MESLEKİ HUKUK

Hakan Çatak: İstanbul Barosu'nu layıkıyla yönetmeye talibiz

İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun (İMAG) İstanbul Barosu Başkan Adayı Avukat Hakan Çatak, Hukuki Haber'e konuştu. Çatak, avukatlık mesleği ve İstanbul Barosu'nun etkinliği üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Abone Ol

İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu'nun (İMAG) İstanbul Barosu Başkan Adayı Avukat Hakan Çatak'ın sorularımıza verdiği samimi cevaplar şöyle;

SORU 1: İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubunun İstanbul Barosu Başkan Adayısınız. Yargı ve Yürütmenin nasıl bir işleyiş halinde olmasını düşünüyorsunuz?

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; Kuvvetler Ayrılığı kırmızı çizgimizdir. Yargının, yürütmenin etkisi altında kalmadan, tamamen bağımsız bir şekilde çalışması, hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Yürütme organı, yargının kararlarına saygı göstermeli ve eleştirilerini hukuk çerçevesinde yapmalıdır. Yargının bağımsızlığına yönelik her türlü müdahale, hukukun üstünlüğünü zedeler ve demokrasinin temelini sarsar. Bu nedenle, yargının bağımsızlığını koruyacak güçlü mekanizmaların oluşturulması ve bu mekanizmaların etkin bir şekilde işletilmesinin önem taşıdığını ifade etmek istiyorum.

SORU 2: 2020 yılında yapılan kanunla, İstanbul dahil bazı illerde 2 No’lu barolar kuruldu. Çoklu Baro düzenlemesini değerlendirebilir misiniz?

Siyasal iktidarın isteği ile ihdas edilen “çoklu baro” düzenlemesinin meslek etiğine zarar vermesinin yanı sıra, hukukun siyasallaşması, meslektaşlarımız arasında siyasal ayrışmanın derinleşmesi, yapay çatışmalara zemin hazırlaması gibi olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Nicelik olarak küçük ve kontrolü kolay barolar oluşturulmak amacıyla getirilen “çoklu baro” yanlıştır ve bu yanlıştan hemen dönülmesi gerektiği kanaatindeyim.

Bu hususta mevcut baro yönetiminin de hataları olmuştur. Siyasal iktidara “çoklu baro” düzenlemesini yasalaştırarak mesleğe ve barolara müdahale etme fırsatını, katılımcı bir yönetim anlayışını reddeden mevcut baro yönetimi vermiştir. Baro yönetimi, kendi meslektaşlarıyla yönetimi paylaşmadığı, yetkiyi bölüşmediği ve kendilerine oy verenler dışındakileri ötekileştirdiği tüm meslektaşlarımızın malumudur. Maalesef ki yaşanan çoklu baro deneyiminden hiçbir ders çıkartmayarak, hali hazırda kendisi gibi düşünmeyen meslektaşlarımızı “öteki” saymaya devam etmektedir.

SORU 3: Yargının en önemli sac ayağı olan avukatlık mesleği ve bağlı bulundukları baroların siyaseten ve toplumsal olarak baskı altında olduğunu düşünüyor musunuz?

Öncelikle ifade ifade etmek istereim ki; avukatlık mesleğinin cinsiyeti, ideolojisi, politikası, iktidara yakınlığı olmaz, olamaz. Avukatların ve baroların da iktidarın sesi olması beklenemez. Meslektaşlarımızın, akılcı ve yapıcı eleştirileri ile hukukun üstünlüğünü koruma çabaları, siyasi iktidarın hatalarını düzeltmesine ve hukukun çerçevesinde kalmasına yardımcı olacağı aşikardır. Siyasi iktidarların bunu anlaması için tüm baroların, özellikle İstanbul Barosu’nun etkin bir şekilde sesini yükseltmesi gereklidir.

Sadece mesleki görevini yerine getiren meslektaşlarımın, müvekkilleriyle ya da dava konusuyla özdeşleştirilmesi, siyasi ve toplumsal baskılara maruz kalması kabul edilemez.

Ayrıca yargı sürecinin adil bir şekilde işlemesi için, sınavlardan başlayarak, adalet akademisi ve yargıç/savcı atamalarına kadar her aşamada siyasi müdahalelerin önüne geçilmelidir. Aksi durum toplumun adalet duygusunu ciddi şekilde zedelemektedir.

SORU 4: Son yıllarda malumunuz çokça hukuk fakültesi açıldı. Baroların yahut devletin bu hususta nasıl bir çalışması olmalıdır? Aynı zamanda genç meslektaşlarınızın ve stajyer avukatların problemleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Hukuk fakültesi eğitiminin nicelik ve nitelik olarak yeniden planlanması zorunludur. Mesleki yeterliliği artırmak adına, hukuk fakültelerindeki müfredata meslek derslerinin eklenmesi, öğrencilerin staj süreçlerinde mahkemelerde ve avukatlarla birlikte çalışarak pratik deneyim kazanmaları sağlanmalıdır.

Genç meslektaşlarımıza ekonomik destek ve sosyal güvenlik sağlamayan, emeklerinin sömürüldüğü bu çarpık sistem kabul edilemez.

Stajyer meslektaşlarımızın adliye stajı dönemindeki ücret ve sosyal güvenlik hakları için yasal düzenleme yapılması gerektiği kanaatindeyim ve düzenlemenin maliyeti de yargı gelirlerinden karşılanmalıdır.

