KARARLAR

AYM'nin 2020/17965 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 21/5/2024 tarihli ve 2020/17965 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DİLAN ŞAHİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/17965)

 

Karar Tarihi: 21/5/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Hüseyin Ozan ADIYAMAN

Başvurucu

:

Dilan ŞAHİN

Vekili

:

Av. Dilan KUNT AYAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; başvurucunun gözaltına alınırken ve gözaltında bulunduğu sürede kolluk görevlilerinin fiziksel, cinsel ve sözlü şiddet niteliğindeki eylemlerine maruz kalarak yaralanıp çocuğunu düşürmesi ve olaya ilişkin yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmaması nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 2001 doğumludur.

6. 14/7/2018 tarihinde saat 21.33'te Van İl Emniyet Müdürlüğü Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğüne, A.Ş.nin PKK silahlı terör örgütü üyelerini konutunda sakladığına dair ihbar yapılmıştır. Bu ihbarı değerlendiren kolluk görevlileri ile örgüt üyeleri arasında ihbara konu konutun arkasındaki ağaçlık bölgede 15/7/2018 tarihinde saat 02.00'den sonra çatışma yaşanmış ve iki örgüt üyesi ölü olarak ele geçirilmiştir.

7. Çatışmanın sona ermesinin ardından örgüt üyelerinin kaçtıkları değerlendirilen ikametgâhta arama yapılmıştır. 15/7/2018 tarihinde düzenlenen Olay, Yakalama, Gözaltına Alma ve Elkoyma Tutanağı'na göre başvurucu, arama yapılan ikametgâhın mutfak bölümünden atlayarak kaçmaya çalışırken zor kullanılarak yakalanmıştır. Başvurucu 16/7/2018 tarihli Sevk Tutanağı'na göre 15/7/2018 tarihinde saat 03.00'te gözaltına alınmıştır.

8. Van Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 16/7/2018 tarihinde, suça sürüklenen çocuk sıfatıyla başvurucunun ifadesini almıştır. Adli kontrol altına alınması talebiyle sevk edilen başvurucu, Van 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/7/2018 tarihli kararına istinaden adli kontrol şartıyla salıverilmiştir. Başvurucu; baro tarafından tayin edilen müdafi ile birlikte katıldığı ifade alma ve sorgu işlemlerinde kolluk görevlilerinin kendisine şiddet uyguladıklarına dair bir imada ya da anlatımda bulunmamıştır.

9. Öte yandan başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 11/7/2019 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkûmiyetine hükmedilmiş ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucu hakkında 15/7/2018 tarihinde saat 04.04'te Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen raporda Dr. C.B.ye ait kaşe ve imzanın üstünde "Sağ paravertebral (omurganın yanında yer alan) alanda 3x4 cm eritem mevcuttur. BTM (basit tıbbi müdahale) ile giderilebilir." bulgularına yer verilmiştir. Aynı raporda Doktor A.B.Ö.ye ait kaşe ve imzanın üstünde "Yapılan USG de uterus doğal, adneksler doğal izlendi, CBC, BHCG bakılması planlandı.” şeklinde tespitler yer almıştır.

11. Başvurucu 30/11/2018 tarihli dilekçeyle Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu; suç duyurusunda, yakalandığı ve gözaltında bulunduğu esnada bazı kolluk görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğunu ve iradesini sakatlayarak zorla beyanda bulunmasına sebep verdiklerini iddia etmiştir. Ayrıca gözaltının sona ermesi nedeniyle düzenlenen sağlık raporunda vücudunda darp ve cebir izi bulunmadığını belirten hekimin de görevi kötüye kullanma ve suçu bildirmeme suçlarını işlediğini, olay tarihinde hamile olduğundan kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğindeki eylemleri nedeniyle çocuğunu düşürdüğünü ifade etmiştir.

