TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

E.T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/91835)

Karar Tarihi: 25/6/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Aydın DEMİREL

Başvurucu

:

E.T.

Vekili

:

Av. Tolga YURDAKUL

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hukuka aykırı şekilde akıl hastalığına dayalı olarak koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasına karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/10/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formu ile benzer beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanmasına İlişkin Süreç

5. Başvurucu 18/8/2022 tarihinde panik atak rahatsızlığı nedeniyle ayakta tedavi olmak üzere Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Eğitim ve Araştırma Hastanesi) başvurmuştur. Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından tutulan tutanaklara göre başvurucu, muayene sonrası diğer hastaları ve hasta yakınlarını rahatsız etmiş; kendisine müdahale etmek isteyen hastane görevlilerine hakarette bulunmuş ve saldırmıştır. Aynı gün düzenlenen ve bilgi amaçlı tutulduğu ifade edilen tutanaklarda başvurucunun çeşitli yaralanmalarının bulunduğu belirtilmiştir.

6. Ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından 19/8/2022 tarihinde düzenlenen raporda 18/8/2022 tarihli muayene sonrası başvurucuda ciddi nitelikte ruhsal hastalık bulgusu ve belirtileri saptandığı, tedavisi yapılmadığı takdirde sağlığına ciddi bir zarar gelmesinin muhtemel olduğu, bu nedenle başvurucunun rızası olmaksızın tedavi amacıyla atipik affektif bozukluk ön tanısı ile hastaneye yatırılarak tedavisine başlandığı ifade edilmiştir. Söz konusu ruhsal hastalık belirti ve bulguları nedeniyle kendisi ve toplum açısından tehlike oluşturacağı ve kişisel korunmasının başka türlü sağlanamayacağı anlaşıldığından 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 432. maddesi gereğince tıbbi durumu elverir elvermez çıkarılmak üzere hastanede tedavisinin uygun olduğu, bu durumuyla mahkemede dinlenmesinde fayda olmadığı tıbbi kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.

7. 19/8/2022 tarihinde tutulan tutanağa göre başvurucu, bir kişi tarafından darbedildiğini belirtmiş olup tutanakta başvurucudaki yaralanmaya ilişkin çok sayıda tespit bulunduğu anlaşılmaktadır.

8. Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yapılan 22/8/2022 tarihli bildirim üzerine vesayet makamı olan Bakırköy 9. Sulh Hukuk Mahkemesi (Sulh Hukuk Mahkemesi) tarafından 29/8/2022 tarihinde başvurucu dinlenmeksizin ve kendisine hukuki yardım sağlanmaksızın hakkında tedavi amaçlı kişisel koruma kararı verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"...T.M.K 432. ve devamı maddelerinin gereğince Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatış yapan [E.T.]'nin atipik afektif bozukluk ön tanısı gereği koruma amacı ile özgürlüğünün kısıtlanarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde Psikiyatri kliniklerinde yatarak tedavi olmasına,

Davalının hastanece gönderilen evraklarına ve raporuna göre Mahkememizce dinlenmesinde bir fayda bulunmadığından, dinlenmesine yer olmadığına,

Yukarıda ismi belirtilen hastanın yine tedavi gördüğü servisdeki doktorlar tarafından yatışından gereken fayda sağlandığı düşünülerek taburcu edildiğine dair rapor düzenlenerek hasta tabela müşahade evraklarına eklendiğinde o gün itibari ile verilen bu koruma kararının kaldırılmış sayılmasına,

T.M.K 435. maddesi gereğince Mahkememizce verilmiş olan bu kararın yukarıda ismi belirtilen kişi ve yakınlarına talepte bulunan kurum vasıtasıyla karardan bir suret verilerek haberdar edilmelerine dair kararın hasta veya yakınlarına tebliğinden itibaren 10 gün içinde Denetim Makamına (Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği) itiraz edebileceklerinin bildirilmesine dair iş bu karar evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi..."

