Empati cinsel suç işleyenlerce sıklıkla unutulmaktadır.
Tecavüz kurbanları ölesiye korkarlar.
Soruşturma ve kovuşturma süreci çocuğun yaşadığı travmayı ağırlaştırmamalıdır.
Zorla ırza geçme suçu ile çocuk sevicilerin arz ettiği tehlike nedeniyle toplum bunlara karşı korunmalıdır. Ne var ki, genelde koruma siyaseti kural yerine istisnalar üzerine inşa edilmektedir. Nitekim, bu tür suçlara karşı koruma bazı ülkelerde örneğin ABD’de (14 eyaletinde) en ekstrem bir boyut kazanmış; uzun süreli bir mahkumiyet infazı sonrası (kötü olarak görülen/evil) suçlu kişi (şimdi hasta olarak/sick) tretman amacıyla (civil committment) akıl hastanesine kapatılmaktadır. Bu yaklaşımda, mahkumiyet sonrası yeni bir mahkumiyet şeklindeki bu çelişkiyi anlamak mümkün değildir. Suçlu kişiler trete edilmek isteniyorsa, buna cezası infaz edilerek başlanılmalıdır.
Genelde cinsel suçluların risk derecesi bakımından düşük veya yüksek riskli olanları belirlemek mümkün ise de, sorun iki uç arasında yer alan gruptakileri belirlemede yatmaktadır. Bazı ülkeler ceza siyasetinde hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak hadım edilme/ilaçla testosteronu düşürme söz konusu olmakta ise de, önemli bir koruma tedbiri olarak bu tür sabıkalıların rehabilitasyonu için “Koruma Kurulları”nca yoğunlaştırılmış gözetim ve rehberlik hizmetinin organize edilmesine ihtiyaç vardır.
Cinsel Suçları Önleme Stratejisi
Cinsel suçlardaki risk faktörleri göz önüne alınarak bu suçları önlemek amacıyla aşağıda dört grupta topladığımız potansiyel içerikli hedefler büyüteç altına alınmalıdır:
1. Güdülendiriciler:
- Cinsel istek,
- Duygusal ihtiyaç ve çatışmalar (örneğin hakimiyet, nefret, saldırganlık ve çevre), ve
- Sapık cinsel istekler.
2. Kabul görür cinsel doyuma engeller:
- Zeka derecesi düşüklüğü,
- Cazibe yoksunluğu,
- Kendini kabul ettirmekteki başarısızlık,
- Cinsellik konusunda kısıtlayıcı görüşler,
- Cinsel işlev bozukluğu,
- Cinsellik konusunda cahillik veya bilgi azlığı,
- Evlilik ilişkisindeki zorluklar, ve
- Sosyal becerilerin yeterince gelişmemiş olması.
3. Kişilerdeki kontrol ve kısıtlamayı kaldıranlar:
- Alkol kullanımı ve uyuşturucu madde suiistimali,
- Algılama çarpıklığı,
- Beynin zedelenmesi ve patoloji,
- Modeller (çocukken mağdur olması),
- Sapık cinsel eğilimler,1
- Pornografiye tutkunluk,
- Antisosyal yaşam biçimi,2
- Saykotiklik (psikotiklik)
- Psikopatlık, ve
- Saldırıyı destekler nitelikteki eğilimler.
4. Kısıtlayıcılar:
- Ahlaki değerler,
- Saldırıdan nefret,
- Yaptırımlar ve özellikle hürriyeti bağlayıcı ceza,
- Potansiyel mağdurun olmayışı,
- Mağdura duyulan empati,
- Eylemin sonuçlarından korku, ve
- Mağdurların direnişi.
Genelde, tecavüz olgusu ve atmosferi mağdur için korkunç bir tablo sergilemektedir.3 Bu olgu mağdura sanki cinayetle eşdeğer bir olay gibi gelmektedir. Nitekim, fahişeler bile sokakta saldırıya uğradıklarında bunu kolay kolay kabul edememektedir.
Tecavüz olayının mağdurlar üzerinde bıraktığı ciddi ve uzun süreli ruhsal tahribat göz önüne alınarak, ceza adaletinin her evresinde travmayı yeniden yaşamak zorunda kalmamaları için gereken psikolojik anlayış ve titizlik gösterilmeli;4 bu suçların kovuşturulmasında özel eğitilmiş savcılar görevlendirilmeli; yargılama öncesi mağduru iyice tanımalı ve bunun davanın ciddi bir şekilde kotarılmasında önemli olduğu vurgulanmalıdır.
Özet olarak, genel suçlu nüfusu için geçerli olan risk/ihtiyaç faktörlerinin cinsel suçlular içinde geçerli olacağı; önleme stratejisi bağlamında cinsel tercihlerinde (yaş ve cinsiyet) eşlik ettiği ihtiyaçları ve cinsel suç özgeçmişi hakkında yapılacak değerlendirmeler/yeniden değerlendirmeleri içeren sistematik yaklaşımın bu suçluların toplumsal gözetimini geliştireceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Cezaevlerinde Cinsel Suçluların Tretman Rejimi
Cinsel suçlular tarihsel, kişisel nitelikler ve cinsel ilgileri açısından heterojenlik sergilemektedirler. Onların hepsini aynı torbaya koymak isabetli olmaz. Kurumsal tretman öncesi ciddi bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdırlar-Kriminojen faktörlerin saptanması; risk açısından değerlendirmeye tabi tutulması; oldukça yüksek risk grubu ile düşük risk grubu ayrımı yapılarak yüksek risk grubuna yoğunlaşmalıdır. Cinsel suçlular açısından statik ve dinamik risk faktörleri(kriminojen faktörler) mükerrirlik riski bakımından söz konusu edilmektedir. Statik risk faktörleri değiştirilemeyeceğinden dinamik risk faktörlerine eğinilmelidir. Bu faktörler arasında, cinsel sapkınlık ve anti-sosyal yaşam stili yer almaktadır. Bunlar cinsel suçlulara özgü iki önemli mükerrirlik işaretleridir.
Öte yandan, bir yöntemin her hükümlü için uygun olacağı (one size fits all) yaklaşımından da kaçınılmalıdır. Almanya’da yalnızca iki yıldan fazla hapis cezasına hükümlü cinsel suçlular için zorunlu tretman ön görülmüştür. Değerlendirme bakımından mükerrirlik sonuçları önemlidir. Bu bağlamda yeni bir mahkumiyet, tutuklanma veya itham ile yeniden suç işleme türü davranış yer almaktadır. Kriminojenik olmayan faktörler arasında öz saygı, kişisel kaygı, mağdura empati ve inkar yer almaktadır.
Cinsel suçluların mükerrirlik oranı üzerine etkisi bakımından cinsel suçluların tretmanı, cezaevi personeli ile mahpuslar arasındaki ilişkinin niteliği ile mahpusların kendi aralarındaki ilişkileri önemli etmenlerdir. Bu amaçla,
- Cinsel suçlardan hükümlü olanlar için özel cezaevlerine ve ayrı kesimlere yerleştirilmeli (İnfaz Kanunu Madde 24, c bendi/Avrupa Cezaevi Kuralları Madde 67.1);
- Farklı risk grubundaki bu suçlulara uyarlı yetenekli personel ve tretman olanakları bu kurum veya kesimlerde( kapalı ve açık olmak üzere) yoğunlaştırılmalı;
- Cinsel suçtan hükümlü olanlar risk ve profili açısından değerlendirilmeye tabi tutulmalı ve kendilerine cinsel suçlu programı sunulmalı;
- Tüm personel, cinsel suçluların tretmanı, düşünceleri, suçlu psikolojisi, mağdur psikolojisi ve program bilgisi konularında özel temel bir eğitim almalı;
- Salıverme sonrası gözetim süreci açısından, her koruma kurulunda (denetimli serbestlik) şimdilik en az iki görevlinin özellikle cinsel suçlu tretman programında eğitilmeli;
- Cezaevinde çalışma, öğrenim, programlar ve boş zamanları içeren günlük yaşam terapötük tretman amaçlarını destekler şeklide değiştirilmeli; ve
- Özel kurum veya kesimde hükümlüler arasındaki ve çalışma atölyelerindeki psikolojik ortam sağlanmalıdır.
