ÖZET

Günümüz dünyasında gerçek ve tüzel kişilerin, içtima-i ve hususi ilişkileri arasında ortaya çıkmış çeşitli hukuki uyuşmazlıklar yaşanmaktadır. Bu uyuşmazlıklara ilişkin olarak temsil etmekte olduğumuz müvekkillerimizin yaşaması muhtemel olan hak kayıplarının önüne geçebilmek ve söz konusu hukuki uyuşmazlığı çözüme kavuşturabilmek adına biz avukatlar çeşitli hukuki aksiyon ve dayanaklara başvurmaktayız. Yaşanan hukuki uyuşmazlığın hukuk literatürü içerisindeki tanımının belirlenmesi, tespit ve temin edilmesi gereken deliller, uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak dayanılması veyahut kıyasen dikkate alınması gereken kanun metinleri, karara etki etmesi yönünden mahkeme huzurunda dinlenilmesi adına sunulacak olan tanıklar ve sair diğer tüm “İlk Basamak Dava Araçları”nın bil-cümle ortaya konması; gerek hukuki uyuşmazlığın türü, gerek dayanılması ve temin edilmesi gereken delillerin çokluğu; gerekse de mücbir diğer birçok sebebe ilişkin olarak çok fazla zaman ve enerji harcamayı gerektirebilmektedir. İzahatını yapmış olduğumuz bu hususlar neticesinde, bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması kimi zaman çok meşakkatli olabilmekte veyahut uyuşmazlığa ilişkin açılmış olan dava uzun süre sonuçlanmayıp yıllar içerisinde zamanaşımına uğrayabilmekte; Bunların da ötesinde dava kaybedilebilmekte ve bu birçok olumsuz duruma da sebebiyet verebilmektedir. Ancak söz konu bu durumlardan hiçbiri, biz avukatlar için açmış olduğumuz davaya ilişkin olarak usulden ret kararı verilmesinden daha vahim değildir. Bu yazımızda “Davanın Usulden Reddi” nedir ve bunun önüne geçilmesi adına dikkat edilmesi gereken hususların neler olduğunu kaleme alacağız.

Usulden Ret Nedir

Usulden Ret, 6100 sayılı Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde;

Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.

(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.

Şekline anıldığı üzere esasa ilişkin bir inceleme yürütülmeden, HMK’nın 114. maddesinde,

Dava şartları şunlardır:

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.

b) Yargı yolunun caiz olması.

c) Mahkemenin görevli olması.

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.

d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.

e) Dava takip yetkisine sahip olunması.

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.

(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Şeklinde ifade edilen dava şartlarından biri ya da birkaçının noksanlığı veyahut birazdan açıklayacağımız sair diğer sebeplere dayanılarak reddedilmesidir. Söz konusu dava şartları, davanın açıldığı tarihten neticelendiği tarihe kadar varlığını sürdürmek zorunda olup dava şartının mevcut olup olmadığı, davanın herhangi bir aşamasında taraflar tarafından da öne sürülebileceği gibi mahkeme tarafından resen incelenmektedir.

Usulden Ret kararı, davanın açılmasından itibaren ön inceleme duruşması da dahil olmak üzere yargılamanın her safhasında gerek mahkemenin resen değerlendirmesi gerekse de tarafların iddiası üzerine yapılacak değerlendirme üzerinde verilebilmektedir.

Usulden Reddedilme Sebepleri

Kanun metninde atıf yapılan ve pratikte karşılaşılan başlıca usulden ret sebepleri şunlardır;

- Görevsizlik

- Yetkisizlik

- Belgelerdeki hata veyahut eksiklik

- Harç/avans/giderlerin ödenmemesi

- Zamanaşımı

- Belge/döküm ve delillerde yapılan usulsüzlükler

- HMK 114’te yer alan dava şartlarının eksikliği

- Taraf teşkilinin sağlanmaması

- Dava konusunun/talebinin belirsiz olması

- Dava ehliyeti olmayan kişilerce dava açılmış olması

Dikkat Edilmesi ve Bilinmesi Gereken Hususlar

Her ne kadar davanın reddine mütedair hususları öncül halinde yukarıda belirtmiş olsak da davalar çeşitli ve öngörülmesi her zaman mümkün olamayan sair sebeplerle reddedilebilmektedir. Bunun önüne geçebilmenin, her ne kadar somut belli başlı hususları kontrol etmekten geçtiği düşünülse de kimi zaman bu ön değerlendirme de yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle bir dava açmadan öncesinde yukarıda anılan öncüllerin aklımızda daha iyi yer etmesi ve dava açmamız esnasında atmış olduğumuz veyahut atacağımız adımlara ilişkin -davanın neticesinde usulden ret kararı verilmesine sebebiyet verebilecek- olası yanlış veya çelişkili hususları daha iyi idrak edebilmemiz ve görebilmemiz adına, müvekkil görüşmesinden dava dilekçesini yazım aşamasına gelene kadarki her bir süreci doğru ve dikkatli şekilde sürdürmeliyiz. Nitekim bu husus da en az yukarıda saydığımız öncüller kadar önem arz etmektedir. Müvekkil görüşmesinde aldığımız notlar veyahut uyuşmazlığın içeriğine ilişkin yapacağımız etraflıca ve sağlıklı bir araştırma neticesinde edindiğimiz nüans bilgiler, söz konusu uyuşmazlıkla ilgili alınması gereken fazladan bir hukuki aksiyona veya farklı çeşit bir dava türüne bizleri yönlendirebilmektedir. Bu nedenlerledir ki dilekçe yazmaya başlama aşamasına kadarki kısım öngörülenin aksine davanın reddedilmesinin önüne geçebilmek adına büyük önem arz etmektedir.

