TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ETİLER MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/49245)

 

Karar Tarihi: 15/1/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

ETİLER MADENCİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Vekilleri

:

1. Av. Şuayip İÇLİ

 

 

2. Av. Hamza AKSU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/11/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon; başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasının gerekmesi nedeniyle kabul edilebilirlik hususu karara bağlanmadan, şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. 2022/36163 numaralı başvurunun konu ve kişi yönünden hukuki irtibatı bulunan 2021/49245 numaralı başvuru ile birleştirilmesine Bölümce karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu vekili, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Asıl Dosyaya İlişkin Süreç

7. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Ümraniye Vergi Dairesi Müdürlüğünce başvurucu firma hakkında, 10/10/2019 tarihli gümrük beyannamesi kapsamında gerçekleştirilen ihracata ilişkin bedellerin (480.000 euro) tamamının tahsil süresi içerisinde yurda getirilmediği belirtilerek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunulmuştur.

8. Başsavcılık, yapılan ihbar üzerine başvurucu firmanın 28/5/2021 tarihinde genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket etme eyleminden dolayı 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 175.953,20 TL idari para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

9. Başvurucu, idari yaptırım kararının tebliği üzerine anılan karara itiraz etmiştir. İtirazında özetle, İtalya teslimli ihracat kapsamında ham kil satışı üzerinden 480.000,00 euro bedelle 8/10/2019 tarihinde satış gerçekleştiğini, faturaya konu edilen bedellerin euro cinsinden banka hesabına transferlerinin 10/10/2019 ve 20/12/2019 tarihlerinde iki parça hâlinde gerçekleştiğini ve hatta gelen bedellerin TL'ye de çevrildiğini, vergi dairesinin ihbarı üzerine Başsavcılığın bilgi ve belge toplamaksızın idari para cezası vermiş olmasının kabul edilemez olduğunu belirtmiştir. Dilekçe ekinde itirazında belirttiği iki adet banka dekontunu ibraz etmiştir.

10. İtiraz, İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliğince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 10/9/2021 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararda, başvurucunun itirazı ve yapılan ihbar dilekçe içerikleri yazılarak, "idarece kabahat konusu eylemin belirlenmesi ve ortaya konulmasının doğru olarak yapıldığı, cezaya konu eylemin sabit olduğu, buna ilişkin uygulanan ceza maddesi ile ceza miktarının usul ve yasaya uygun olduğu, kabahat konusu eyleme ceza veren kişi ve kurumun kanunen buna görevli ve yetkili olduğu, değerlendirme ve taktirin yerince ve usulüne uygun olarak kullanıldığı, başvuranın iddialarını ve cezanın usulsüz olduğunu ispatlayıp-orta yere koyamadığı görülmekle" şeklindeki gerekçeyle itiraz reddedilmiştir.

11. Başvurucu, bu kez İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliğin anılan kararına itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/9/2021 tarihli kararıyla "verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı" belirtilerek yapılan itiraz kesin olarak reddedilmiştir.

12. Başvurucu, nihai hükmü 4/10/2021 tarihinde öğrendikten sonra 3/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Birleşen Dosyaya İlişkin Süreç

13. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Ümraniye Vergi Dairesi Müdürlüğünce başvurucu firma hakkında 2/10/2018 tarihli gümrük beyannamesi kapsamında gerçekleştirilen ihracata ilişkin bedellerin (491.400 euro) tamamının tahsil süresi içerisinde yurda getirilmediği belirtilerek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunulmuştur.

14. Başsavcılık, yapılan ihbar üzerine başvurucu firmanın 31/5/2021 tarihinde genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket etme eyleminden dolayı 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 170.470,20 TL idari para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

15. Başvurucu idari yaptırım kararının tebliği üzerine anılan karara itiraz etmiştir. İtirazında özetle, İtalya teslimli ihracat kapsamında ham kil satışı üzerinden 480.000,00 euro bedelle satış gerçekleştiğini, faturaya konu edilen bedellerin 491.400,00 euro olarak banka hesabına transferlerinin 5/10/2018 ve 26/11/2018 tarihlerinde iki parça hâlinde gerçekleştiğini ve hatta gelen bedellerin TL'ye de çevrildiğini, vergi dairesinin ihbarı üzerine Başsavcılığın bilgi ve belge toplamaksızın idari para cezası vermiş olmasının kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.

