TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YASİN KÜRKÇÜ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/13466)

 

Karar Tarihi: 22/11/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

Yasin KÜRKÇÜ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda infaz koruma görevlilerince gerçekleştirilen fiziksel şiddet ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, subay olarak görev yapmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında tutuklanarak 8/3/2018 tarihinde Ağrı Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu talebi üzerine 21/11/2019 tarihinde Bolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakil edilmiştir.

3. Başvurucu hakkında açılan kamu davasında başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkûmiyet hükmü 10/7/2023 tarihinde Yargıtayca onanarak kesinleşmiştir.

4. Başvurucu 3/12/2019 tarihinde ceza infaz kurumunda kötü muamele gördüğü iddiasıyla Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunmuştur. Başvurucu bu şikâyetinde özetle;

i. 21/11/2019 tarihinde gerçekleşen nakil işleminden sonraki gün 22/11/2019 tarihinde bulunduğu geçici koğuşun çağrı butonuna basarak telefon hakkını kullanmak istediğini nöbetçi memura bildirdiğini, nöbetçi memura koğuştan çıkartıldığında eşyalarının kendisine teslim edilmediğini ve geçici koğuşta kaldığını söylediğini, bu sırada 8-10 memurun etrafını sardığını, onlara da aynı şeyleri söylediğinde “adam gibi konuş elini kolunu sallama” benzeri sözlerle geçici koğuşa götürüldüğünü,

ii. Kameraların bulunmadığı yerde içeri giren memurların kafasını duvara vurarak fiziksel şiddet uyguladığını, kolunda ve boğazında çizikler ile çürümeler oluştuğunu,

iii. Şiddetli baş ağrısı ve mide bulantısı üzerine çağırdığı nöbetçi memurun kendisini revire götürmediğini, ayrıca telefonla konuşmasına ve Cumhuriyet savcısı ile görüşmesine izin verilmediğini belirtmiştir.

5. Başsavcılık tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Ceza İnfaz Kurumuna yazılan yazıya verilen cevapta, başvurucunun olay nedeniyle bilgisine başvurulduğu, başvurucunun beyanları ve kamera görüntülerine dayanarak ilgili personelin tespit edildiği, ifadesi alınan personelin acil durum butonuna basan başvurucunun odasına gidildiğinde telefon hakkını kullanmak istediğini söylemesi üzerine ödünç telefon kartı bulunduğu, bu sırada oda yerleştirme kararını bildirmek üzere başka bir personelin geldiği, demirbaş kontrolü için odaya girildiği, sonrasında başvurucunun yeni odasına yerleştirildiği, başvurucunun iddiasının aksine fiziksel şiddete maruz kalmadığı, alınan sağlık raporunun da bu hususu doğruladığı, başvurucu hakkında herhangi bir disiplin soruşturması yürütülmediği bildirilmiştir.

6. Başvurucu hakkında Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesinin 18/12/2019 tarihli raporunda, başvurucunun 21/11/2019 tarihinde ceza infaz kurumu personeli tarafından darp edildiğini söylediği, aktif lezyon bulunmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebileceği belirtilmiştir.

7. Başvurucu, Başsavcılık tarafından müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde olay günü bir infaz koruma memurunun kafasının arka kısmına vurduğunu, diğer infaz koruma memurlarının kaburgalarına ve kalçasına yumruk ve tekme attığını, olay günü revire götürülmediğini ve telefon görüşmesi yapamadığını belirtmiştir.

8. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma neticesinde 20/1/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Karar gerekçesinde özet olarak, başvurucunun adli muayene raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının belirtildiği, soruşturma kapsamında başvurucunun soyut iddiaları dışında delil bulunmadığı gerekçesi açıklanmıştır.

9. Başvurucu, olayla ilgili olarak şikâyet dilekçesindeki hususları tekraren, yazılı olarak kuruma ilettiği Cumhuriyet savcısıyla görüşme talebinin reddedildiğini, gösterdiği tanığın dinlenilmediğini belirterek 12/2/2020 tarihinde karara itiraz etmiştir.

10. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz, Bolu Sulh Ceza Hâkimliğince 27/2/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

11. Başvurucu nihai kararı 6/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 3/4/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

13. Başvurucu ceza infaz kurumunda tutulduğu sırada kötü muameleye maruz kalması ve bu olay hakkında yürütülen soruşturmada gerekçesiz karar verilmesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde özetle ihlal iddialarının incelenmesi sırasında ilgili mevzuat hükümleri ve içtihatlar ile somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.

14. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.

16. Kişilerin kendi tutumu kesin olarak zorunlu kılmadıkça güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerince kişilere fiziksel güç kullanılması ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81). Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmiş ise bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamların üzerindedir (Süleyman Deveci, B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme şartlarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

17. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder biçimde fiziksel ve ruhsal bir saldırıya uğranıldığına dair savunulabilir bir iddia varsa bu iddia hakkında etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Yaralama olayının güç kullanmaya yetkili bir kamu görevlisinin kasıtlı bir eylemi sonucu meydana geldiğinin ileri sürüldüğü hâllerde ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalı, soruşturma olaya karışmış olanlardan bağımsız kişilerce yürütülmeli ve soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık tutulmalı, soruşturma sonunda çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalı ve soruşturma makamınca, kullanılan gücün ilgilinin davranışı nedeniyle mutlak surette gerekli olan bir güç kullanımına karşılık gelip gelmediği ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ayrıca soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir (sözü edilen ilkelerin yer aldığı örnek kararlar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; Süleyman Deveci, §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

18. Başvurucu, infaz koruma memurlarının fiziksel şiddetine maruz kaldığını iddia ederek şikâyetçi olmuştur.

19. Başsavcılık, başvurucunun adli muayene raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının belirtildiğine ve soruşturma kapsamında başvurucunun soyut iddiaları dışında delil bulunmadığına işaret ederek sonuca ulaşmış ise de adli muayene raporunda birbiriyle çelişecek şekilde hem aktif lezyon olmadığı hem de başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif olarak yaralandığı belirtilmiştir. Bu bakımdan sözü edilen rapor başvurucunun iddiası hakkında bir sonuca varmak için yeterli değildir. Dolayısıyla Başsavcılığın sonuca varmadan önce raporu, düzenleyen doktora açıklattırıp şayet başvurucuda ilgili doktorca tespit edilmiş bir yaralanma var ise olayın gerçekleşme şartlarının ve sorumluların tespiti için gerekli olan delilleri (tanık vs.) toplaması gerekirdi.

20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.

21. Olayın gerçekleşme şartları konusundaki belirsizlik nedeniyle bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden bir inceleme yapılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

III. GİDERİM

22. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında talebiyle bağlı kalınarak net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2019/11216) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Ceza infaz kurumunda infaz koruma görevlilerince gerçekleştirilen fiziksel şiddet ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruda Mahkememiz çoğunluğunca başvuru kabul edilebilir bulunarak, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir. Aşağıda açıklanan nedenlerle tarafımızca karara iştirak edilmemiştir.

2. Mahkememiz çoğunluğunca, başvurucunun adli muayene raporunda birbiriyle çelişecek şekilde hem aktif lezyon olmadığı hem de başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilir ölçüde hafif olarak yaralandığının belirtildiği, bu haliyle söz konusu raporun başvurucunun iddiası hakkında bir sonuca varmak için yeterli olmadığı, dolayısıyla Başsavcılığın sonuca varmadan önce raporu, düzenleyen doktora açıklattırıp şayet başvurucuda ilgili doktorca tespit edilmiş bir yaralanma var ise olayın gerçekleşme şartlarının ve sorumluların tespiti için gerekli olan delilleri (tanık vs.) toplaması gerekirken, eksik inceleme ile karar verdiği gerekçesiyle başvuru kabul edilebilir bulunarak “ihlal” sonucuna varılmıştır.

3. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir ((Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110; Tahir Canan, § 25).

4. Ancak bir soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28). Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

5. Mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri, müdafilerinden farklı iddiaları ileri sürmeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 46).

6. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurma gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).

7. Somut olayda başvurucu 6 Aralık 2019 tarihinde Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına cezaevinde yaşadığını iddia ettiği darp olayı hakkında şikâyette bulunmuştur. Başvurucunun şikâyet dilekçesine istinaden Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca adli soruşturma başlatılmıştır.

8. Söz konusu adli soruşturma kapsamında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu 11 Aralık 2019 tarihli yazısıyla Bolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan, başvurucunun dilekçesinde öne sürdüğü iddialarla ilgili olarak ayrıntılı araştırma yapılmasını istemiş, olayla ilgili idari soruşturma yapılıp yapılmadığını sormuş, yapılmış ise idari soruşturma dosyasının bir suretinin gönderilmesini talep etmiş, olay tarihindeki kamera görüntülerinin CD ortamında gönderilmesini ve darp cebir raporu aldırılmasını istemiştir.

9. Ceza İnfaz Kurumu 9 Ocak 2020 tarihli yazısıyla bahse konu olaya ilişkin kamera görüntülerinin bulunduğu CD ile birlikte darp cebir raporunu Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Başsavcılık 20 Ocak 2020 tarihinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun karara karşı itirazı 27 Şubat 2020 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Karar böylece kesinleşmiştir. Başvurucu usuli garantilerden yararlanmış ve itirazlarını ileri sürebilmiştir.

10. Somut olayda başvurucunun olaydan 11 gün sonra suç duyurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu, başvuru formunda olay tarihinde revire götürülmediğini ve telefon ile görüşmesine izin verilmediğini ifade etmektedir. Başvurucu olaydan hemen sonra iddia ettiği yaralanmalarının tespitinin mümkün olabileceği bir aşamada neden şikâyetçi olmadığı ve avukatına ya da yakınına haber verip vermediği hususlarını bireysel başvuru formunda açıklamamıştır. Herhangi bir endişe ya da korku duyduğundan bahsetmeyen başvurucunun şikâyette bulunmak için niçin 11 gün beklediği hususunda da bir açıklama yapmadığı görülmektedir. Bunlarla birlikte başvurucu iddialarını destekleyen uygun ve yeterli delil de dosyada yer almamaktadır. Bu hususlar, başvurucu iddialarının savunulabilirliğini sorgulatan hususlar olarak somutlaşmaktadır.

11. Hal böyle olunca dosyadaki adli rapor içeriği de dikkate alındığında (rapor içeriği bağlamında) olayda başvurucunun iddialarının savunulabilir olmadığı, dolayısıyla bir ihlal olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmakta olup, başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun iddialarına dayalı başvurusunun kabul edilemez bulunması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

12. Açıklanan nedenlerle Mahkememiz çoğunluğunun görüşüne dayalı karar iştirak edilmemiştir.

Başkan

 Kadir ÖZKAYA