Cezaevlerinde cinsel suçlular için destekleyici ortamdan anlaşılması gerekenler ise şöyledir:
- Hükümlü dikkatlerin merkezinde olmalı;
- Her şey hükümlüyü olumlu yönde gelişmesine destek verici ve yeniden suç işleme riskini azaltıcı nitelik kazanmalı;
- Yeknesak olumlu bir tretman ruhu cezaevini karakterize etmeli;
- Hükümlülerin duygularını ifade etmeye ve göstermeye motive edici bir ortam sağlanmalı;
- Güven sağlayıcı empatik bir çevre oluşturulmalı;
- Cezaevinde sorumluluk alma, eğitimin özgürlük ve suçtan uzak bir yaşam sürmesi için önemli bir adım olduğu unutulmamalıdır.
Ülkeler cezaevlerinde cinsel suçluların tretman programları üzerine, genelde Kanada tretman kuramı model alınarak, bir yoğunlaşmaya tanık olunmaktadır. Uygulanmakta olan bu farklı programların mükerrirlik suçluluk üzerine etkisi üzerine takip araştırmaları yapılmaktadır.
Türkiye açısından, mükerrir suçluluk üzerine etkisi bakımından cinsel suçluların cezaevinde kaldıkları sürenin niteliği olacaktır. Özel bir program için haftalık ayrılacak sürenin en azından sekiz saat olması gerekirken;diğer zamanları koğuş/odasında ve diğer hükümlülerle birlikte atölyelerde geçirmesi söz konusu olacaktır. Bu süreçte egemen olan varsayım, psikolojik ortamın çok önemli olduğu ve bunun devamlılık göstermesidir. Bu ortamdan yoksun olanların tretmana, kadına, eşitliğe ve sosyal kurallara karşı olumsuz duygular besleyebileceği bilinmektedir. Bu bağlamda cezaevi kültürüne özgü bir oluşum, psikopat türünde kişilerin ekseriya beslendiği düşünceler ve gayri resmi kuralların egemen olmasıdır. Kuşkusuz, bu türden bir ortam tretman çabalarını etkisiz bırakacaktır. Cezaevinde ne türden bir tretman programı uygulanırsa uygulansın “hürriyetten yoksunluk insana saygıyı sağlayıcı maddi ve manevi koşullarda ve Avrupa cezaevi kurallarına uygun içinde gerçekleştirilmelidir”.5
Cinsel suçluların tretman programındaki olası engelleri de şöyle sıralayabiliriz:
- Herhangi bir tretman programına katılmak istemeyen ve suçlarını yadsıyan hükümlülerin, programa katılmak ve çalışmak isteyenler üzerinde baskı kurması;
- Bir sessizlik kültürü-suçları hakkında konuşmamak/yadsımak;
- Hükümlülerle yakın ilişki içinde yeterli personel olmayışı;
- Personelden hükümlülere karşı anlayış ve yanıt eksikliği;
- Geleneksel cezaevi kuralları ile hükümlüler ve personel arasındaki ilişkiler; ve
- Personelle hükümlüler arasında ilişki tesisine öncelik verilmemesidir.
Tretman başarısını etkileyen faktörler arasında da cezaevi yönetiminin,
- Tretman fikrine odaklanması ve hükümlüler için elverişli bir ortam hazırlaması;
- Varlığı, katılımı ve tretman sorunlarından çok iyi bilgili olması;
- Gardiyanlardan hükümlülere karşı gösterilen iyi tavırların görülmemesi ve desteklenmesi;
Ve ayrıca,
- Tüm personel kategorileri tek bir hükümlüyle ve onun kriminojenik gereksinmelerine ilişkin olarak birlikte çalışmalı;
- Elverdiği ölçüde personelin çoğu her hükümlü hakkında iyi bilgi sahibi olmalı; ve
- Psikologlar/sosyal çalışıcılar, program personeli, atölye şefleri ve gardiyanlar arasında iyi bir iş birliği oluşturulmalıdır.
Kanada modelinde yüksek duvarlı ve güvenlikli bir cezaevi ortamında hükümlülerde sorumluluk bilinci aşılamak üzere olabildiğince özgürlük verilmektedir. Hükümlüler bu güven ve fırsatı suiistimal ettiklerinde yüksek güvenlikli normal cezaevine gönderilmektedirler.
Cinsel suçlular programında amaç, cinsel suçluları, tretmanları, diğer hükümlüler ve personelle ilişkileri ve önemli sosyal kurallara karşı sorumluluk almaya davet etmek ve eğitmektir. Tahliye sonrası sorumlu- luk bilinci çok önemli bir faktör olduğundan infaz sürecinde bunun geliştirilmesine odaklanılmalıdır. Bu bağlamda önemli olan “hangi tretman türünün etkili olduğundan” ziyade “hangi bağlam ve koşullarda etkili” olduğunun belirlenmesidir.
Bu konuda Türk infaz sisteminde cinsel suçluların tretmanına elverişli bir ortamı sağlamak üzere aşağıdaki hususlar göz önüne alınmalıdır:
- Cezaevi sistemi, tretmanı kabul etmeyenleri edenlerden ayrılmalı; “reddedenlerin” ise özel motivasyona odaklı personelin bulunduğu bir kuruma gönderilerek tretmana motive edilmeleri sağlanmalı;
- Tretman sürecinde ciddi olarak uğraş veren hükümlüler için bir mükafat sistemi oluşturulmalı;6 Örneğin normal cezaevine göre daha fazla özgürlük verilmesi; kısaca hükümlülerin sorumluluk almasına odaklanılmalı;
- Kurum yönetimince personelin hükümlülerle profesyonelce yakın ilişkiler içinde olması; ve personelin bu hükümlülere ayrılan bölümde onlarla birlikte çalışmasına öncelik verilmesi kendilerine devamlı olarak hatırlatılmalı;
- Personel gereksiz ihtilafa sebebiyet vermeksizin kurallar ve limitler için duruşlarını belli etmeli;
- Personel suçun ciddiyetini küçümsemeksizin hükümlülere karşı empati beslemelidir.
Kamu oyunda kimyasal hadim diye geçen Kanun tasarısında,7 CGTİ Kanunu 108. maddesi başlığına eklenen “özel tehlikeli suçlular” kapsamında, CGTİ Kanunu 108.maddesine eklenen (7) fıkrada, çocuklara karşı işlenen cinsel suçlardan hükümlü olanlara, cezanın infazı sırasında ve şartlı salıverilme halinde denetim süresi içinde,
a) Testosteron etkisini önemli ölçüde(?) azaltıcı tedaviye tabi tutulabilirler,
b) Tedavi amaçlı programlara katılmakla yükümlü kılınabilirler,
c) Suç mağdurunun ikamet ve çalıştığı yerleşim bölgesi(?) dışında başka bir yerde ikamet etmekle yükümlü kılınabilirler.