9. Söz konusu karara karşı başvurucu vekili tarafından 31/8/2022 tarihinde itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde, akıl hastalığına ilişkin raporun başvurucuyu da darbeden ve aralarında husumet bulunan sağlık personeli tarafından hukuka aykırı şekilde düzenlendiği, başvurucunun mahkeme huzurunda dinlenmesi gerektiği hâlde dinlenmediği hususlarına yer verilmiştir.

10. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 6/9/2022 tarihli ek kararla Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 22/8/2022 tarihli rapora atıfla başvurucunun itirazlarının reddine ve dosyanın denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"... Davalı vekili itiraz dilekçesinde özetle; davalının 18/08/2022 tarihinde geçirmiş olduğu panik atak rahatsızlığı sebebiyle ayakta tedavi olmak amacıyla hastaneye müracaat ettiğini, hastanede ilgili sağlık personellerince şahsi nedenlerle zorla alıkonulduğunu, hakkında zorunlu yatış kararı alındığını, davalı ile hastane sağlık personelleri arasında yaşan[a]n tartışma akabinde ilgili sağlık personeli tarafından gerçeğe aykırı rapor tanzim edilerek şahsi nedenlerle davalı hakkında zorunlu yatış kararı verildiğini, kararın keyfi olduğunu beyan etmiş kararın kaldırılarak davalının hastaneden çıkış işlemlerinin yapılmasını talep etmiştir.

Mahkememizce yapılan inceleme neticesinde Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH 22.08.2022 tarihli "kişide ciddi nitelikte ruhsal hastalık bulgu ve belirtileri saptantığından böyle bir tedavi yapılmadığ[ı] takdirde sağlığına ciddi bir zarar gelmesinin muhtemel olması nedeniyle, Biyoloji ve TIBMBIN Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp sözleşmesinin Onaylanmasının U[y]gun Bulunduğuna Dair Kanunun 7.Maddesi uyarın[c]a onamı olmaksızın tedavi amacıyla acilen hastaneye yatırılmış olup "Atipik Affektif Bozukluk ön tanısı ile tetkik ve tedavisine başlanmıştır." şeklindeki rapora istinaden davalı vekilinin talebinin reddine, işbu itirazın TMK 435. Maddesi uyarınca denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi hususunda aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir..."

11. 7/9/2022 tarihinde denetim makamı olan Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Hukuk Mahkemesi) başvurucunun itirazlarını kesin olarak reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"... Bakırköy 9. Sulh Hukuk Mahkemesine davalı vekili Av. [T.Y.] tarafından 31/08/2022 tarihinde vermiş olduğu dilekçesinde özetle; müvekkilinin 18/08/2022 tarihinde geçirmiş olduğu panik atak rahatsızlığı nedeniyle ayakta tedavi olmak amacıyla hastaneye müracaat ettiğini, hastanede ilgili sağlık personelleri arasında yaşanan tartışma akabinde ilgili sağlık personeli tarafından gerçeğe aykırı rapor tanzim edilerek şahsi nedenlerle müvekkili hakkında zorunlu yatış kararı verildiğini, kararın keyfi olduğunu ve kararın kaldırılarak müvekkilinin çıkış işlemlerinin yapılmasını talep ettiği, Bakırköy 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06/09/2022 tarih, 2022/873 esas, 2022/290 ek kararının denetim makamı olarak mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

Bakırköy 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06/09/2022 tarih, 2022/873 esas, 2022/290Ek Karar sayılı kararıyla Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH nin 22/08/2022 tarihli raporuna istinaden talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Sulh hukuk mahkemesince 2022/873 esas, 2022/290 ek karar sayılı kararı ile davalının Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları EAH nin 22/08/2022 tarihli "kişide ciddi nitelikte ruhsal hastalık bulgu ve belirtileri saptandığından böyle bir tedavi yapılmadığı takdirde sağlığına ciddi bir zarar gelmesinin muhtemel olması nedeniyle, Biyoloji ve TIBMBIN Uygulanması bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin..... Atipik Affektif Bozukluk ön tanısı ile tetkik ve tedavisine başlanmıştır" şeklindeki rapora istinaden davalı vekilinin talebinin reddi kararının yerinde olduğu, ayrıca kişinin ve toplum sağlığı lehine bir karar olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin itirazının reddine karar vermek gerekmiştir..."

