KARARLAR

AYM'nin 2020/22271 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖNDER UZUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/22271)

 

Karar Tarihi: 8/2/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Önder UZUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın sanık tarafından sorgulanmasına veya sorgulatılmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 1975 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayın meydana geldiği tarihte Erzurum'da ikamet etmektedir.

3. Başvurucunun da aralarında olduğu bazı şüphelilerin 7/10/2016 tarihinde C.K.nın bıçakla öldürülmesi olayına karıştıkları iddia edilmiştir.

4. Olayla ilgili olarak Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başlatılan soruşturma kapsamında aynı aileye mensup şüpheliler S.T., B.T. ve Ç.T.nin ifadeleri alınmıştır. Şüpheli S.T. 11/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta verdiği ifadesinde özetle maktul C.K. ile aynı mahallede iki farklı tezgâhta seyyar olarak sebze satışı yaptıklarını, aralarında pazar yeri nedeniyle çıkan tartışmanın bıçaklı kavgaya dönüştüğünü ifade etmiştir. S.T ifadesinde olay günü maktulün kendisine hakaret etmesi üzerine elindeki tornavidayı maktule doğru salladığını, arkadaşı olan başvurucunun da -daha önce kendisinin talep etmiş olması nedeniyle- elinde sallama olarak bilinen bir bıçakla olay yerinde olduğunu ve bu bıçağı olay anında havaya kaldırdığını beyan etmiştir. S.T.nin 11/10/2016 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[C.K.] ile aynı mahallede tezgahtar olarak o ayrı ben ayrı patates, soğan satmaktan dolayı aramızda (...) tartışma çıktı. Tartışmanın sebebi [C.K.] bana hakaret etti. Beni tehdit etti. Tezgahımı kaldırmamı söyledi. (...) 07/10/2016 günü tezgahta kalan malları satmak için saat:09:00 civarı tezgahı açtım. Saat 16:00'a kadar satış yaptım. Saat 19:00 sıralarında [C.K.] yine bana hakaretlerde bulundu. 19:30 sıralarında Koyuncular kahvesinde oturduğunu gördüm. Benim yanımda da Önder UZUN [başvurucu] vardı. [C.K.] ile aramızda olan kavga ve tartışmalar sebebiyle Önder UZUN'a yanında sallama getirmesini, bir şey olması durumunda kendisinin kullanmamasını bizzat kendimin kullanacağını söyledim. Bana yine karşılaşınca hakaretlerde bulundu. Üzerimde bulkunan tornavidayı salladım. Kendisinin elinde bir bıçak vardı ve yere düşürdü. Yerden aldığım bıçakla sağ ayağına bir defa sapladım. Kendisi bağırarak sandalye ile bize karşı koymaya, saldırmaya çalıştı. Ben de o anda palayı Önder UZUN'dan alıp salladım. Ancak pala [C.ye] dokunmadı. Kendisi yere düştü. (...) Önder UZUN elindeki palayı olay anında hava kaldırdı. Ben de elinden alıp kendimi korumak için palayı havaya kaldırarak salladım. Daha sonra [C.K.] yere düştü. Ben ve Önder UZUN olay yerinden kaçtık."

5. Soruşturma kapsamında ifadeleri alınan diğer şüpheliler B.T. ve Ç.T. de olayın nasıl meydana geldiğine ilişkin olarak benzer açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre şüpheli B.T. 8/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta verdiği ifadesinde babası S.T. ile babasının arkadaşı olan başvurucunun maktul C.K.ya saldırdıklarını, başvurucunun elinde sallama olarak tabir edilen bir bıçak olduğunu belirtmiştir. Diğer şüpheli Ç.T. de 11/10/2016 tarihli ifadesinde babasının arkadaşı olan başvurucunun elinde bıçak olduğunu ancak bu bıçağı maktule karşı kullanıp kullanmadığını olay sırasında göremediğini ifade etmiştir.

6. Soruşturma sırasında başvurucu adresinde bulunamamış ve bu nedenle başvurucunun ifadesi alınamamıştır.

7. Soruşturmanın tamamlanmasını müteakip Başsavcılık kendisine ulaşılamadığı için ifadesi alınamayan şüpheli başvurucu ile diğer şüpheliler hakkında kasten öldürme suçundan 3/1/2017 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İddianamede başvurucunun olay sırasında elinde sallama isimli bıçakla şüpheli S.T.nin yanında bulunmak suretiyle suç işleme iradesi gösterdiği ve S.T.ye de bu yönde destek verdiği iddia edilmiştir.

8. Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülen davada Mahkeme başvurucu hakkında 7/4/2017 tarihinde yakalama emri düzenlenmiştir.

9. Duruşmanın 28/2/2017 tarihli birinci celsesinde sanıklar Ç.T., B.T. ve S.T.nin savunmaları alınmıştır. Sanık Ç.T. savunmasında özetle başvurucunun elinde sallama olarak tabir edilen bir bıçakla olay yerinde bulunduğunu ancak bununla kimseye vurmadığını ifade etmiştir. Duruşma Tutanağı'na göre diğer sanıklar savunmalarında başvurucu hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Aynı celsede olay anına ilişkin bilgisine başvurulan müşteki M.E.K. başvurucunun elinde bir bıçakla olay yerinde bulunduğunu ifade etmiştir.

