TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHARREM ERDOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/35609)

 

Karar Tarihi: 5/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Muharrem ERDOĞAN

Vekili

:

Av. Ömer Faruk ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamu görevinden çıkarılmış olan başvurucunun umuma mahsus pasaport verilmesi talebinin reddi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, vergi müfettişi olarak görev yapmaktayken olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır. İlgili KHK hükümleri uyarınca başvurucunun pasaportu da iptal edilmiştir.

3. Devam eden süreçte Polonya'da yerleşik olan eşinin yanına gitmek amacıyla pasaport tahdidinin kaldırılarak umuma mahsus pasaport düzenlenmesini talep eden başvurucunun bu talebi reddedilmiştir. İşlemin iptali istemiyle açılan davada başvurucu, hakkında silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında yürütülen soruşturmada yurt dışına çıkış yasağı kararı bulunmadığını belirtmiştir.

4. Ankara 8. İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturmanın derdest olduğu ve başvurucunun KHK ile kamu görevinden çıkarıldığı, bu nedenlerle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

5. Başvurucu, ret kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup Ankara Bölge İdare Mahkemesi kesin nitelikte kararla istinaf başvurusunu reddetmiştir. Başvurucu nihai karardan sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu, eşinin yurt dışında yaşadığını ancak pasaportunun iptali ve tahdidin kaldırılmayarak umuma mahsus pasaport verilmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle yaklaşık dört yıldır yurt dışına çıkamadığını, bu duruma bağlı olarak seyahat hürriyeti ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde, aile hayatına saygı hakkı ile kamu menfaati arasındaki adil dengenin korunup korunmadığı konusunda somut olayın koşullarına göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

8. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir. Ancak bu şekilde inceleme yapılabilmesi için bireysel başvuru formunda başvurucuların şikâyet edilen tedbirin özel ve aile hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını somut verilere dayalı olarak uygun şekilde ortaya koymaları gerekmektedir (Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50; Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, §§ 40-41). Eşinin Polonya'da yerleşik olduğunu ve bu ülkede çalıştığını tevsik eden belgeleri sunan başvurucunun gitmek istediği ülkede muhtemel aile bağlarının bulunduğu ve pasaport verilmesi talebinin reddedilmesinin başvurucunun aile hayatını etkilediği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle başvuru aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Başvurucunun umuma mahsus pasaport düzenlenmesi talebinin reddedilmesinin Anayasa’nın 20. maddesi ile güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Onur Can Taştan, § 51; Yağmur Erşan, § 51).

11. Söz konusu müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının tespiti gerekir (R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82; Halil Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34).

12. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemlerin başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin KHK'da yer alan ve sonradan kanunlaşan ilgili hükümler temelinde yürütüldüğü görülmüştür. Bu durumda başvuru konusu idari işlemin ve yargısal kararların yeterli bir hukuki temele sahip olduğu, aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır (bkz. Onur Can Taştan, § 55; Yağmur Erşan, § 55).

13. Diğer yandan terör örgütleriyle mücadele kapsamında uygulanan tedbirlere istinaden başvurucunun pasaportunun iptal edildiği ve umuma mahsus pasaport düzenlenmesi talebinin reddedildiği dikkate alındığında aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin millî güvenliğin sağlanması meşru amacına dayandığı da görülmüştür (bkz. Onur Can Taştan, §§ 56-58; Yağmur Erşan, §§ 56-58).

14. Somut olayda demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük kriteriyle ilgili inceleme yöntemine ilişkin olarak ise Anayasa Mahkemesinin Ferhat Üstündağ (B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45-46, 48), Onur Can Taştan (§ 65) ve Yağmur Erşan (§ 65) kararlarındaki ilkeler uygulanacaktır.

15. Somut olay değerlendirildiğinde yukarıda bahsedilen ilgili düzenlemelere dayanılarak terör örgütleri ile irtibat ve iltisakının olduğu düşünülen kişilerin genel bir tedbir olarak hususi damgalı pasaportlarının iptal edildiği ve bu kişilere uygulanan tahdit kapsamında umuma mahsus pasaport verilmediği, başvurucunun maruz kaldığı idari işlemlerin de bu çerçevede gerçekleştiği anlaşılmıştır. Başvurucunun umuma mahsus pasaport verilmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle yurt dışında yaşayan eşinin yanına gidemediği görülmüştür.

16. Başvurucu hakkında müdahale tarihi itibarıyla yurt dışına çıkış yasağını içeren bir mahkeme kararının mevcut olmadığı ve başvurucunun aile hayatına ilişkin sınırlamanın kaynağının sadece bir idari işlem olduğu anlaşılmaktadır. Derece mahkemesinin kararı incelendiğinde başvurucu hakkında tesis edilen bahse konu işlemlere yönelik olarak idarenin bildirdiği gerekçeler ile yetinildiği, işlemlerin başvurucuyla ilişkilendirilerek somutlaştırılmadığı, başvurucunun hangi eylemleri ya da ilişkileri nedeniyle yurt dışına çıkışının engellendiğinin belirsizliğini koruduğu, idari işlemlerin başvurucunun gitmek istediği ülkede kurması muhtemel aile bağları üzerindeki etkileri gözetilerek beklenen kamusal yarar ile başvurucunun çıkarları arasında bir dengeleme yapılmadığı görülmüştür.

17. Sonuç olarak başvurucuya pasaport verilmemesinin nedenlerine yönelik derece mahkemesince yeterli bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı ve bu şekilde başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yönelik uygulanan sınırlamanın belirsiz bir şekilde devam ettirilmesine sebep olunduğu görülmüştür. Bu hâlde hakkında yurt dışına çıkışa engel oluşturacak yargı kararı bulunmayan başvurucuya yöneltilen tedbirin -başvurucunun gitmek istediği ülkedeki muhtemel aile bağları da gözetildiğinde- uzun süre uygulanmasının demokratik bir toplumda alınması zorunlu ve ölçülü olduğu söylenemez.

18. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

21. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin tespiti ve yeniden yargılama ile giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İdare Mahkemesine (E.2019/1815, K.2020/854) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (E.2020/2293) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.