TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
M.I. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/5225) |
|
Karar Tarihi: 15/11/2023 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Hüseyin Ozan ADIYAMAN |
Başvurucular |
: |
1. M.I. |
|
|
2. A.I. |
|
|
3. S.I. |
Vekili |
: |
Av. Yüksel SİPAHİ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, üçüncü kişilerce gerçekleştiği ileri sürülen cinsel saldırı niteliğindeki eylemlerle ilgili olarak yapılan ceza muhakemesinin makul süratle tamamlanmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu M.I. 1997 doğumludur.
3. Başvurucu M.I., dayısının damadı İ.Y.nin kendisini cinsel yönden istismar ettiğini ve bu sebeple hamile kaldığını ileri sürerek 2014 yılının Mart ayında şikâyetçi olmuştur. Başvurucu M.I.nın şikâyetine göre cinsel saldırı niteliğindeki eylem 2013 yılında 16 yaşındayken gerçekleşmiştir. Bu şikâyet üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen soruşturmada 2014 yılının Ekim ayında iddianame düzenlenmiştir. Anılan iddianameyle İ.Y.nin çocuğun nitelikli cinsel istismarı, tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılması talebiyle Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
4. Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonunda 2015 yılının Şubat ayında İ.Y.nin başvurucu M.I.ya karşı reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını işlediğinden bahisle oyçokluğu ile mahkûmiyetine; tehdit suçunu işlediğinin sabit olmadığı belirtilerek de beraatine karar verilmiştir. Mahkeme gerekçeli kararında, başvurucu M.I.nın 2014 yılının Haziran ayında doğum yaptığının, DNA testi sonucunda bebeğin babasının sanık olduğunun ve ruh sağlığının bozulduğunun tespit edildiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte başvurucu M.I.nın; aşamalarda değişen ifadelerini, sanık ile arasındaki telefon görüşmelerini, hamilelik durumu ortaya çıkmadan önce şikâyetinin bulunmadığını ve olayın kendine has özelliklerini değerlendiren Mahkeme yargılamaya konu eylemlerin reşit olmayanla cinsel ilişki ve çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarını oluşturduğunu kabul etmiştir.
5. Karara muhalif kalan üye muhalefet şerhinde özetle M.I.nın kabul edilebilir bir rızasının bulunmamasına rağmen cinsel birlikteliğin yaşandığını kabul ederek İ.Y.nin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılması gerektiğini savunmuştur.
6. Başvurucular vekili 2015 yılının Şubat ayında anılan kararı temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde özetle İ.Y.nin başvurucu M.I.yı tehdit ettiği, cinsel ilişkiye zorladığı ve hamile bıraktığı iddia edilmiştir. Başvurucular vekili, adli raporlara ve yukarıda açıklanan muhalefet şerhindeki belirlemelere dayanarak İ.Y.nin eylemi nedeniyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun oluştuğunu, ayrıca bu eylem nedeniyle M.I.nın hamile kaldığını ve ruh sağlığının bozulduğunu ifade etmiştir.
7. Başvurucu 5/2/2020 tarihinde temyiz incelemesinin devam ettiğini açıklayarak bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun incelendiği tarihte ceza yargılaması dosyası halen temyiz incelemesi aşamasındadır.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; çocuğun cinsel yönden istismar edildiğinin ileri sürüldüğü ceza yargılamasının ciddiyetle ve süratle sonuçlandırılmasının gerekliliğine vurgu yapmış ve 2014 yılının Mart ayındaki şikâyetle başlayan yargılama sürecinin başvuru tarihi itibarıyla sonuçlandırılmadığını, bundan dolayı yaşadıkları mağduriyetin arttığını ve üzüntü duyduklarını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
9. Başvurucuların şikâyetlerinin özü, cinsel dokunulmazlığa karşı işlendiği iddia edilen suça dair ceza muhakemesinin makul süratle tamamlanmamasıyla ilgilidir. Somut olayda Mahkeme; cinsel birliktelik sonucunda başvurucu M.I.nın hamile kaldığını, doğum yaptığını ve ruh sağlığının bozulduğunu tespit etmiştir (bkz. § 4). Buna göre iddianın kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların iddiaları; kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden incelenmiştir.
