TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SELİM GÜVEN BAŞVURUSU (3) |
(Başvuru Numarası: 2020/14007) |
|
Karar Tarihi: 19/10/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Kübra KAYA |
Başvurucu |
: |
Selim GÜVEN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, açık görüş gününün öğrenim gören çocuklarıyla görüşmesine imkân verecek şekilde değiştirilmesine ilişkin talebin infaz hâkimliğince esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır. Başvurucu, perşembe günü olan açık görüş gününün salı gününe alınması talebiyle 6/11/2019 tarihinde Bandırma İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur. Başvurucu, eşinin aynı yerleşke içindeki Bandırma M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunduğunu ancak eşinin açık görüşünün salı günü kendisininkinin perşembe günü olması nedeniyle okula giden çocuklarının devamsızlık yapmamak için ikisinden birini seçmek zorunda kaldıklarını ileri sürerek kendi açık görüş gününün de salı gününe alınarak ailesiyle görüşme imkânının sağlanmasını talep etmiştir.
3. İnfaz Hâkimliğince 3/3/2020 tarihinde şikâyetin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde 5/12/2018 tarihli 30616 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değişik 9. maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan aynı yerleşkede barındırılan hükümlülerin Cumhuriyet başsavcılığının yazılı emri ile birbirleriyle görüşebileceklerine dair hüküm dayanak gösterilmiş, bu nedenle şikâyet konusunun İnfaz Hâkimliğinin görev alanına girmediği ifade edilmiştir. Başvurucunun Bandırma Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 20/3/2020 tarihinde reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai kararı 31/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
5. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
6. Başvurucu kendisinin otuz sekiz aydır, eşinin ise on dört aydır tutuklu olduğunu, son beş aydır her ikisinin de Bandırma yerleşkesi içindeki infaz kurumlarında oldukları hâlde birlikte açık görüş yapamadıklarını, Diyarbakır ve Tarsus Ceza İnfaz Kurumlarında anne ve babaların çocuklarıyla aynı anda görüşmesinin sağlandığını, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 31/10/2019 tarihli yazısında anne ve babası ceza infaz kurumunda bulunan ve reşit olmayan çocukların çocuğun üstün yararı ilkesi gereği anne ve babası ile aynı anda görüş yapabileceğinin belirtildiği, ilgili yazı kapsamında başvurucu ve eşinin çocukları ile birlikte Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Muhabere Bürosunun 27/11/2019 tarihli yazısı gereği görüşmeye başladıkları ve hâlen daha görüşmeye devam ettiklerinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından anlaşıldığı hususlarını bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
7. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi benzer bir olayda telefonla görüşme gününün öğrenim gören çocuklarla görüşmeyi sağlayacak şekilde belirlenmesi talebinin reddedilmesini özel hayata saygı hakkı kapsamında inceleyerek ihlal kararı vermiştir (bkz. Yeliz Erten, B. No: 2020/99, 11/3/2021). Ancak somut başvuruda infaz hâkimliğinin esasa ilişkin inceleme yapmaktan imtina ettiği anlaşıldığından aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
8. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
İrfan FİDAN bu görüşe katılmamıştır.
9. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesine göre infaz hâkimlikleri; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri inceler ve karara bağlar. Hükümlü ve tutukluların bu konularda infaz hâkimliğine yaptığı şikâyetlerin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesi özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020; Uğur Eldemir (2), B. No: 2018/26139, 15/3/2022).
10. Ceza infaz kurumlarındaki işlem, eylem ya da ihmallerin tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturduğu iddiasıyla infaz hâkimliklerine yapılan şikâyet başvurularında yargı makamlarının yapacakları yorum temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayan etkili başvuru yolunun bulunup bulunmadığının saptanmasında kilit rol oynamaktadır (Meral Danış Beştaş (3), § 45). Dolayısıyla başvurucunun infaz kurumunda görüş günlerinin çocuklarının eğitim durumuna göre tespit edilmesiyle ilgili iddialarının da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı merciince incelenmesi başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir.
11. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğine yaptığı şikâyet başvurusunda infaz hâkimliğinin görevli ve yetkili olmadığı yönünde verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. İtiraz üzerine karar veren Ağır Ceza Mahkemesinin de bu eksikliği gidermeye yönelik bir karar vermediği görülmüştür. Neticede başvurucuya, aile hayatına saygı hakkı kapsamında olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
12. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
13. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
14. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 31/10/2019 tarihli yazısına istinaden başvuru konusu ihlal sürecinden sonra başvurucunun eşi ve çocuklarıyla birlikte görüşme sağlayabildiği hususunun belirtilmesi ayrıca başvurucunun 10/3/2023 tarihinde tahliye olduğu görülmekle ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
15. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı manevi zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı değerlendirildiğinden başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA İrfan FİDAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bandırma İnfaz Hâkimliği (E.2019/3146, K.2020/507) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
OLAY VE OLGULAR
1. Başvurucu, Bandırma 1 numaralı Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu iken perşembe günü olan açık görüş gününün salı gününe alınması talebiyle 6/11/2019 tarihinde Bandırma İnfaz Hakimliğine başvurmuştur. Başvurucu cezaevinde tutuklu bulunduğunu ancak eşinin açık görüşünün salı günü, kendisinin perşembe günü olması nedeniyle okula giden çocuklarının devamsızlık yapmaması için ikisinden birini seçmek zorunda kaldıklarını ileri sürerek kendi açık görüş gününün de salı gününe alınarak ailesiyle görüşme imkanının sağlanmasını talep etmiştir.