10. Duruşmanın aynı tarihli celsesinde tanık M.T.nin beyanları alınmıştır. M.T. beyanında özetle olay sırasında başvurucunun elindeki sallamayı havaya kaldırdığını, daha sonra yere düşürdüğünü belirtmiştir.

11. Duruşmanın 15/11/2018 tarihli son celsesinde Başsavcılık esas hakkındaki mütalaayı dosyaya sunmuştur. Mütalaada özetle sanıklar ve maktul arasında çıkan kavga sırasında başvurucunun elinde bulundurduğu ancak ele geçirilemeyen sallamayı maktule doğru salladığı sırada maktulün dengesini kaybederek yere düştüğü belirtilerek başvurucunun bu şekilde maktulün direncini kırmak suretiyle atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.

12. Mahkeme, başvurucu hakkında düzenlenen yakalama emrinin infazının beklenmesi amacıyla duruşmanın sonraki celsesini 6/4/2017 tarihine ertelemiştir.

13. Duruşmanın takip eden celselerinde başvurucu hakkındaki yakalama emrinin infaz edilememesi üzerine 7/6/2018 tarihli ara kararı ile başvurucu yönünden dosya tefrik edilmiştir.

14. Mahkemenin E.2018/324 sayılı dosyası üzerinden devam edilen davada başvurucu hakkında yeniden 12/6/2018 tarihli yakalama emri düzenlenmiştir.

15. Başvurucunun 23/6/2018 tarihinde Ankara'da yakalanması üzerine aynı tarihte Mahkemece resen celse açılarak başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında özetle kendi hasımlarının tehditleri nedeniyle üzerinde bıçak bulundurduğunu ancak bu bıçağı olay sırasında kullanmadığını ifade etmiştir. Mahkeme aynı tarihli celsede başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.

16. Tefrik edilen dava dosyasında bulunan tanık beyanları ve diğer belgeler başvurucu ve müdafiinin hazır bulundukları duruşmanın 15/11/2018 tarihli son celsesinde okunmuştur. Duruşma Tutanağı'na göre başvurucu müdafii tanıkların yeniden dinlenilmesi ve tahkikatın genişletilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme olayın tanıklarının tefrik edilen dosyada dinlendiğini, tanıkların yeniden dinlenmesinin dosyaya katkı sunmayacağını belirterek talebi reddetmiştir.

17. Mahkeme 15/11/2018 tarihli kararıyla, başvurucunun kasten öldürme suçundan 25 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında tefrik edilen dosyanın sanıklarından B.T.nin 8/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta verdiği, başvurucunun maktule saldırdığı yönündeki ifadesi ile diğer sanık Ç.T.nin soruşturma evresinde verdiği 7/10/2016 tarihli ve "Babamın arkadaşı olan Önder Uzun'un da elinde sallama tabir edilen büyük bir bıçak vardı." şeklindeki ifadesine delil olarak dayanmıştır. Buna ek olarak yine tefrik edilen davada tanık sıfatıyla dinlenen M.T.nin başvurucunun elindeki sallama olarak tabir edilen bıçağı maktule karşı salladığını gördüğü yönündeki beyanına da gerekçeli kararda delil olarak yer verilmiştir. Gerekçeli karara göre söz konusu tanık beyanı dışında atılı suçun başvurucu tarafından işlendiğini gösteren herhangi bir delil bulunmamaktadır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar sanık Önder savunmasında üzerinde bıçak bulunduğunu ancak kesinlikle bu bıçakla maktule vurmadığını suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiş ise de; [B.T.] 08.10.2016 tarihinde Cumhuriyet Savcısına vermiş olduğu ifadesinde; 'Babam [S.] ve Önder [başvurucu] ile birlikte gelip [C.K.ya] saldırdı. Babamın elinde küçük bıçak vardı. Önder Uzun da ise büyük sallama bıçak vardı. İkisi birden saldırdılar.' dediği, tanık [M.T.] ifadesinde 'Önder'in elinde de sallama tabir edilen bıçak gördüğünü ve bu bıçakları şahsa karşı salladığını gördüğünü' beyan ettiği, tanık [Ç.T.] 07.10.2016 tarihinde kolluk kuvvetlerine verdiği beyanında; 'Babamın arkadaşı olan Önder Uzun'un da elinde sallama tabir edilen büyük bir bıçak vardı ancak Önder Uzun [C.ye] vurup vurmadığını görmedim' dediği, sanığın tevilli ikrarında elinde bıçak olduğunu ikrar etmesi ile birlikte değerlendirildiğinde sanığın da fikir ve eylem birliği içerisinde [S.], [B.] ve [Ç.] ile birlikte maktule kesici-delici aletle birlikte vurmak suretiyle atılı suçu işlediği; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatlarında da (örneğin 2017/176 E, 2018/2998 K sayılı kararında) vurgulandığı üzere, maktulün direncini kırarak eyleme iştirak edilmesi halinde eylemin asli maddi faillik kapsamında olduğu, bu haliyle sanığın eyleminin TCK'nın 37/1. maddesi kapsamında asli maddi faillik konumunda olduğu, meydana gelen sonuçtan asli maddi fail olarak sorumlu olduğu kabul edilmiştir. "

18. Başvurucunun istinaf talebi Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 9/1/2019 tarihli kararı ile esastan reddedilmiştir.

