TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET EMİN GÜZEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/25041)

 

Karar Tarihi: 18/10/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muzaffer KORKMAZ

Başvurucu

:

Mehmet Emin GÜZEL

Vekili

:

Av. Beritan POLAT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) PKK/KCK terör örgütünün ceza infaz kurumları yapılanmasına yönelik başlatılan soruşturma kapsamında 9/6/2020 tarihinde gözaltına alınmıştır.

3. Başsavcılık başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.

4. Hâkimlik 10/6/2020 tarihinde başvurucunun "örgüte müzahir ve kanuna aykırı gösterilere katıldığı ve PKK/KCK kapsamında ceza infaz kurumlarında tutuklu veya hükümlü bulunan yahut tahliye edilen kişiler ile etkisiz hale getirilen örgüt mensuplarının aileleriyle devamlı olarak iletişim halinde olduğu" gerekçesiyle isnat edilen suçtan tutuklanmasına karar vermiştir.

5. Başvurucunun karara itirazı, Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 22/6/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

6. Başsavcılık 24/6/2020 tarihli iddianame ile başvurucunun hakkında tutuklama kararına konu olan suçtan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

7. İddianamede, KCK hakkında bilgiler verilerek başvurucunun KCK/TM Kurumlar Koordinasyonu ile bağlantılı olduğu ve bu yönde faaliyette bulunduğu iddia edilmiştir. İddianamede suçlamalara esas alınan temel olgular ve değerlendirmeler şöyledir:

i. PKK/KCK terör örgütünün ceza infaz kurumlarında İç Koordinasyon ve Dış Koordinasyon olmak üzere ikili bir yapılanmaya gittiği, avukatlar, ziyarete gelen aileler ve örgütsel faaliyet içinde bulunan diğer şahıslar aracılığıyla Dış Koordinasyondan gelen bilgilerin ceza infaz kurumlarındaki İç Koordinasyon Hukuk Komitesi tarafından kullanıldığı, bu kapsamda ceza infaz kurumlarındaki örgüt mensuplarının duruşmalarda yapacakları savunmalar ile verecekleri ifadelerin içeriğinin belirlendiği, ayrıca ceza infaz kurumlarına PKK/KCK'dan tutuklu/hükümlü statüsüyle yeni gelen kişiler hakkında Dış Koordinasyondan rapor istendiği, gelen raporlara göre ceza infaz kurumundaki yasa dışı örgütsel faaliyetlere katılıma izin verildiği yahut bu kişilerin "ajan, itirafçı" ilan edilerek haklarında teşhir, dışlanma ve öldürülme gibi yaptırımların uygulandığı ileri sürülmüştür.

ii. Başsavcılık, başvurucunun örgütün Dış Koordinasyon yapılanmasında faaliyet gösterdiğini ileri sürmektedir. Buna göre PKK/KCK terör örgütü ile iltisaklı oldukları gerekçesiyle kapatılan TUHAD-DER (Tutuklu Hükümlü Aileleri Demokratik Hukuk ve Dayanışma Derneği) ve TUHAD-FED (Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu) isimli derneklerin yerine aynı doğrultuda örgütsel faaliyetlerin devam ettirilebilmesi amacıyla TUAY-DER'in(Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği) kurulduğu, derneğin PKK/KCK terör örgütünün ülkemizdeki yapılanmalarını bir araya getirmek ve koordine etmek amacını taşıyan KCK/TM Kurumlar Koordinasyonuna bağlı faaliyet yürüttüğü ve bu kapsamda ceza infaz kurumlarında bulunan örgüt mensupları ve aileleriyle ilgilendiği, ayrıca tahliye olan şahısların terör örgütü ile bağlantılarını devam ettirmeleri için ziyaretlerde bulunduğu belirtilerek başvurucunun da TUAY-DER'in başkan yardımcısı olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda başvurucunun çok sayıdaki telefon konuşmalarının içeriklerine yer verilmiştir. Görüşme içerikleri üzerinden başvurucunun PKK/KCK kapsamında ceza infaz kurumlarında tutuklu/hükümlü olan kişilerin aileleriyle iletişim hâlinde olduğu ve tahliye olan kişilerin durumunu takip ettiği iddia edilmiştir.

iii. Başvurucunun PKK/KCK'yla iltisaklı olduğu belirtilen yayın organlarının çağrılarıyla uyumlu olarak farklı tarihlerde çeşitli içerikteki (güvenlik güçleriyle yapılan çatışmalarda etkisiz hâle getirilen terör örgütü mensuplarının cenazesine katılmak, mezarlıklarını ziyaret etmek, örgüt lideri Abdullah Öcalan'ın tecrit altında tutulduğu iddiasıyla yapılan açlık grevlerinde yer almak vd.) eylem, toplantı ve basın açıklamalarına katıldığı ileri sürülmüştür.

8. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2020/195 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

9. Mahkeme 3/7/2020 tarihli tensip duruşması sonunda yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

10. Başvurucu 13/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Mahkeme yargılama süreci sonucunda yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle 8/12/2020 tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir. Bu karara karşı Başsavcılık istinaf kanun yoluna başvurmuş ve Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi hükmün bozulmasına karar vermiştir. Mahkeme bozma kararı sonrası yürüttüğü davada 15/9/2022 tarihinde aynı gerekçeyle başvurucunun beraatine hükmetmiştir.

12. Anılan karara karşı Başsavcılık, istinaf kanun yoluna başvurmuş olup başvurucu hakkındaki dava başvurunun inceleme tarihi itibarıyla istinaf aşamasında derdesttir.

13. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. İNCELEME VE GEREKÇE

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

14. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinde öngörülen kanun yolu tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür. Anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiği ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

16. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

17. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

18. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

19. Soruşturma mercileri başvurucu hakkındaki tutuklama kararında ve iddianamede esasen PKK/KCK silahlı terör örgütünün ceza infaz kurumlarındaki yapılanmasına dair genel nitelikteki tespitler ile başvurucunun dernek faaliyetlerine ve mobil telefon görüşme kayıtlarına dayanmıştır (bkz. § 7).

20. Soruşturma makamlarının PKK/KCK silahlı terör örgütünün ceza infaz kurumlarındaki yapılanmasına dair genel nitelikteki tespitleri ile başvurucunun TUHAD-DER adlı organizasyondaki statüsü ve yapılanmaya ilişkin bahsi geçen tespitlerle uyumlu olan telefon görüşme içerikleri (bkz. § 7) dikkate alındığında soruşturma makamlarının bu görüşmelerin ve faaliyetlerin örgütsel faaliyet kapsamında gerçekleştirildiği yönündeki değerlendirmelerinin olgusal temellerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre belirtilen tüm bu hususların tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nedim Genç, B. No: 2020/11093, 28/12/2021, §§ 28-30; Adnan Erol, B. No:2020/27934,15/3/2022, §§ 51-53; Ali Şeker, B. No: 2016/68962, 20/9/2018, §§ 54-60).

21. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

22. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, kaçma şüphesine ve delillerin karartılması ihtimaline ve isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.

23. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

24. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

25. Somut olayda başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanması dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

27. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları ve bu suçlamaların delillerini öğrenemediğini, bu nedenle tutuklamaya etkin bir şekilde itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

29. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 248-257).

30. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden, bunların içeriğinden haberdar olduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı görülmektedir.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.