KARARLAR

AYM'nin 2021/25429 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 10/7/2024 tarihli ve 2021/25429 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞENGÜL KILAVUZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/25429)

 

Karar Tarihi: 10/7/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportörler

:

Şeyda Nur ÜN

 

 

Yunus HEPER

Başvurucu

:

Şengül KILAVUZ

Vekili

:

Av. Zülküf Ergin ALABALIK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilen başvurucunun açtığı işe iade davasının reddedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1972 doğumlu olup 2006 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (Belediye) bünyesinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında iş gören özel bir şirkette taşeron işçi olarak belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır. Başvurucu; iş sözleşmesinin feshedildiği sıradabasın, yayın ve halkla ilişkiler biriminde sekreter olarak çalışmaktadır.

3. 31/12/2019 tarihinde Belediye, sosyal medya paylaşımları nedeniyle başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir. İş sözleşmesinin feshine neden olan ve yargılama dosyasına giren sosyal medya paylaşımları şöyledir:

"- 21/10/2015 tarihinde ''Beyaz Toros' ,'yargısız infazların itirafı, bugünün tehdidi ve tarihin skandallıdır!' şeklinde paylaşımda bulunduğu,

- Yeni Özgür Politika isimli sayfadan alıntı yaparak 'Şemdinli'de 18 harekatçı öldürüldü' şeklindeki yazıyı hesabında paylaştığı,

- Facebook hesabında 26/03/2014 tarihinde "IMC TV " isimli sayfayı beğendiği,

- 31/10/2015 tarihinde Twitter hesabında 'Son gün barışa demokrasiye ve insanlığa inadına HDP' şeklinde paylaşımda bulunduğu,

- 2/11/2015 tarihinde Twitter hesabında ' Cinler, periler ve meleklermi AKP' ye oy verdi. Ben bu işten birşey anlamadım.' şeklinde paylaşımda bulunduğu,

- 29/11/2015 tarihinde Twitter hesabında Özgör Gündem isimli sosyal medya sayfasından 'Sokağa çıkma yasağının 19 gün sürdüğü Dargeçit'te asker zırhlı ve sivil araçlar ilçeden aydıldı#DemirtaşİleÖzerkliğe' başlıklı videoyu paylaştığı,"

4. Başvurucu, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle işverenler aleyhine işe iade talepli tespit davası açmıştır. Davanın görüldüğü Diyarbakır 5. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 9/9/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Mahkeme; başvurucunun sosyal medya paylaşımlarının bölücü terör örgütünü destekleyici ve övücü mahiyette, güvenlik kuvvetlerine ise hakaret mahiyetinde olduğunu, başvurucunun çalıştığı işyeri de gözönüne alındığında iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından beklenemeyeceğini belirtmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında ayrıca her ne kadar başvurucu hakkında söz konusu paylaşımlar nedeniyle gerçekleştirilen ceza yargılaması sonucu beraat kararı verilmiş ise de sonradan verilen beraat kararının işveren nezdinde başlangıçta ortaya çıkan şüpheyi kaldırmayacağını, bu nedenle iş sözleşmesinin şüphe nedeniyle feshinin geçerli olduğunu belirtmiştir.

5. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 31/1/2021 tarihinde İş Mahkemesi ile benzer gerekçelerle istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, nihai kararı 17/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra 11/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; işe iade davasında İş Mahkemesinin hükme esas aldığı sosyal medya paylaşımları nedeniyle ceza yargılamasından beraat kararı aldığını, söz konusu paylaşımların suç oluşturmadığını ve terör örgütlerini övücü mahiyette olmadığını belirtmiştir. Başvurucu; buna rağmen İş Mahkemesinin yargılama esnasında gerekli araştırmaları yapmadığını, basit bir şüphe üzerinden hüküm kurduğunu, mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediğini ve hakkaniyete uygun yargılanmadığını belirtmiştir.

9. Bakanlık görüşünde, başvurucunun iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu belirtilmiştir.

10. Başvurucunun iddialarının sosyal medya paylaşımları nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesine ve açtığı işe iade davasının reddedilmesine ilişkin işlemler bütününe yönelik olduğu görülmektedir. Bu kapsamda iş sözleşmesinin feshinin temeli ifade özgürlüğüne dayanmaktadır. Bu nedenle başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

13. İfade özgürlüğünün önemi nedeniyle devletten, ifade özgürlüğünü kullanmak isteyenlerin yalnızca üçüncü kişiler tarafından herhangi bir saldırıya uğrama endişesi taşımadan bu hakkı kullanmalarını temin etmesi değil aynı zamanda iş sözleşmelerinin feshi gibi yapılabilecek her türlü müdahalelere karşı da önlem alması beklenir. Anayasa Mahkemesinin yapması gereken inceleme de devletin ifade özgürlüğüne ilişkin söz konusu yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine yönelik olacaktır (negatif ve pozitif yükümlülüklere ilişkin açıklamalar için bkz. Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 45, 46. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 70).