2. Bandırma İnfaz Hakimliği 3/3/2020 tarihli kararında; Hükümlü ve Tutukluları Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinin 3. fıkrası gereğince “aynı ceza infaz kurumu ya da birden fazla ceza infaz kurumunun bir arada bulunduğu yerleşkedeki farklı kurumlarda barındırılmakta olan hükümlü ya da tutuklular birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu yönetmelik hükümleri kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığının yazılı emri ile birbirleriyle görüşebilir.” hükmü doğrultusunda yerleşke içi ziyaret taleplerinin değerlendirilme yetkisinin Cumhuriyet Başsavcılıklarında olduğu, İnfaz Hakimliğinin görev alanına girmediği gerekçesiyle şikâyetin reddine karar vermiştir. Karara yapılan itiraz Ağır Ceza mahkemesince reddedilmiştir.
3. Bireysel başvuru formunda başvurucunun, anılan kararlar sonrasında taleplerini Cumhuriyet Başsavcılığı önünde ileri sürdüğüne dair bilgi veya belge bulunmamaktadır. Başvurucu her ne kadar ilk başta Başsavcılığa hitaben yazdığı dilekçede eşi ve çocukları ile aynı anda görüşme talebini ileri sürmüş olsa da Başsavcılığa yapılan herhangi bir talep olmadığı, doğrudan İnfaz Hakimliğine başvurduğu anlaşılmaktadır.
4. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen 16/1/2023 tarihli yazıda “anne ve babası ceza infaz kurumunda bulunan ve reşit olmayan çocukların, hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri hakkındaki yönetmeliğin 9. ve 13. Maddelerinde düzenlenen açık görüş hakkı kapsamında çocuğun yüksek yararı ilkesi gereği annesi ve babası ile aynı anda görüş yapabileceği…… değerlendirilmektedir.” ifadelerine yer verildiği ve bahse konu yazı doğrultusunda başvurucunun eşi ve çocukları ile birlikte Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2019 tarihli yazısı gereği görüşmeye başladığı ve halen görüşmeye devam ettiği anlaşılmıştır.
KABUL EDİLEBİLİRLİK BAKIMINDAN
a. Mağdur Sıfatı Yönünden
5. Anayasa’nın “Görev ve yetkileri” kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
6. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkında sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
7. Söz konusu Anayasa ve Kanun’daki hükümler uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli görülmemekte, iddia edilen mağduriyetin somut bir şekilde ortaya konulması ve bu konuda da Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur Doğanay, B. No:2013/1977, 9/1/2014, § 45). Ayrıca başvuruda bulunulduğu tarihte iddia edilen mağduriyetin, karar verilene kadar başvurunun her aşamasında sürüyor olması gerekmektedir (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 41).
8. Bu durumu inceleyen Anayasa Mahkemesi, kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna (Arman Mazman, § 46) veya mağdurluk statüsünün kaybedilmesi nedeniyle başvurunun düşmesine (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, §§ 31-34 ve Serkan Madsar, B. No: 2012/751, 16/10/2014, §§ 21 ve 22) karar verebilmektedir.
9. Sonuç olarak; kişi, iddia ettiği mağduriyete sebep olarak ileri sürdüğü ihlalin varlığını ispat edemiyorsa, ileri sürülen mağduriyet kanıtlanamıyorsa, başvuru aşamasında veya başvurunun incelendiği aşamalarda ileri sürülen mağduriyet ortadan kalktıysa ya da kişi mağduriyetinin halen devam ettiği konusunda Anayasa Mahkemesini ikna edemiyorsa, söz konusu bireysel başvuru hakkında hangi nedenin daha ağır bastığı dikkate alınarak duruma göre kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik veya düşme kararı verilmektedir.
b. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Yönünden
10. 6216 Sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası ise şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
11. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
12. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle iç hukukta düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni de göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).
13. Somut olayda başvurucunun İnfaz Hakimliği kararında belirtildiği üzere öncelikle Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunabileceği, anılan başvuru yolu tüketilmeden Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
SONUÇ
14. Sonuç olarak başvurucunun Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için gerekli olan olağan başvuru yollarını tüketmediği ve mağdur sıfatının devam ettiğinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması ve mağdur sıfatının da kalmamış olması nedenleriyle kabul edilemez olduğu kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye İrfan FİDAN |