Eklenen (8) fıkrada ise, itiyadi veya mükerrir suçlular(özel mükerrirlik hali) bakımından 7. fıkranın a,b ve c bentlerindeki tedbirlere “zorunlu uygulama” getirilmektedir.
Eklenen (9) fıkrada şartlı/bihakkın salıverilme sonrası yükümlülüklere aykırı hareket(?) eden kişi, infaz hâkimi kararı ile “zorlama hapsine” tabi tutulur. Süresi on beş günden az; ihlalin tekrarı halinde toplam bir yıldan fazla olamaz. Bu hapsin ancak bihakkın tahliye sırasında söz konusu olabileceği düşünülmeden geniş kapsamlı tutulması Occam Usturasına8 ters bir yaklaşım sergilemektedir.
Tasarıda, cezayı artırıcı haller için popülist bir yaklaşımla ağır cezalar ön görülmüştür. Gerçekte 2005 sonrası gerçekleşen Yeni Türk Ceza Siyasetine egemen olan klasik ceza siyasetinin bu Tasarıda yankılanmasına tanık olunmaktadır. Tasarı “Madde Gerekçeleri” bölümünde mukayeseli hukuk bağlamında İsveç’te “şiddet uygulayan kişilere yönelik programlar hazırlanmakta…..” (doğrusu: cinsel suçlulara yönelik tretman programları) denilirken, İsveç Ceza Yasasındaki yaptırımlara hiç değinilmemektedir(azami hapis cezası 10 yıl).9 Özel hallere özgü ayrıca cezalar ön görülmeyerek TCK 61. madde kapsamında temel cezanın yüksek alınması ve hâkimlere özel durumlara özgü yaptırımın bireyselleştirilmesine olanak tanınması daha akılcı bir yaklaşım olacaktır. Bu konuda Yargıtay’ın ilgili Ceza Dairesince düzenlenecek seminerlerde ülkede ceza yaptırımların uygulanmasında bir standart sağlanması yoluna gidilmesi yerinde olacaktır.
Kanun tasarısına damgasını vuran kimyasal hadımlık bakımından, bu konuda bir başarıya gidilmesi isteniliyorsa, her şeyden önce adı geçen programın rızaya dayalı olarak toplumda başlatılması; etkili bir uygulamaya kavuşturulması sağlanmalıdır. Bunun uzun bir süreç olduğu bilinmelidir.
Kimyasal hadımlık (chemical castration) uygulaması bakımından İsveç, Danimarka ve İngiltere olmak üzere birkaç Avrupa ülkesi ve ABD eyaletlerinde(Louisiana,California,Oregan ve Arizona) uygulanmakta ise, bu uygulamanın rızaya dayalı (voluntary basis) olduğu unutulmamalıdır. Tasarı’da “mecburilik” ilkesi ile anılan ülke uygulamalarına ters düşen ve bu haliyle çağdaş penolojik tretman ilkesine aykırı bir yaklaşım benimsenmiştir. Nitekim, ülkemizin onayladığı Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara Karşı Çocukların Korunmasına dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi 17. maddesinde, bilgilendirme ve rıza ilkesi temel alınmıştır. Öte yandan, kimyasal hadımlık, tıp mesleğinin plasebo altın standart testinden geçmiş bir uygulama olmadığı için, etkililiği de tamamen test edilmiş, kanıtlanmış değildir. Bir kere bu hormon desteğinin devamlı olması gerektiği ve hükümlünün de buna uymasına dayalı olan bir tretman rejimi olduğu unutulmamalıdır. Bu hormonal tretman dayanılmaz cinsel dürtüyle hareket eden suçlulardan çok azında etkili olabileceği iddia edilse bile, pedofilikler için çok anlamsız olacaktır. Bunlar cinsellikten ziyade duygusal ihtiyaçla hareket etmekte; sorunun cinsel- likten öte beyinden kaynaklandığı; hadim edilen pedofiliklerin bile vücudunun başka kısımlarını (örneğin ellerini) kullanarak istismarcı eylemlere devam edeceği bilinmelidir. Pedofillik bir iptila olduğu kadar bir hastalıktır.
Mecburilik konusuna pozitif hukuk açısından bakıldığında, İnfaz Kanunu Madde 7(1) “…iyileştirme çabalarına yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir.” derken,
Madde 7(2) “İyileştirme araçları hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan saygısını korumasını sağlayacak usul ve esaslara göre uygulanır.” ve
Madde 2 (2) “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” denilmektedir.
Cinsel suçluların için uygulanacak, rızaya dayalı en iyi programın belirlenmesi için cinsel suçlular hakkında psko-sosyal-biyolojik rapor (SİR) hüküm öncesi hazırlanmalı ve hükümle birlikte bu rapor infaz kurumuna gönderilmelidir. Cinsel suçluların tümü yeniden suç işleme riski bakımından aynı değildirler. Göz önüne alınacak faktörler arasında, önceden işlediği cinsel suçlar, mağdur seçimi, suçlunun evli olup olmadığı yer almaktadır. Kurumda müşahede ve sınıflandırma sürecinde bireysel suçluların yaşam deneyimleri ve psikolojik yapıları da göz önüne alınmalıdır. Periyodik değerlendirme infaz sürecinde devam etmelidir. Salıverilme sonrası denetimli serbesti görevlilerince izlenen suçluda toplumu riske sokacak işaretlere odaklanılarak müdahale edilmelidir. Suçlular genelde kendilerini suç işlemeye yöneltici riskli durumların ne olduğunu belirlemeyi öğrenmeli ve bunlarla baş edici stratejiler geliştirmelidirler.
Bireye odaklı teşhis için kullanılabilecek bir enstrüman olarak, merkezi ölçer “Suça ilişkin Davranış Sendromu” ile buna ilişkin çekirdek öğeleri içeren (gençler arasında suçlu olma potansiyeli ve suçlu olmada yüksek riske işaret eden faktörler) dizinine, yukarda değinilenlere ek olarak, aşağıda yer verilmiştir.
- Evdeki görevlerden kaçınma veya yadsınma,
- Okul veya diğer kurumsal veya sosyal ilişkilerde görevlerden kaçınma veya yadsınma,
- Makullük ötesinde para ve/ya kişisel eşyaların suiistimali,
- Boş zamanları değerlendirmekten yoksun bulunma,
- Yaşam planından yoksun veya oldukça muğlak oluşu veya geleceğe ilişkin gerçekçi olmayan fikirler edinmesidir.
Türkiye’de cinsel suçluların mükerrirliği konusunda yapılmış bir araştırma olmamakla beraber cinsel suçluların çoğunun cezasını çektikten sonra suç işlemedikleri görülmektedir. Nitekim, 2010 yılı verilerine göre TCK 102-105. maddelerinden hükümlü olan suçlu sayısı 1120 olup, bunlardan 21’i (%1,8) hakkında TCK 58. maddesi uygulanmıştır
Tretman programları cinsel suçlulardaki mükerrirlik oranını(yeniden suç işleme riskini) azaltarak kamu güvenliğine katkıda bulunabilirse de, aşağıdaki kayıtların göz önünde bulundurulması gerekmektedir:
1. Tüm tretman programlarının etkili olduğu görülmemiştir. Risk yöneticileri(disiplin kurulu, idare kurulu, infaz hâkimliği) herhangi bir tretmanın, tretman yokluğundan daha iyi olduğunu varsayamaz. Bir suçlunun mükerrirliğinin tretmanla azaltılabileceğine karar verme öncesi değerlendiriciler, sağlanan tretmanın tabiat ve niteliğini irdelemelidirler.
