısı yapılan Hukuk Felsefesi kitabı ile somutlaştırdım. Hukuk felsefesinin akıllıca öğretimi, kuşkusuz, değerler çatışmasını çözümleyemediği gibi hazır çözümler de üretmez. Yapabileceği en iyi şey mitolojilerin güvenilmezliği bilincini yaratmak ve demokrasi güvencesi için anayasal biçimlerden daha çok önemli olan bireysel sorumluluğu geliştirmektir. Ne miktar olursa olsun diyalektik yeti veya içtihat bilgisi onu ikame edebilir. Yalnız, sizler için yalnız fikir almak yetmez, o fikirleri değerlendirerek onlardan yararlanmak, yani hukukta belli bir konuda felsefi bilgiye dayanarak yorum yapmak, iş yapmak; yani o bilgiyi kullanmak gerekir. Hukuk felsefesi öğretimi, eğitim olarak hukuk eğitiminin bazını/temelini genişletmekte ve gelecekteki uygulamacıya hukukun çalıştığı sosyal, ekonomik ve siyasal bağlam bilinci sağlamaktadır. Bu doğrultu-da günlük yaşamınızda sorgusuz kabul ettiğimiz şeylerden kuşkulanarak başlamalısınız. Kuşkucu, kabul edilmiş inançlardan kuşkulanmayı alışkanlık haline getiren kimsedir. Kuşkuculuk, her felsefi projenin kalbinde yer almaktadır. Ama unutmayın! “Yazmak düşünmektir”.

Hukuk felsefesinde iki tür inceleme söz konusu olmaktadır:

- Maddi hukuktaki çeşitli konuların (ceza hukuku, sözleşme ve haksız fiil; ayni haklar, anayasa uygulamasına özgü siyasi ahlakın) felsefi temelleri, ve

- Hukuk uygulaması merkezinde yer alan kavramların (haklar, yükümlülükler, yetkiler ve otorite) oluşumudur.

Sonuç

Akademisyenler ve filozoflar için bir sınıfta hukuk teorilerini dile getirmek kolay bir şeyken, hâkimlerin bu hukuk teorilerini pratiğe döküp mahkeme salonunda adil bir karara varmaları zordur. İyi kurgulanmış bir hukuk felsefesi öğrencileri yanlış varsayımları yeniden irdelemeleri ve kendi değerlerini hukukun değerlendirilmesi ve avukatlık hizmetinde devreye sokması veya müvekkiline iki yolda tavsiyede bulunabilmelidir: Birincisi, muhtevası itibariyle hukuka seçenekli bir yaklaşımla bakabilmek ve öğrencileri hukukun toplumdaki rolüne ve hukukun gerçek yaşamlar ve halk üzerindeki etkisine duyarlı kılmaktır. İkincisi ise, öğrencilerin kendi kapsamlı dünya görüşleri oluşmasına ve aktif vatandaş olarak demokrasideki potansiyel rolleri ve değişim ajanları olarak işlevlerine dikkatlerini çekmektir.8

Alıcı dikkatli olsun” (Caveat emptor)

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

------------

1 Filozoflar argümandan, genellikle bir anlaşmazlığı değil, sırasıyla bir ya da daha fazla önerme ve bir sonucu kastederler. Argümanlar basit ya da oldukça karmaşık olabilir. Bu bağlamda sonucun doğruluğunu kesinleştirmek için her birinin kontrol edilmesi gerekir. Ayrıca bkz. J. Finnis. “What is the Philosophy of Law”, Rivista de Filosofia del Diritto 1, 2012, ss.67-78. http://ssrn.com/abstract=2109921 Oxford Üniversitesi Hukuk Fakültesinin adı “hukuk” olarak değil, “hukuk felsefesi/ jurisprudence” olarak adlandırılmaktadır.

2 Algılama, inşa etmek olarak aktif bir süreçtir. Yalnız bir fotoğraf gibi olmayıp temsili niteliktedir. Diğer bir ifade ile realiteden farklı olabilir-realiteyi %100 yansıtmaz. Biraz artistik bir resim yapmak gibidir. Gördüğünü yorumlamaktadır.

3 See Joseph Raz, Between Authority and Interpretation (Oxford: Oxford University Press 2009) 91. John Finnis, Natural Law and Natural Rights, Oxford: Clarendon Law Series, 1980 p. 24.

4 Joseph Raz, The Authority of Law, 2nd ed. (Oxford: Oxford University Press 2009) 105.

5 For an exhaustive survey, see Brian Bix, Jurisprudence: Theory and Context, 6th ed. (Durham, NC: Carolina Academic Press 2012); see also Jeffrie G. Murphy and Jules L. Coleman, Philosophy of Law: An Introduction to Jurisprudence, rev. ed. (Boulder, CO: Westview 1990); Robert L. Hayman, Nancy Levitt, and Richard Delgado, Jurisprudence Classical and Contemporary: From Natural Law to Postmodernism, 2nd ed. (St. Paul, MN: West 2002)

6 İbrahim Aycan. https://www.hukukpolitik.com.tr/2025/08/11/avukatin-felsefe-ile-zorunlu-bagi/

7 Hukuk felsefesi bilinci ile şunları yapabilmelisiniz: 1. Verilen bir sorunu/olayı analiz edin ve bunu yalnızca hukuki bir sorun olarak değil, felsefi bir sorun olarak anladığınızı gösterin. 2. Temel felsefi fikirlere ilişkin bilginize dayalı olarak felsefi sorunun doğasına ilişkin bir anlayış sergileyin. 3. Olguları ve teoriyi bütünleştirebilme, diğer bir deyişle, felsefeyi/teoriyi gerçeklere uygun şekilde uygulayabilme yetisini geliştirin. Ayrıca bkz. Montaigne. Denemeler, İş Bankası, 2006, s.13. Martha Nussbaum, filozofların hukuk eğitimine ve akademik çalışmalara çok şey katabileceğini savunuyor. Martha C. Nussbaum, The Use and Abuse of Philosophy in Legal Education” 45 Stanford Law Review 1627(1993).

8 Ayrıca bk. Dr. Ali Acar. Hukuk Felsefesi, Hukuk Sosyolojisi ve Hukuk Metodolojisi blogu.