TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A.G. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/32928) |
|
Karar Tarihi: 14/2/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Ayşenur TUNCER |
Başvurucu |
: |
A.G. |
Vekili |
: |
Av. Ebru ERKAYA |
|
|
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında verilen önleyici tedbir kararının kaldırılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu ve eşi arasında Ankara 15. Aile Mahkemesinde 2018 yılında açılan boşanma davası başvuru tarihi itibarıyla devam etmektedir. Başvuru tarihine kadar olan iki yıllık süreçte başvurucunun şiddet tehlikesinin devam ettiği iddiası kapsamında mahkemelerce başvurucunun eşi aleyhinde muhtelif tarihlerde önleyici tedbir kararları verilmiştir. Başvuru konusu yapılan mahkeme kararından önceki süreçte Ankara 1. Aile Mahkemesi'nin (Mahkeme) 12/8/2020 tarihli kararıyla başvurucunun eşi ve yengesi aleyhine 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (c), (d) ve (f) bentleri uyarınca ve başvurucunun eşi aleyhine ayrıca (ç) bendi uyarınca 90 gün süreyle geçerli olmak üzere önleyici tedbir uygulanmasına karar verilmiştir. Karşı tarafın itirazı üzerine Ankara 2. Aile Mahkemesi, 26/8/2020 tarihinde itirazın kısmen kabulü ile 12/8/2020 tarihli önleyici tedbir kararının (b), (c), (d), (f) ve (ç) bentlerinin kaldırılmasına, (a) bendinin aynen devamına karar vermiştir. Kararda itiraz dilekçesindeki sebepler özetlenerek itirazın kısmen kabulüne karar verildiği belirtilmiştir. Başvurucu bu karara karşı bireysel başvuru yoluna başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi'nin 2020/29636 numaralı bireysel başvuru dosyası kapsamında başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuruya konu somut olayda ise yukarıda belirtildiği üzere (a) bendinde yer alan tedbirin süresi devam ederken başvurucu; aleyhine tedbir istediği eşi ve yengesiyle aralarında ceza yargılamasına konu olaylar yaşandığını, derdest ceza davaları bulunduğunu, tarafına psikolojik şiddet, kötü davranış ve tehdit eylemlerinde bulunduklarını belirterek 9/9/2020 tarihinde yeniden Mahkemeden 6284 sayılı Kanun kapsamında tüm tedbirlerin uygulanması talebinde bulunmuştur. Başvurucu talebinde; uzaklaştırma kararlarının süresinin bitmesi ve tedbirlerin kalkmasıyla aleyhinde tedbir istenen eşinin kendisini ve müşterek çocukları sürekli takip etmeye başladığını belirtmiştir.
4. Bununla birlikte 19/6/2019 tarihinde müşterek çocuğu kreşe götürürken eşinin yengesinin kendisini takip ettiğini ve fark edildiğinde üzerine araba sürerek kaçtığını iddia etmiştir. Bu olay sonrasında aleyhine tedbir uygulanmasını talep ettiği kişiler hakkında şikâyetçi olduğunu ve ceza yargılamasının tedbir talep edildiği tarihte hâlen devam ettiğini ifade etmiştir. Ayrıca başvurucu; eşinin yengesinin daha önce aleyhinde verilen tedbir kararını ihlal etmesi nedeniyle hakkında zorlama hapsi kararı verildiğini vurgulayarak boşanma davasının devam ettiği süreçte eşinin hem kendisini hem de müşterek çocukları defalarca tehdit ettiğini ve baskıladığını iddia etmiştir. Başvurucu son olarak, boşanma davasında eşinin küçük olan müşterek çocuğun kendisinden olmadığı iddiasını ileri sürdüğünü ve DNA testi yapılmasını talep ettiğini ileri sürmüştür. Mahkeme bu talebi değerlendirerek 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (c), (ç), (d) ve (f) bentleri uyarınca üç ay süreyle geçerli olmak üzere önleyici tedbir uygulanmasına 10/9/2020 tarihinde karar vermiştir.
5. Başvurucunun eşi E.E.T. 28/9/2020 tarihinde Mahkemenin 10/9/2020 tarihli önleyici tedbir kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; taraflar arasında (a) bendindeki "Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama" tedbirinin uygulandığını ve hâlen geçerli olan bir kararın bulunduğunu, müşterek çocukları ancak icra vasıtasıyla görebildiğini, başvurucunun davranışlarının 6284 sayılı Kanun kapsamında tanınan hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.
6. Ankara 2. Aile Mahkemesi, 28/9/2020 tarihinde itirazın kabulü ile 10/9/2020 tarihli önleyici tedbir kararının tümüyle kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Mahkemenin 12/8/2020 tarihli kararının hâlen geçerli olmasına ve uzman beyanına dayanıldığı belirtilmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 1/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 26/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu, karşı tarafın kendisine yönelik sürekli tehditlerde bulunduğunu, uğradığı hakaretler ve psikolojik şiddet nedeniyle tedbir uygulanmasını talep ettiğini, ceza yargılamalarının ve boşanma davasının başvuru tarihi itibarıyla devam ettiğini, koruma kararlarına rağmen karşı tarafın eylemlerine devam ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu, şiddet tehdidi altında olduğunu gösteren somut delillere karşın önleyici tedbir kararının ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konmadan kaldırılmış olmasının devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucunu doğurduğunu belirterek maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, mevcut başvuruda başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda değerlendirme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu bir beyanda bulunmamıştır.