16. İtiraz, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğince incelenmiştir. Hâkimlik dosyayı öncelikle bilirkişiye tevdi etmiştir. Bilirkişi sunduğu raporda sonuç olarak, "ihracat hesabının kapatılabilmesi için GB örneği/GB bilgileri, ilgili İBKB/DAB, satış faturası ile indirim ve mahsup konusu belgelerin aracı bankaya ibrazının zorunlu olduğu, ihracat bedellerinin ve ne kadarının yurda getirildiği tevsiki zorunlu belgelerle teyit edilebileceğinden itiraz dilekçesi ekinde yer almamakla birlikte banka dekontları ibraz edilecek belgeler arasında yer almadığından düzenlenen idari para cezasının yerinde olduğu" kanaatini bildirmiştir.

17. Hâkimlik, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 11/1/2022 tarihli kararla, "bilirkişinin 10/1/2022 tarihli raporunda ihracat bedellerinin ne kadarının yurda getirildiği zorunlu belgelerle teyit edilebileceğinden itiraz dilekçesi ekinde yer almamakla birlikte banka dekontları ibraz edilecek belgeler arasında yer almadığından düzenlenen idari yaptırımın yasa ve usule uygun olduğu anlaşılmakla" şeklindeki gerekçeyle itirazı reddedilmiştir.

18. Başvurucu, bu kez ilgili banka dekontlarını da ekleyerek İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararına itiraz etmiştir. İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliği 22/2/2021 tarihli kararıyla "kararda usule, yasaya ve oluşa aykırı bir yan bulunmadığı" gerekçesiyle yapılan itirazı kesin olarak reddetmiştir.

19. Başvurucu, nihai hükmü 28/2/2028 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 25/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. İlgili hukuk için bkz. Farmconuts Gıda İhracat İthalat Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2022/68858, 6/3/2024, §§ 12-18.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucu; yapılan ihbar üzerine hiçbir araştırma yapılmadan para cezaları uygulandığını, idari para cezası uygulanmasına dayanak olan ihracatlar kapsamındaki satış bedelinin her ikisinin de iki parça halinde banka hesabına geldiğini ve hatta hesabına gelen dövizlerin TL'ye de çevrildiğini, bu durumu yaptığı itirazlarda dile getirmesine rağmen bir araştırma yapılmadan ve iddiası kararda tartışılarak değerlendirilmeden karar verilmesi, ayrıca benzer durumlarda lehine olacak şekilde kararları ibraz etmesine karşın emsal kararların değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Adalet Bakanlığı görüşünde; öncelikle başvuruda kabul edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığının değerlendirilmesi hâlinde Anayasa Mahkemesince daha önce verilen kararlarda da belirtildiği üzere başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.

23. Bakanlık görüşü başvurucu vekiline tebliğ edilmiş olup, bu görüşe karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.

B. Değerlendirme

24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru karar sonucunu etkileyecek esaslı bir iddianın gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı ekleme ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

28. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı ekleme ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).

29. Somut olayda başvurucu şirket hakkında Vergi Dairesi Müdürlüğünce yapılan ihbarlar üzerine Başsavcılıkça 10/10/2019 ve 2/10/2018 tarihli gümrük beyannameleri kapsamında gerçekleştirilen ihracatlara ilişkin bedellerin tamamının tahsil süresi içerisinde yurda getirilmediği belirtilerek Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun'un 3. maddesi uyarınca idari para cezası yaptırımları uygulanmıştır. Başsavcılık, yapılan ihbar dosyalarındaki bilgileri değerlendirerek bu sonuca ulaşmıştır.