14. Devletin ifade özgürlüğünün korunmasına yönelik yükümlülükleri çerçevesinde uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması, uyuşmazlıkların adil yargılama gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesi ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesi sorumluluğu bulunmaktadır. Yine bireylerin temel hak ve özgürlüklerine üçüncü kişilerin müdahalesinin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınması ve mahkemelerce korunma sağlanması da söz konusu yükümlülükler kapsamındadır. Kamusal makamlarca gerekli yapısal önlemler alınmış olsa da uyuşmazlık konusu davayı yürüten mahkemelerce verilen kararlarda üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bireylere korunma imkânı sağlanmadığı durumlarda bu yükümlülükler gereği gibi yerine getirilmemiş olacaktır. Bu, kamusal makam olan mahkemeler aracılığıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunmasız bırakıldığı anlamına gelecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 47-49).

15. Bu doğrultuda iş sözleşmesi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik olarak işverence gerçekleştirilen müdahaleyle ilgili iddiasını içeren uyuşmazlıkların karara bağlandığı davalarda yargılama mercilerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50; Kasım Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2019/33243, 4/7/2022, § 32).

16. Somut olayda başvurucunun sosyal medya paylaşımları, işveren açısından başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı olduğu yönünde şüphe oluşturmuş ve güven ilişkisini zedeleyici mahiyette görülmüştür. Bu hâliyle başvurucunun iş sözleşmesi geçerli fesih kapsamında ve şüphe feshine dayanılarak feshedilmiştir.

17. Şüphe feshinin özünde, işçi tarafından işlendiği ispatlanamayan ancak işçinin işlediğine ilişkin somut olgular bulunan bir suçun veya borca aykırı ağır davranışın bulunması gerekir. Bu kapsamda şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı adına gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin mevcut olması ve ayrıca olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine rağmen eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamamış olması gerekir. Nihayetinde feshin son çare olması ilkesinin şüphe feshi açısından da uygulanması gerekir. Şüphenin ağırlığı, işçinin yaşı, kıdemi ve işverende oluşan güven kaybı gözönünde bulundurulmak suretiyle tarafların menfaatleri tartılarak bir değerlendirme yapılmalı ve böylelikle şüphe feshinde keyfî uygulamaların önüne geçilmelidir.

18. Elbette işçi statüsünde olan başvurucunun da herkes gibi belirli olaylara ilişkin herhangi bir düşünceye sahip olması ve onu paylaşması ifade özgürlüğü kapsamında kalmaktadır. Bununla birlikte başvurucunun paylaşımları yaptığı sırada -iddialara göre- doğrudan sivilleri hedef alan terör saldırılarında ülke çapında en az 500 sivil ölmüş, 2015 yılının ortalarından itibaren ise daha sonra hendek olayları olarak isimlendirilen yoğun silahlı çatışmalar başlamıştır. Anayasa Mahkemesinin Ayşe Çelik (B. No: 2017/36722, 9/5/2019, §§ 11-13) kararında hendek olaylarına ilişkin arka plan bilgisi şu şekilde verilmiştir:

"11. Şırnak'ın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri; Hakkâri'nin Yüksekova ilçesi; Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçeleri; Mardin'in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçeleri ile Muş'un Varto ilçesinde PKK terör örgütü tarafından cadde ve sokaklara hendekler kazılarak barikatlar kurulmuş ve buralara patlayıcılar yerleştirilerek bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet kurulmaya çalışılmıştır. Yaklaşık on ay süren şiddet olayları daha sonra hendek olayları olarak isimlendirilmiştir. Hendek operasyonları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğünce PKK mensuplarına karşı ortak olarak gerçekleştirilen, başta Sur, Cizre ve Nusaybin olmak üzere on bir şehirde yürütülen askerî operasyonlardır.

12. Güvenlik güçleri, anılan yerlere halkın giriş ve çıkışını engellemek isteyen terör örgütü mensuplarına operasyon düzenlemiş ve çatışmaya girmiştir. Bu operasyonların gerçekleştirildiği bölgelerin bazılarında sokağa çıkma yasakları uygulanmış ve bazıları geçici süreyle askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Bu kapsamda terör örgütü üyelerinin yakalanarak halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla anılan il ve ilçelerin bir kısmında sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş fakat güvenlik güçlerince yürütülen operasyonların sona ermesinin ardından söz konusu yasaklar kaldırılmıştır.

13. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaşanan kayıpların büyüklüğü konusunda 2016 yılının Mayıs ayında bazı resmî görevlilerin açıklamalarına göre en az 2.500 terörist öldürülmüş, 480 güvenlik görevlisi de şehit olmuş, ayrıca 4.000'in üzerinde güvenlik görevlisi de yaralanmıştır. Açık kaynaklarda yer alan, resmî olmayan ve doğrulanmamış bazı açıklamalara göre 100'ün üzerinde sivil hayatını kaybetmiş, 1.000'in üzerinde sivil ise yaralanmıştır. Buna ilave olarak en az 400 bin kişinin çatışma bölgelerinden başka bölgelere göç etmek zorunda kaldığı ileri sürülmüştür. Kesin rakamların yer aldığı resmî bir açıklama bulunmadığı gibi bu konuda güvenilir ve bağımsız herhangi bir rapor da Anayasa Mahkemesinin bilgisine sunulmamıştır."

19. Başvurucunun feshe konu paylaşımlarını, güvenlik risklerinin gerçek olduğu ve buna bağlı kaygıların devlet ve toplum hayatı üzerinde yoğun bir şekilde hissedildiği sırada yaptığı açıktır. Başvurucu ilk paylaşımında Türkiye'nin yakın geçmiş tarihinde faili meçhul olayların simgesi hâline gelen "beyaz Toros"ları ve bunlarla özdeşleştirilen olayları "bugünün tehdidi" olarak nitelendirmiş, yaşanmakta olan yoğun şiddet olaylarının gerisinde güvenlik güçlerinin yargısız infazları olduğunu ima etmiştir. Başvurucu ikinci olarak terör örgütünün yayın organı olan Yeni Özgür Politika isimli internet sitesinin bir haberini paylaşmıştır. Bahsi geçen internet kanalı başta ırkçılık olmak üzere her türlü ayrımcılık ve şiddet övgüsü ve çağrısı yapmakta, yayınlarıyla hem PKK yandaşlarına bilgi iletmekte hem de PKK yönetiminin emirlerini yaymaktadır. Başvurucunun paylaştığı -daha sonra resmî kaynaklarca yalanlanan- başvuruya konu haberde terör örgütünün güvenlik güçlerine ağır zayiat verdirdiği iddia edilmektedir. Haberin yapıldığı bağlama, haberi yayımlayanın kimliğine, haberin zamanına bir bütün olarak bakıldığında haberin terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik edici, zaten söz konusu yönteme başvurmayı benimsemiş kişilerin kararlarını destekleyici mahiyette olduğunu kabul etmemek için bir neden bulunmamaktadır. Güvenlik güçleriyle çatışmaların şiddetlendiği bir sırada terör örgütünün yayın organının manipülatif haberlerini yayma çabalarını ifade özgürlüğünün koruması beklenemez.

20. Kaldı ki başvurucu, başvuruya konu son paylaşımında "özerklik" etiketi ile yapılan ve güvenlik güçlerine ait bazı haberlerin yer aldığı video haber paylaşımını kendi hesabından paylaşmıştır. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında ifade ettiği gibi içinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan, terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan, çeşitli grupların şiddete başvurmaksızın ulaşmayı düşündükleri toplumsal veya siyasal hedeflere, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin düşünce açıklamaları -ideolojik ve katı olarak nitelendirilseler bile- terörizmin propagandası olarak kabul edilemez (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 81; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 63). Buna rağmen başvuruya konu "özerklik" etiketi vahim şiddet olaylarının yaşandığı bağlamda kullanılmış ve böylece terör örgütünün ulaşmayı istediği amaca destek verilerek şiddete başvurmak cesaretlendirilmiştir.

21. Üstelik başvurucu; terör olaylarının yoğun olarak görüldüğü ve vahim nitelikli can ve mal kayıplarının yaşandığı, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en büyük kentinin kamusal hizmetler sunan belediyesinde çalışmaktadır. Başvurucunun çalıştığı yer ve sosyal medya paylaşımlarının zamanlaması birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun düşünce açıklamalarının kişiler üzerindeki etkisinin normal zamanlara göre daha yoğun olduğu açıktır. Bu şartlar altında işverenin şüphe duyduğu başvurucu ile iş ilişkisini sürdürmesini beklemek aşırı bir yorum olacaktır. Üstelik başvurucunun kariyer meslek sahibi olmaması nedeniyle farklı işyerlerinde çalışma imkânı da elinden alınmamıştır.

22. Bu şartlarda yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargılama makamlarının çatışan hakları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında özel hukuk iş ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkları karara bağlayan mahkemelerce ilgili ve yeterli gerekçeler oluşturulduğu ve tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı anlaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.