TMK m. 28 hak ehliyetinin sağ ve tam doğmak şartıyla ana rahmine düşmekle kazanıldığını söyler. Burada sağ doğmaktan kasıt, bir an için bile olsa nefes almak; tam doğmak ise uzuvlar açısından eksiksizlik değil, göbek bağının kesilerek anneden bağımsız olarak hayatta kalabilmiş olmaktır. Kanun koyucu kişiliğin başlangıcını bu kadar geniş yorumlarken, fiil ehliyeti konusunda aynı cömertliği göstermez. Akıl sağlığı yerinde olmayanlar, halk arasındaki tabirle deliler tam ehliyetsizdir. Bizim hukukumuzda suçun cezalandırılmasında kusur şartı vardır ama tazminat konusunda kusursuz sorumluluk halleri de vardır. Esasen zihinsel engellilerin tazminat sorumluluğu hususunda farklı bir yazımız olacaktır, bugünkü konumuz kısıtlı ehliyetli olan evliler.

Mevzuatımızda kısıtlı ehliyetli diye bir kavram olmayıp bu doktrinin evli insanların 18 yaşını bitirmiş, akıl sağlığı yerinde olan tam ehliyetlilerden farklı olarak tüm fiil ehliyetlerini kullanamamalarına karşılık getirilmiş bir düşüncedir. Nasıl ki kısıtlı ehliyetsiz kanuni temsilcisinin, vasisinin ya da velisinin izni olmadan her işlemi yapamazken, evlilerin de belli kısıtlamaları vardır.

TMK m. 194 malikin aile konutunu diğer eşin rızası olmadan satamayacağını söyler. TMK m. 202 Aksine bir andlaşma yoksa evlenmeden önce kazandığınız tüm mallar sizindir der edinilmiş mallara katılma rejimini belirleyerek. Ne kadar kusurunuz olursa olsun, eşiniz boşanma aşamasında bu mallarınızdan hakkı yoktur diğer tazminat istemleri saklı kalmak şartıyla. Ancak siz beraber yaşadığınız, şahsınıza ait evinizi eşinizin izni olmadan satamazsınız. Hatta boşanma aşamasında, hakim ortak konutunuzda boşanma süreci bitene kadar eşinizin kalmasına hükmedebilir; kendi tapulu malınızdan çıkmak bile zorunda kalabilirsiniz TMK m. 254 gereği.

Başka bir kısıtlama, evli kişi eşinin açık rızası olmadan kefil olamaz. Üstelik bu hüküm tacirler için de uygulanır. Düşünün, iş insanısınız, milyon dolarlık andlaşmalar yapıyorsunuz, lakin eşiniz izin vermezse kefil olamazsınız.

Tüm aşklar çiçek isimleriyle başlar, hayvan isimleriyle biter demiş şair. Boşanma süreci o kadar streslidir ki, insan bir an önce kurtulayım diye ceketini alıp çıkmak ister. Daha sonra aklı başına gelir, bunca yıllık emeğim var, gelirim de yok, keşke nafaka isteseydim der. İşte böyle durumları öngören kanun koyucu size boşanmanın kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre verir eksik kalan bir istem varsa. Bu süre de geçmişse, geçmiş olsun ama kurtuldunuz da artık eski eşinizden.

Tabii bu dediklerimiz çöpsüz üzümseniz geçerlidir. Eğer arada ortak çocuklar varsa bir ömür devam etmek zorunda kalır rabıtanız.

İşte soru tam da bu şekilde geldi, babamdan kalan bu araziden eski eşim herhangi bir pay alabilir mi? Ne kadar oldu boşanalı, 10 yıl, geçmiş olsun, hiçbir şey alamaz.

Hatta ben nafaka isteyebilirim dedi hanım arkadaşımız. Hayır, sen de isteyemezsin 1 yıllık süre geçtiği için, çocuklar da eğitimlerini bitirdikleri için onlar da isteyemez, geçti, bitti dedim.

Dedim, dedim de, sonradan düşündüm, gerçekten eski eş hiçbir şey alamaz mı? TMK m. 495 muristen önce ölmüş çocukların yerini her dereceden halefiyet yoluyla kendi alt soyları alır der.

Nasıl mı oluyor, örnekle açıklayayım. Eşin miras hakkı çeyrektir. Geri kalan tereke çocuklara eşit olarak dağıtılır. Boşandık, iki de çocuğumuz var, mirasımız yarı yarıya onlara gidecek. Allah geçinden versin, bir ebeveyn için en acısı kendisinden önce evladının ölmesidir lakin mukadderat, olabilir, bu durumda n’olacak? Tüm miras sağ kalan çocuğun mu?

Hayır, işte o daha önceden ölmüş olan çocuğun alt soyuna, onun çocuklarına gidecek. Ya o çocuğumuzun da çocuğu yoksa?

TMK m. 496 bu durumda daha önceden ölmüş çocuğun alt soyu yoksa, miras hakkı üst soyuna geçer der. Üst soyu dediği, zaten bir asıl miras bırakanımız vardı, bir de boşanan eş, işte çocuğunuzun miras payı artık boşandığınız eşinize geçer.

Dedik ya hiçbir ebeveyne çocuğunun ölümünü göstermesin de, bir de bunun hayırsız evlat versiyonu vardır. Hani evlatlıktan reddedilesi. Lakin bizim hukukumuzda evlatlıktan red müessesesi yoktur. Ancak aile hukukundan doğan yükümlülüklerini ciddi anlamda ihlal edene miras bırakmama imkanı vardır. Tabii n’olacak bu durumda da, o bırakmadığınız miras da boşandığınız eşinize gidecek, istemezsiniz bunu herhalde.

Bir üçüncü ihtimal de vardır, kimse kendi hatasından yararlanamaz TMK kuralından çıkmıştır, ayrıca da kanunda gösterilmiştir, murisi öldüren mirasından yararlanamaz. Ne oluyordu bu durumda çocuğun miras payı, evet tahmin ettiniz, boşandığınız eşinizde. Hatta TMK m. 510 bunu sadece ölümle ve şahsınıza olmasıyla sınırlandırmıyor; murise ve aile bireylerine karşı ağır bir suç işlemişse de bu hükmü uyguluyor, murisin aile bireylerine karşı aile hukukundan doğan sorumluluklarını da yerine getirmediğinde uyguluyor.

Özgür TÜRKEŞ