12. Başvurucu, itirazın kesin olarak reddi kararını 9/9/2022 tarihinde öğrenmiş; bu karara karşı 10/10/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgililer Hakkındaki Soruşturmaya İlişkin Süreç

13. Başvurucunun babası H.T.nin yaptığı şikâyete göre başvurucu tedavi için gittiği hastanede darbedilmiş, hukuka aykırı şekilde alıkonulmuş ve hakkında rızasına aykırı şekilde yatarak tedavi kararı verilmiştir. Ayrıca H.T. söz konusu tedavide görevli olan doktorun kaba davranışlarından şikâyet etmiştir.

14. Başvurucu vekili tarafından 24/8/2022 tarihinde yapılan şikâyete göre başvurucuyu tedavi için gittiği hastanede darbedenlerin, hakkında rızası hilafına yatarak tedavi kararı verenlerin ve buna ilişkin belge düzenleyenlerin cezalandırılması istenmiştir.

15. Yapılan şikâyetlerin birleştirilmesine 12/9/2022 tarihinde karar verilmiştir.

16. Soruşturma izni istenmesine ilişkin süreçte İstanbul Valiliği tarafından alınan 27/9/2023 tarihli karara göre başvurucunun 18/8/2022 tarihinde saat 09.30'da psikolojik testler için hastane bahçesinde beklediği sırada görevlilere hakaret ettiği, daha sonra sakinleştirilerek muayenesinin ve yatışının yapıldığı, önceki şikâyetler gözönüne alındığında hem duygu durum bozukluğu yaşadığı dönemde olması hem de dissosyatif yaşantısı nedeniyle kendisi ve çevresi için risk oluşturduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Yatarak tedavi olması gerektiğinin eşine bildirildiği ve yatarak tedavisinin devamı için vesayet makamına başvurulduğu, yakınlarına bilgi verildiği ifade edilen kararda zorla alıkoyma iddiasının gerçeği yansıtmadığı, 12/9/2022 tarihinde duygu durum bozukluğu tanısıyla taburcu edildiği aktarılmıştır. Bu kapsamda süreçte görev alan sağlık personeli hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir.

17. Soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara yapılan itiraz, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. Dava Dairesi tarafından 11/12/2023 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

18. 2/1/2024 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından sağlık personeli yönünden soruşturma yapılmasına yer olmadığına, diğer şüpheli hakkında ise kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

19. Başsavcılığın kararına yönelik itiraz 4/4/2024 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

20. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

21. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği " başlıklı 19. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

... toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası ... bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

...

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.

..."

22. 4721 sayılı Kanun'un "Genel olarak" başlıklı 396. maddesi şöyledir:

"Vesayet organları, vesayet daireleri ile vasi ve kayyımlardır."

23. 4721 sayılı Kanun'un "Kamu vesayeti" başlıklı 397. maddesi şöyledir:

"Kamu vesayeti, vesayet makamı ve denetim makamından oluşan vesayet daireleri tarafından yürütülür.

Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir."

24. 4721 sayılı Kanun'un "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı" başlıklı 405. maddesi şöyledir:

"Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar."

25. 4721 sayılı Kanun'un "Koşulları" başlıklı 432. maddesi şöyledir:

"Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur.

İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır."

26. 4721 sayılı Kanun'un "Yetki" başlıklı 433. maddesi şöyledir:

"Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi, ilgilinin yerleşim yeri veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir.

Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı, kurumdan çıkarmaya da yetkilidir."

