TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MURAT KAYMAKÇI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/35000) |
|
Karar Tarihi: 3/4/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Mücahit AYDIN |
Başvurucu |
: |
Murat KAYMAKÇI |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, hükümlüye babasının cenaze törenine katılması için izin verilmemesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İskenderun T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak barındırılan başvurucunun babası 31/8/2020 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu aynı günkü dilekçesiyle Antakya'da gerçekleşecek cenaze törenine katılmak için izin talebinde bulunmuştur. Başsavcılık, başvurucunun talebini COVID-19 salgını nedeniyle cenazeye katılmasının sakıncalı olduğu gerekçesiyle 31/8/2020 tarihinde reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya aynı gün tebliğ edilmiştir.
3. Başvurucu İskenderun İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) yazdığı 14/9/2020 tarihli dilekçesinde; salgın tedbirlerinin genel olarak gevşetildiğini ve Ceza İnfaz Kurumunda açık öğretim sınavlarının yapıldığını, buna karşın babasının cenazesine katılma talebinin COVID-19 salgını nedeniyle reddedildiğini belirtmiştir. Artık cenazeye katılımının mümkün olmadığını ve manevi zarara uğradığını ifade eden başvurucu kanuni haklarını kullanabileceği mercilerin kendisine bildirilmesini talep etmiştir. Hâkimlik 6/10/2020 tarihli yazısı ile Hâkimlikçe yapılacak herhangi bir işlem bulunmaması nedeniyle söz konusu dilekçeyi Başsavcılığa göndermiştir. Başsavcılığın 8/10/2020 tarihli yazısında başvurucunun şikâyetiyle ilgili Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabileceği belirtilmiştir. Anılan yazı 12/10/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
4. Başvurucu 27/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
7. Başvurucu; ülke genelinde ve Ceza İnfaz Kurumunda salgın tedbirlerinin gevşetildiğini, maske ve mesafe tedbirleri uygulanarak babasının cenazesine katılımı sağlanabilecekken bu yöndeki talebinin reddedildiğini, bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyet başvurusunda bulunmadığı hususunun dikkate alınarak başvurunun süresi içinde yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. Somut başvuruda infaz hâkimliğine şikâyet yolunun tüketilmesinin zorunlu olmadığı ve başvurunun süresi içinde yapıldığı değerlendirilmiştir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 16/12/2019, §§ 32-39).
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 94. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında yer alan düzenlemeler gereğince kanuni temelinin bulunduğu ve infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması şeklinde meşru amacının bulunduğu açıktır (Rasul Kocatürk, §§ 45-50).
12. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45; Abuzer Uzun, B. No: 2016/61250, 13/6/2019, § 38).
13. Anayasa’nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Rasul Kocatürk, § 56). Ölüm, insan hayatında karşılaşılan acı olaylardan biridir. Birçok kültürde ölen kimsenin tanıdıkları bir araya gelerek ölüm nedeniyle duyulan acı ve üzüntüyü paylaşır. Ölenin geride kalan aile bireyleri ziyaret edilerek kendilerine maddi ve manevi destekte bulunulur. Şüphesiz bu acıyı ölüm anından itibaren en yoğun derecede yaşayan ve desteğe en çok ihtiyaç duyanlar aile bireyleridir. Bu nedenle ölenin aile bireylerine taziye ziyaretinde bulunulması, aile bireylerinin de taziyeleri kabulü kültürümüzde önemli bir yer tutmaktadır. Kanun koyucu bu insani düşünceden ve kültürel olgulardan hareketle 5275 sayılı Kanun'da yakınlarının ölümü hâlinde hükümlüye mazeret izni verilmesini düzenlemiştir. Kanun'daki izin süreleri gözetildiğinde kanun koyucunun iznin kapsamını sadece defin işlemi ile sınırlı tutmadığı, definden sonra yapılan taziye ziyaretlerini kabul etmeye ve aile bireylerinin bir arada kalarak birbirlerine destek olmalarına imkân tanımayı da amaçladığı kabul edilmelidir. Buna göre cenazeye katılma talebinin taziye kabulüyle birlikte ele alınması gerekmektedir. Bu yorum aynı zamanda aile hayatına saygı hakkının gereklerine de uygun olacaktır (Rasul Kocatürk, § 61). Cenazeye veya taziye katılımın sağlanması imkân dâhilinde görülmezse bu duruma ilişkin zorunluluk hâllerinin somut olgu ve olaylara dayalı olarak açıklanması gerekir (Rasul Kocatürk, § 62).
14. Somut olayda başvurucu Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucunun vefat eden babasının aynı il sınırları içerisinde ve uzak sayılamayacak bir mesafede gerçekleşecek olan cenaze törenine katılım talebi COVID-19 salgını ve alınan tedbirler gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Bununla beraber COVID-19 salgını ve tedbirlerine ilişkin genel bir gerekçeyle yetinilmiş, sosyal mesafe ve maske kullanımı gibi tedbirler çerçevesinde başvurucunun talebinin karşılanmasına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Başvurucunun cenaze törenine katılımının sağlanması mümkün olmayabilirse de alternatif olarak taziyeye katılımın sağlanması hususu da değerlendirilmemiştir. Başsavcılık, başvurucunun talebinin karşılanması için durumun gerektirdiği özeni gösterdiğini, ilgili personelin görevlendirilmesi için alternatif çözümler denediğini ortaya koyabilmiş değildir. Başvurucunun babasının cenazesine veya taziyesine katılamamasının neden olduğu derin üzüntü dikkate alındığında Başsavcılık ve derece mahkemesi kararlarında gösterilen gerekçeler, başvurucunun çıkarları ile toplumun çıkarları arasında adil denge kurulmasına yönelik ikna edici, ilgili ve yeterli unsurlara sahip değildir. Dolayısıyla, başvurucunun cenazeye ya da taziyeye katılarak ailesine destek olma imkânından yoksun kalmasında kamu makamlarının talebin reddedilmesi şeklindeki müdahalesinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan gerekçeyle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
16. Başvurucu; ihlalin tespiti ile miktar belirtmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
17. Başvurucunun babasının vefatının üzerinden uzun bir süre geçtiği dikkate alındığında ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucunun talebinin kamu makamlarınca yeniden değerlendirilmesinde hukuki yarar bulunmamaktadır.
18. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı (31/8/2020-2020/830 Muh.) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.