2. Eğitim ve gözetim çabaları etkililik açısından en güçlü kanıtlara sahip tretmanlara, özellikle bilişsel-davranış tretmanı ve sistematik tretmanlara, odaklanılmalıdır.
3. Hiçbir tretman programı suç işlemeyi sonlandırmayı garanti edemez. Bu nedenle, tretman programları kapsamlı bir risk yönetimi stratejisinde yalnızca bir öğe olarak ele alınmalıdır.
Mağdur Odaklı Yaklaşım
Çoğu araştırmalar suçlulara odaklanmakta ise de, suçların mağdurları olduğu da unutulmamalı ve ırza geçme gibi ciddi suçların mağdurlarına özgü deprasyon, post-travmatik bozukluklar ve kaygı önemsenmelidir. Nitekim, ırza geçme suçu mağdurlarında yalnız başına sokağa çıkamama gibi davranış değişimi, uyuma zorlukları gibi fiziki semptomlar rapor edilmekte; ve ağlama krizleri ile beliren duygusal bozukluklar yaşanmaktadır (Gilmartin-Zena, 1985). Mağdurlar üzerine yapılan iki aylık takipte, başlangıçta görülen rahatsızlıkta az da olsa bir azalma olmasına karşılık partner ve arkadaşları ile ilişkilerinde zorluklar yaşandığı saptanmıştır.10
Genelde, tecavüz olgusu ve atmosferi mağdur için korkunç bir tablo sergilemektedir. Bu olgu mağdura sanki cinayetle eşdeğer bir olay gibi gelmektedir. Nitekim, fahişeler bile sokakta saldırıya uğradıklarında bunu kolay kolay kabul edememektedirler.
Tecavüz olayının mağdurlar üzerinde bıraktığı ciddi ve uzun süreli ruhsal tahribat göz önüne alınarak, ceza adaletinin her evresinde travmayı yeniden yaşamak zorunda kalmamaları için gereken psikolojik anlayış ve titizlik gösterilmeli; bu suçların kovuşturulmasında özel eğitilmiş savcılar görevlendirilmeli; yargılama öncesi mağduru iyice tanımalı ve bunun davanın ciddi bir şekilde kotarılmasında önemli olduğu vurgulanmalıdır.
Çocuk Mağdurlar11
Mağdurlar açısından bakıldığında, karanlıkta kalan suçlar karşısında ülkede çocuklara karşı işlenen cinsel suçların şiddeti ve sayısal değeri bilinmemektedir. Bildiklerimiz yalnızca medyada tanık olduğumuz ölümlü pedofilik girişimler, çocuk pornografisi sergileyenler ile bakım/ gözetim/eğitimi kendilerine verilen yetişkinlerin suiistimalleridir.
Faillerin ¾’ü çocukla tanış veya yakın ilişki içinde olan erkekler; kız çocuklardan yalnızca %15-20’si mütecavizle tanış değildi ve kız çocuklar erkeklerin dört katı mağdur olma riski taşır konumda; faillerin % 95’i erkek, % 97’si de 18 yaş üstü bulunmaktadır.
“Çocuklar kendilerini, kendi cümleleri ile ifade ederler. Bir vakada küçük bir kızın söylediği ‘babamın sütü çok acı idi” cümlesi baba tarafından oral seks yapıldığını ve spermin tadını anlatıyor. Baba, ‘iç bu sütü, boyun uzayacak’ diye onu kandırıyor. Bu gibi durumlarda fail ya ‘bunlar oyun’ ya ‘aramızda sır’ ya da kimseye anlatmaması için hediyelerle onu kandır yolunu seçiyor.”
Konuya sosyal açıdan bakıldığında arkadaşı az olan kız çocukların fazlaca cinsel istismar gördükleri rapor edilmekte ise de, bunun istismar öncesi veya sonrası olup olmadığı belirgin değildir. Öte yandan ailevi bazı etmenlerde cinsel istismarla ilişkili bulunmaktadır: Bunlar arasında, öz babasız bir yaşam, annenin sakat veya hasta olması ile üvey baba ile birlikte aynı çatı altında kalmaktır.
Cinsel suçlardan pedofili suçlarının % 80’inde fail ve mağdur arasında intimate/yakın bir ilişki içinde oldukları(baba, kardeş) ve suçu ya fail veya mağdurun evinde işlediklerine tanık olunmakta; işlenen suçlarda, mağdurların kötü talihli kişiler olduğu belirtilebilir. Bu durum bu suçların önlenmesini de o derece zorlaştırmaktadır. Önleme açısından cinsel suça özgü sabıka kayıtları, bu kişilerin mükerrirliklerini önleme açıdan önemlidir. Nitekim, İngiltere’de cinsel suçlardan 30 aydan fazla hapis cezasına hükümlü olanların sabıka kayıtları hiç silinmemektedir. Kendilerine rağmen cinsel suçlara devam riski taşıyan eski hükümlülerin yaşam boyu gözetim ve rehberliğe tabi tutulmaları gerekmek- tedir.
Ciddi suç mağdurlarının mahkeme koridorunda beklerken sanıkla karşılaşması hiçte olağan dışı değildir. Bu konumdaki tanık-mağdur, ifade öncesi endişe/korkuya kapılarak bozuk bir psikolojik yapıyla mahkeme huzuruna çıkacaktır. Bu nedenle, tanıklar için ayrı bekleme odaları bulunmalı; şiddet suçu mağduru küçük çocuklar için de sorgulama öncesi rahatlamaları ve korkularını yenmelerine yardımcı olmak üzere oyuncaklar ve kitapların bulunduğu bir oda düzenlenmelidir.
Ensest
Ceza yasası ensesti ayrıca tanımlamadığı gibi yetişkinler arasındaki suç değildir. Mağdur-her yaştan kız ve erkek çocuk taciz ve tecavüze maruz kalabilmektedir.12 Yalnız mağdur kız çocukların oranı genelde fazla gözükmekte; saldırgan, çocuklar büyüdükçe, çok çocuklu ailelerde büyük çocuktan küçüğe yönelmekte; Ensest’te istismar genellikle dokunma, okşama gibi tacizlerle başlamakta- bazılarında tehditle anal ve vajinal tacize sıçramakta; kimi vakalarda ise, cinsel saldırı doğrudan tecavüze yönelmekte; ve saldırganlar genelde mağdurun direncini gidermek üzere ödüllendirme veya tehdit yöntemine başvurmaktadır.
En sık yaşanan baba-kız ve baba-oğul arasındaki istismar ilişkisi; kardeşler arasındaki istismarda mağdur genelde küçük yaştaki kız veya erkek kardeş olmakta; saldırgan’ın kendisi de daha önce ailesince taciz edilmesi vakalarına tanık olunmakta; istismar bulaşıcı hastalık gibi tacize uğrayan da tacizci oluyor; ve çocuk davranışlarıyla sinyaller vermekte; bunlar zamanlıca iyi okunmadığı için istismar yıllarca devam etmektedir.
