Anayasa değişikliği konusunda yapılan halkoylaması süreci ve bu süreç sonunda alınan sonuçların değerlendirilmesi, demokratik bir hak olduğu kadar ülkenin geleceği için yararlı ve zorunludur.
Bunları değişik bakış açılarına göre değerlendirmeli ve ileri sürülen görüşlerden yararlanmalıyız.
MÜHÜRSÜZ ZARF VE OY PUSULALARI
Mevcut yasarımıza göre, kullanılacak oy pusulaları zarflarında; “seçim ve sandık kurullarının mühürlerinin” bulunması ve oy pusulalarında “tercih mühürünün” kullanılması zorunludur. YSK’da seçim öncesinde bu yolda karar almış ve açıklama yapmıştır. Daha sonra ise üzerinde “sandık kurulu mühürü bulunmayan” zarfların ve üzerinde “tercih” mühürü yerine “evet” baskısı bulunan oy pusulalarının geçerli olacağı yönünde karar almıştır.
DIŞARIDAN GETİRİLEN ZARF
YSK aldığı bu karara gerekçe olarak “mühürsüz olarak kullanılan zarf ve pusulaların dışarıdan getirildiğinin kanıtlanması halinde” geçersiz sayılacağı ve iptal edileceğini göstermiştir.
Birincisi, “zarflar ister içeriden getirilsin, isterse dışarıdan getirilsin, geçerli olmasının koşulu üzerinde mühür” bulunmasıdır. Zarflar dışarıdan getirilmiş olmasa dahi, gereken yasal unsurları taşımayan, mühür bulunmayan zarf ve oy pusulaları geçersizdir.
İkinci olarak ve hukuksal anlamda asıl kanıtlanması gereken şey; zarfların dışarıdan getirilip getirilmediğinin değil, içeride yani sandık kurulunun elinde bulunan sayılı zarflardan olup olmadığıdır. Burada “ispat külfeti”, zarfları kullanan ve geçerli sayan sandık kurullarına ait bulunmaktadır.
Kaldı ki yurt dışından getirilen oy pusulaları ile yurt içinde kullanılan oy pusulalarının değerlendirilmesinde farklı yöntemler kullanılmış olmakla bu durum da yasalara aykırıdır.
YSK KARARINA İTİRAZ
YSK kararına karşı bu organ nezdinde yapılacak itirazdan sonra hukuki süreç devam ettirilmelidir. YSK Kararlarının dava ve mahkeme konusu olamayacağı yolundaki hükümler, Anayasal ilkelere aykırıdır. İdare, yasama ve yürütmenin her türlü işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
YSK karar ve dayanağının, Anayasa ve temel hukuk kurallarına aykırı olması nedeni ile iptali için Anayasa Mahkemesine (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) değin hukuksal başvuru süreci devam ettirilmelidir.
CB.NIN PARTİ ÜYELİĞİ
Anayasa referandumunun resmi sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanının, bir siyasi partiye kaydolarak görevine devam edeceği söylenmektedir. Bu tür bir uygulama mümkün değildir. Mevcut Anayasa ve yasalarımız, Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını amirdir. Bu üyelik, ancak yeni anayasa değişikliğinin bir bütün olarak yürürlüğe gireceğinin öngörüldüğü tarih olan 2019 yılından ve gelecek genel seçimlerden sonra uygulama alanı bulabilir.
Kaldı ki Cumhurbaşkanının tarafsız olacağı şeklindeki mevcut Anayasa hükmü, yalnızca bir şekil olarak yani siyasi parti üyeliğinin yapılıp yapılmaması yönünde değil, CB.nın tarafsız ve bağımsız davranmasının gerekli ve zorunlu olduğu yolundadır. Bu güne kadar, bir siyasi parti üyesi gibi yapılan yanlı ve taraflı uygulamalarda Anayasanın ihlali niteliğindedir.
BAKANLAR KURULU TOPLANTILARI
Anayasa hükmü olarak ve genel olarak Bakanlar Kurulu, Başbakan’ın başkanlığında toplanır. Ancak çok istisnai ve özel durumlarda ve bir toplumsal mesaj ve gösteri niteliğinde olarak, Cumhurbaşkanın başkanlığında da toplantı yapılabilir. Ancak bu durum tamamen istisnai ve özel bir uygulama niteliğindedir ve süreklilik arzetmez. Bakanlar Kurulu’nun uzun süreden beri uygulandığı üzere ve sürekli olarak Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanması, halkoylaması ile alınmak istenen sonuçların uygulamaya dökülmüş halini göstermektedir.
HEPİMİZ KARDEŞİZ
Halkoylaması sonunda kullanılan söylemlerden biri de “hepimizin kardeş olduğu” yönündedir. Belki hepimiz kardeşiz ama bir kısmımız “öz” bir kısmımız “üvey” kardeş konumundayız.
Kardeş olmak için, herkese eşit davranılması, olanaklardan ayrım yapılmaksızın eşit olarak yararlanma hakkının sağlanması gerekir. Kardeşliğin devamı için halk iktidarına dayanan, tek kişinin değil; kurum, kural ve kişilerin egemen olduğu, Atatürk İlke ve Devrimlerinin geçerli olduğu mevcut yönetim sisteminin değiştirilmeksizin devamı zorunludur.
