TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M. O. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/8287) |
|
Karar Tarihi: 2/3/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Fatma Burcu NACAR YÜCE |
Başvurucu |
: |
M. O. |
Vekili |
: |
Av. Mehmet SARI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sürekli işçi kadrosuna alınma talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/3/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucunun Açtığı Dava
8. Başvurucu olay tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde ''Sonuç Karşılığı Laboratuvar Hizmet Alımı (9 aylık)'' konulu hizmet alımı ihalesi kapsamında taşeron şirkete bağlı acil tıp teknisyeni unvanıyla geçici işçi statüsünde çalışmaktadır.
9. 24/12/2017 tarihli ve 30280 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (696 sayılı KHK) 127. maddesi ile 30/6/1989 tarihli ve 20211 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23. maddede, kamu kurum ve kuruluşlarında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalışmakta olanların sürekli işçi kadrolarına veya mahallî idare şirketlerinde işçi statüsüne geçme hakkı tanınmıştır. Başvurucu da bu haktan yararlanmak üzere İl Sağlık Müdürlüğüne başvuruda bulunmuş ancak 16/2/2018 tarihinde ilan edilen liste ile "696 sayılı KHK'nın 127. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereği personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışma'' şartını sağlamadığından bahisle başvurucunun talebi reddedilmiştir. Başvurucunun karara karşı yaptığı itiraz idare tarafından reddedilmiş, söz konusu karar başvurucuya 21/3/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 12/4/2018 tarihinde Ankara 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) işlemin iptaline yönelik dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu 1/6/2011 tarihinde yüklenici firma D.L.C. Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde davalı Sağlık Bakanlığına bağlı Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (YBÜ) Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kan Alma biriminde acil tıp teknisyeni olarak çalıştığını ifade etmiştir. Başvurucu çalıştırılmasına dayanak ihale süresinin 9 ay olarak öngörülmesine rağmen aslında yıl boyunca devam eden ve niteliği gereği süreklilik arz eden bir hizmet verildiğini belirterek Acil Serviste gece mesailerine kalıp nöbet tuttuğunu, 2011 yılından itibaren yüklenici firmalar aracılığıyla davalı idarede tam zamanlı olarak hizmet verdiğini vurgulamıştır. Ankara YBÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yapılan 2017/20650 ihale kayıt numaralı sağlık personeli hizmet alımı ihalesinde teknik şartnamesinde Üroloji Taş Kırma Kliniği ve Ortopedi Kliniğinde çalışmak üzere ayrı ayrı bir kişi olmak üzere toplamda iki acil tıp teknisyeninin çalışmasının öngörüldüğünü ve söz konusu teknisyenlerin çalıştırılmasına dayanak ihalenin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olduğu gerekçesiyle başvurularının kabul edilerek sürekli işçi kadrosuna alındığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca bu durumun acil tıp teknisyeni olarak çalışan kendisinin de personel çalışmasına dayalı hizmet alımı kapsamında çalıştığını ortaya koyduğunu ve haksız bir şekilde talebinin reddedilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürerek işlemin iptaline ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
11. Mahkeme 12/6/2018 tarihli kararla yürütmenin durdurulması talebini reddetmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 17/7/2018 tarihli kararıyla yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazın reddine karar verilmiştir.
12. Mahkeme 28/3/2019 tarihli kararla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...Belirtilen durum karşısında, dava konusu işlemin dayalı olduğu hizmet alım ihalesinin maliyet kalemleri içerisinde hizmete mahsus tıbbi cihazların temini ve çalıştırılmasına ilişkin giderlerin % 74 gibi oldukça yüksek bir oranda olduğu, personele ödenecek ücret giderinin toplam maliyet içerisindeki payının ise % 26 oranında kaldığı dolayısıyla yaklaşık maliyetinin en az %70’lik kısmı asgari işçilik maliyetinden oluşmayan bu ihalenin 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin yukarıda anılan geçici 23. maddesinin 10. fıkrası hükmü uyarınca 'personel çalıştırılmasına dayalı' olmadığı sonucuna varılmış olup bu nedenle 'personel çalıştırılmasına dayalı' olmadığı tespit edilen bir hizmet alım ihalesi kapsamında taşeron şirket bünyesinde çalışmakta olan davacının ilgili Yasa hükmü gereğince kadroya geçirilmemesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Nitekim, aynı ihale kapsamında çalışmakta iken kadroya geçme talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bir uyuşmazlık ile ilgili olarak Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi'nce verilen 17/10/2018 tarih ve Y.D İtiraz No:2018/1251 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine...,"
13. Başvurucunun istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 12/12/2019 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
14. Nihai karar 5/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 5/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Başvurucunun Sunduğu Başvuru Konusu Davayla Benzer Olan Ankara İdare Mahkemelerinde Açılan Davaların Süreci
15. Başvurucu ile aynı durumda olan başka işçiler tarafından aynı hukuksal nedenlerle açılan davalarla ilgili olarak davacıların lehine verilen iptal kararları Bölge İdare Mahkemesinin 12/12/2019 tarihli ve E.2019/3045, K.2019/2388; 29/1/2020 tarihli ve E.2019/3624, K.2020/63; 5/3/2021 tarihli ve E.2019/5039, K.2021/500; 12/3/2021 tarihli ve E.2019/4264, K.2021/750 ile 22/10/2021 tarihli ve E.2019/3749, K.2021/3051 sayılı kararları ile kaldırılarak davaların reddine kesin olarak karar verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 375 sayılı KHK'nın geçici 23.maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