Ensest’in Ortaya çıkması
- Dolaylı olarak açığa çıkışı: Mağdurun evlendiğinde bakire olmaması; gebelik ve doğum; istismarın boşanma nedeni olarak ifade edilmesi; ensest ilişkiyi saklamak ve cezalandırmak için işlenen cinayetler/ intiharlar…
- Doğrudan ihbar/şikayetle açığa çıkışı: Annesine, öğretmenine, arkadaşına açılarak duyurul- masıdır. Mağdur, genelde, korku, panik, çaresizlik, şaşkınlık, utanma duygusu içinde ve olayı duyurduğunda yardım alamayacağı endişesine kapılmaktadır.
- Yalnız var olan kanıtların kaybolması riski oldukça yüksektir.
Ensest’i İhbar Sonrası
- Mağdur duyuru sonrası ailesi/yakın çevrenin suçlayıcı/baskıcı tepkilerine maruz kalmakta, şikayetinden vazgeçmesi için tehdit edilmektedir. Mağdur bu tehdit zincirinden kurtarılmalıdır.
- Aile fertlerinin mağdura ihtiyacı olan desteği verememesi veya bu desteğin geçikmesidir.
- Fiziki/ruhsal muayeneler; adliye koridoru, kolluk eşliğinde adlî tıp, hastane çocuk psikiyatri, arkasından -C. Savcılığındaki işlemlerin yarattığı travmalar…
Anılan Tasarı’nın 2. maddesinde mağdur odaklı bir yaklaşım kendisini, ceza artırım nedeni olarak “ruh sağlığının bozulması” ibaresinin kaldırılmasında göstermektedir. Kırtasiyecilik ve yargılama süresini uzatma ötesinde bir işlevi olmayan bu artırım hali mağdurdaki post-travmatik etkiyi daha da yoğunlaştırmakta, çocuğu suç mağduru olan babaların “çocuğumu Adli Tıbba götürmeyeceğim, ısrar ederseniz çocuğumu kaçırırım” diye isyanına sebebiyet vermektedir.
İnsan Hakları Derneğinin 2018 raporuna göre, çocuğa yönelik cinsel suç vakalarının yalnızca % 5'i açığa çıkmaktadır. Adalet istatistiklere bakıldığında, toplamda 50 bin 370 davanın “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı İşlenen Suçlar”dan açıldığı görülüyor. Bu dosyaların 20,459 (% 40,6’sı) “çocuğun cinsel istismarı” davalarını oluşturmaktadır.
2020 yılı verilerine göre toplam 40,819 dosyanın 17,948’i (cinsel dokunulmazlığa karşı toplam suç sayısının % 44’ü) çocukların cinsel istismarına yönelik suçlardan oluşurken, 2019 yılında bu veri 49,570 dosyanın 22,689’u olarak (% 46,3) karşımıza çıkıyor. Dosyaların yarısında kovuşturmaya yer olmadığı görülmektedir.
Açılan cinsel saldırı davalarında suça ilişkin verilen toplam 127,297 karardan 59,268 ( % 46,6’sında) “suçun işlendiğine dair yeterli delile ulaşamadığı ve bu gerekçe ile dava açılmayarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilmiştir. Kamu davası olarak 43,150 (% 33,8’i) soruşturulmuştur.
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda da “çocuğun cinsel istismarına” ilişkin kaydedilen 20,459 dosyanın Türk Ceza Kanunu’nun 103 ve 104’üncü maddelerinden açıldığı görülüyor. Sadece adli yargıya ulaşabilmiş bu başvurularda çıkan kararların % 23,4’ü beraatle sonuçlanmıştır.
Bu veriler karşısında yeni ceza siyasetine de egemen olan mağdur eksenine de facto geçerlilik sağlamak işi uzun sürecek bir eğitimle olacaktır. Polis Akademisi, hukuk fakülteleri ile Adalet Akademisinde suçlu insanı ve mağduru tanıtıcı Kriminoloji, Penoloji (İnfaz rejimleri) ve Adalet Psikoloji derslerine yoğunluk verilmelidir. Şimdilik insanı tanımayan ve kavramların insanlara olan etkisi bilgisinden yoksun hâkim ve savcılar ve cezaevi personeli ile cinsel suçluların özel tretman rejimlerine tabi tutulması eğilimi bir illüzyon olma ötesine geçemeyecektir.
Cezaevlerinden şartla salıverilen cinsel suçlularda mükerrirlik sorunu güncelliğini her zaman koruya gelmiştir. Yinelersek, 3713 Sayılı Yasanın geçici 4.madde kapsamının, yerindeliği tartışma konusu yapılan Anayasa Mahkemesi kararları (E.1992/3, K.1992/23 T.C. Resmi Gazete 24/7/1993, s.27) bağlamında, genişletilerek sapık cinsel suçluların erken şartla salıverilmesi sonucu linçe varır derecesin- de halkın tepkisine neden olan ırza geçme suçlarına tanık olunmuştur.13
Genelde tehlikeli suçlular14 için planlanacak rejimde şu üç temel ilke esas alınmalıdır:
1. Personel ile mahpuslar arasında var olan çatışma/düşmanlığın azaltılması;
2. Mahpusların müstakilce davranabilmesine imkan verilmesi;
3. Hiddet, düşmanlık ve hayal kırıklığı duygularının ifade edilmesi ve ihtilafların çözümlenmesine elverişli bir platform sağlanmasıdır.
Özetle, “emniyet ve güvenliğin herkesin işi olduğu” söylemi hiçbir yerde cezaevlerinde olduğu kadar geçerli değildir. Halkın korunmasının öncelikli olduğu bu kurumlardaki temel sorumluluk, personel ve mahpusların korkusuz bir biçimde ilişkiye girebileceği emin ve güvenli bir ortam sağlanmasıdır. Yalnız bu amacın tüm personel ile mahpus kitlesinin katılımı ve iş birliği olmaksızın tam olarak sağlanama- yacağı bilinmelidir.
Irza geçme suçlarında, suçlunun davranışına özgü dört ayrı alan yaratılabilir:
- Kontrol: Saldırıda cinsel yanın gerçekleşmesi için mağduru hedefleyen ve ona yanaşmayı da içeren mağdurun kontrol edilmesine yönelik davranışlar;
- Seks: Saldırının cinsel yanıyla ilişkili davranışlar;
- Kaçış: Suç mahallini terk etme veya yakalanmamağa ilişkin davranışlar (maske veya eldiven giyme gibi bazı davranışlar gerçekte saldırı öncesi olaylara ilişkin olabilir), ve
- Stili: Suçlunun kişiliğini veya suç stilini yansıtan davranışlardır; yalnız, bunlar saldırının başarısı için doğrudan gerekli olanlar değildir.
İnfaz Tüzüğü Madde 76-(1)- Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır (TC Resmi Gazete 6/04/2006). Türk Ceza Kanundaki düzenle- meler şöyledir:
Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular
Madde 58(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı,
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(7) Mahkumiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.