12. Suç duyurusuna eklenen ve altında imzası bulunan yazılı beyanına göre başvurucu;

i. Kolluk görevlilerinin 15/7/2018 tarihinde saat 01.30 sıralarında yaşadığı konuta baskın düzenlediğini, kendisini ve konuttaki yakınlarını dışarı çıkardıklarını, silah ve tekmeyle vurarak yaraladıklarını, bu sırada baygınlık geçirdiğini, kendisine geldiği sıra geldiğinde iki kolluk görevlisinin saçından tutarak kendisini yerde sürüklediğini, "Vurmayın, hamileyim." diyerek bağırmasına rağmen beş altı polis memurunun "Geber." dediğini, karnına ve sırtına tekme attığını,

ii. Daha sonra götürüldüğü hastanede hamile olduğunu ve darbedildiğini söylemesine rağmen doktorun kendisini muayene etmediğini,

iii. Hastaneden ayrıldıktan sonra Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne götürüldüğünü, dokuz, on polis memurunun yaklaşık bir saat boyunca kendisini darbettiğini, kolluk görevlilerinin yüzüne defalarca yumruk ve tokat attığını,

iv. Bir müddet sonra Çocuk Şubeye götürüldüğünü, giderken bir polis memurunun tokat ve yumruk attığını, "Sen kaynınla beraber oldun, karnındaki bebek kaynından biliyoruz." dediğini, Çocuk Şubeye geldiklerinde en alt kata götürülüp havasız, dar ve küçük bir odaya konulduğunu, odada tutulduğu sırada iki polis memurunun geldiğini, tokat ve yumruk attığını, "Biz seni hastaneye götürüp bebeğin DNA'sını alıp her yere kaynının çocuğu olarak geçiririz." deyip tecavüz etmekle tehdit ettiğini,

v. Hamile ve rahatsız olması sebebiyle hastaneye gitmesi gerektiğini ifade ettiği polis memurunun "Bana ne, öl." dediğini,

vi. Odaya gelen hemşirenin "Tansiyonu çok düşük, hastaneye götürmemiz gerekiyor." demesi üzerine Van Yüzüncü Yıl Tıp Fakültesine götürüldüğünü, serum verildiğini, daha sonra hastaneden çıkarıldığını ve yeniden Çocuk Şubeye getirildiğini,

vii. Çocuk Şubedeyken yüzleri kapalı üç polis memurunun geldiğini ve kendisini sorguya çektiğini, "Her şeyi anlat yoksa seni öldüreceğiz." dediğini, yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine vurduğunu, saçını çektiğini, bir şey bilmediğini söylemesi üzerine alt bölgesinden elbisesini çıkardığını, makatına silah tutarak tacizde bulunduğunu, bir saat kadar devam eden bu muameleden sonra kendisini başka bir odaya götürdüğünü, buradaki iki kişiyi göstererek "Yarın savcıya da bunları gösterip evde bunlar vardı, eşim ve kaynım getirdi, geldiklerinden kaynanam ve kayınpederimin haberi vardı, ikisi de örgüt mensubudur, diyeceksin; eğer bizim dediklerimizi yapmazsan seni yine buraya getiririz, daha kötü şeyler yaparız, burada kamera da yok, ne yaparsak yapalım kimse görmez, bence bizi dinle." dediğini,

viii. Bir gün sonra adliyeye götürüldüğünü, burada polislerin kendisi için görevlendirilen avukat dışında başka bir avukat istemediğine dair kâğıdı zorla imzalattıklarını, savcılıktaki ifadesinde polislerin istediği şekilde beyanda bulunduğunu ve serbest kaldığını,

ix. Serbest bırakıldıktan sonra annesinin evine gittiğini, rahatsızlanması üzerine annesiyle Van Bölge Hastanesine gittiğini, burada hamile olduğunu ve polislerin kendisini darbettiğini açıkladığı doktorun "Bir şeyin yok." deyip muayene etmediğini, ultrason muayenesi yaparak bebeğin gayet iyi olduğunu söylediğini, iki gün sonra bu kez Van Yüzüncü Yıl Tıp Fakültesi Hastanesine gittiğini, burada düşük tehlikesi olduğunun bildirildiğini, bir hafta sonra yeniden hastaneye gittiğinde düşüğün gerçekleştiğini öğrendiğini ifade etmiştir.

13. Başsavcılık 4/12/2018 tarihli yazı ile Van İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüklerinden 14/7/2018 ile 16/7/2018 tarihleri arasında başvurucuya ait gözaltı, yakalama, arama işlemi yapıldığına ilişkin kamera kayıtlarının ve tutanakların gönderilmesini istemiştir. Ayrıca aynı tarihte Bilgi İşlem Müdürlüğünden Van Sulh Ceza Hâkimliğinin koridorunu gören kameranın 18/7/2018 tarihli kayıtlarının CD ortamına aktarılarak iletilmesini talep etmiştir.

