1. Filistinlilerin Onurlu Direnişi Sadece Bir Coğrafya Meselesi Değil, Bir Halkın Varoluş Mücadelesidir
Filistin, bugün yalnızca bombalanan bir coğrafya değil; sistematik olarak yok edilmeye çalışılan bir halkın adı, bir direnişin sembolü ve insanlığın en ağır sınavıdır. İsrail’in kuruluşundan bu yana geçen 77 yıl içinde Filistinliler; topraklarından sürülmüş, kimliksizleştirilmiş, hakları ellerinden alınmış, çocukları gömülmüş, hastaneleri bombalanmış, sesleri susturulmak istenmiştir. Bu durum artık ne bir savaş ne de güvenlik politikasıdır: Bu, modern zamanların göz göre göre işlenen en uzun süreli soykırımıdır.
2. Uluslararası Hukuka Göre Soykırımın Açık Unsurları Vardır
Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, soykırımı açıkça tanımlar: Bir etnik, ulusal, ırksal veya dinsel grubun kısmen veya tamamen yok edilmesi amacıyla;
- Üyelerinin öldürülmesi,
- Ciddi fiziksel ya da zihinsel zarara uğratılması,
- Yaşam koşullarının yok edici şekilde değiştirilmesi,
- Doğumların engellenmesi,
- Çocukların zorla başka gruba aktarılması,
gibi eylemlerden biri veya birkaçı gerçekleştirilmişse bu soykırım suçudur.
Masum bebekler katledildi, kadınlar evlatlarını beden parçalarını toplayarak gömdü, hastaneler havaya uçuruldu, gıda-su yakıt kesildi, yardımlar engellendi. Tüm bu uygulamalar yalnızca savaş suçu değil, bir halkı sistematik biçimde yok etmeye dönük soykırım kastını da içinde taşımaktadır.
3. İsrail’in Eylemleri “Savaş” Değil, Tek Taraflı Bir İmhadır
İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka, sadece toprak kontrolü değil, yaşamın kontrolüdür. Uluslararası hukukun en temel kurallarından biri olan "orantılılık" ve "ayrım gözetme" ilkeleri açıkça ihlal edilmiştir:
- Temel yaşam kaynakları (gıda, su, elektrik, yakıt) sistematik biçimde kesilmiş,
- İlaç ve tıbbi yardım konvoyları engellenmiş,
- Sivil korunaklı alanlar ve BM tarafından korunması gereken yapılar dahi hedef alınmıştır.
Gazze, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden biri olmasına rağmen İsrail, “güvenli alan” bırakmadan bombardımana devam etmektedir. İnsanların kaçacak yeri yoktur, çıkış yolları yoktur, nefes alma hakları bile ellerinden alınmıştır.
Bu süreçte sessiz kalmayan ünlü isimler de oldu. Ünlü müzisyen Roger Waters (Pink Floyd), Filistin’e yıllardır verdiği desteği daha yüksek sesle dile getirerek "bu bir direniş değil, yok etme planıdır" dedi. Oscar ödüllü aktris Susan Sarandon, İsrail’in saldırılarına karşı sesini yükselttiği için etkinliklerden dışlandı. Mark Ruffalo, “Bu bir savaş değil, bir halkın sistematik yok edilişi” diyerek dünya kamuoyuna çağrıda bulundu.
Sadece bombalar değil, sessizlik de öldürür. Bu yüzden Filistin’in sesi olmayı seçen herkes, insanlığın tarafında durmaktadır.
4. Hastaneler, Okullar, Yardım Tırları: Tüm Kırmızı Çizgiler Aşıldı
Şifa Hastanesi, Al-Quds Hastanesi, El-Ehli Baptist Hastanesi gibi sağlık merkezleri defalarca ve kasıtlı olarak hedef alındı.
- Ambulanslar vuruldu, doktorlar görev başında hayatını kaybetti.
- BM'ye bağlı okullar, barınaklar sığınak olmaktan çıkıp enkaza dönüştü.
- Yardım konvoyları haftalarca sınır kapılarında bekletildi, bazıları doğrudan vuruldu.
Bu sadece savaş suçu değil; insanlığın ortak değerlerine, vicdana ve yaşama saygıya yapılan bir saldırıdır. Çünkü bir halkın hastanesini bombalamak, sadece bedenleri değil; umudu, geleceği, yaşamı hedef almaktır.
Bu noktada Gigi Hadid, Filistin halkına yönelik yardımlar için defalarca bağış kampanyalarına destek olmuş, kardeşi Bella Hadid ile birlikte sosyal medya üzerinden açıkça "Filistin'in yanındayız" mesajı vermiştir. İngiliz oyuncu Emma Watson, Instagram paylaşımıyla "Dayanışma bir eylemdir" diyerek Filistin direnişine dikkat çekmiştir.
Ne yazık ki bu destekler bile "antisemitik" olmakla yaftalanmaya çalışılmıştır. Oysa gerçek antisemitizm, Yahudi halkına karşı nefret içerirken; Filistin’e destek vermek, insan haklarını ve adaleti savunmaktır. Bu ayrımı en iyi bilenler, susturulmaya çalışılan vicdanlı sanatçılardır.
5. Uluslararası Toplumun Sessizliği: Suç Ortaklığıdır
Amerika Birleşik Devletleri ve birçok Avrupa ülkesi, bu vahşete yalnızca göz yummamış, silah, diplomatik koruma ve medya manipülasyonu ile doğrudan destek vermiştir. Bu devletler Soykırım Sözleşmesi’nin 1. ve 8. maddelerine göre yalnızca kendi sınırları içinde değil, başka bir devlette işlenen soykırımı önlemek ve cezalandırmakla da yükümlüdür. Ama sustular. Çünkü çıkarları, insanlıktan daha değerliydi.
