TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SERDAL YILDIRIM BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/38824) |
|
Karar Tarihi: 1/2/2023 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Volkan ÇAKMAK |
Başvurucu |
: |
Serdal YILDIRIM |
Vekili |
: |
Av. Vedat ECE |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sağlık koşulları temelinde gerçekleştirilen infazın ertelenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 9/5/2019 ve 28/11/2019 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 21/5/2019 ve 5/2/2020 tarihlerinde, başvurucunun tahliye edilmesi yönündeki tedbir talepleri reddedilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2019/14986 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2019/38824 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş olup inceleme 2019/38824 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiş; başvurucu karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1991 yılında dünyaya gelen ve 2009 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu felç olan (Mardin Kızıltepe Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 19/1/2017 tarihli rapor uyarınca %84 oranında engelli), bu nedenle de tekerlekli sandalye yardımıyla hayatını sürdüren başvurucu 21/12/2015 tarihinde silahlı terör örgütüne (PKK) üye olma suçu isnadıyla hakkında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanmış ancak sağlık durumu dikkate alınarak adli kontrol şartıyla 29/1/2016 tarihinde tahliye edilmiştir.
11. Başvurucu, ceza yargılaması sonunda isnat edilen suçtan 9 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Mahkûmiyet kararının verildiği 31/5/2016 tarihli duruşmada, tedavisinin devam etmesi nedeniyle koruma tedbirinin amacına uygun olmayacağı belirtilerek başvurucunun tutuklanmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Hakkındaki mahkûmiyet hükmünün 17/1/2017 tarihinde onanan başvurucu 28/12/2018 tarihinde Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Kazayı takiben hakkında düzenlenen sağlık durumuna ilişkin belge ve kayıtlardan başvurucunun özetle omurilik felci hastası olduğu, tekerlekli sandalye yardımı ile hayatını sürdürdüğü, öz bakımı (tuvalet vb.) için tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu anlaşılmıştır. Yıllara yayılan söz konusu tıbbi belgelerde başvurucunun rahatsızlığının ilerlediğine, durumunun kötüleştiğine dair herhangi bir tespit söz konusu değildir.
12. Başvurucu; Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu dönemde 22/1/2019 tarihli dilekçesiyle, ceza infaz kurumu koşullarının felç olduğu için kendisine uygun olmadığını, fizik tedavi egzersizlerini yapamadığını, sağlığının bozulduğunu belirterek cezasının adli kontrol şartına tabi tutulmasını veya ev hapsine çevrilmesini talep etmiştir. Başvurucu, resen başlatılan inceleme sonucu Mardin Devlet Hastanesinin 10/1/2019 tarihli raporu esas alınarak hayatını yalnız idame ettirememesi ve öz bakımını yapamaması nedeniyle 30/1/2019 tarihinde Metris R (Rehabilitasyon Merkezi) Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.
13. Ceza İnfaz Kurumu 1/2/2019 tarihli yazıyla, başvurucunun sağlık durumu nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirip ettiremeyeceği, bu durumun yaşamsal bir risk oluşturup oluşturmayacağı hususlarında bir rapor hazırlanmasını Adli Tıp Kurumu Başkanlığından talep etmiştir. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu 6/2/2019 tarihli raporunda, omurilik felçlisi olan başvurucunun Anayasa'nın 104. maddesi kapsamında (sürekli hastalık vb. nedenle cezanın kaldırılması) değerlendirilemeyeceğini, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 105/A maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi (denetimli serbestlik) ve 16. maddesinin altıncı fıkrası kapsamında (infazın ertelenmesi) değerlendirildiğini, hayatını yalnız idame ettiremeyeceğini, toplum bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı hususunun ise adli tıbbın konusu olmadığını ifade etmiştir.
14. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun infazının ertelenmesi hâlinde toplum için tehlike yaratıp yaratmayacağı hususunda yapılacak değerlendirmeye esas olmak üzere Mardin'de bulunan emniyet birimlerinden ve Ceza İnfaz Kurumundan bilgi/belge istemiştir. Ceza İnfaz Kurumu, başvurucunun uyumlu bir mahkûm olduğunu, örgütsel faaliyet içinde olduğunun gözlemlenmediğini belirtmesine karşın emniyet birimleri, suç işlediği tarihte de engelli olan başvurucunun serbest kalması hâlinde yeniden örgütsel faaliyete devam edeceği yönünde kanaat bildirmiştir.
15. Başsavcılık 5/3/2019 tarihli kararıyla, emniyet birimlerinin yazısını temel almak suretiyle başvurucunun infazın ertelenmesinin toplum için tehlike oluşturacağı gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir. Karar Başsavcılık tarafından resen incelenmek üzere Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine iletilmiş ise de Mahkeme 11/3/2019 tarihinde, hükümlü tarafından itiraz edilmediğinden karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Başvurucu, 8/4/2019 tarihli dilekçesi ile talebinin reddine ilişkin karara itiraz ederek infazının ertelenmesini talep etmiş ancak itirazı kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 29/4/2019 tarihinde reddedilmiştir.