27. 4721 sayılı Kanun'un "Bildirim yükümlülüğü" başlıklı 434. maddesi şöyledir:

"Kısıtlı bir kişi bir kuruma yerleştirildiği veya alıkonulduğu ya da ergin bir kişi hakkında vesayete ilişkin diğer önlemlerin alınmasına gerek görüldüğü takdirde, kişinin bulunduğu yer vesayet makamı veya özel kanunlarda öngörülen ilgililer, durumu yerleşim yeri vesayet makamına bildirmekle yükümlüdürler."

28. 4721 sayılı Kanun'un "İtiraz" başlıklı 435. maddesi şöyledir:

"Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları, verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler.

Bu hak, kurumdan çıkarılma isteminin reddi hâlinde de kullanılabilir."

29. 4721 sayılı Kanun'un "Genel olarak" başlıklı 436. maddesi şöyledir:

"Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

1. Karar verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında bilgilendirilmesi ve karara karşı denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin çekilmesi zorunludur.

2. Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin reddine karşı en geç on gün içinde denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak bildirilir.

3. Mahkeme kararını gerektiren her istem, gecikmeksizin yetkili hâkime ulaştırılır.

4. Yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya hâkim durumun özelliklerine göre bu istemin görüşülmesini erteleyebilir.

5. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmî sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar verilebilir. (Mülga cümle:6/12/2019-7196/53md.) (…)

6. (Ek:6/12/2019-7196/53md.) (Değişik:2/3/2024-7499/7 md.) Resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla; kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle kıl, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir, kişiye gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilir ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebilir. Hekim ön raporu üzerine verilen yerleştirme kararı derhâl ilgiliye ve yakınlarına bildirilir. İlgili veya yakınları, bu karara karşı bildirimden itibaren on gün içinde denetim makamına itiraz edebilir, yapılan itiraz kararın icrasını durdurmaz. İtiraz denetim makamınca ivedilikle karara bağlanır.

7. (Ek:6/12/2019-7196/53md.) Bu madde kapsamında alınan kararların icrası için gerektiğinde ilgili kişi hakkında zor kullanılabilir ve sağlık görevlilerinden gerekli tıbbi yardım alınabilir."

30. 4721 sayılı Kanun'un "Yargılama usulü" başlıklı 437. maddesi şöyledir:

"Hâkim, basit yargılama usulüne göre karar verir.

Gerektiğinde ilgili kişiye adlî yardım sağlanır.

(Değişik fıkra:6/12/2019-7196/54 md.) Hâkim, ilgili kişiyi dinler, tahkikatı tamamlar ve gecikmeksizin en geç iki gün içinde kararını verir."

2. Anayasa Mahkemesi Kararları

31. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında genel ilkeler için bkz. Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62; Murat Narman [2. B.], B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42; Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54; Muhammed Neşet Girasun [2. B.], B. No: 2017/22254, 2/6/2020, § 45; Mustafa Karaca [GK], B. No: 2020/15967, 20/5/2021, § 46.

32. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastasının bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi kapsamında tutulması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilmesine izin verilen durumlardan biri olarak öngörülmüştür. Ancak kişinin bu bent kapsamında tutulabilmesi için nesnel tıbbi raporlara dayalı olarak akıl hastası olduğunun gösterilmesi ve bu hastalığının gözlem altına alınmayı meşrulaştıracak bir yoğunluğa ve niteliğe sahip olması gerekir. Ayrıca nesnel tıbbi delillerle doğrulanan hastalığın tutma süresince varlığını devam ettirmesi gerekmektedir (Kübra Çankaya [1. B.], B. No: 2021/7876, 13/4/2022, § 34).

33. 4721 sayılı Kanun'un 432. ve devamı maddeleri uyarınca akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalığı olanlar resmî sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla gerektiğinde hekim ön raporu üzerine sağlık kuruluşuna yerleştirilebileceklerdir. Bir kimsenin rızası dışında sağlık kuruluşunda tutulması onun hareket serbestisini yoğun bir biçimde kısıtladığından kuralla kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı sınırlandırılmaktadır (AYM, E.2020/30, K.2023/12, 25/1/2023, § 106).