A. Başvurucular A.I. ve S.I. Yönünden
10. M.I.nın ebeveyni A.I. ve S.I. da çocuklarına karşı işlendiği iddia edilen çocuğun cinsel istismarı suçundan yapılan yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle mağdur olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte başvuru formunda, kızlarının yaşadığı olayların -her ebeveynin yaşadığı ızdıraptan öte- başvurucularda ayrıca ne tür bir mağduriyet oluşturduğu noktasında özellik gösteren bir açıklama mevcut değildir. Bu nedenle başvurucular A.I. ve S.I.nın bireysel başvuru ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu M.I. Yönünden
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı devlete negatif ve pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir boyutu mevcuttur. Söz konusu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir. Kötü muameleye yönelik soruşturmalarda, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi, herhangi bir hile ya da kanunsuz eyleme izin verilmemesi ve kamunun güveninin sürdürülmesi için yetkililer tarafından soruşturmanın azami bir hız ve özenle yürütülmesi gerekir. Kötü muamele iddialarına ilişkin bir ceza davası söz konusu olduğunda yetkililer tarafından çabuklukla verilecek bir yanıt, eşitlik ilkesi içinde genel olarak kamunun güveninin korunması açısından temel bir unsur olarak sayılabilir ve kanun dışı eylemlere karışanlara karşı gösterilecek her türlü hoşgörüden kaçınmaya olanak tanır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Adem Erden, B. No: 2015/4032, 23/1/2019).
13. Başvurucu M.I.nın cinsel yönden istismar edildiğini ve bu sebeple hamile kaldığını belirterek şikâyetçi olması sebebiyle Başsavcılıkça derhâl soruşturma başlatılmış, olayla ilgili deliller toplanarak yaklaşık yedi ay gibi bir sürede ceza davası açılmıştır. Bununla birlikte Mahkeme tarafından yapılan yargılama yaklaşık dört buçuk ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırılmıştır.
14. Mahkemenin kararı 2015 yılının Şubat ayında temyiz edilmiştir. Başvurunun incelendiği tarihte ise ceza yargılaması dosyası temyiz aşamasındadır. Buna göre yaklaşık sekiz yıl dokuz ay geçmesine rağmen temyiz incelemesi sonuçlandırılmamıştır. Dolayısıyla inceleme tarihi itibarıyla yaklaşık sekiz yıl dokuz aydır devam eden ceza yargılaması tamamlanamamıştır.
15. Somut ceza yargılamasındaki maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kıstaslar dikkate alındığında başvuru konusu olay karmaşık bir görünüm arz etmemektedir. Bununla birlikte başvurucunun soruşturmanın uzamasına sebep olacak tutumunu ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensizliğini gösteren bir unsur da gözlenmemiştir. Kaldı ki soruşturma ve kovuşturma evreleri süratle sonuçlanan yargılamada temyiz incelemesi karar tarihi itibarıyla sekiz yıl dokuz ay boyunca tamamlanamamıştır. Buna göre başvuruya konu yargılamanın makul süratte tamamlandığı ve buna bağlı olarak da hukuka aykırı eylemlere karşı hoşgörü gösterildiği görünümünün verilmediği ve kamuoyunun güveninin korunduğu söylenemez.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu M.I., ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
18. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 60.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
19. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucu M.I.ya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
B. 1. Başvurucular A.I. ve S.I.nın başvurusunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu M.I.nın kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucu M.I.ya net 60.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucu M.I.ya ÖDENMESİNE,
F. Başvurucular A.I. ve S.I. yönünden yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.