16. Başvurucu 9/5/2019 ve 28/11/2019 tarihlerinde tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. Bireysel başvurudan sonra da başvurucunun talepleri üzerine Adli Tıp Kurumundan görüş alındığı, daha önce verilen rapordan (bkz. § 13) farklı bir belirleme yapılmadığı ve talebin benzer gerekçelerle reddedildiği görülmüştür. Anılan süreçte Mardin Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından 2021 yılında düzenlenen Araştırma Tutanağı'nda, başvurucunun 2008 ile 2016 yılları arasında birden fazla suça ilişkin (terör örgütü üyeliği, propagandası, mala zarar verme) kaydının bulunduğu belirtilerek serbest kalmasının toplum güvenliği açısından tehlike oluşturduğu ifade edilmiştir. Ayrıca söz konusu süreçte Ceza İnfaz Kurumu Tabipliği tarafından Adli Tıp Kurumuna sunulan belgelerde, başvurucunun bacaklarında hassasiyet ve yanma hissi olduğu, nöropatik (sinir sistemindeki bozulmadan kaynaklı) ağrılarının olduğu, uykusuzluk çektiği, tüm süreç boyunca hasta bakım personeli eşliğinde günlük kişisel ihtiyaçlarını karşılayabildiği, haftada en az üç gün fizik tedavi seansına devam ettiği, yatak içi egzersiz programının uygulandığı, günlük ihtiyaçlarının hasta bakım personelince takip edildiğibelirtilmiştir.
17. Bireysel başvurunun ardından Anayasa Mahkemesi, tedbir taleplerinin değerlendirilebilmesi için Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tutulma koşulları, takip ve tedavi süreci ile ilgili bilgi/belge talep etmiştir. Kurum, sunduğu 15/5/2019 tarihli cevabi yazıda özetle Kurumun rehabilitasyon bölümünde 24 saat esasına göre pratisyen hekim, sağlık personeli ve hasta bakım ekibi bulunduğunu, hasta tutuklu/hükümlülerin talepleri ya da akut gelişen diğer acil durumlar doğrultusunda ihtiyaç duydukları diğer zamanlarda da doktor kontrolünün mümkün olduğunu, başvurucunun Kurumun pratisyen hekimi tarafından haftada iki gün vizitelerde takip edildiğini, 12/2/2019 tarihinden beri Kurumun fizik tedavi ünitesinde fizik tedavi seanslarına devam ettiğini, yatak içi egzersiz programı, tens uygulamaları, rom, paralel bar ve destekli denge çalışmalarını içeren fizik tedavi programına dâhil olduğunu, 15/2/2019 tarihinde İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevki sağlanarak nöroloji, üroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon polikliniklerinde muayene edildiğini, poliklinik muayenesi doğrultusunda fizik tedavi planının oluşturulduğunu, kontrol randevularının düzenlendiğini ve günlük bakımının hasta bakım personelince yapıldığını belirtmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi 5/2/2020 tarihinde tedbir talebini reddetmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutulma koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamına girebileceğini belirtmektedir (Mouisel/Fransa, B. No: 67263/01, 14/11/2002, §§ 38-40; Ürfi Çetinkaya/Türkiye, B. No; 19866/04, 23/7/2013, § 88). Bir mahkûmun sağlığı ve rahatlığı -hapsedilmenin pratik gerekleri de dikkate alınarak ve özellikle gerekli tedavilerin uygulanması yoluyla- uygun tedbirler alınarak sağlanmalıdır. Nitekim hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması kural olarak 3. maddeye aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Gülay Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 101). Bu tür davalarda AİHM, sağlık durumunun endişeye sebep olduğu durumlarda başvurucunun alıkonulmasına devam edilmesinin sağlık durumu açısından uygun olup olmadığının değerlendirilmesinde özellikle üç etkenin dikkate alınmasının gerektiğini belirtmiştir. Bunlar hükümlü/tutuklunun sağlık durumu, sağlanan bakımın kalitesi ve sağlık durumu açısından başvurucunun tutulmasına devam edilmesinin gerekip gerekmediğidir (Zarzycki/Polonya, B. No: 15351/03, 12/3/2013, § 103).