B. Uluslararası Hukuk

1. Sözleşme Metinleri

34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

e) Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla, hastalığı yayabilecek kişilerin, akıl hastalarının, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılarının veya serserilerin yasaya uygun olarak tutulması;

...

Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.

..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

35. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Wınterwerp/Hollanda (B. No: 6301/73, 24/10/1979) başvurusunda akıl hastalığından muzdarip olanlar yönünden fiziksel özgürlüğün kısıtlanabilmesi için üç şartın aranacağını belirtmektedir. Kişinin kendisine veya başkalarına zarar vermesinin önlenmesi için fiziksel özgürlüğünden yoksun bırakılması gündeme gelebilir. Bu kapsamda aciliyet arz eden hâller dışında akıl hastalığı denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporu ile sabit olan kişi ancak özgürlüğünün kısıtlanmasının zorunlu olduğu hâllerde ve tutma boyunca bu sebepler ile tespitlerin mevcudiyeti hâlinde özgürlüğünden mahrum bırakılabilir (ayrıca bkz. Hutchıson Reıd/Birleşik Krallık, B. No: 50272/99, 20/2/2003; Ilnseher/Almanya [BD], B. No: 10211/12 ve 27505/14, 4/12/2018).

36. AİHM, Van der Leer/Hollanda (B. No: 11509/85,21/2/1990) başvurusunda ise akıl hastalığından muzdarip olduğu ileri sürülen kişinin dinlenilmesi yönündeki düzenlemeye rağmen yokluğunda tedbire hükmedilmesinin yasa tarafından öngörülen usule aykırı olması nedeniyle ihlal sonucunu doğurduğunu belirtmiştir (Van der Leer/Hollanda, § 23).

37. M.S./Hırvatistan (No.2) (B. No: 75450/12, 19/2/2015) kararında ise akıl hastalığından muzdarip olduğu ifade edilen kişiye yönelik etkili bir hukuki yardım sağlanmamış, tayin edilen avukat başvurucu ile görüşmemiş, yürütülen süreçte başvurucu lehine savunma ve itirazlarını etkin bir şekilde sunmamıştır. İlgili makamların söz konusu hukuki yardımın yetersizliğinden haberdar olmalarına rağmen gerekli tedbirleri almamaları, başvurucunun bizzat ya da etkin bir şekilde temsiline imkân sağlamamaları ihlal sonucunu doğurmuştur.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

38. Anayasa Mahkemesinin 25/6/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

39. Başvurucu, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından güvenilir olmayan rapora dayanılarak yokluğunda 4721 sayılı Kanun'un 432. maddesi uyarınca koruma amacıyla özgürlüğünün kısıtlanması kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakine benzer beyanlarda bulunmuştur.

B. Değerlendirme

41. Anayasa'nın 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

... toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası ... bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

...

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.

..."

42. Başvurucunun iddialarının özü; hakkında düzenlenen rapor güvenilir olmamasına rağmen yokluğunda koruma nedeniyle özgürlüğünün kısıtlanmasına karar verildiği, dolayısıyla hukuka aykırı şekilde özgürlüğünden yoksun bırakıldığı iddiasına dayanmaktadır. Bu nedenle başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ve Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmelidir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Koruma Nedeniyle Özgürlüğün Kısıtlanmasının Anayasa'nın 19. Maddesinin İkinci Fıkrasındaki Tutma Hâllerinden Herhangi Birinin Kapsamında Olup Olmadığı

44. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konmuş, ikinci ve üçüncü fıkralarında da şekil ve şartları kanunda gösterilmek koşuluyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Anayasa'nın 13. maddesine göre kişilerin fiziksel özgürlüğüne yönelen müdahalenin hukuka uygun olduğundan bahsedilebilmesi için Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanması gerekir. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanıdığı durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında "toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastasının bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir.