Araştırma Bulguları
Anılan Tasarının genel gerekçesine bakıldığında ülkemize özgü bilimsel araştırma verilerinden yoksun olarak yalnızca normatif referanslar ile “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ….yaklaşık altı yıllık uygulamasında, cinsel suçlarla ilgili bir takım sorunların ortaya çıktığı tespit edilmiştir.” önermesi ile yetinilmiştir. Cinsel suçlulardan sapıkların toplum güvenliği açısından oluşturduğu risk karşısında bu riskin boyutunu sergilemek üzere en azından yıllar itibariyle işlenen cinsel suçluların seyri/karanlıkta kalan suçlar/faili meçhul olanlar, seri suçlular, cinsel suçlulardan mükerrir ve itiyadi olanların oranları, mükerrir olmaları altında yatan faktörlerin tespit ve analizi, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce 2006 yılında yayınlanan “Cinsel Suç Programı”nın (yanlış isimlendirme olup, Cinsel Suçluların İyileştirilmesi Programı” olmalı idi) ne derece uygulanmakta olduğu araştırılabilirdi. İşte ulusal boyutta veri saptaması yapılmadan yabancı ülke örneklerine(yalnızca İsveç’e) dayanılarak getirilen, insan hakları boyutundan(insanlık onuru), tretman programlarının hükümlünün rızasına dayalı olması ilkesinden, ceza adaleti sistemindeki ajanların psikolojik-psikiyatrik bilgilerden yoksun olması karşısında de facto bir varlık gösteremeyecektir. Tasarıda ön görülen kimyasal hadımlık dışında “maddeler gerekçesinde İsveç’e referansla belirtilen tretman türlerinin ülkemizde de uygulanmasına engel bir durum gözükmemektedir. Cinsel suçlular bakımından önemli bir sorunda “adli hata” (miscarriage of justice) olasılığı yanında halkın linçinden15 kurtulan sanıkların cezaevinde linç edilmesinin neredeyse olağanlaşmasıdır. Yıllardır süregelen bu dramın önüne geçilememiştir. Öte yandan, kapasite üstü cezaevi nüfusu (130.000 civarında) yukarda sözü edilen tretman modalitelerinin uygulanmasına da elvermemektedir.
2008 yılında cinsel dokunulmazlık suçlarından karara bağlanan davalardan %5.5’i 2004 yılı ve öncesi, %4.4’ü 2005, %11.2’si 2006, %37,1’i 2007 ve % 37.1’i ise 2008 yılında açılmış olup; bunların suç türü itibariyle dağılımına aşağıda tabloda yer verilmiştir. Yalnız bu sürelere ilk derece mahkemesine ait olup, Yargıtay Başsavcılığı ve Dairelerde geçen süreler de eklenmelidir. Beş yılı ve ötesi süren yargılama dilimde kalanların oranı hiçte küçümsenmeyecek ölçüdedir. Nitekim, 26 kişinin cinsel istismarına maruz kalan N.Ç’nın Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davası ilk derece mahkemesinde tam dokuz yıl sürmüş ve verilen karar niteliği itibariyle Adalet Psikolojisi bilgilerinden yoksun bir karar olarak adli tarihimize geçmiş bulunmaktadır.16
Cinsel suçlular açısından ülkemizde veri eksikliğinden söz edilemeyecektir. Adalet İstatistiklerinin oluşturulması, niteliği ve internet ortamına açılmasında, Dünya’ya öncülük eden ülkemizdeki verilere bakıldığında görülen tablolar aşağıda sergilenmektedir.
Cinsel suçlardan davanın açılış yılına göre karara bağlanan davalar(2008)
TCK. Toplam 2004 ve 2005 2006 2007 2008 Cinsel suç türü
Madde öncesi
102-105 15366 852 680 1727 5696 6411 Cinsel dokunulmazlık suçları
102 3517 271 151 434 1210 1451 Cinsel saldırı
103 3437 179 168 389 1269 1432 Çocukların cinsel istismarı
104 824 67 48 92 283 334 Reşit olmayanla cinsel ilişki
105 7588 335 313 812 2934 3194 Cinsel taciz
Karara bağlanan davaların %5.5’nin beş yıl ve öncesi açılan davalara ait olduğu, bu süreye temyiz evresinde geçen süreninde eklendiği düşünüldüğünde mağdurlar açısından yaşanılan travmanın boyutu her türlü tasvirin ötesindedir.
Karar bağlanan davalarda mağdur/müştekinin cinsiyetine göre dağılımı (2008)
TCK Md. Toplam Mağdur Erkek Kadın Cinsel suç türü
toplamı
102-105 15366 19655 6757 12766 Cinsel dokunulmazlık suçları
102 3517 4905 2039 2786 Cinsel saldırı
103 3437 4794 2007 2760 Çocukların cinsel istismarı
104 824 1315 490 822 Reşit olmayanla cinsel ilişki
105 6588 8641 2221 6398 Cinsel taciz
Mağdurların dağılımı bakımından % 34 erkek olurken, kadınların oranı % 65’ dir. Bu oran cinsel saldırı suçları ile çocukların cinsel istismarında birbirine yaklaşık, reşit olmayanla cinsel ilişki ile cinsel taciz olaylarında kız/kadın mağdurların oranı sırasıyla % 63 ve % 74’ü bulmaktadır.
Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda 2009 yılında Cumhuriyet Savcılıklarındaki kararların dağılımını içeren aşağıdaki tablo da oldukça ilginç bir görüntü sergilemekte; kararların % 33.8’inde (22.159) kovuşturmaya yer olmadığı görülmektedir.
C. Savcılıklarınca Verilen Kararların Dağılımı (2009)
Kavuşturmaya yer olmadığı |
Kamu Davası |
Diğer |
22 159 (%33.8) |
31 437 (47.9) |
12 009 (18.3) |
İstatistik verilerin belgelediği diğer bir gerçekte açılan kamu davalarındaki beraat oranının yüksekliğidir (%19.5).17 Oldukça yüksek olan beraat oranı karşısında sanıkların maruz kalacağı linç girişimleri, toplumsal etiketleme ve tutuklanma halinde cezaevinde öldürülme riski ciddi sorunların yumağına işaret etmektedir.
Ceza Mahkemeleri Kararları(2009)
Mahkumiyet Beraat Diğer
9 492 (% 33.4) 5537 (%19.5) 13 393(%47.1)
Yıllar itibariyle cezaevlerine gören cinsel suç hükümlülerin yaş/medeni/ af, ertelemeden yararlanma ile mükerrir durumlarına göre dağılımına aşağıda tablolarda yer verilmiştir:
1) Yaş gruplarına göre
12-14 15-17 18-24 25-34 35-44 45-54 55-64 65+Yıl
Yıl T E/K E/K E/K E/K E/K E/K E/K E/K E/K
2006 886 879/7 8/- 51/1 285/- 271/1 157/3 68/2 28/- 11/–
2007 872 862/10 4/- 63/- 270/1 271/3 153/3 61/2 33/1 7/-
2008 986 970/16 12/- 66/- 255/4 296/3 182/3 103/5 42/1 14/-
T:toplam, E:erkek, K:kadın
Yaş grupları bakımından yoğunluğun 18-24 yaş grubunda başlayıp, 25-34 yaş grubunda devam ettiği görülmektedir.
2) Medeni durumuna göre dağılımı
Hiç Eşi
evlenmedi Evli öldü Boşanmış
Yıl Toplam E/K E/ K E/K E/K E/K
2006 886 879/7 405/1 419/4 7/- 48/2
2007 872 862/10 399/3 409/6 6/- 48/1
2008 986 970/16 432/2 473/10 6/- 59/4
Uzun zaman dilimini kapsayan araştırmalarda, evlilik ile suçluluk arasında nedensel bir bağ ortaya konamamıştır. Yıllar itibariyle cezaevine giren hükümlü erkeklerin medeni haline göre oransal dağılımında; evli erkeklerin Türkiye genelindeki orandan yüksek olması da anılan bağın olmadığını vurgulamaktadır. Ancak şu da bir gerçektir ki, ailenin olumlu yanı hiç bir şekilde göz ardı edilemez. Nitekim, cezaevine giren boşanmış erkek oranının Türkiye genelinin 4-5 katı olması da bu gerçeği açıkça gözler önüne sermektedir. Evlilik kurumu kendiliğinden suçlu yaşam biçimini değiştirici nitelikte değildir. Yalnız, evliliği sürdürebilme yeteneğinin suçtan uzak kalmayı da sonuçlandırabileceği göz ardı edilmemelidir.
