KARARLAR

AYM'nin 2020/17168 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/17168)

 

Karar Tarihi: 29/3/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Y. Ç.

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca verilen tedbir kararına yönelik esaslı iddiaların itiraz mercii tarafından karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, başvurucu hakkında şiddet uygulayan ifadesinin kullanılması nedeniyle masumiyet karinesinin ve verilen tedbir kararı ile müşterek çocukla kişisel ilişkinin engellenmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucunun eski eşi G.K., kendisinin evde olmadığı esnada başvurucunun eve geldiğini, kapıya vurduğunu ve kendisini tehdit ettiğini ileri sürerek başvurucu hakkında 14/5/2020 tarihinde şikâyetçi olmuş, aynı zamanda 6284 sayılı Kanun kapsamında lehine önleyici tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur.

3. Talep doğrultusunda kolluk tarafından 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c )ve (d) bentleri uyarınca başvurucunun eski eşinin konutuna, işyerine yaklaşmaması, eski eşini sair araçlarla rahatsız etmemesi ve şiddete uğramamış olsa bile talepte bulunanın yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması yönünde önleyici tedbir kararı verilmiştir. Söz konusu karar Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/5/2020 tarihli kararıyla doksan gün geçerli olacak şekilde onaylanmıştır.

4. Başvurucu, söz konusu kararın hakkaniyete ve öngörülen tedbirleri düzenleyen Kanun'un amacına aykırı olduğunu belirterek kaldırılması talebiyle 29/5/2020 tarihinde Gölbaşı 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) itiraz dilekçesi sunmuştur. Dilekçesinde; kişisel ilişki kurma hakkının bulunduğu müşterek çocuğunu uzun süredir göremediğini, telefonla aradığında ulaşamadığını, bu nedenle çocuğunun yaşadığı eski eşinin evine gittiğini, kapıyı çaldığında oğlunun sesini duyduğunu ancak kapının açılmadığını, işyerinde olduğunu düşündüğü eski eşinin evde olma ve çocuğuyla görüşmesine izin vermeme ihtimali üzerine binadan dışarı çıktığını, balkonda bulunan oğluyla konuştuğunu ve onu görmek istediğini dile getirdiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; akabinde oradan ayrıldığını ve kimseyi rahatsız etmediğini, kimseye tehditte bulunmadığını, suç teşkil eden bir olaya karışmadığını buna rağmen aleyhine tedbir kararı verildiğini ifade etmiştir. Kolluk tarafından tahkikat yapılmadığını, herhangi bir kimsenin ifadesine başvurulmadığını, eski eşinin kendisine husumet beslediğini ve zarar verme kastıyla hareket ettiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, verilen söz konusu önleyici tedbir kararı nedeniyle müşterek çocuğuyla görüşme imkânının ortadan kaldırıldığını, bu durumun çocuğuyla olan ilişkisine zarar verdiğini, dolayısıyla çocuğunun yararına aykırı olduğunu ileri sürmüş ve çocuğun bulunduğu adrese kolluk marifetiyle de olsa gidebilmesine imkân sağlanması yönünde karar verilmesini talep etmiştir.

5. Mahkeme; önleyici tedbir kararının orantılı olduğu ve 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca verilen önleyici tedbirin şiddet uygulayan ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişki kararını engelleyecek mahiyette olmadığını belirterek 29/5/2020 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.

6. Öte yandan Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, isnat edilen eylemlerin suç unsuru taşımadığı gerekçesiyle 3/6/2020 tarihinde başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.

7. Başvurucu nihai kararı 4/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 23/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu; aleyhine haksız olarak verilen tedbir kararına karşı sunduğu dilekçede somut ve ayrıntılı şekilde itirazlarda bulunmasına rağmen itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Anayasa Mahkemesi gerekçeli karar hakkı yönünden olay ve olguları somut başvuru ile benzer iddiaları Salih Söylemezoğlu (B. No: 2013/3758, 6/1/2016) ve Erdal Türkmen (B. No: 2016/2100, 4/4/2019) kararlarında incelemiş ve uygulanacak ilkeleri belirlemiştir. Anılan kararlarda, Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı gereği itiraz merciince başvurucunun beyan ve delillerinin etkili bir şekilde incelenmesi ve karşılanması gerektiği belirtilerek söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir.

11. Somut başvuruda anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

12. Başvurucu; şiddet uyguladığı yönünde herhangi bir delil ya da karar olmamasına rağmen itiraz incelemesi yapan Mahkemece verilen kararda kendisinin birden fazla kez şiddet uygulayan olarak nitelendirildiğini, suçlu olduğu izlenimi veren söz konusu karar nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. İtiraz mercii kararında başvurucu hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamındaki suçlamayla ilgili olarak değerlendirme yapıldığına işaret eden ibareler hukuk yargılaması ile ceza yargılaması arasında bağlantının bulunduğu sonucuna ulaşılması bakımından yeterli görüldüğünden somut başvuruda masumiyet karinesinin somut olayda uygulanabilir olduğu kanaatine varılmıştır.

14. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer iddiaları S.M. ([GK], B. No: 2016/6038, 20/6/2019) kararında incelemiş ve uygulanacak ilkeleri belirlemiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, başvurucu hakkında şiddet uygulayan ifadesinin kullanılmasının başvurucunun tedbire konu eylemleri işlediği veya suçlu olduğu izlenimi doğurduğunu değerlendirerek masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

15. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu; kişisel ilişki kurma hakkının bulunduğu müşterek çocuğunun eski eşiyle yaşadığını, verilen tedbir kararı nedeniyle tedbir süresi boyunca çocuğunu görme imkânından mahrum kalacağını, bu nedenle tedbirin kaldırılması talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlete yüklenen yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26). Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması, aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33).

18. Somut olayda, tedbir kararına karşı yapılan itirazı inceleyen Mahkeme söz konusu tedbir kararının müşterek çocuk ile başvurucu arasındaki kişisel ilişki kararını engelleyecek mahiyette olmadığını belirterek itirazı reddetmiştir. Tedbir kararının içeriği incelendiğinde de tedbirin kapsamının kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere belirlendiği görülmektedir. Öte yandan tedbirin verildiği tarihte müşterek çocuğun ergin olduğu da anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ilgili Mahkemece ulaşılan sonucun aile hayatına saygı hakkı bağlamında başvurucunun çocuğu ile görüşmesine engel olacak nitelikte olmadığı ve açıklanan gerekçenin ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla aile hayatına saygı hakkı yönünden yargısal makamlarca takdir yetkisinin sınırının aşılmadığı ve aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. Ayrıca eski hâle getirme kuralı çerçevesinde gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için ihlalin niteliği dikkate alınarak manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmadığından ve maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğuran ifadelerin düzeltilmesi için yeniden yargılama yapacak olan Gölbaşı 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (2020/123 D. İş) iletilmek üzere Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (2020/176 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 6.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.