TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEDAT CEZAYİRLİOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20484)

 

Karar Tarihi: 25/1/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Sedat CEZAYİRLİOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Erzincan'ın İliç ilçesinde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan Çakmaktepe Madeni Açık Ocak İşletmesi Kapasite Artış Projesi (proje) için verilen çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının iptali talebiyle açılan davanın reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 9/8/2018 tarihli ÇED olumlu kararının iptali amacıyla 7/9/2018 tarihinde Erzincan İdare Mahkemesinde (Mahkeme) yürütmeyi durdurma talepli dava açmıştır. Dava dilekçesinde;

i. İlgili yönetmelikte 2016 yılında yapılan değişiklik ile bilgilendirme toplantısının yalnızca askı ilanı ile değil ayrıca anons yapılarak duyurulması gerektiği düzenlenmesine rağmen somut olayda projeden etkilenme ihtimali olan Çaltı ve Sabırlı köylerinde askı ilanı ve anons ile duyuru yapılmadığı, İliç ilçesi ve Yakuplu köyünde ise yalnızca askı ilanı yapıldığı,

ii. Projeyi yürüten şirketin mera alanlarında faaliyet izni olmamasına rağmen bu alanlarda sondaj, yarma ve galeri açılması gibi madencilik faaliyetleri yürüttüğü ayrıca projede kullanılacak kimyasalların bölgenin flora ve faunasına, tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile yöre halkının sağlığına önemli zararlar vereceği,

iii. Anılan şirketin aynı ruhsat alanında birden fazla maden işletmesi bulunması nedeniyle her iki işletme için tek bir ÇED raporu alması gerektiği ancak ayrı ÇED raporları alarak kümülatif etki değerlendirmesini engellemeyi amaçladığı,

iv. Atık depolama tesislerine ilişkin yönetmelik hükümlerinde, anılan tesislerin yerleşim yerlerinin en az 250 m uzağında kurulabileceği düzenlenmesine karşın somut olayda tesisin köye 180 m uzakta ve aktif deprem bölgesinde kurulduğu,

v. Proje alanı içinde birden fazla içme suyu kaynağı bulunduğu ve projenin faaliyeti sırasında oluşacak toz ve hafriyat atıklarının su kaynaklarını kirleteceği ayrıca aynı şirketin işletmesindeki diğer maden işletmesinde kullanılan siyanürün aşırı yağışlar sonucunda sızıntıya yol açarak hayvan ölümlerine neden olduğu ileri sürülmüştür.

3. Mahkeme, yürütmeyi durdurma talebinin reddine ve uyuşmazlık konusuyla ilgili çevre, inşaat, orman, maden ve jeoloji mühendislerinden oluşan alanında uzman beş kişilik bilirkişi heyeti refakatinde keşif yapılmasına karar vermiştir. Başvurucu, kimyasal maddelerin niteliğinin ve çevresel etkilerinin kapsamlı şekilde değerlendirilebilmesi için metalürji ve malzeme mühendisi, biyolog ve halk sağlığı uzmanının da keşfe katılması talebinde bulunmuştur. Mahkemece, kimyasallar konusunda çevre mühendisi bilirkişinin de görüş bildirebileceğine ve rapor düzenlenmesi için mevcut bilirkişi heyetinin yeterli olduğuna dair ara karar verilmiştir. Mahkemeye sunulan 8/7/2019 tarihli bilirkişi raporunda;

i. Bilgilendirme toplantısının ilgili yönetmeliğe uygun şekilde yapıldığı ve projenin etki alanı içinde bulunan Çaltı, Sabırlı, Yakuplu köyleri ve İliç ilçesine ait askı ilan tutanaklarının dosyada bulunduğu, ilgili yönetmelikte ayrıca anons ile duyuru yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı,

ii. Projenin yüzde 77,35 orman, yüzde 22,36 oranında da mera alanlarına isabet ettiği, orman alanlarında yeni yolların yapılması ile birlikte orman varlığı ve sürekliliği üzerinde oluşacak olumsuz etkilerin tahammül edilebilir boyutta olduğu, yolun geçtiği alanlarda orman alanlarının tamamen kaldırılacağı ancak bu durumun orman ekosistemine kalıcı bir etkisinin olmayacağı,

iii. ÇED kararının yeterli bilimsel değerlendirme içerdiği bununla birlikte projenin etki alanındaki diğer yatırımlarla birlikte ele alınarak oluşabilecek kümülatif kirlilik etkisinin de incelendiği,

iv. Proje kapsamında su kaynakları ile ilgili yeterli değerlendirme yapıldığı ve kirliliğe karşı gerekli önlemlerin alınacağının taahhüt edildiği, projenin yakınında bulunan aynı şirkete ait maden tesisi ile entegre olduğu kabul edilse dahi kimyasal kullanımı bakımından ek bir yük getirmeyeceği,

v. Proje alanı içinde bulunan mera ve orman alanlarının verimsiz olduğu ve çalışmaların bitiminden sonra bu alanların rehabilite edileceği, yeniden bitkilendirileceği ve bu şekilde maden çalışmaları ile oluşacak zararın bertaraf edilebileceği,

vi. Atık depolama tesisinin bu projeye ait olmayıp yakında bulunan daha önce ÇED olumlu kararı mevcut başka tesisin bir parçası olduğu belirtilerek sonuç olarak ÇED olumlu kararının sürdürülebilir bir çevre için gereken kriterlere, ulusal ve uluslararası mevzuatta belirtilen teknik kriterlere uygun olduğu bildirilmiştir.

