TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET UĞUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15499)

 

Karar Tarihi: 2/11/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Ahmet UĞUR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun odasında daha fazla kitap bulundurmasına izin verilmemesinin ifade özgürlüğünü ve eşitlik ilkesini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuru tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan Bingöl M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.

3. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) 6/3/2020 tarihinde almış olduğu bir kararla mahpusların yanlarında kurum kütüphanesinden alınan yayınlardan üç adet, İl Halk Kütüphanesinden alınan yayınlarından iki adet ve kendi adına gelmiş olan yayınlardan en fazla beş adet olmak üzere toplam on adet yayın bulundurabilmesine izin vermiştir.

4. Eğitim Kurulu, eğitim ve öğretime devam eden mahpusların öğretim kurumları tarafından basılmış orijinal ders kitaplarının ve bağlı bulunduğu dinin kutsal kitaplarının bu sayının içerisine dâhil edilmeyeceğine ayrıca karar vermiştir. Bunun yanında Eğitim Kurulu, mahpusların adlarına gelen yayınları on beş günde bir değiştirmelerine de imkân tanımıştır.

5. Başvurucu, anılan karara karşı Bingöl İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği yaptığı inceleme sonucunda Eğitim Kurulunun takdir yetkisini hukuka uygun ve gerekçeli olarak kullandığını, bu nedenle Eğitim Kurulu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek şikâyeti 24/3/2020 tarihinde reddetmiştir.

6. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliğinin kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek itirazı 3/4/2020 tarihinde reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 8/4/2020 tarihinde öğrendikten sonra 7/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu; idarenin ve derece mahkemelerinin beş adetin üzerinde yayını Ceza İnfaz Kurumunda bulundurmanın kurum güvenliğini ne şekilde tehlikeye düşüreceğini açıklamadığını, yapılan uygulama ile Yargıtay içtihatlarına aykırı karar verildiğini ve temel hak ve özgürlüklerin hukuka aykırı bir şekilde kısıtlandığını belirtmiş ve Anayasa'nın 5. ve 13. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Bakanlık görüşünde; 2020 ve 2021 yılları içerisinde başvurucuya çeşitli yollardan 310 adet yayının geldiği ve talebine istinaden bu yayınlardan değişik tarihlerde faydalandığı, ayrıca aynı tarihler içerisinde kurum kütüphanesinden 158 adet yayın almak suretiyle kurum kütüphanesinden yararlandığı belirtilmiştir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mağdur sıfatının varlığının tartışılması gerektiği ifade edilmiştir. İdarenin ve derece mahkemelerinin kararlarının gerekçelerine değinilmiş ve ifade özgürlüğüne ilişkin inceleme yapılırken kararlardaki tespit ve değerlendirmelerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda bir hükümlü veya tutuklunun idarece uygun bulunandan daha fazla kitap bulunduramamasına ilişkin yasağı ifade özgürlüğüne müdahale olarak kabul etmiş, daha sonra da müdahalenin haklı sebeplere dayandığına karar vermiş ve mevcut başvuruya benzer başvurularda uygulanacak ilkeleri belirlemiştir (Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014).

13. Anayasa Mahkemesi, adı geçen kararda disiplini bozacak faaliyetleri önlemeye yönelik hukuki düzenlemeler olmadan bir ceza infaz kurumunda düzen sağlanamayacağına dikkat çekmiş ve söz konusu ceza infaz kurumu idaresi ve güvenliği olduğunda müdahale ile hak arasında makul bir denge kurma konusunda kamu gücünü kullanan makamların geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu vurgulamıştır. Aynı kararda, bu tarz başvurularda Anayasa Mahkemesinin rolünün başvuruya konu müdahalenin olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanarak yapıldığının ve keyfî olmadığının denetlenmesini kapsayacağı belirtilmiştir (Özkan Kart, §§ 50-51, 53).

14. Müdahalenin önemi ve ağırlığı bir olayın kendine özgü olguları ile yakın ilişki içerisindedir. Koşullara göre belirli bir konuda araştırma ve inceleme yapan söz gelimi yazar veya araştırmacı gibi kişilerin araştırma ve incelemelerinin kapsamı ve mahiyeti daha fazla kitap bulundurmasını gerektirebilir. Buna karşılık somut olayda başvurucu, kitap sınırlaması nedeniyle araştırma ve incelemelerinin engellendiğini gösterebilmiş değildir. Tutuklu ve hükümlülere yeterince kitap okuma imkânı verilmesi ve verilen kitapları da yenisi ile değiştirme olanağının bulunması karşısında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ağır olduğu söylenemez. Üstelik başvurucu, kitap sayısı dışında kitaba erişiminin engellendiği yönünde bir şikâyette de bulunmamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Hasan Koç, B. No: 2014/6506, 5/4/2017, § 14).

15. Yukarıdaki hususlar dikkate alındığında başvurucunun odasında bulundurduğu kitap ve dergi sayısının sınırlandırılması ile elde edilmek istenen oda ve koğuş düzeninin sağlanması amacına ulaşmak için yapılan sınırlama işleminin orantılı olmadığı söylenemez. Bu sebeple başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalede bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

17. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu, başka illerdeki ceza infaz kurumlarında odalarda bulundurulabilecek yayın sayısının daha fazla olduğunu belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).

20. Somut olayda başvurucu, kendisine hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarını temellendirmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.