10. Başvurucunun bahse konu ihlal iddialarını münhasıran aile mahkemesi tarafından tedbir kararının kaldırılmasına dayandırdığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin benzer konulardaki daha önceki kararları da dikkate alınarak başvurucunun tüm şikâyetleri Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir (Eylem Çetin Demir, B. No: 2014/2302, 9/11/2017, § 28; A.Z.Ö., B. No: 2014/546, 19/12/2017, § 60; Ö.T., B. No: 2015/16029, 19/2/2019, § 25; K.Ş., B. No: 2016/14613, 17/7/2019, § 32).
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Devletin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini gerektirir. Bununla birlikte anılan hakka etkili bir biçimde saygının sağlanmasını teminen devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da belirtilen haklara saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca söz konusu saygının bir gereği olarak negatif ve pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında, bireylerin anılan haklarını tam anlamıyla kullanabilmeleri için usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırılması da sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81; Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 31-34; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, § 90; E.G., [GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016, § 68; Semra Özel Üner, B. No: 2014/12009, 26/10/2016, § 35).
13. Başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik gerçekleştirilen müdahalenin, eşinden yani özel hukuk kişisinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla olayda devletin "etkili bir hukuk sistemi kurma" yönündeki pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediği yönünden bir inceleme yapılması gerekmektedir. Kanun koyucu tarafından ihdas edilen 6284 sayılı Kanun ile devletin koruma yükümlülüğü kapsamında gerekli yasal altyapının oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte söz konusu yükümlülükler, belirtilen düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile tamamlanacağından yargı makamlarınca temel hak ve özgürlüklerin özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar incelenirken de gözönünde bulundurulması gerekli usule ilişkin güvenceleri haiz olan bir yargılama yapılması gerekmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Semra Özel Üner, §§ 35-40).
14. Somut olayda, başvurucu ve E.E.T. arasında 2018 yılından itibaren boşanma davası ile birlikte süregelen uyuşmazlıklar bulunmaktadır. Başvurucu, aleyhine tedbir istediği eşi ve eşinin yengesiyle aralarında ceza yargılamasına konu olaylar yaşandığını ve derdest ceza davaları bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucunun eşinin yengesinin daha önce verilen tedbir kararını ihlal etmesi nedeniyle anılan kişi hakkında zorlama hapsine karar verildiği vurgulanmıştır. Tedbir talep edildiği tarihte taraflar arasındaki boşanma davasının da devam ettiği sabittir. Dolayısıyla başvurucunun şiddet tehlikesi içinde bulunduğu iddiasının belirli ve somut bir olayla sınırlı olmadığı görülmektedir.
15. Ankara 2. Aile Mahkemesi 28/9/2020 tarihli kararında önleyici tedbir kararının kaldırılmasına dayanak olarak Mahkemenin 12/8/2020 tarihli kararının hâlen geçerli olmasını göstermiş ise de; söz konusu kararda sadece (a) bendinde yer alan tedbirin devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun diğer bentlerdeki tedbirlerin uygulanmasını her zaman talep etme hakkı bulunduğu gibi talep edilen tedbirlerin uygulanmaması hâlinde ise gerekçenin belirtilmesi zorunludur. Ayrıca başvuru konusu yapılan 28/9/2020 tarihli kararda uzman beyanına göre itirazın kabul edildiği belirtilmiştir. Ancak anılan kararda uzman beyanının kapsamının nelerden ibaret olduğu ve hangi yönüyle hükme esas alındığı somutlaştırılmak suretiyle kararda gösterilmemiştir.
16. 6284 sayılı Kanun'un 1. maddesinde öngörüldüğü üzere sadece şiddete uğrayan değil "şiddete uğrama tehlikesi bulunan" kadınlar da koruma kapsamında bulunmaktadır. Bu düzenleme gereği şiddete uğrama tehlikesinin devam edip etmediğinin mahkemece araştırılarak anılan kanunda düzenlenen ve somut olaya uygun düşen bir tedbir alma zorunluluğunun öngörüldüğü söylenebilir. Buna rağmen itiraz merci tarafından başvurucunun şiddete uğrama riskinin ortadan kalkıp kalkmadığı araştırılmadan ve tedbirin verilmesine ilişkin koşulların değişip değişmediği kararda tartışılmadan tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği görülmektedir. Ayrıca başvuru konusu olayda (a) bendinde yer alan tedbirden başka bir önleyici veya koruyucu tedbirin neden gerekli olmadığının gerekçeleriyle açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
17. Somut olayda başvurucu ve aleyhinde tedbir istenenler arasındaki ceza yargılamasının derdest olduğu, ayrıca başvurucu ve eşi arasındaki boşanma davasının devam ettiği gözetildiğinde devam eden yargılamalarda taraflar arasındaki husumetin devam edip etmediğine dair bir tespitin de yapılmadığı ifade edilmelidir. Ayrıca anılan kararda başvurucunun içinde bulunduğu şiddet tehlikesinin ve şiddete uğrama riskinin tedbirin kaldırılmasını gerektirecek şekilde ortadan kalktığına dair ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki devam ettiği belirtilen tedbir kararının sadece (a) bendinde yer alan tedbir bakımından devam ettiği görülmekle; daha önce de taraflar arasındaki başka bir tedbir dosyasında itirazen kaldırılan diğer tedbirler bakımından 2020/29636 numaralı bireysel başvuru kararında başvurucu lehine ihlal kararı verildiği tespit edilmiştir. Söz konusu dosyada başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kanaatine ulaşıldığı da gözetildiğinde başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiğinden söz edilemez.
18. Açıklanan gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Ankara 2. Aile Mahkemesine (E.2020/4671 D. İş, K. 2020/4666) iletilmek üzere Ankara 1. Aile Mahkemesine (E.2020/5114 D. İş, K.2020/5111) GÖNDERİLMESİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.