KARARLAR

AYM'nin 2020/8289 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 16/5/2024 tarihli ve 2020/8289 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADNAN ÖZGÜN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/8289)

 

Karar Tarihi: 16/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 7/11/2024 - 32715

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Özge ULUKAYA

Başvurucular

:

1. Adnan ÖZGÜN

 

 

2. Nuri SEYHAN

 

 

3. Mehmet RANA

Vekilleri

:

Av. Ertan GÜNDÜZ

 

 

Av. Ekrem HOROZOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbirin uzun süre devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Melikgazi Belediye Başkanlığı (İdare) tarafından 14/7/2008 tarihinde başvurucuların murisinin de aralarında olduğu davalılara karşı ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkemece 24/4/2009 tarihinde dava konusu taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulmuştur.

3. Mahkeme tarafından 13/7/2010 tarihli celsede başvurucuların murisinin vefat ettiği anlaşıldığından başvurucuların da dâhil olduğu mirasçıları davaya dâhil etmek üzere İdarenin vekiline süre verilmiş, 17/4/2012 tarihli celsede bahsi geçen tüm mirasçıların davaya dâhil edildiği ve ilgili tebligatların yapıldığı belirtilmiştir. Başvurucular, yargılama aşamasında ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönünde talepte bulunmamıştır.

4. Mahkeme 27/3/2014 tarihinde davanın kabulüyle taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar vermiş, karar temyiz edilmeksizin 18/5/2017 tarihinde kesinleşmiştir.

5. Başvurucular 21/2/2020, 2/3/2020 ve 15/1/2021 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. İdare 25/1/2023 tarihinde ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiş, Mahkeme ilgili Tapu Müdürlüğüne gönderdiği 16/2/2023 tarihli yazıyla ihtiyati tedbir kararının terkin edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Tapu Müdürlüğü ise Mahkemeye gönderdiği aynı tarihli yazıyla, mahkeme kararı gönderilmediği için tedbir kararının kaldırılamadığını açıklamıştır. İdare 3/3/2023 tarihinde ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını tekrar talep etmiştir. Mahkeme talebin gereğinin 16/2/2023 tarihli yazıyla yerine getirilmesi sebebiyle başka bir işlem yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede ihtiyati tedbirin devam ettiği anlaşılmıştır.

7. Komisyonca 22/11/2023 tarihinde 2021/5096 numaralı başvuruda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, başvurunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyete ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

8. Komisyon 2020/8289 ve 2020/9684 numaralı başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Aralarında konu bakımında hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2020/9684 ve 2021/5096 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2020/8289 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucular, dava konusu taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir kararının uzun süre devam ettiğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

11. Başvurular, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Yılmaz AKÇİL bu görüşe katılmamıştır.

13. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti. ([GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018), İhsan Metin (B. No: 2015/7044, 23/1/2019), İbrahim Geçer (B. No: 2014/19056, 19/2/2019) ve Şeyhmus Terece ([GK], B. No: 2017/26532, 23/7/2020) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin uygulanmasının ölçülü olabilmesi için kapsamı ve süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerektiği ve tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesinin mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklediği gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda 24/4/2009 tarihli mahkeme kararıyla konulan ihtiyati tedbirin devam ettiği görülmüştür. Yaklaşık on dört yılı aşkın süredir devam eden ihtiyati tedbirin süresi itibarıyla orantılı olmadığı anlaşıldığından anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmı hakkında Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucular 2020/8289 ve 2020/9684 numaralı başvurularda yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

16. Somut başvurularda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden 2020/8289 ve 2020/9684 numaralı başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

17. Başvurucular; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine ilişkin olarak tedbir sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve özenin gösterilmesi bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati çekmektedir (benzer değerlendirme için bkz. Hamit Alihansoy ve diğerleri, B. No: 2017/35581, 29/9/2020, § 66). Buna göre başvuru konusu olayda ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu, tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvuruculara manevi zararları karşılığında mülkiyet hakkı yönünden net 40.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucular uğradıklarını iddia ettiği maddi zarar ile ilgili yeterli bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2. 2020/8289 ve 2020/9684 numaralı başvurular yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Başvuruculara net 40.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harcın başvurucular Nuri Seyhan ve Mehmet Rana'ya AYRI AYRI ÖDENMESİNE, 487,60 TL harcın başvurucu Adnan Özgün'e ÖDENMESİNE, 18.800 TL vekâlet ücretinin Av. Ertan Gündüz tarafından temsil edilen başvurucular Nuri Seyhan ve Mehmet Rana'ya MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, 18.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Adnan Özgün'e ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2008/1293, K.2014/371) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/5/2024 tarihinde karar verildi.

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu dava konusu taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir kararının uzun süre devam ettiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Başvuru konusu ihtiyati tedbir kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 108 ve 111. maddelerine göre ihtiyati tedbir kararına itiraz edilebileceği gibi ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasının talep edilmesi mümkündür. Nitekim ihtiyati tedbir kararına karşı benzer müesseselere 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 394. ve 395. maddelerinde de yer verilmiştir.

3. Anayasa Mahkemesince İsmail Buğra İşlek (B. No: 2013/1177, 26/3/2013) kararında bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir.

4. Somut olayda başvurucuların ihtiyati tedbir kararı verildiği tarihten itibaren yargılama boyunca ve Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra dava konusu taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin herhangi bir girişimde bulunmadığı anlaşılmıştır.

5. Bu bilgiler doğrultusunda başvurucular yargılama sırasında ihlale neden olduğu iddia edilen tedbir kararının kaldırılmasını talep etmeyerek yargısal yolları usulünce tüketmemiştir.

6. Bu gerekçelerle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu değerlendirildiğinden çoğunluğun aksi yöndeki kararına iştirak edilmemiştir.

Üye Yılmaz AKÇİL