Av.A.Erdem AKYÜZ
Bunları değişik bakış açılarına göre değerlendirmeli ve ileri sürülen görüşlerden yararlanmalıyız.
MÜHÜRSÜZ ZARF VE OY PUSULALARI
Mevcut yasarımıza göre, kullanılacak oy pusulaları zarflarında; “seçim ve sandık kurullarının mühürlerinin” bulunması ve oy pusulalarında “tercih mühürünün” kullanılması zorunludur. YSK’da seçim öncesinde bu yolda karar almış ve açıklama yapmıştır. Daha sonra ise üzerinde “sandık kurulu mühürü bulunmayan” zarfların ve üzerinde “tercih” mühürü yerine “evet” baskısı bulunan oy pusulalarının geçerli olacağı yönünde karar almıştır.
DIŞARIDAN GETİRİLEN ZARF
YSK aldığı bu karara gerekçe olarak “mühürsüz olarak kullanılan zarf ve pusulaların dışarıdan getirildiğinin kanıtlanması halinde” geçersiz sayılacağı ve iptal edileceğini göstermiştir.
Birincisi, “zarflar ister içeriden getirilsin, isterse dışarıdan getirilsin, geçerli olmasının koşulu üzerinde mühür” bulunmasıdır. Zarflar dışarıdan getirilmiş olmasa dahi, gereken yasal unsurları taşımayan, mühür bulunmayan zarf ve oy pusulaları geçersizdir.
İkinci olarak ve hukuksal anlamda asıl kanıtlanması gereken şey; zarfların dışarıdan getirilip getirilmediğinin değil, içeride yani sandık kurulunun elinde bulunan sayılı zarflardan olup olmadığıdır. Burada “ispat külfeti”, zarfları kullanan ve geçerli sayan sandık kurullarına ait bulunmaktadır.
Kaldı ki yurt dışından getirilen oy pusulaları ile yurt içinde kullanılan oy pusulalarının değerlendirilmesinde farklı yöntemler kullanılmış olmakla bu durum da yasalara aykırıdır.
YSK KARARINA İTİRAZ
YSK kararına karşı bu organ nezdinde yapılacak itirazdan sonra hukuki süreç devam ettirilmelidir. YSK Kararlarının dava ve mahkeme konusu olamayacağı yolundaki hükümler, Anayasal ilkelere aykırıdır. İdare, yasama ve yürütmenin her türlü işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
YSK karar ve dayanağının, Anayasa ve temel hukuk kurallarına aykırı olması nedeni ile iptali için Anayasa Mahkemesine (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) değin hukuksal başvuru süreci devam ettirilmelidir.
CB.NIN PARTİ ÜYELİĞİ
Anayasa referandumunun resmi sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanının, bir siyasi partiye kaydolarak görevine devam edeceği söylenmektedir. Bu tür bir uygulama mümkün değildir. Mevcut Anayasa ve yasalarımız, Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını amirdir. Bu üyelik, ancak yeni anayasa değişikliğinin bir bütün olarak yürürlüğe gireceğinin öngörüldüğü tarih olan 2019 yılından ve gelecek genel seçimlerden sonra uygulama alanı bulabilir.
Kaldı ki Cumhurbaşkanının tarafsız olacağı şeklindeki mevcut Anayasa hükmü, yalnızca bir şekil olarak yani siyasi parti üyeliğinin yapılıp yapılmaması yönünde değil, CB.nın tarafsız ve bağımsız davranmasının gerekli ve zorunlu olduğu yolundadır. Bu güne kadar, bir siyasi parti üyesi gibi yapılan yanlı ve taraflı uygulamalarda Anayasanın ihlali niteliğindedir.
BAKANLAR KURULU TOPLANTILARI
Anayasa hükmü olarak ve genel olarak Bakanlar Kurulu, Başbakan’ın başkanlığında toplanır. Ancak çok istisnai ve özel durumlarda ve bir toplumsal mesaj ve gösteri niteliğinde olarak, Cumhurbaşkanın başkanlığında da toplantı yapılabilir. Ancak bu durum tamamen istisnai ve özel bir uygulama niteliğindedir ve süreklilik arzetmez. Bakanlar Kurulu’nun uzun süreden beri uygulandığı üzere ve sürekli olarak Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanması, halkoylaması ile alınmak istenen sonuçların uygulamaya dökülmüş halini göstermektedir.
HEPİMİZ KARDEŞİZ
Halkoylaması sonunda kullanılan söylemlerden biri de “hepimizin kardeş olduğu” yönündedir. Belki hepimiz kardeşiz ama bir kısmımız “öz” bir kısmımız “üvey” kardeş konumundayız.
Kardeş olmak için, herkese eşit davranılması, olanaklardan ayrım yapılmaksızın eşit olarak yararlanma hakkının sağlanması gerekir. Kardeşliğin devamı için halk iktidarına dayanan, tek kişinin değil; kurum, kural ve kişilerin egemen olduğu, Atatürk İlke ve Devrimlerinin geçerli olduğu mevcut yönetim sisteminin değiştirilmeksizin devamı zorunludur.
Av.A.Erdem AKYÜZ