14. Bilgi İşlem Müdürlüğü 4/12/2018 tarihli yazıyla kamera kayıtların azami 25 gün tutulduğunu belirterek Van Sulh Ceza Hâkimliğinin bulunduğu koridoru gösteren kameraların kayıtlarının temin edilemediğini bildirmiştir.

15. Van İl Emniyet Müdürlüğü ise 16/12/2018 tarihli yazıyla, başvurucunun şüphelisi olduğu olay ile ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/14682 sırasına kayden yürütülen soruşturmada kısıtlılık kararı olması nedeniyle istenen belgelerin gönderilemediğini bildirmiştir. 18/12/2018 tarihli yazıyla ise kamera kayıtların azami 24 gün tutulduğunu açıklayarak başvurucunun gözaltında kaldığı günlere ait kayıtlara ulaşılamadığını belirtmiş; yazı ekinde 15/7/2018 tarihinde düzenlenen Olay, Yakalama, Gözaltına Alma ve Elkoyma Tutanağı'nı göndermiştir.

16. Bunun üzerine Başsavcılık 18/2/2019 tarihli yazıyla Terör Suçları Soruşturma Bürosundan kısıtlılık kararı olan, 2018/14682 sayılı soruşturma dosyasında bulunan, 14/7/2018-16/7/2018 tarihleri arasındaki gözaltı, yakalama, arama işlemlerine ilişkin olan kamera görüntülerinin ve tutanaklarının gönderilmesini istemiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerde bu yazıya verilen bir cevap tespit edilememiştir.

17. Başsavcılık 7/10/2019 tarihinde, başvurucunun darbedildiğine dair herhangi bir rapor olmadığını, Arama ve Gözaltına Alma Tutanaklarında kötü muameleye maruz kaldığına dair beyanı bulunmadığını, kamera ve tanık araştırmasında somut bir delile ulaşılamadığını ifade ederek Van İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan soruşturma işlemlerinde; olaya ilişkin tüm bilgi ve belgelerin Van İl Emniyet Müdürlüğünden talep edildiği, gelen evraklar incelendiğinde, olay tarihinde PKK/KCK terör örgütünün eylem ve faaliyetlerinin önlenmesine yönelik çalışmalar neticesinde gerekli arama, gözaltına alma ve el koyma işlemlerinin yapıldığı ve buna ilişkin tutanakların tanzim edildiği, ilgili tutanaklarda müştekinin kendisine yönelik darp iddialarına ilişkin herhangi bir beyan ve delile rastlanılmadığı,

Yine olaya ilişkin kamera ve tanık araştırmasının yapıldığı, ancak herhangi bir tanık ve kamera kaydına rastlanılmadığı,

Müşteki vekili tarafından darp iddialarına karşı soruşturma dosyasına darp raporu, tanık beyanı gibi herhangi bir somut delil sunulmadığı,

Tüm soruşturma dosyası birlikte değerlendirildiğinde; olay tarihinde müştekinin darp edildiğine dair herhangi bir raporun bulunmadığı, yapılan adli arama ve gözaltına alma tutanaklarında kendisinin darp edildiğine dair beyanların olmadığı, olaya ilişkin yapılan kamera ve tanık araştırmasında somut bir delile ulaşılmadığı, bu kapsamda müştekinin olay tarihinde ilgili görevlilerce darp edildiğine dair soyut beyanı dışında soruşturma yapmayı gerektirecek herhangi bir somut delile ulaşılamadığı anlaşılmakla,

Yukarıda açıklanan nedenlerle iddia edilen olay hakkında KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA ... [karar verildi.]"

18. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Van Temsilciliği (İnsan Hakları Vakfı) başvurucu hakkında 22/11/2019 tarihinde bir rapor düzenlenmiştir. Rapora göre başvurucu, maruz kaldığını iddia ettiği kötü muamele sonrasında ortaya çıktığını belirttiği yakınmalarının tedavisi ve tıbbi tespiti isteğiyle 31/7/2018 tarihinde İnsan Hakları Vakfına başvurmuştur. İnsan Hakları Vakfının düzenlediği raporda 16/7/2018 tarihinde saat 04.04'te düzenlenen sağlık raporundan bahsedilmiştir. Bu rapora göre başvurucunun vücudunda sağ paravertebral (omurganın yanı) alanda 3x4 cm eritem (kan toplanması sonucunda derinin kızarması) tespit edilmiş ve yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu açıklanmıştır. Bu raporun 15/7/2018 tarihinde düzenlenen rapor olduğu, İnsan Hakları Vakfının raporunda tarihin sehven 16/7/2018 olarak yazıldığı görülmüştür. Bunun yanında raporda başvurucunun çocuğunu düşürmesine yol açan durumun aktardığı işkence ve kötü muamele öyküsüyle uyumlu olduğu, akut stres bozukluğu tanısının gözaltına alınmasıyla başlayan fiziksel ve ruhsal travma öyküsüyle nedensellik bağı bulunduğu, bu süreçte insan eliyle oluşturulmuş travmaya maruz kaldığı değerlendirilmiştir.

19. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara 29/11/2019 havale tarihli dilekçeyle itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde diğer hususların yanında etkili bir soruşturma yapılmadığını, bu kapsamda mağdur sıfatıyla ifadesinin alınmadığını, şüphelilerin kimliklerinin belirlenmesi için herhangi bir işlem yapılmadığını, kötü muamele niteliğindeki eylemlere tanık olan F.Ş.nin beyanına başvurulmadığını, hakkında adli rapor aldırılmadığını belirtmiştir. Bunun dışında İnsan Hakları Vakfının raporunda kötü muameleye maruz kaldığının tıbben ortaya konulduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı sağlık raporuyla sabit olmasına rağmen darbedildiğine dair bir rapor olmadığını, soruşturma dosyasına bu neviden bir rapor sunulmadığı açıklanarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini iddia etmiştir.

20. Başvurucunun Başsavcılık kararına yaptığı itiraz, Van 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/12/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Hâkimlik; itirazın reddine dair kararında, suçun işlendiğine dair başvurucunun beyanı dışında somut bir delil ve başvurucunun yaralanmasına dair tespitte bulunan herhangi bir sağlık raporu olmadığını belirtmiştir. Bununla birlikte İnsan Hakları Vakfı tarafından düzenlenen 22/11/2019 tarihli raporu da değerlendiren Hâkimlik, anılan raporun başvurucunun beyanı esas alınarak hazırlandığını kabul etmiştir. Hâkimliğin karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 07/10/2019 tarih ve 2019/25052 soruşturma numaralı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ve ekleri birlikte değerlendirildiğinde; dosya içerisinde şüphelinin beyanı dışında bu beyanı destekler nitelikte hiçbir delilin olmadığı, soruşturmanın devam edebilmesinin suç iddiasını destekleyen somut delillerle mümkün olabileceği, herhangi bir kamera kaydının ve tanık beyanın olmadığı, dosyamız arasında her ne kadar müştekinin gözaltındayken alınan doktor raporları bulunmasa da müşteki vekili tarafından dosya içerisine sunulan İnsan Hakları Vakfı'nın 22/11/2019 tarihli ve 2019.01 numaralı raporun yapılan incelemesinde gözaltında bulunduğu süre içerinde herhangi bir darp-cebir izine rastlanmadığının bildirildiği, raporun sonuç kısmında;'... kişinin bu süreçte insan eliyle oluşturulmuş travmaya maruz kaldığı ve Dünya Sağlık Örgütü'nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, ICD 10 kapsamında Y07.3 kodu ile belirtilen 'işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı yada aşağılayıcı muamele' kapsamı içinde değerlendirilebileceği kanaatini bildirir değerlendirme raporudur.' dediği, ancak raporun hazırlanmasında müşteki beyanın esas alındığı anlaşılmakla ... verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilmiş[tir.]"

21. Başvurucu, Hâkimlik kararını 11/6/2020 tarihinde öğrendiğini belirterek 15/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. İlgili hukuk için birçok karar arasından bkz. Fesih Karataş ve diğerleri, B. No: 2018/25634, 1/3/2023, §§ 33-41.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 21/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Sağlık Hizmetinden Yararlandırılmadan Uzun Süre Gözaltında Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, on sekiz yaşından küçük ve hamile olmasına rağmen sağlık hizmetinden yararlandırılmadan uzun süre gözaltında tutulduğunu ileri sürmüştür.

25. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

26. Somut olayda başvurucu 30/11/2018 tarihli dilekçeyle suç duyurusunda bulunmuş; yakalandığı ve gözaltında bulunduğu esnada bazı kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğindeki eylemlerde bulunduklarını, iradesini sakatlayarak zorla beyan vermesine neden olduklarını iddia etmiştir. Suç duyurusunda başvurucu, on sekiz yaşından küçük ve hamile olmasına rağmen sağlık hizmetinden yararlandırılmadan uzun süre gözaltında tutulduğundan bahsetmemiştir.