Yukarıdaki veriler Savcılıklara intikal eden cinsel suç olaylarının ceza adaleti sisteminde buharlaştığına/eridiğine tanık olunmakta açılan kamu davalarında mahkumiyet oranının % 30’lar civarında kaldığı; hapis cezasına hükümlü olanlar oranının ise % 2.8 olduğu görülmektedir. Mahkeme sürecindeki buharlaşmanın çok önemli etmeni kanıt sistemi ve değerlendirilmesi konusunda yeterli bilincin oluşmaması(bu konunun başlı başına bir ders olarak hukuk eğitimi programlarında yer almadığı), halkın bu konuda duyarlı olmamasıdır. Örneğin ırzına geçilen bir kızın aklanması için banyo yaptırılarak kanıtın yok edildiğine tanık olunmaktadır.
3) Mükerrir/af/erteleme durumlarına göre dağılımı
TCK Md. 58 Aftan
Uygulanması Yararlanma Erteleme
Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır
Yıl Toplam E/K E/K E/K E/ K E/K E/K E/K
2006 886 879/7 5/ - 874/7 1/ - 878/7 -/- 879/7
2007 872 862/10 -/- 862/10 -/- 862/10 -/- 862/10
2008 986 970/16 -/- 970/16 -/- 970/16 -/- 970/16
2010 yılı verilerine göre TCK 102-105. maddelerinden hükümlü olan suçlu sayısı 1120 olup, bunlardan 21’i hakkında TCK 58. maddesi uygulanmıştır. Önemli olan 21 suçlu dosyası üzerinde inceleme yapılarak bunlara özgü kriminojenik etmenlerin saptanması için özel bir proje geliştirilmelidir.
Normatif Düzenlemeler ve Uygulama
Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik (26/07/2016) ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan “Cinsel Suç Programı, 2006.” cinsel suçlular ve mağdurlara özgü olması gereken çağdaş düzenlemeleri içermektedir. Önemli olan bu normatif düzenlemelerin(örneğin aşağıda yer alan Yönetmelik 6. maddesinin) uygulamada ne derece gerçekleştirildiğinin periyodik olarak saptanması; ciddi bir çalışma ürünü olan “Cinsel Suç Programı” konusunda bilinçlenme ve uygulamanın ne derece olduğuna dair veri analizlerinin yapılmasına gereksinme vardır.
Yönetmelik- Genel Esaslar
MADDE 6 (1) Cinsel suçlardan hüküm alanlar hakkında, cezanın infazı sırasında veya koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içerisinde, ikinci fıkrada belirtilen tedavi veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına karar verilmesi için Cumhuriyet başsavcılığı tarafından derhal infaz hâkimliğine başvuruda bulunulur.
(2) Birinci fıkrada bahsedilen yükümlülükler şunlardır:
a) Tıbbi tedaviye tabi tutulmak,
b) Tedavi amaçlı programlara katılmak,
c) Suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak,
ç) Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak,
d) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak,
e) Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanmak.
Sonuç
Bu konuda temel ilkeler, mağdur merkezli yaklaşım, profesyoneller için özel bilgi ve eğitim, halk eğitimi, stratejilerin izlenmesi ve değerlendirilmesi ve multidisipliner işbirliğini içermektedir.18
Suç mağdurlarına verilen zararın ağırlığı göz önüne alınarak cinsel suçluların (özellikle sapıkların) yakından takibi ile yeniden cinsel suç işleme oranındaki herhangi bir azalma, toplum korunması ve zararın azaltılması açısından yararlı olacaktır. Bu doğrultuda herkesin ulaşabileceği cinsel suçlulara özgü bir veri tabanının kamu oyuna açılmasında yarar vardır. Bu veri tabanı, hüküm giymiş cinsel suçluların adları, adresleri ve doğum tarihleri gibi kişisel bilgilerini ilgili makama bildirmelerinin ve kişisel durumlarının değişmesi durumunda bu makamı derhal bilgilendirmelerinin gerekli olduğu bir araçtır.19 Yalnız cinsel bir suçlunun veri tabanında yer alması otomatik bir süreç olmak yerine tehlikelilik (yüksek risk) durumuna göre (iki veya daha fazla cinsel suçtan hüküm giyenlerin) hâkim kararı ile olmalıdır-orantılılık ilkesi.
Ceza yargılaması sürecine rehberlik etmek için bilimi kullanmanın sezgisel değerine rağmen, cinsel suçlarla mücadele etmek için tasarlanan düzenlemeler ve siyasetlerin ampirik destekten yoksun olduğu da gözlenmektedir.20 Çıkarım, siyaset korkular üzerine değil, gerçekler üzerine inşa edilmelidir.
Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel
---------------------
1 Toplumda isimlendirme sonrası (homoseksüalitenin XIX. Yüzyıl Avrupa’sında psikiyatrlarca icadı gibi) cinsel tercihlerin varlığına işaret etmek dil arabasını duygusal arabanın önüne konulması hatasına gebedir. Kişi isimlendirmeksizin de, bir duygu, dürtü, arzu ve ikraha sahip olabilir. Çocukların konuşma öncesi de duyguları olduğu gibi hayvanlar da duygu sahibidirler. Kişi lahmacun icat edilmeden ona arzu duyamazsa da açlık hissedebilir. İşte bu nedenle, cinsel eğilim lahmacun gibi icat edilmiş bir ürüne duyulan bir istem olmaktan çok açlık hissi gibidir.
2 Gelecekteki antisosyal davranışların en iyi belirleyicisi önceki antisosyal davranışlardır. En azından bazı çocuklar açısından antisosyal davranışlar çok erken bir yaşta başlayıp devam etmektedir. Bkz. "Early Indicators: How Early and What Indicators? "Forum On Corrections Research, Vol.3, No.3 1991, 0ttawa, Canada, pp.6-7.
3 18 “Tecavüze uğrayan kadın affedilmiyor” Sabah (8/05/2004): Batman, Diyarbakır, Şanlı- Urfa, Gaziantep, Mardin, Kilis, Van ve Adana olmak üzere sekiz ilde 13-65 yaş arası 320 erkek ve 240 kadınla yüz yüze görüşülerek yapılan anket sonucunda “Namusuna halel gelen kadına ne yapılmalıdır?” sorusuna verilen yanıtlar şöyledir: %26-affedilmeli, %25-öldürülmeli, %13,75- dışlanmalı, %13,40- aile meclisi karar vermeli, %13-cezalandırıl- malı, %4,64-evliyse boşanmalı, %3-yasal yol kullanılmalı, %1-yanıtsız.
4 Ayrıca Bkz.Home Office. Concerns About Rape (Research Study no.106) London, l989; 1991-1992 yıllarında Adli Tıp Kurumuna gelen 578(% 65) fiili livata, 309 (% 35) vajinal yoldan ırza geçme olgusu hakkında inceleme için Bkz.M.F. Yavuz ve H.Öz. "Çocuklara Yönelik Cinsel Suçlar "7.Ulusul Adli Tıp Günleri Poster Sunuları, İst. 1994, ss.357-364; ırza geçilme veya fiili livataya maruz kalmanın kötülüğünü algılama için Bkz. 7. Ulusal Adli Tıp Günleri Paneller, İst.,1994, ss.48-61; Home Office. Videotaping Children's Evidence:an evaluation, London, 1991. Ayrıca Bkz. Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismarına Karşı Korunması Sözleşmesi; C.Sanderson. Çocuğun Cinsel Eğitimi ve Tacizden Korunma Rehberi, Sistem Yayıncılık.