21. Ayrıca AİHM, felç veya diğer sebeplerle tekerlekli sandalye yardımıyla hayatını sürdüren mahpuslara yönelik başvurular için Sözleşme'nin 3. maddesi bağlamında yaptığı değerlendirmelerde, salt felç hastalığından muzdarip olmayı veya tekerlekli sandalyeye bağlı yaşamayı ihlal için tek başına yeterli bulmamış, ihlal sonucuna ulaştığı kararların gerekçesini mahpusların özel durumlarına uygun şartların ve tedavi imkânlarının sağlanmaması gibi somut/spesifik eksiklikler, yoksunluklar üzerine temellendirmiştir (Arutyunyan/Rusya, B. No: 48977/09, 10/1/2012, Price/The United Kingdom, B. No: 33394/96, 10/7/2001; Vincent/Fransa, B. No: 6253/03, 24/10/2006; Helhal/Fransa, B. No: 10401/12, 19/2015; Asalya/Türkiye, B. No: 43875/09, 15/4/2014).
B. Ulusal Hukuk
22. Ayrıntılı ilgili hukuk için bkz. Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, §§ 28-34; Temur Eskibağ ve Mehmet Rıza Eskibağ, B. No: 2014/5098, 20/12/2017, § 45; Civan Boltan, B. No: 2014/5324, 30/10/2018, §§ 33-40.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 1/2/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu, ceza infaz kurumu şartlarının hayatını yalnız idame ettirmeye elverişli olmamasına ve bu durumun rapor ile tespit edilmesine karşın infaz ertelenmesi talebinin kabul edilmemesinin anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; başvurucunun üç kişilik A-16 koğuşunda barındırıldığı, koğuşun 28,35 m² ve 92,13 m³ boyutlarında olduğu, Kurumda 24 saat esasına göre hekim, sağlık memuru ve hasta bakıcı bulunduğu, tüm hükümlü ve tutukluların sağlık durumları ve ihtiyaçlarının yakından takip edildiği, 24 saat boyunca hizmet veren hasta bakım personelinin hükümlü ve tutukluların beslenme, hijyen ve kişisel bakım ihtiyaçlarını düzenli ve planlı olarak karşıladığı, her hafta salı ve perşembe günleri hükümlü ve tutukluların tek tek vizite kontrollerinin yapıldığı, gerekli muayene, tetkik ve tedavilerin titizlikle yerine getirildiği, hükümlü ve tutukluların özgürlüğünden yoksun olmayan her vatandaşın yararlanabildiği sağlık haklarından ve hizmetlerinden öncelikli olarak yararlandığı, başvurucunun 15/2/2019 ile 15/4/2022 tarihleri arasında (toplam on beş kez) tedavi için sağlık kurumlarının polikliniklerine (dâhiliye, üroloji, göğüs hastalıkları, fizik tedavi, nöroloji, genel cerrahi, ortopedi) sevkinin yapıldığı belirtilerek adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı, Anayasa Mahkemesince konuya ilişkin olarak daha önce verilen kararların değerlendirmede gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Karşı beyan dilekçesinde AİHM kararlarından örnekler sunan başvurucu, formdaki iddialarını yinelemiş; ayrıca sırtındaki ağrılardan, kilo vermesinden, fizik tedavi saatlerinin kısalığından, yemeklerin yağlı olmasından yakınmıştır. Başvurucu ayrıca yardım istediğinde taleplerinin karşılandığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmamasına dayalı şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532, 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017). Bu bağlamda başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
27. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
28. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri ... kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
30. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik olarak kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip olduğu haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
31. Tutuklu veya hükümlü olan başvurucuların sağlık durumlarının tahliyeyi/infazın durdurulmasını gerektirdiğine, ceza infaz kurumlarının koşullarının sağlık durumlarına uygun olmadığına ya da tutuldukları süre zarfında kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığına yönelik şikâyetlerinin incelenmesi sırasında yararlanılan genel ilkeler pek çok kararda belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, §§ 56-66; Sabri Kaya, §§ 49-62; Ergin Aktaş, §§ 68-80; Hayati Kaytan, §§ 36-45). Bu ilkeler ışığında Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık nedenleriyle yaptıkları başvurularda a) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarını, b) uygulanan tedavilerin kalitesini, c) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimi her olayın kendine özgü koşullarında ele almıştır (Mete Dursun, § 91; Murat Karabulut, § 68; İmam Çelikdemir, § 57).
32. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).
33. Yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması da o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirler alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 45).
34. Kaldı ki Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini, diğer bir ifadeyle kötü muamele oluşturabileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66). Ceza infaz kurumunda tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi koşulların Sözleşme'nin 3. ve Anayasa'nın 17. maddeleri kapsamına girebilmesi için asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşiğin değerlendirilmesi ise koşullarla ilgili tüm verilerin, özellikle de muamelenin süresine, fiziksel ya da ruhsal etkilerine, bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumuna bağlı olarak yapılmalıdır (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673, 21/1/2015, § 60).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
35. Yapılan incelemede ilk olarak başvurucunun tutulma koşulları, ikinci olarak kendisine uygulanan tedavinin yeterliliği, son olarak da sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutulmasının uygun olup olmadığı dikkate alınacaktır.