''5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatlarında; ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler için ise kendi bütçelerinden karşılanan 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
c) Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak,
ç) En son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek,
kaydıyla, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurabilirler. Başvuranların şartları taşıyıp taşımadıklarının tespiti, bu tespite itirazların karara bağlanması, şartları taşıyanların idarelerince belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınav sonuçlarına itirazların karara bağlanması ve sınavda başarılı olanların kadroya geçirilmesine ilişkin süreç bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde idarelerince sonuçlandırılır. Sınavlarda başarılı olanlar, varsa bu fıkranın (c) bendinde öngörülen davalardan feragat ettiklerini tevsik eden belgeyi ve/veya icra takibine konu alacaktan feragat ettiğine dair icra müdürlüğünden alınacak belgeyi ibraz etmek, bu fıkranın (ç) bendinde öngörülen sulh sözleşmesini ibraz etmek ve öngörülen şartları taşımaya devam etmek kaydıyla, sınav sonuçlarının kesinleşmesini müteakip, her bir sözleşme itibarıyla, yüklenicinin hakedişlerinin ödendiği bütçe, teşkilat ve birim/yerleşim yeri adına vize edilmiş sayılan sürekli işçi kadrolarına idarelerince topluca geçirilir. Bu fıkra kapsamında feragat edilen davalara veya takiplere ilişkin yargılama ve takip giderleri davacı veya takip eden üzerinde bırakılır ve taraflar lehine vekalet ücretine hükmolunmaz, hükmedilenler tahsil edilmez ve bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar tahsil edilenler ise iade edilmez. Bu fıkra kapsamında yapılacak sulh sözleşmelerinden damga vergisi alınmaz.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 2/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu; aynı ihale kapsamında aynı hastanede çalışan kişilerin açtıkları davaların kabul edildiğini, yapılan ihalede farklı hizmet türleri olduğunu ve bu bağlamda her hizmet türü için ayrı ayrı asgari ücret hesaplaması yapılması gerektiğini, farklı hizmet türlerinin olmadığının gerekçeli kararda açıklanmadığını, taraf teşkili sağlanmadan Mahkemece eksik inceleme ve araştırmayla gerekçesiz hüküm kurulduğunu, subjektif değerlendirmelerle davanın reddine hükmedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
19. Bakanlık görüşünde; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu ve ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde bulunduğu, aynı durumdaki kişiler tarafından açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına ve dava konusu işlemin iptaline dair bazı kararlar verilmişse de bir kısım idare mahkemesi tarafından daha sonra davanın reddine karar verildiği, söz konusu davaların istinaf incelemesine tabi tutulmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesine taşındığında ise uyuşmazlıkları incelemekle görevli Ankara 1. İdari Dava Dairesinin dava konusu işlemlerin iptaline dair kararları kaldırarak davaların reddine karar verdiği, aynı yöndeki davanın reddine dair ilk derece mahkemesi kararlarını da onadığı, eşitlik ilkesine dair ihlal iddialarının da temellendirilmediği ifade edilmiştir.
20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarıyla benzer hususları dile getirmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvuru formunda dava konusu ihalede farklı hizmet türleri olduğu ve bu bağlamda her bir hizmet türü için ayrı ayrı asgari işçilik maliyeti hesaplamasının ayrı ayrı yapılması gereken dava konusu ihalede niteliği itibarıyla farklı hizmet türlerinin olmadığına ilişkin iddiaların yargılamada karşılanmadığı ileri sürüldüğünden söz konusu iddialar adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
22. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
23. Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
26. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
27. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
28. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile cevap verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
29. Ayrıca kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
30. Derece mahkemesi kararında esaslı iddiaların karşılanmaması veya bu iddialara makul bir gerekçe ile cevap verilmemesi hâlinde ise kanun yolu incelemesi yapan mercinin -aynı iddiaların kendisi önünde de ileri sürülmesi hâlinde- ilgili iddialara yönelik atıf yapacağı bir ilk derece mahkemesi değerlendirmesi söz konusu olmayacaktır. Bu durumda kanun yolu incelemesi yapan mercinin davayla doğrudan ilgili olan bu hususları ayrıca değerlendirerek makul bir gerekçe ile cevap vermesi anayasal yükümlülük gereğidir.
31. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada verilen ret kararında (bkz. § 12) Mahkemenin ayrıntılı, objektif, kabul edilebilir gerekçelerle başvurucunun 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinde belirtilen"696 sayılı KHK'nın 127. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi gereği personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalışma'' şartını sağlamadığı sonucuna ulaşarak ret kararı verdiği anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucunun ileri sürdüğü ve sonuca etkili olabilecek söz konusu temel argümanların derece mahkemesince değerlendirildiği, bu suretle esaslı iddiaların karşılandığı anlaşılmaktadır.
32. Bunun yanında başvurucunun benzer davalarda farklı kararlar verildiğine ilişkin iddiasına yönelik olarak dosya kapsamında sunulan davaların yargılama süreçlerinin sonunda başvuru konusu davadaki gibi değerlendirme yapılarak ret kararları verildiği, dolayısıyla başvurucunun bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/3/2023tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.