45. Somut olayda kendisi ve toplum açısından tehlike oluşturacağı ifade edilen akıl hastası başvurucunun kişisel korunmasının başka türlü sağlanamayacağı kanaatine varılmış ve tıbbi durumu elverir elvermez çıkarılmak üzere tedavisi için rızası dışında hastaneye yatırılmasına karar verilmiştir (bkz. §§ 5-8).

46. Sonuç olarak Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında toplum için tehlike teşkil ettiği ve akıl hastası olduğu ileri sürülen başvurucunun bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi kapsamında tutulması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilmesine izin verilen durumlardan biri olarak öngörülmüştür.

b. Başvurucunun Tutulmasının Hukuka Uygun Olup Olmadığı

47. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastasının bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi amacıyla fiziksel özgürlüğünden mahrum bırakıldığı anlaşılan başvurucunun tutulmasının öncelikle kanuni dayanağının olup olmadığının ve kanunda öngörülen usule uygun bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin tespiti yapılmalıdır.

48. Başvurucu 18/8/2022 tarihinde rızası olmaksızın 4721 sayılı Kanun'un 432. maddesi gereği tedavi amacıyla hastaneye yatırılmıştır. 19/8/2022 tarihinde ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekimce düzenlenen raporda ruhsal hastalık belirtisi ve bulguları nedeniyle başvurucunun kendisi ve toplum açısından tehlike oluşturacağı ve kişisel korunmasının başka türlü sağlanamayacağı kanaatiyle 4721 sayılı Kanun'un 432. maddesi gereğince tıbbi durumu elverir elvermez çıkarılmak üzere hastanede tedavisinin uygun olduğu ifade edilmiştir (bkz. §§ 6-8). Akıl hastası olduğu belirtilen başvurucunun fiziksel özgürlüğünün kısıtlanması zorunluluğuna ilişkin rapor 22/8/2022 tarihinde vesayet makamına iletilerek koruma kararı verilmesi istenmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 29/8/2022 tarihinde raporlarla uyumlu şekilde koruma amacıyla başvurucunun yokluğunda özgürlüğünün kısıtlanmasına ve yatarak tedavi altına alınmasına karar verilmiştir (bkz. § 8). Başvurucu vekilinin düzenlenen raporun ve başvurucunun yokluğunda verilen kararın hukuka aykırı olduğuna ilişkin itirazları önce vesayet makamı olarak Sulh Hukuk Mahkemesince, ardından denetim makamı olarak Asliye Hukuk Mahkemesince reddedilmiştir (bkz. §§ 10, 11).

49. Bu açıklamalar ışığında somut başvuruda başvurucunun 4721 sayılı Kanun'un 432. ve devamı maddeleri uyarınca fiziksel özgürlüğünden mahrum bırakıldığı, tutulmasının kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.

50. Akıl hastalarının fiziksel özgürlüğünün kısıtlanabilmesi için kişinin -aciliyet arz eden hâller dışında- akıl hastalığının denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporu ile sabit olması, özgürlüğünün kısıtlanmasının zorunlu olduğu hâllerin söz konusu olması, tutma boyunca bu sebeplerin ve tespitlerin mevcut olması gereklidir (konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları için bkz. §§ 31-33 ve §§ 35-37). Ayrıca süreç, kanunda öngörülen usule uygun olarak gerçekleştirilmelidir.