Açılacak olan davaya ilişkin yapılmış müvekkil görüşmesinde konuşulan konuların detaylı şekilde irdelenip tüm hususların yeterli ön incelemeden geçirilmesinin ardından HMK’nın 114. maddesinde yer alan dava şartlarına, usulden ret kararı zamanaşımını durdurmayacağı için zamanaşımı süresine -yukarıda bahsetmiş olduğumuz istisnai 60 günlük sürenin haricinde-, davanın yetkili/görevli olup olmadığına ve ret kararı verilen davanın reddolunma sebebinin düzeltilip düzeltilmediğine tekrardan dikkat etmemiz gerekmektedir.

Usulden reddedilen davaların neticesinde mahkeme bir vekalet ücretine hükmedecek olup söz konusu vekalet ücreti davası reddedilen davacı taraf tarafından davalı yan vekiline ödenecek şeklindedir. Hükmedilecek olan vekalet ücretinin ne kadar olduğunu öğrenebilmek adına açılmış olan davanın maktu vekalet ücretine ilişkin Adalet Bakanlığının ücret tarifesine bakmak gerekmektedir.

Usulden Ret Halinde Tekrar Dava Açma Hakkı

Usulden reddedilen davalara ilişkin olarak endişe edilen başlıca konulardan biri de reddedilmiş olan davanın tekrar açılıp açılamaması konusudur. Kanun koyucu belli başlı durumlar için usulden reddedilen davanın tekrardan açılmasının önünü açmıştır. Nitekim davanın usulden reddi kesin hüküm niteliği taşımamaktadır.

Davanın usulden reddedilme sebebi yargılama sırasında yapılmış usul hataları veyahut tarafların haklarının ihlal edilmesi olan, usulden reddeden mahkemenin usulsüz şekilde karar verdiği/yetkisiz olduğunun kanıtlandığı ve yeniden yargılamanın söz konusu olduğu yeni delillerin ortaya çıktığı davalar tekrardan açılabilmektedir.

Aynı zamanda Yetkisizlik/Görevsizlik sebebiyle hakkında usulden ret kararı verilmiş olan davalar, dava konusuna ilişkin yetkili ve görevli mahkemede tekrardan açılabilmektedir. Buna ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinde

Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.

Şeklinde belirtildiği üzere bir borç ilişkisi adına açılmış ancak kanunda anıldığı üzere yetkisizlik veyahut görevsizlik nedeniyle reddedilmiş olan davalarda zamanaşımının önüne geçmesi adına verilen 60 günlük ek süre içerisinde de dava açılabilir.

Usulden ret kararı verildiği takdirde bu ret kararına ilişkin olarak 2 haftalık yasal süre içerisinde üst derece mahkeme olan İstinaf Mahkemesine başvuru yolu açıktır.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/468 E. 2017/845 K. 19.04.2017 T.

Taraflar arasındaki “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Kadastro Mahkemesince verilen 15.10.2014 gün ve 2013/15 E- 2014/102 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 14.12.2015 gün ve 2015/392 E.- 2015/15319 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonrasında gereği görüşüldü: Vekil ile takip edilen davalarda vekaletnamenin ibrazını düzenleyen 6100 sayılı HMK’nun 76’ncı, vekaletnamesiz dava açılması ve işlem yapılması halini düzenleyen HMK’nun 77’nci ve dava şartlarını düzenleyen HMK’nun 114/f maddeleri uyarınca usulüne uygun düzenlenmiş vekaletnamenin dosya içerisinde bulunması zorunludur. Somut olaya gelince; Dosya içerisinde bulunan davalılar …, …, …, …, …, … ve … tarafından Av. … ve Av. …’ye verilen vekaletnamenin sayfalarının eksik olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenle eksiklik giderildikten sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/22944 E. 2018/3621 K. 21.03.2018 T.

Dava, tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması isteğine ilişkin olup, 27.8.2015 tarihinde açılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinin üçüncü fıkrası, 06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla değiştirilmiş, yapılan değişiklikle, aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eşin, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini, tapu müdürlüğünden isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu değişiklik 6518 sayılı Kanun, 19.02.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmakla aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Anılan yasal değişiklikten sonra, tapu müdürlüğünün, talebi hukuken veya fiilen yerine getirmediği belgelendirilmedikçe, malik olmayan eşin tapu kütüğüne konutla ilgili şerh konulmasını doğrudan dava yoluyla istemekte artık hukuki yararı yoktur. Çünkü aynı sonucu tapu müdürlüğüne yapacağı başvuruyla elde etmesi imkan dahilindedir. Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartı (HMK m. 114/1-h) olup, davanın her aşamasında ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın hakim tarafından kendiliğinden gözetilir. (HMK m. 115 t) O halde, davanın hukuki yarar bulunmadığından, usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan davanın esasına girilip kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Sonuç

Bir davanın müvekkilimiz adına olumsuz şekilde neticelenmesinin yanı sıra aynı zamanda bunun, davayı açan biz avukatlar tarafından kaynaklanması anlamına gelen davanın usulden reddi kavramı, her avukatın vuku bulmasından imtina ettiği ve müvekkile izharı son derece zor olan bir dava ret usulüdür. Her ne kadar davanın reddolunma sebeplerini ve önüne geçebilme adına yapılması gerekenleri kategorize etmiş olsak dahi müvekkil görüşmelerimizi dikkatli ve özenli şekilde gerçekleştirip etkili notlar almak, dava ile ilgili araştırmamızı dikkatlice yapmak ve genel anlamda kanun ve doktrin hakimiyetimizi yüksek tutmak gibi geleneksel yöntemlerin de önemini göz ardı etmemek gerekmektedir.