Ancak burada İspanya ve İrlanda gibi birkaç ülkeyi parantez dışında tutmak gerekir. Bu ülkeler, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını açıkça kınayarak diplomatik riskleri göze almış; Gazze’ye insani yardım ulaştırılması ve ateşkes çağrıları konusunda Birleşmiş Milletler nezdinde aktif girişimlerde bulunmuştur. Özellikle İrlanda, Filistin halkının maruz kaldığı zulmü açıkça "etnik temizlik" olarak nitelendirirken, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez de İsrail'in orantısız güç kullanımını sert şekilde eleştirerek Batı’nın sessizliğine meydan okumuştur.
Bu tavır, yalnızca bir siyasi pozisyon değil, aynı zamanda insanlık onurunun sesi olmuştur. Dini, dili, ırkı fark etmeksizin vicdanlı insanlar susturulmak istense de; İspanya, İrlanda ve dünya vicdanı bu karanlığa ışık tutmaya devam etmektedir.
6. Harvard, Columbia, Oxford ve Dünya Vicdanı Ayağa Kalktı
Dünyanın en prestijli üniversitelerinde öğrenciler, Filistin için ayağa kalktı. Kampüslerde protestolar düzenlendi, boykot çağrıları yapıldı, İsrail ile bağlarını koparmayan kurumlara karşı eylemler başlatıldı.
Columbia Üniversitesi öğrencileri, okulun İsrail yanlısı fonlara yatırım yapmasına karşı oturma eylemi yaptı. Harvard’da Filistin’e destek veren öğrencilerin isimleri kamuoyuna servis edilerek hedef gösterildi. Oxford ve Yale gibi üniversitelerde “Free Palestine” pankartları açıldı. Ama kimse geri adım atmadı.
Bu sadece öğrencilerin değil, halkların da ortak vicdan mücadelesiydi. Amerikalı rapçi Macklemore, sahnede "Filistin'e özgürlük!" diyerek konser alanında on binlerin önünde isyanını dile getirdi. Grammy ödüllü müzisyen Halsey, sosyal medya hesaplarından Gazze’deki çocuk ölümlerine dikkat çeken içerikler paylaştı. NBA oyuncusu Kyrie Irving, Gazze’ye yardım ulaştırılması için kurulan fonlara destek verdi.
Üniversitelerin kampüslerinden konser sahnelerine, spor salonlarından sosyal medyaya kadar her yer bir vicdan sınavı alanına dönüştü. Ve o sınavdan geçenler, bugün insanlık tarihine adını onurlu harflerle yazdırıyor.
7. Vicdan Susmaz: Bu Suçlar Zamanaşımına Uğramaz
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 1998 tarihli Roma Statüsü uyarınca savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları ve soykırımı zaman aşımına tabi tutmaz. Bu nedenle bugün işlenen suçlar, yarın yargı önüne çıkarılabilir. Bugün susan devlet adamları, yarın bir mahkeme salonunda adaletten kaçamayacaklardır. Tarih bize bunu defalarca göstermiştir: Nürnberg'de, Ruanda’da, Bosna'da...
Güney Afrika’nın açtığı dava ise bu süreci hızlandıran ve uluslararası hukukun hâlâ umut vadettiğini gösteren çok önemli bir adımdır. Güney Afrika, İsrail’in Gazze’deki eylemlerini 1948 Soykırım Sözleşmesi kapsamında yargılanması gereken bir “soykırım kastı” olarak tanımlayarak Uluslararası Adalet Divanı’na başvurmuştur. Bu dava neticesinde Divan, İsrail’in soykırım suçu işleme ihtimalini ciddiye alarak ihtiyati tedbir kararı vermiştir. Bu, tarihte bir ilk olmasa da vicdan sahibi hukukçular için çok kıymetli bir gelişmedir.
Tarihin bu karanlık döneminde sessiz kalan liderler, kurumlar ve toplumlar; ileride hesap vermekten kaçamayacak. Fakat sessizliğe razı olmayan aydınlar, sanatçılar ve hukukçular, insanlık vicdanının onurlu tarafında yer alacak.
Filistin meselesi yalnızca bugünün değil, tarihin de yükünü taşımaktadır. Bu yüzden Ürdünlü aktör Eyas El-Hawari, “Biz, sadece kendi halkımız için değil; susturulmuş tüm mazlumlar için ses çıkarıyoruz,” derken aslında hepimizin yerine konuşuyordu.
8. Sonuç: Filistin İnsanlığın Aynasıdır
Gazze yanarken insanlık sessiz kalamaz. Filistinlilerin canı bu kadar değersiz değil. İnsan hakları evrenselse, Gazze’de de geçerli olmalı. Uluslararası hukuk gerçekten varsa, bu vahşeti durdurmalı. Ama her şeyden önce, vicdan varsa susmamalı.
Bugün Celtic tribünlerinden yükselen “Filistin’e özgürlük!” sloganları, Bella Hadid’in susturulmak istenen sesi, El Ghazi’nin meslek hayatına mal olan paylaşımı, Harvard’daki gençlerin direnişi… Bunların hepsi birleşip bir halkın çığlığına dönüşüyor: “Bizi görün, bizi duyun, insan kalın.”
Filistin bir halktır. Direnişleri onurludur. Soykırıma uğruyorlar ve haklılar. Susmak suç ortaklığıdır.
Tarihte bir gün, çocuklarını kucaklayamadan toprağa veren annelerden, enkaz altındaki babaların son sözlerinden, açlıktan ölen bebeklerden ve yaralı kalmış sokaklardan bahsedilecektir. O gün geldiğinde, hangi tarafta durduğumuzu tarih yazacak.
Av. Furkan ÖZBEK