Genç meslektaşlarımızın, mesleğe asgari ücret gibi ağır ekonomik yüklerle başladığı, iş yükünün mesai saatlerinden sonra da çalışmayı gerektirdiği ve bu haliyle iş kanunundaki asgari işveren yükümlülüklerinin genç meslektaşlarımıza karşı yerine getirilmediğini üzülerek görüyoruz.

Öğrenenle öğreten arasında birtakım farkların olması doğaldır. Ama bunun arz fazlası nedeni ile genç meslektaşlarımız üzerinde ekonomik bir istismar aracı olarak kullanılması, emeklerinin meslektaşlarınca sömürülmesi kabul edilemez bir durum.

Staj eğitim merkezi uygulamasının genişletilmesi, pratik çalışmalara ağırlık verilmesi, mevcut hukuk fakültelerinden mezun olan ancak yeterli hukuk eğitimi alamamış genç meslektaş adaylarımıza ihtiyaç duyacakları mesleki bilgi ve birikimin aktarılması ve hukuk nosyonunun kazandırılması için baroların daha etkin görev üstlenmeleri zorunludur.

SORU 5: Meslektaşlarınızın mesleki sorunları hakkında düşünceleriniz ve çözümleriniz nelerdir?

Öncelikle şunu ifade edeyim; borcu olan veya baro aidatını ödeyemeyen meslektaşımın meslekten çıkartılmasını düzenleyen yasa hükümlerinin ortadan kaldırılması zorunludur.

SGK’li çalışma sisteminden, meslektaşlarımızın onurunu koruyacak bir “ortak avukatlık” sistemine geçilmelidir. Bu sistemde, meslek etiğine uygun pay oranlarının belirlendiği ve bireysel çalışmaları engellemeyecek, meslek etiğine uygun “Avukatlık Ortaklıkları” mesleki verimliliği artıracaktır.

Sermayeye dayalı, yalnızca kâr amacıyla kurulan ticari şirketler, avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğiyle elbette bağdaşmaz. Avukatlığın kendine özgü niteliği sebebiyle avukatların birlikte çalışmasını düzenleyen, vergi, kredi ve teşvik avantajları sağlayan, tüzel kişiliğe haiz yeni bir şirket türü olarak “hukuki şirket” oluşumunun yasalaştırılması meslektaşlarımızın ekonomik geleceği açısından çok büyük öneme sahiptir.

Avukatlık, kamu hizmeti niteliği taşıyan bir meslek olduğundan, avukatlık ücretlerine yönelik vergi düzenlemeleri meslektaşlarımızın lehine yeniden ele alınmalıdır.

Başka bir husus da CMK ücret tarifesinin AAÜT’e eşitlenmesi zorunludur. Bu kamu hizmetinin angaryaya dönüştürülmesi kabul edilemez  bir durumdur.

Kamu avukatlarının da üstlendikleri görevler ve sorumluluklar göz önünde bulundurularak, özlük haklarının iyileştirilmesi aciliyet taşımaktadır.

Sosyal medya dahil olmak üzere, reklam yasağına ilişkin ihlallerin barolar tarafından etkili bir şekilde denetlenmesi ve gereğinin yapılması zorunludur.

Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, başta kendi meslektaşlarımız olmak üzere kim tarafından yapılırsa yapılsın meslektaşlarımıza karşı her türlü cinsel, ekonomik, psikolojik saldırı ve taciz kırmızı çizgimizdir, asla kabul etmiyoruz.

Aynı zamanda avukatın delil toplamasının önündeki kısıtlamaların giderilmesi, kamu görevi ifa eden avukatın yasal taleplerinin yerine getirilmemesinde kasıt ve ihmali bulunan kamu görevlilerine verilecek cezaların avukatlık kanununda açıkça düzenlenmesi şarttır. Bazı hukuk davalarında ve arabuluculuk süreçlerinde avukatla temsil zorunluluğunun getirilmesi, ceza yargılamalarında avukatla temsil zorunluluğunun kapsamının genişletilmesi gibi çok öncelikli ihtiyaçlarımız ve sorunlarımız bulunmaktadır. “Silahların eşitsizliğine” yol açan bu ihtiyaç ve sorunlarımızın yapılacak kanun değişiklikleri ile acilen giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu dengesizliğin diğer tarafındaki Cumhuriyet Savcıları, asli görevlerinin bir gereği olarak fiilen kolluğun başına geçmeli ve emniyet birimleri hukuksal denetimi olmayan hiçbir iş yapamamalıdır. Savcıların yargıçlarla aynı lojmanda, aynı serviste, aynı masada, komşu odada olmaları yargının tarafsızlığına gölge düşürdüğü açıktır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan başlayarak, yapısal bir ayrım gerekli ve şart olduğunu düşünüyorum.

Baroların pratik deneyimleri ile akademinin teorik bilgileri uyumlu hale getirilmeli ve akademi ile barolar arasındaki iş birlikleri somut adımlarla güçlendirilmelidir.

Tüm meslektaşlarımızın ücretsiz erişebileceği dijital bir kütüphane oluşturulmalı ve bu kütüphane sürekli güncellenmelidir. Meslek içi eğitimlerle avukatların dijitalleşmeye uyum süreçleri hızlandırılmalı ve adliyelerdeki fiziki ortamlar bu yeni gerçekliğe uygun hale getirilmelidir.

Adalet Bakanlığı’nın yazılım çalışmalarında avukatlar da etkin şekilde yer almalı, bu alanda sadece öneri sunan değil, çözüm üreten taraf olmalıdırlar. (hukukihaber.net)