51. İlk olarak akıl hastası olduğu iddia edilen başvurucunun tutulmasının denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporuna dayanıp dayanmadığına bakılmalıdır. Akıl hastalığının denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporu ile tespiti zorunluluğu söz konusu tespitin aynı zamanda güncel olmasını gerekli kılar. Mahkemelerin bu raporlara ilişkin değerlendirmelerde takdir yetkileri bulunmakla birlikte objektif ve uzman kişilerce hazırlanması gereken raporun denetimine ilişkin yükümlülükleri de mevcuttur. Başvurucunun ileri sürdüğü temel itirazlardan biri denetlenebilir ve güvenilir bir doktor raporunun bulunmadığıdır. Her ne kadar başvurucu, ilgili hastanede görevli güvenlik personelinden şiddet gördüğünü ifade etmiş ve başvurucunun babası da görevli doktorun kaba davranışlarından şikâyetçi olmuşsa da soruşturma sonucu da gözetilerek söz konusu iddiaların düzenlenen raporun güvenilirliği ve denetlenebilirliği açısından tek başına sorun teşkil etmediği kanaatine ulaşılmıştır. Bu kapsamda başvurucunun akıl hastalığı denetime elverişli bir uzman hekim raporuyla ortaya konulmuştur.

52. İkinci olarak incelenmesi gereken husus başvurucunun tehlikelilik hâlinin ancak tutulma ile sona erdirilebileceğine ilişkin tespitin varlığıdır. Zira akıl hastalığının denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporu ile tespiti kişinin tutulması için yeterli değildir, ayrıca akıl hastalığının belirli bir ağırlığı olduğu ve kişinin kendisine ya da kamuya yönelik tehlikelilik hâlinin ancak kişinin tutulmasıyla sona erdirilebileceği kanaatine ulaşılmalıdır. Yani akıl hastasının tutulması ancak zorunluluk hâlinde hukuki kabul edilebilir. 19/8/2022 tarihinde Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen raporda başvurucunun muzdarip olduğu akıl hastalığının gerek kendisi gerek diğer kişiler açısından tehlike oluşturacağı ve kişisel korunmasının başka türlü sağlanamayacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda hastanede tedavisinin uygun olduğu belirtilmiş ve vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi de bu yönde karar vermiştir (bkz. §§ 6-8). Söz konusu raporda yer alan kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamayacağı yönündeki bilgi gözetildiğinde Sulh Hukuk Mahkemesinin koruma nedeniyle özgürlüğünün kısıtlanması şeklindeki müdahalenin başvurucunun akıl hastalığının tedavisi için zorunluluk arz ettiğine dair kabulü bariz bir takdir hatası ya da keyfîlik içermemektedir.

53. Üçüncü olarak başvurucunun tutulmasının gerekliliğine ilişkin tespitlerin tutma süresince devam edip etmediğine bakılmalıdır. Yani tutmanın başlangıcında kişilerin akıl hastalığının denetime elverişli ve güvenilir bir hekim raporu ile sabit olduğu, tedavi ya da ıslahları için tutulmalarının zorunluluk arz ettiği hâllerde dahi eğer bu şartlardan biri tutma sırasında ortadan kalkarsa kişinin tutulması da sona erdirilmelidir. Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen raporda, başvurucunun 4721 sayılı Kanun'un 432. maddesi gereğince tıbbi durumu elverir elvermez çıkarılmak üzere hastanede tedavisinin uygun olduğu ifade edilmiştir (bkz. § 6). Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından da başvurucunun tedavi gördüğü servisteki doktorların bu yatıştan gereken faydanın sağlandığını düşünerek başvurucunun taburcu edildiğine dair rapor düzenlemek suretiyle hasta tabela müşahede evrakına rapor eklediğinde koruma kararının o gün itibarıyla kaldırılmış sayılmasına karar verilmiştir (bkz. § 8). Bu kapsamda başvurucunun tutulma hâlinin akıl hastalığının tedavisi ya da tehlikelilik hâli ile sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucu 12/9/2022 tarihinde tedavisi sonrası taburcu edilmiştir.