30. İdari yaptırım kararlarına başvurucu itiraz etmiştir. Yapılan itirazda ihracata ilişkin bedellerin mevzuatta öngörülen yasal süresi içerisinde iki parça hâlinde döviz cinsinden banka hesabına girdiğini ve hatta TL'ye de çevrildiğini belirtmiş, banka dekontlarını sunmuştur. İtirazı inceleyen Hâkimlikler; ihbar dosyasını ve başvurucunun itiraz dilekçe içeriğini özetleyerek başvurucunun eyleminin sabit olduğunu, uygulanan ceza maddesi ile ceza miktarının usul ve kanuna uygun olduğunu, başvuranın iddialarını ve cezanın usulsüz olduğunu ispatlayamadığını belirterek itirazları reddetmiştir. Anılan ret kararlarına yapılan itirazlar da inceleme mercileri tarafından itiraz kararına atıf yapılarak kararda usule ve kanuna aykırılık bulunmadığı belirtilmek suretiyle kesin olarak reddedilmiştir.

31. Başvurucu, hakkında uygulanan idari yaptırım kararlarına itiraz ederken yaptırıma konu olan mevzuat hükümlerine uygun olarak ihracat bedeli olan paraların hesabına geldiğini belirtmiş ve buna ilişkin dekontları itiraz dosyasına eklemiştir (bkz. §§ 9,18). Hâkimliklerin itirazı değerlendirme kararlarına bakıldığında 28/5/2021 tarihli ana dosyadaki idari para cezasında dosyaya sunulan dekontlara ilişkin bir açıklamada bulunulmadığı, itirazda dile getirilen bu hususla ilgili karar ve değerlendirme yapılmadığı, 31/5/2021 tarihli birleşen dosyadaki idari para cezasına ilişkin ise bilirkişi raporuna atıf yapılmakla birlikte dilekçeye eklenmeyen dekontların istenmediği, anılan dekontların içeriğine yönelik bir değerlendirme yapılmadığı ve itirazın reddi kararı sonrasında eklenen dekontlara ilişkin inceleme merci tarafından da bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Söz konusu iddiaların kararların sonucunu değiştirebilme ihtimali olan iddialar olduğu ve bu konuda Hâkimliklerce ana dosya bakımından hiçbir değerlendirme yapılmadığı, birleşen dosya yönünden ise bilirkişi raporuna ilişkin yapılan değerlendirmenin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 10-11, 17-18). Buna göre başvurucunun savunmalarında ileri sürdüğü ve sonuca etkili olabilecek temel iddialar ayrı ve açık olarak tartışılmamış, başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir.

32. Öte yandan yargı mercinin aynı maddi veya hukuki olguyla ilgili olarak başka bir yargısal karardan farklı bir sonuca ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi kendisinden beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak yargısal nitelikte bir kimse lehine karar verildiği ancak yargı merciinin aynı olgu hakkında bu karardan farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati öneme sahiptir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29 ve ayrıca bkz. Mehmet Köz, B. No: 2018/23430, 27/1/2021, § 27). Başvurucu her iki dosyada aynı yer başka sulh ceza Hâkimliklerince verilen ve aynı maddi olaylara ilişkin lehine olan emsal kararları sunmuş olmasına karşın anılan kararlardan hangi nedenlerle ayrıldığına ilişkin bir açıklama da yapılmamıştır.

33. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçerek delil değerlendirmesi yapması söz konusu olamaz. Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58). Ancak başvurucunun itirazında belirtiği iddiasının kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan bir iddia olduğu ve bildirilen bu durum hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.

34. Buna göre başvurucu üzerine atılı kabahatleri işlemediğine dair iddiasını destekleyebilecek mahiyette deliller sunmasına rağmen, Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Sonuç olarak yargılamalara bir bütün olarak bakıldığında -somut olayın özel koşullarında- hâkimlikler ve itiraz mercilerinin davanın sonucuna etkili hususlar hakkında yeterli bir yanıt vermediği anlaşılmıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

36. Başvurucu, hak ihlalinin tespiti ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, 30.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

38. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

39. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi/belge sunmadığından da maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlâlinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (D.İş 2021/4959) ve İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (D.İş 2021/4851) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 1.151,70 TL başvuru harcı ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.151,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.