4. Mahkeme 26/9/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçede; bilirkişi raporuna atıfla, nihai ÇED dosyasında gerek tesisin yapım aşaması gerekse işletme aşamasında karşılaşılabilecek sorunların tespit edilerek incelendiği, projenin çevredeki insan yaşamına ve doğaya karşı oluşturacağı etkilerin önemli ölçüde değerlendirilerek muhtemel zararların asgari düzeye indirilmesi için gerekenlerin tespit edildiği ifade edilmiştir. Ayrıca projenin tarımsal üretim, canlı yaşamı ve insan yaşamını tehlikeye düşürmeyeceği, bu hususlarda ÇED kararındaki tespitlerin yeterli olduğu, taahhütlerin proje sahasına uygulanabilir olduğu belirtilerek ÇED olumlu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı açıklanmıştır. Başvurucu, temyiz talebinde bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde; daha önce beyan ettiği hususları (bkz. § 2) tekrar edilerek bilirkişi heyetinin seçiminde hata yapıldığı, raporun ÇED kararını değerlendirmekten uzak ve yetersiz olduğu ileri sürülmüştür.

5. Danıştay Altıncı Dairesi (Daire) 20/2/2020 tarihinde Mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle oyçokluğuyla onama kararı vermiştir. Onama kararına katılmayan iki üyenin karşıoy gerekçesinde; proje alanının yüzde 22 oranında mera niteliği taşıdığı, dava dilekçesinde projenin tarım ve hayvancılık üzerine olumsuz etkilerine ilişkin iddialara yer verildiği belirtilerek Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi bilirkişiye yer verilmemesinin esasa etkili bir eksilik olduğu ifade edilmiştir.

6. Başvurucu, nihai hükmü 17/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra -pandemi sürecinde yargıda sürelerin durması nedeniyle- 6/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; ailesiyle ikamet ettiği köyünün Projeden etkilendiğini, köye çok yakın mesafede atık depolama tesisi yapıldığını ve bu tesise tehlikeli kimyasallar döküldüğünü, tesisin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından tehlike arz ettiğini, bu nedenle metalürji ve malzeme mühendisliği, biyolog ve halk sağlığı alanında bilirkişi talep etmesine rağmen talebinin kabul görmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca; Proje nedeniyle mera alanlarının ve bölgedeki hayvancılığın zarar gördüğünü buna karşın bilirkişi heyetinde ziraat mühendisine yer verilmediğini ve bu hususların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, Projenin çevreye verdiği zarara dair bilimsel ve görüntülü delillerin Mahkemece dikkate alınmadığını ifade ederek sağlıklı çevrede yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetlerinin özünün adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu belirtildikten sonra ileri sürülen hususların kanun yolu şikâyeti niteliği taşıdığından başvurunun kabul edilmezliğine karar verilmesi gerektiği bildirilmiştir. Öte yandan derece mahkemelerince, hükümler ve olgular arasında gerekli bağlantıyı gösterecek nedenlerin açıkça belirtildiği ve kararın dayandığı nedenlere ve hukuksal düzenlemelere de açıkça yer verildiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurunun ihlal iddialarının mahiyeti gereği özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki bir karar için bkz. Ahmet Bilgin ve diğerleri, B. No: 2015/11709, 12/12/2018, § 51).

11. Somut başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında gereğince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet Kurt, B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 70; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 68; Ahmet İsmail Onat, B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 84). Başvurucunun, ÇED olumlu kararı verilen projenin yapıldığı bölgede ikamet ettiği ve hayvancılıkla uğraştığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan projenin başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik etkisinin Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa Mahkemesinin, aynı Projeye ilişkin olan Eşref Demir kararında, başvurucunun itirazlarına rağmen Proje faaliyet alanında kalan mera nedeniyle bölgedeki hayvancılığın etkilenip etkilenmeyeceğine ilişkin esaslı bir değerlendirme yapılmadığı, yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunu hazırlayan heyette ziraat mühendisi bilirkişi bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda, bilirkişilerce ÇED raporunda bölge sakinlerinin temel geçim kaynağının hayvancılık olduğu ve proje alanında kalan meranın aktif olarak kullanıldığı ifade edilmesine rağmen anılan raporda meranın kısmen tahrip olduğu tespitine yer verilmekle yetinildiği vurgulanmıştır. Ayrıca bilirkişi raporunda meranın Proje bitiminde rehabilite edileceği belirtilmişse de uzun bir süre devam edecek olan madencilik faaliyetinin hayvancılık üzerine etkisinin de incelenmesi ve bu hususta ÇED raporunda gerekli tedbirlerin öngörülüp öngörülmediğinin ortaya konulması gerektiğine değinilmiştir. Kararda son olarak Mahkemenin bilirkişi raporundan hareketle ortaya koyduğu gerekçenin sınırlı olması ve başvurucunun belirli iddialarına doğrudan bir cevap verilmemesi nedeniyle kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna ulaşılmıştır (Eşref Demir, B. No: 2020/12802, 1/11/2023, §§ 16-20). Somut başvuruda da belirtilen tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

14. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

15. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

16. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzincan İdare Mahkemesine (E.2018/1032, K.2019/1309) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Altıncı Dairesi (E.2020/127, K.2020/2232) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.