19. Başvurucu, gerekçeli temyiz dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak mahkȗm edildiğini ve eksik inceleme yapıldığını belirterek temyiz talebinde bulunmuştur. Temyiz incelemesi devam etmekte iken bu defa 16/9/2019 tarihli ek dilekçe ile tanık beyanlarındaki çelişkilere dikkat çeken başvurucu, yokluğunda dinlenen tanıkların yeniden ve ayrıntılı olarak dinlenmesi yönündeki talebinin ilk derece mahkemesince reddedilmesinin usule ilişkin bir eksiklik olduğunu ileri sürmüştür.

20. Yargıtay 1. Ceza Dairesi istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararı 15/1/2020 tarihinde onamıştır.

21. Başvurucu, nihai kararı 14/4/2020 tarihinde öğrendiğini beyan ederek 30/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Komisyon hakkaniyete uygun yargılanma ve tanık sorgulama hakları dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Başvurucu, yokluğunda dinlenen ve aleyhinde beyanda bulunan tanıkların tekrar dinlenmesi ve onlarla yüzleştirilmesi yönündeki taleplerinin kabul edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

25. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

26. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir duruşma öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Duruşmada sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40). Yargılamayı yürüten mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların savunmanın onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenilmesi de telafi edici güvencelerden biri olarak değerlendirilebilir (Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36).

27. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanıkların duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Tanıklar başvurucunun firari olduğu dönemde başvurucu ve müdafiinin yokluğunda Mahkemece dinlenmiş ve başvurucu hakkında çeşitli açıklamalarda bulunmuştur. Mahkeme başvurucunun yakalanmasından sonra yeni esas numarası alan dosyada tanıkları istinabe suretiyle ya da SEGBİS aracılığıyla dinlememiştir. Başvurucunun tanıkların yeniden dinlenmeleri yönündeki talebini ise bunun dosyaya katkı sunmayacağını belirterek reddetmiştir. Buna göre tanıkların savunmanın da hazır bulunduğu bir celsede yeniden dinlenmemelerinin geçerli bir nedene dayandığını söylemek mümkün gözükmemektedir. Ancak geçerli bir neden ileri sürülmemesi, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.

28. İkinci olarak hükmün tek veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama ve/veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

29. Somut olayda Mahkeme, tefrik edilen dosyanın sanıklarından B.T.nin 8/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta verdiği, başvurucunun maktule saldırdığı yönündeki ifadesi ile diğer sanık Ç.T.nin soruşturma evresinde verdiği 7/10/2016 tarihli "Babamın arkadaşı olan Önder Uzun'un da elinde sallama tabir edilen büyük bir bıçak vardı." şeklindeki ifadesine dayanarak başvurucunun maktulün direncini kırarak eyleme iştirak ettiğini kabul etmiş; atılı suçun bu suretle işlendiği sonucuna varmıştır. Gerekçeli kararda buna ek olarak yine tefrik edilen davada tanık sıfatıyla dinlenen M.T.nin başvurucunun elindeki sallamayı maktule karşı salladığını gördüğü yönündeki beyanına da delil olarak yer vermiştir. Gerekçeli karara göre söz konusu tanık beyanları dışında atılı suçun başvurucu tarafından işlendiğini gösteren herhangi bir delil bulunmamaktadır (bkz. § 17). Bu durumda başvurucuya sorgulama/sorgulatma imkânı verilmeyen tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek delil niteliğinde olduğu görülmüştür.

30. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Ancak Mahkemenin tanıkları başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde istinabe suretiyle ya da SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların tefrik edilmiş dosyada başvurucuyu suçlayıcı yönde verdikleri ifadeler ile kovuşturma evresinde başvurucu hakkında yaptıkları açıklamalar duruşmada okunmuş ise de muhakeme sürecinin hiçbir aşamasında başvurucu bu beyanlara karşı itirazlarını ileri sürme imkânı bulamamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların tepkileri konusunda Mahkemenin dikkatini çekememiş, böylelikle tanıkların beyanlarının doğruluğu ve güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıkların sorulara cevap verirken gösterecekleri tepkilerle ilgili izlenim elde edememiştir. Sonuç olarak doğruluğu ve güvenilirliği test edilmemiş tanıkların beyanları tek delil olarak hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvenceler sağlanmamıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

32. Belirtilmelidir ki suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67). Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun kasten öldürme suçunu işleyip işlemediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

33. Tanık sorgulama hakkı tanığın aşamalardaki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın aşamalardaki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/1664, 16/7/2014, § 53).

B. Diğer İhlal İddiaları

34. Başvuruda tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmediğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

35. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/324, K.2018/521) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 446,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.