5 Bkz. M.T.Yücel. Türk Ceza Siyaseti ve Kriminolojisi,TBB, Ank., 2007, s.430. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik (26/07/2016); Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü. Cinsel Suç Programı, 2006.
6 CGTİ (İnfaz Kanunu) Madde 51 “Ödüllendirme”
7 Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(8/02/2011 gün ve 430 sayılı) sonra kadük olmuştur. Türkiye’de rızai olmayan düzenleme için bkz. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik T.C.Resmi Gazete (26/07/2016) S. 29782.
8 Bkz. M.T.Yücel. Hukuk Felsefesi, 6. Bası, Ankara, 2023.
9 25 İsveç Ceza Kanunu, Ch.6, Sec. 1
10 “Tecavüze uğrayan kadın affedilmiyor” Sabah (8/05/2004): Batman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Kilis, Van ve Adana olmak üzere sekiz ilde 13-65 yaş arası 320 erkek ve 240 kadınla yüz yüze görüşülerek yapılan anket sonucunda “Namusuna halel gelen kadına ne yapılmalıdır?” sorusuna verilen yanıtlar şöyledir: %26-affedilmeli, %25-öldürülmeli, %13,75- dışlanmalı, %13,40- aile meclisi karar vermeli, %13-cezalandırılmalı, %4,64-evliyse boşanmalı, %3-yasal yol kullanılmalı, %1-yanıtsız. Ayrıca bkz. Joint CPS and Police Rape Action Plan-Crown Prosecution Service.
11 2014 yılı itibarıyla güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı verilerine göre cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda yaklaşık 3 katına çıkarak 2021 yılında 24,432 oldu(TUİK).
12 TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Türkiye Ensest Atlası Projesi, 2014: Türkiye’de ensest oranı yüzde 40. Yani her 10 kişiden 4’ünde ensest var! “Sapık Babaya 160 yıl istendi” Hürriyet (18/11/2023), s.3.
13 Bkz. “Git suç işle tahliyesi” İki kıza tecavüz edip öldürdüğünü itiraf eden A. Başcı’nın tecavüzünden 11 yıl ceza alıp 4 yıl yatarak çıktığı öğrenildi. Sabah (25/11/2006),s.4.
14 İnfaz Tüzüğü Madde 76-(1) Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır. TC Resmi Gazete (6/04/ 2006).
15 İnfaz Tüzüğü Madde 76-(1) Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır(TC Resmi Gazete 6/04/ 2006).
16 Bkz. I. Özgentürk. “İyi Hal İndirimi” Cumhuriyet (27/02/2011) s.9; “N.Ç. her gece, ‘daha çocuğum yapmayın’ diye çığlık atıyordu.” Haber Türk (27/02/2011) s.19; ayrıca bkz. M.T.Yücel. “Akıl Hastalığı, Bilinçli Onam ve Libido Özgürlüğü” Güncel Hukuk, Mayıs 2012/5-101, ss.24-7. Adalet Bakanlığı'ndan "cinsel suçlara özel savcı" genelgesi(Kasım 2022):Mağdur çocuk beyanı Çocuk İzlem Merkezleri’nde (ÇİM) şüpheli ile yüz yüze getirilmeden uzman aracılığıyla alınacak; olayın adli mercilere ne şekilde ve ne zaman yansıdığı, ilk defa kiminle ve nasıl paylaşıldığı, doktor raporları, tanık beyanları, kriminal raporlar, taraflar arasında husumet olup olmadığı, deliller, görüntü ve yazışmalar hep birlikte değerlendirilecek; soruşturma işlemleri, her adliyede belirli savcılarca takip edilecek; zorunlu olmadıkça iş bölümü değişikliği yapılmayarak bu konuda uzmanlaşma sağlanacak; mağdurun failleri ile yüz yüze getirilmeden, ifade ve beyan işlemleri alınacak; zorunluluk bulunmadıkça mağdur yalnızca bir kez dinlenecek ve böylece ikincil örselenmenin önüne geçilecektir. Dinleme sırasında mağdurun sözü kesilmeyecek; kullandığı kelimeler hukuksal veya tıbbi karşılığına dönüştürülmeden zapta geçirilecek; ve mağdurun birden fazla adli muayeneye tabi tutulmasına ihtiyaç duyulmayacak şekilde işlemler yerine getirilecek.
17 D. Yeldan ve G Taneri. Cinsel Suçlarda Beraat, Seçkin, 2020.
18 B. Pehlivan. “Çocuğun rızası varmış!” Cumhuriyet (24/11/2023): “Bir çocuğun şikâyet için 10 gün beklemiş olması ve habersiz olan ailesiyle birlikte şüphelinin yanına gitmek zorunda kalması ‘rıza göstergesine’ sokulmaya çalışılıyor. Bu kabul edilebilir mi?”
19 Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin 2007 Avrupa Konseyi Sözleşmesi (CETS No. 201) Lanzarote, 25.X.2007: Çocukların cinsel sömürüsü ve cinsel istismarının, özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) hem çocuklar hem de failler tarafından artan kullanımı açısından, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde endişe verici boyutlara ulaştığını ve bu tür cinsel istismarın önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesinin gerekli olduğunu gözlemleyerek, çocukların sömürülmesi ve cinsel istismarı uluslararası işbirliğini gerektirir.
Tehlikeli cinsel suçlulara karşı halkın korunması amacıyla ABD’de (17 Mayıs 1996 tarihli Federal bir yasa ile) devletlere, cezaevlerinden tahliye edilen ve mahallelerinde ikamet eden tehlikeli suçlulardan halkın bilgilendirilmesi mecburiyeti getirilmiştir. Bu bildirime, denetimli serbestiye (probation) mahkumiyetin bir şartı olarak yer verildiği gibi Scarlet damgası olarak da yer verilmektedir-Nathaniel Hawthorne’nın The Scarlet Letter adlı klasik eserinde gayri meşru ilişkiden hamile kalan genç bir kadının elbisesinin göğüs kısmı üstüne zinayı ifade eden (Adultery) büyük bir A harfini görünür şekilde taşımaya icbar edilmesi hikaye edilmektedir. Nitekim, çocuğa cinsel tecavüz suçundan iki kez hüküm giyen bir cinsel suçlunun davasında, beş yıllık gözetimli erteleme yaptırımının bir şartı olarak arabasının her iki taraftaki kapısı ile ikametgahının önüne üç inç (7.62 cm) büyüklüğünde “TEHLİKELİ CİNSEL SUÇLU: ÇOCUKLAR GİREMEZ” ibaresinin konulmasına hükmedilmiştir (State v. Bateman, No.A 44951 Or. Ct. App.,1987). M.T. Yücel. Adalet Psikolojisi, 6. Bası, 2023. Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü. AB Ülkelerinde Cinsel Dokunulmazlık Suçlarından Hüküm Alan Yetişkinlerin Rehabilitasyonunda Uygulanan Müdahale Yöntemleri Projesi- Proje Kitapçığı, 2019.
20 için bkz.M.T. Yücel. “Hukuk Eğitimi Üzerine…” Ceza Adaletine Özgün Sorunlar, 2023, Adalet Yayınevi, ss. 287-319.