54. Tüm bu şartların varlığı hâlinde dahi kişinin hukuka uygun tutulmasından bahsedebilmek için sürecin mevzuat tarafından gösterilen kurallara uygun gerçekleştirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Zira akıl hastasının tutulması yukarıda izah edilen üç şartın varlığı yanında Anayasa'nın 19. maddesine göre ancak "kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi" hâlinde hukuki olacaktır. O hâlde incelenmesi gereken son mesele, söz konusu tutmanın 4721 sayılı Kanun'da belirtilen usul ve esaslara uygun olarak alınan bir tedbirin yerine getirilmesi amacıyla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğidir.

55. 4721 sayılı Kanun'un 432. maddesine göre akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı gibi sebeplerden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi; kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Somut olayda başvurucu 18/8/2022 tarihinde tedavi için gittiği hastanede atipik affektif bozukluk ön tanısı ile hastaneye yatırılmış, ertesi gün hastalığına ilişkin rapor düzenlenmiştir. Raporda; başvurucuda ciddi nitelikte ruhsal hastalık bulgusu görüldüğü, tedavisi yapılmadığı takdirde sağlığına ciddi bir zarar gelmesinin muhtemel olduğu, tedavisi için rızası olmaksızın hastaneye yatırıldığı ifade edilmiştir. 18/8/2022 tarihinde muayene edilen başvurucunun hakkında 19/8/2022 tarihinde düzenlenen rapor ve başvurucunun durumu 22/8/2022 tarihinde vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesine bildirilmiştir (bkz. §§ 5-8). Söz konusu bildirimin 4721 sayılı Kanun'un 405. ve 432. maddelerine aykırı şekilde hemen gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır.

56. Diğer yandan 4721 sayılı Kanun'un 437. maddesinin üçüncü fıkrasına göre hâkim, ilgili kişiyi dinledikten sonra gecikmeksizin en geç iki gün içinde konuya ilişkin kararını verir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi 19/8/2022 tarihinde düzenlenen rapora dayalı olarak başvurucu hakkında koruma tedbirine hükmedilmesi gerekliliğini içeren 22/8/2022 tarihli bildirimi 29/8/2022 tarihinde karara bağlamıştır. Başvurucunun mahkemede dinlenmesinde fayda bulunmadığı kanaatini içeren 19/8/2022 tarihli raporu 29/8/2022 tarihinde değerlendiren Sulh Hukuk Mahkemesi karar tarihi itibarıyla başvurucunun dinlenmesinde bir engel bulunup bulunmadığı hususunu araştırmaksızın başvurucunun fiziksel özgürlüğünü kısıtlayan koruma kararı vermiştir (bkz. § 8). 22/8/2022 tarihli bildirim sonrası 4721 sayılı Kanun'un 437. maddesinde öngörülen iki günlük süreyi aşar şekilde 29/8/2022 tarihinde başvurucu hakkında koruma kararı veren Sulh Hukuk Mahkemesi aynı maddede öngörülen ilgili kişinin dinlenmesi gerekliliğine de aykırı davranmıştır (mevzuatın öngördüğü durumlarda akıl hastasının dinlenmesi gerekliliğine ilişkin AİHM kararı için bkz. § 36).

57. Söz konusu değerlendirmeler uyarınca başvurucunun tutulmasına esas teşkil eden tedbirin kanunda belirtilen usuli güvencelere uygun olarak alınmadığı belirtilen eksikliklerin denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da giderilmediği anlaşılmıştır. 4721 sayılı Kanun'da öngörülen esaslara aykırı şekilde gerçekleştirilen tutma nedeniyle başvurucu, hukuka aykırı şekilde fiziksel özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır. Söz konusu tutmanın kanuniliği yönünden ulaşılan sonuç dikkate alındığında meşru amaç ve ölçülülük ilkesi yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

59. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

60. Başvurucu hakkında 18/8/2022 tarihinde başlayan koruma nedeniyle özgürlüğünün kısıtlanması şeklindeki müdahale 12/9/2022 tarihinde tedavisi sonrası taburcu edilmesiyle sona ermiş olup ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

61. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Bakırköy 9. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2022/873, K.2022/920) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.