36. On sekiz yaşında geçirdiği kaza sonucu omurilik felcinden muzdarip olan ve kişisel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayan bununla birlikte hakkında yaşamsal risk taşıyacak şekilde bir rahatsızlığı olduğu yönünde tanı konmayan başvurucu; terör örgütü üyeliği nedeniyle verilen hapis cezasının infazına başlanmasından kısa bir süre sonra -yaklaşık bir ay- R tipi ceza infaz kurumuna nakledilmiştir. Başvurucunun nakilden önce başlamak üzere muhtelif tarihlerde gerçekleştirdiği infaz erteleme talepleri, serbest bırakılmasının toplum için tehlike yaratacağı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bununla beraber başvurucunun hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilmekle birlikte Adli Tıp Kurumu raporları da dâhil olmak üzere ceza infaz kurumunda kalmasının hayati risk oluşturduğuna ve/veya sağlık durumunu daha kötüleştirdiğine dair tıbbi bir belirleme söz konusu değildir.
37. Dosyadan ve UYAP'tan ulaşılan belgelerden ceza infaz kurumunda başvurucunun sağlık kontrollerini yapmaya muktedir sağlık personelinin bulunduğu, sağlık hizmetine erişimin muayene/tedavi için gerek kurum dışı/kurum içi imkânlarla sağlandığı, başvurucunun yerine getirmesi gereken egzersizleri (fizik tedavi) yapabildiği, dahası öz bakım ihtiyacının kurumdaki hasta bakım personelince takip edildiği anlaşılmıştır.
38. Üç kişilik koğuşta kaldığı anlaşılan başvurucu; tutulma şartları bağlamında, ceza infaz kurumunun olağan koşulları dışında somut bir olumsuzluktan bahsetmemiştir. Ayrıca başvurucu; sağlık hizmetine erişimin ve tıbbi yardımın/tedavinin yetersizliği, öz bakıma dair yardımlarla ilgili olarak herhangi bir eksiklikten de söz etmemiştir. Başvurucu, ameliyatının halen yapılmadığını ileri sürmüş ise de bu durumu ameliyatın ceza infaz kurumu koşullarında yapılamayacağı temelinde şikâyete konu etmiş ancak ceza infaz kurumunun ameliyat için izin/sevk sağlamadığına, bir başka ifadeyle ameliyatın yapılmamasını kurumun edimi ile ilintilendirecek bir iddiaya yer vermemiştir.
39. Diğer taraftan başvurucunun yaşamını tek başına idame ettiremeyeceği ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu açık ise de ölümcül, tıbbi yardımın ve/veya tedavinin mümkün olmadığı, ceza infaz kurumu koşulları ile bağdaşmayacak bir rahatsızlığı olduğu yönünde bir tespitin söz konusu olmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının rahatsızlığını ilerlettiğine, durumunu kötüleştirdiğine veya sağlık durumunun ceza infaz kurumunda tutulmaya elverişli olmaktan çıktığına yönelik bir belirleme de mevcut değildir.
40. Bir mahpusun yaşamını tek başına idame ettirememesi veya hastalığının günlük yaşam pratiği açısından güçlük oluşturması mutlak surette ceza infaz kurumundan çıkarılmasını gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumunun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirlerin alınması gerekir. Bu bağlamda sağlık ve öz bakım hizmetlerinin sunumu için yeterli personelin bulunduğu R tipi ceza infaz kurumunda kalan, fizik tedavi egzersizleri dâhil tıbbi yardımdan yararlanan ve gerektiğinde sağlık kurumlarına sevki yapılarak tedavisi düzenlenen, öz bakım için hasta bakım personelinden de yardım aldığı anlaşılan başvurucu için gereken tedbirlerin alınmadığından söz edilemeyecektir.
41. Dolayısıyla ölümcül, tıbbi yardımın ve/veya tedavinin mümkün olmadığı bir rahatsızlığı olmadığı anlaşılan ve sağlık koşullarına uygun tedavi imkânları/bakım olanakları sunan R tipi ceza infaz kurumunda tutulan başvurucunun salt tekerlekli sandalyeye bağlı yaşaması ve öz bakım için yardıma ihtiyaç duyması aktarılan koşullar altında tek başına ihlal sonucuna ulaşılması adına yeterli değildir. Bir başka ifadeyle yukarıda aktarılan koşullara ve imkânlara sahip olan başvurucu, doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koyamamıştır.
42. Sonuç olarak kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk olmadığı, hasta bir kişinin ceza infaz kurumunda tutulmasının ancak ceza infaz kurumu koşulları veya uygulanan tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde kötü muamele olarak nitelendirilebileceği, bu kapsamda somut bir delil olmadığı dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının tek başına kötü muamele olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi