TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FAHRETTİN YÜCEDAL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/10052) |
|
Karar Tarihi: 5/10/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 19/1/2024-32434 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Mehmet AKTEPE |
Başvurucu |
: |
Fahrettin YÜCEDAL |
Vekili |
: |
Av. Şenol ÖZEL |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, karar sonucunu etkileyecek esaslı iddialara kanun yolu incelemesi aşamasında ayrı ve açık yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Elâzığ Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 3/7/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir.
3. Yargılama neticesinde Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucu hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan beraat kararı vermiştir. Bunun yanı sıra Mahkeme, nitelikli dolandırıcılık suçundan 12 yıl 6 ay hapis ve 94.296.860 TL adli para cezasına, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçundan da 3 yıl 4 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezalarına hükmetmiştir.
4. Başvurucu, gerekçeli istinaf dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun oluşabilmesi için öncül suçtan verilen cezanın kesinleşmesi gerektiğini, kesinleştikten sonra ise ancak bu suçtan cezaya hükmolunabileceğini belirtmiştir.
5. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) 12/2/2020 tarihli kararıyla başvurucu hakkında verilen nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin hükmü bozmuştur. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
" 1) Tüm dosya kapsamı ve UYAP ortamında yapılan incelemede; Maden Mal Müdürlüğü'ne kayıtlı '[L.] Kozmetik Paketleme Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi' isimli şirkete 14.750.000,00 TL ve [O.] Kimyasal ve Endüstriyel Kozmetik Paketleme İmalat İthalat İhracat Sanayi Ticaret Limited Şirketi'ne ise 15.425.000,00 TL usulsüz 'Özel Tüketim Vergisi' iadesi ödemesi yapılması ile suça konu olayın ortaya çıktığı, bahsi geçen şirketler hakkında Maden Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/306 Esas sayılı dosyasında Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçundan dolayı soruşturmanın devam ettiği, zaten soruşturma savcısının 25/06/2018 tarihli ayırma kararından önceki süreçte de soruşturmanın birlikte yürütüldüğü, soruşturma savcısının 2018/10 sayılı ayırma kararına gerekçe olarak vergi değerlendirme ve vergi suçu raporunun talep edildiği halde gönderilmemiş olmasını gösterdiği, ancak Maden Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/306 esas sayılı dosyası incelendiğinde ilgili şirketlere ait vergi değerlendirme raporunun ve vergi suçu raporunun düzenlenerek dosya arasına alındığı görülmekle; Maden Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/306 esas sayılı dosyasının sonucunun beklenilerek, kamu davası açılması durumunda suç vasfının nitelenmesi ve sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi bakımından birleştirme hususunun düşünülmesi; yine ilgili vergi raporları da dikkate alınarak, sanıkların eylemlerinin Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçunu oluşturup oluşturmadığı, gerekirse bu konuda uzman bilirkişilerden görüş alınarak değerlendirilmesinden sonra hüküm verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde uygulama yapılması,
2)Kabule göre de;
...
Yargıtay 11 Ceza Dairesi ve 15 Ceza Dairesi'nin yerleşik içtihatlarına göre; 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi kapsamında zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünün değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal edilerek haksız menfaat temin edilmiş olması gerekmesi, yine suça konu belgelerin aynı anda ele geçirilmiş olması ve bunların farklı zamanlarda düzenlediğine dair bir tespit bulunmaması karşısında; İki ayrı şirket adına özel tüketim vergi iadesi için işlem yapılmışsa da, bir bütün halinde işlemlerin gerçekleştirildiği, suça konu bedelin 16/02/2017 tarihindeşirketlere aktarıldığı, aynı zaman dilimi içerisinde sayılacak eylemler nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanma yerinin bulunmadığı gözetilmeden, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine hükmolunan sanıklar yönünden TCK’nın 43. maddesinin tatbiki suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayini [nedeniyle] sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bozulmasına [karar verilmiştir.]"
6. Ceza Dairesi, başvurucu müdafiinin ileri sürdüğü nedenleri yerinde görmemiş; suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçuna ilişkin hükmü ise aynı kararla onamıştır.
7. Bozma kararı sonrası dolandırıcılık suçu yönünden yapılan yargılama başvurunun incelenme tarihi itibarıyla derdesttir.
8. Başvurucu, nihai kararı 17/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 17/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyon, başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerinin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetinin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun oluşabilmesi için öncül suçtan verilen cezanın kesinleşmesi gerektiğini, Ceza Dairesinin öncül suç olarak değerlendirilen dolandırıcılık suçuna yönelik bozma kararı vermesine rağmen öncül suça bağlı olan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçuna ilişkin istinaf talebini ise esastan reddettiğini, bu suça ilişkin cezanın öncül suçtan verilen bir hüküm olmaksızın haksız olarak kesinleştirildiğini ileri sürmüştür.
11. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Anayasa Mahkemesi, Erol Eşrefoğlu ve Hüseyin Kayapalı (B. No: 2015/964, 12/6/2018) kararında suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu ve bu bağlamda gerekçeli karar hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararında suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun oluşumunda öncül suçun varlığının gerekliliğine Yargıtay içtihatları kapsamında vurgu yapmıştır. Ayrıca aynı kararda suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun konusunu oluşturan ekonomik değerlerin hangi öncül suçların işlenmesi suretiyle veya dolayısıyla elde edildiğine dair iddiaların ayrı ve açıkça tartışılması ve karşılanması gerektiğini belirtmiştir.
14. Öte yandan belirtmek gerekir ki istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).
15. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).
16. Somut olayda başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun konusunu oluşturan ekonomik değerlerin hangi öncül suç veya suçların işlenmesi suretiyle veya dolayısıyla elde edildiğine dair iddiaları ayrı ve açıkça tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Başvurucu, istinaf dilekçesinde Mahkemece öncül suç olarak nitelenen dolandırıcılık suçunun tefrik edilerek bu suça ilişkin yargılamanın ayrı yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca bu suçun cezası kesinleştiği takdirde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun oluşabileceğini belirtmiştir.
17. Ceza Dairesi, somut olayda öncül suç olan nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden sanıkların eylemlerinin Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçunu oluşturup oluşturmayacağı ve gerekirse bu konuda uzman bilirkişilerden görüş alınmasının gerektiği gerekçeleriyle eksik inceleme ile karar verilmesini bozma nedeni yapmıştır. Ceza Dairesi ayrıca Mahkemenin kabulüne göre olayda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığını belirtmiş, mal varlığı değerlerini aklama suçu yönünden ise istinaf talebini esastan reddetmiştir. Bozma sonrasında öncül suç yönünden yapılan yargılama bireysel başvuru inceleme tarihinde devam etmektedir.
18. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Ayrıca yine hem bu aşamada hem de bu bağlamda suçlu/suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı gibi Anayasa Mahkemesince burada varılacak olan sonuç başvurucunun mutlaka beraat ettirilmesi veya mahkûm edilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. Burada belirtilen eksikliklerin derece mahkemesince giderilmesi suretiyle yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verileceği tabiidir (Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67).
19. Bununla birlikte istinaf kanun yolunda yapılan incelemenin neticesine bakıldığında öncül suç olarak nitelenen suç yönünden bozma kararı verilmesine ve hâlihazırda da bu bozma kararı çerçevesinde yargılama devam etmesine rağmen öncül suça bağlı olan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçuna ilişkin cezanın kesinleştiği görülmüştür. Bozma kararı üzerine devam eden yargılama sonucunda başvurucunun tekrar mahkûm edilmesi mümkün olduğu kadar beraat etme ihtimali de gözönünde bulundurulmalıdır. Bu noktada istinaf kararında başvurucunun yukarıda anılan ve yargılamanın sonucuna etkili olabilecek iddialarının dikkate alınmadığı, iddialarına ayrı ve açık bir yanıt verilmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
21. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
23. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Elâzığ 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/540, K.2019/646) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.