27. Sonuç olarak başvurucunun usulüne uygun şekilde yaptığı şikâyetin sonuçsuz kaldığına dair bir bilgi veya belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kolluk Görevlilerinin Yakalama İşlemi ve Gözaltı Esnasındaki Eylemleri Nedeniyle İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu;

i. Kolluk görevlilerinin yakalama işlemi sırasında silah, tekme ve yumruk ile yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine vurduklarını, saçından tutup yerde sürüklediklerini, hakaret ve tehdit ettiklerini,

ii. Gözaltında bulunduğu üç gün boyunca çoğunun yüzünde maske olan birden fazla kolluk görevlisinin kendisini yüzü duvara dönük olarak ayakta beklettiğini,yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine tekme ve yumruk atıp hakaret ettiğini, hamile olduğunu söylemesine rağmen eylemlerine devam ettiğini, astım hastası olduğunu söylemesine rağmen havasız, dar ve küçük bir odada tutulduğunu, belirli bir şekilde ifade vermeye zorlandığını, eteğini ve alt iç çamaşırının zorla çıkarıldığını ve bu şekilde bekletildiğini, copla kalçasına vurduklarını, silahı vajinasına tutarak "Konuşmazsan buradan sıkarız." dediklerini, iki resim göstererek "Seni savcılığa çıkaracağız, orada bu resimdekileri tanıdığını söyleyeceksin yoksa seni buraya getirir, tecavüz ederiz." diyerek tehdit ettiklerini, adliyeye götürüldüğünde tayin edilen avukattan başka bir avukat istemediğine dair kâğıdı zorla imzalattıklarını,

iii. Mağdur sıfatıyla ifadesinin tespiti için herhangi bir işlem ile kolluk görevlilerinin kamuya açık alandaki eylemlerine ilişkin tanık araştırması yapılmadığını, bununla birlikte kötü muamelede bulunan kolluk görevlilerinin kimliklerinin tespitinin yapılabilmesi ve şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınabilmesi için herhangi bir araştırma yürütülmediğini,

iv. Soruşturma makamının kötü muamele eylemleri ile ilgili bilgileri kötü muamelede bulunan görevlilerin çalıştığı kurumdan talep ettiğini ve gelen cevap yazısı ile yetinerek karar verdiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde; şikâyet üzerine Başsavcılık tarafından soruşturma işlemlerine başlandığı, soruşturma kapsamında ilgili kolluk birimlerine müzekkere yazılarak olaya ilişkin kamera kayıtlarının talep edildiği, başvurucunun şüpheli olduğu dosyanın incelendiği ve kolluk görevlilerinin kötü muamelede bulunduklarına dair herhangi bir şikâyetin bulunmadığının tespit edildiği, başvurucunun soyut iddiaları dışında kamu davası açılmasını gerektirir şüphe teşkil eden bir delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın ise Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedildiği ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığını iddia ettiği zaman dilimden yaklaşık beş ay sonra şikâyetçi olduğu, bu durumun adli makamlarla iş birliği ve özen yükümlülüğü kapsamında gözönünde bulundurulması gerektiği bildirilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle başvuru formundaki iddialarını tekrarlamış ve 15/7/2018 tarihli rapora göre fiziksel şiddet gördüğünün sabit olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

32. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ile üçüncü fıkrası şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

33. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

34. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

35. Başvurudaki iddialar özetle başvurucunun kolluk görevlilerinin yakalama işlemi sırasında fiziksel ve sözlü, gözaltında bulunduğu sürede ise fiziksel, cinsel ve sözlü saldırı niteliğindeki eylemlerine maruz kalması ve bu sebeple çocuğunu düşürmesi, belirli bir şekilde ifade vermeye zorlanması ve olaya ilişkin soruşturmanın etkili yürütülmemesidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki başvuruda başvurucunun çocuk düşürdüğüne ve buna kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetinin neden olduğuna dair herhangi bir bilgi, belge ya da sağlık raporu yoktur. Ayrıca başvurucu 16/7/2018 tarihinde serbest bırakılmasına rağmen gözaltı sürecinde maruz kaldığını iddia ettiği fiiller nedeniyle hemen bir adli rapor almayı tercih etmemiş, serbest bırakılmasının ardından yaklaşık dört buçuk ay geçtikten sonra suç duyurusunda bulunmuştur. Bu sebeple saklanma süresi dolan kamera kayıtlarına ulaşılamamıştır. Öte yandan 15/7/2018 tarihinde saat 04.04'te düzenlenen sağlık raporunda başvurucunun vücudunda 3x4 cm'lik bir eritem tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvuru, 15/7/2018 tarihinde düzenlenen sağlık raporunda belirtilen yaralanmayla sınırlı olarak incelenmiş ve başvurudaki herhangi bir unsurla desteklenmeyen sair iddialarla ilgili bir inceleme yapılamamıştır.

36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

37. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir. Kesin gerekli olduğu hâllerde bile güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).

38. Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmiş ise bu olaya ilişkin olarak tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlara aittir (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

39. Başvurucunun yakalama sırasında ve gözaltında tutulduğu süre zarfında kötü muameleye uğradığı iddiasıyla yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada Başsavcılık 4/12/2018 tarihli yazıyla Van İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüklerinden 14/7/2018 ile 16/7/2018 tarihleri arasında başvurucuya hakkında gözaltı, yakalama, arama işlemi yapıldığına ilişkin kamera kayıtlarının ve tutanakların gönderilmesini istemiştir (bkz. § 13). Van İl Emniyet Müdürlüğü 16/12/2018 tarihli yazıyla, başvurucunun şüphelisi olduğu olay ile ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/14682 sırasına kayden yürütülen soruşturmada kısıtlılık kararı olması nedeniyle istenen belgelerin gönderilemediğini bildirmiştir (bkz. § 15). Bunun üzerine Başsavcılık 18/2/2019 tarihli yazıyla Terör Suçları Soruşturma Bürosundan kısıtlılık kararı olan, 2018/14682 sayılı soruşturma dosyasında bulunan, başvurucunun 14/7/2018-16/7/2018 tarihleri arasındaki gözaltı, yakalama, arama işlemlerine ilişkin kamera görüntüleri ve tutanaklarının gönderilmesini istemiştir (bkz. § 16). Ne var ki Başsavcılık bu yazıya cevap verilmesini beklemeden başvurucunun darbedildiğine dair herhangi bir raporun bulunmadığına da işaret ederek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir (bkz. § 17). Oysa gözaltı sürecinde alınan 15/7/2018 tarihli sağlık raporunda başvurucunun vücudunda 3x4 cm'lik bir eritem tespit edilmiştir. Dolayısıyla soruşturma makamları başvurucuda meydana gelen yaralanmayla ilgili olarak açıklama yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun yaralanmasına neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. S.D., §§ 84-88; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, §§ 90-94). Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ihlal edilmiştir.

40. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D., §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

41. Gözaltı sürecinde alınan sağlık raporunda başvurucunun vücudunda eritem tespit edildiği belirtilmesine rağmen Başsavcılığın konuyla ilgili soruşturma başlatmak için başvurucunun suç duyurusunda bulunmasını beklediği görülmüştür.

42. Başsavcılık, başvurucu hakkındaki gözaltı, yakalama, arama işlemlerine ilişkin kamera kayıtları ve tutanakları, başvurucunun kendisini darbettiklerini iddia ettiği görevlilerin çalıştığı birimlerden talep etmiştir. Bir başka deyişle önemli bazı delillerin toplanmasının talep edildiği birim ile muhtemel kötü muamele eyleminin faillerinin çalıştığı birim aynıdır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda geçen ve başvurucunun kötü muameleye uğradığı yönünde beyanı bulunmadığı ifade edilen 15/7/2018 tarihli tutanağı yine aynı birimde çalışan kolluk görevlileri düzenlemiştir.

43. Başsavcılık, delil toplamak için bazı adımlar atsa da başvurucunun beyanına başvurmamış, olası tanıkların ifadelerini de almamıştır. Ayrıca Terör Suçları Soruşturma Bürosundan istenen bilgi ve belgeler gelmeden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Neticede anılan deliller toplanmadan ceza soruşturması, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlandırılmıştır. Bu sebeple insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun da ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

45. Başvurucu, ileri sürdüğü hak ihlallerinin tespiti ile yeniden soruşturma yapılmasına karar verilmesinin yanında 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

46. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma merciince yapılması gereken iş, soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

47. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı olarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Sağlık hizmetinden yararlandırılmadan uzun süre gözaltında tutulmadan dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yakalanma ve gözaltına alınma esnasında fiziksel şiddete maruz kalınması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul ve maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Van Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2018/25052) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.