TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B.B.K.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/26982)

 

Karar Tarihi: 18/1/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

B.B.K.Y.

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, yaralanma vakasına ilişkin olarak etkili bir soruşturma yapılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda ilgili olaylar özetle şöyledir: Başvurucu, 29/5/2017 tarihinde (gece yarısından sonra) bir arkadaşının evinde bulunduğu sırada konutun çatı katındaki bir yükseltiden (yaklaşık 3 metre) düşerek yaralanmıştır. Başvurucu, olayın akabinde arkadaşlarının 112 Acil Servisi araması üzerine hastaneye kaldırılmıştır. Olay yerine intikal eden ambulansın kayıtlarında yer alan ön tanı, yüksekten düşmedir. Başvurucunun götürüldüğü sağlık kurumu tarafından düzenlenen raporda, başvurucunun koopere ve oryante (farkındalık) olmadığı, sağ kulak içinde kanamasının olduğu, yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği, kafa içi kanamasının olduğu, hayati tehlikesinin bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun kanında 1.321 promil alkol tespit edilmiştir. Başvurucu tedavi sürecini takiben sağlık kurumundan 5/6/2017 tarihinde taburcu edilmiştir. Başvurucu, olayın ardından psikolojik rahatsızlıktan (travma sonrası stres bozukluğu, depresyon) yakınmış ve tedavi görmüştür.

3. Başvurucu, olayın yaşandığı gecenin ardından yaşananları yavaş yavaş hatırlamaya başladığını, yaralandığı gece aynı evde bulunan arkadaş/arkadaşları tarafından tecavüze uğradığını, düşmesi dâhil olmak üzere olayın aydınlatılmasını istediğini belirterek 14/9/2017 tarihli dilekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) nezdinde şikâyetçi olmuştur.

4. Başsavcılık, şüpheli ve ambulans görevlileri dâhil olay gecesi evde bulunan kişilerin ifadelerini almış ve biyolojik/tıbbi tahlillerin yapılmasını sağlamıştır. İfadesinde olay gecesinde az alkol almasına karşın kendisini kaybettiğini, güçsüzleştiğini ve S.T. nin kendisine tecavüz ettiğini hatta evdeki diğer şahısların da tecavüz etmiş olabileceğini, yüksekten düşmesinin şüpheli bir durum olduğunu, aynı gece bir başka arkadaşının da kendisine fiziksel şiddet uyguladığını belirten başvurucu; muhtelif tarihlerde Başsavcılığa başvurarak hatırladığı hususları aktarmış ve ilgililerin ifadesinin alınmasını talep etmiştir.

5. Şüpheli S.T. ifadesinde özetle olay günü dışarıda biraz vakit geçirdikten sonra başvurucu ve arkadaşlarıyla eve geldiklerini, alkol aldıklarını, başvurucu ile rızası dâhilinde, zorlama olmadan cinsel ilişki kurduklarını, sonrasında çatı katına çıktıklarını, başvurucunun çatı katına çıkan merdivenlerde dengesini kaybederek düştüğünü, hemen 112 Acil Servisi aradığını, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir. Diğer şahıslar alınan ifadelerinde olayları benzer şekilde aktarıp taciz ve/veya tecavüze ya da darp veya düşürmek amacıyla itmeye yönelik davranışlara dair bir beyanda bulunmamıştır. Ayrıca 14/9/2017 tarihinde yapılan şikayet nedeniyle olaydan beş ay sonra başvurucudan alınan biyolojik numune üzerinde yapılan incelemeden de bir sonuç elde edilememiştir.

6. Başsavcılığa sunulan ve başvurucunu talebi üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli öğretim üyeleri tarafından düzenlendiği anlaşılan 21/6/2018 tarihli tıbbi değerlendirme raporunda özetle; başvurucuda olay sonrası ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu ve majör depresyon tanısına uyan ruhsal travma bulgularının olay öyküsünde iddia edilen cinsel saldırı eylemi ile uyumlu olduğu, başvurucuda yaşamsal tehlikeye neden olan ve yüksekten düşme olarak kayıtlara geçen ağır kafa travması niteliğindeki yaralanmanın cinsel saldırı eylemi sırasında veya sonrasında biri ya da birileri tarafından başvurucunun sert bir zemine düşürülmesi veya çarptırılması şeklinde de meydana gelebileceği, olayın tek başına yüksekten düşme eylemi olarak kabul edilmesinin tıbben mümkün olmadığı, bu nedenle olayın bir bütün olarak adli tahkikat aşamasında aydınlatılmasının uygun olacağı belirtilmiştir.

7. Başsavcılık 19/4/2019 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Gerekçede; olay günü mağdur ile şüpheli S. arasında cinsel ilişki yaşandığı hususunda şüphe bulunmadığı, dosya kapsamındaki iddialar dikkate alındığında bu ilişkinin rıza ile mi yoksa rıza dışı mı gerçekleştiği sorununun ortaya çıktığı, bu hususta mağdur ve şüpheli beyanları arasında çelişki olduğu vurgulanmıştır. Gerekçede devamla, olay günü şüpheli S.nin mağdur ile yaşadığı cinsel ilişkinin rıza dışında gerçekleştiği hususunda mağdurun soyut beyanı dışında bir delil olmadığı, şüpheliler V. ve B.nin mağdura cinsel eylemde bulundukları iddiasını kabul etmediği, yine bu hususta da mağdurun soyut beyanı dışında herhangi bir delil olmadığı belirtilmiştir. Mağdurun yaralanmasının ise dosya kapsamındaki tanık anlatımları, şüphelilerin beyanı, mağdurun değişik tarihlerde verdiği ve birbirleriyle çelişen ifadeleri de dikkate alındığında kendi dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucunda oluştuğu, bu anlamda kasten yaralama suçunun da sübut bulmadığı kanaatine ulaşıldığı ifade edilmiştir.

8. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına kararına itirazı da sulh ceza hâkimliği tarafından reddedilmiştir. Başvurucu, itirazın reddine dair kararı 4/7/2019 tarihinde öğrenmesinin ardından 29/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; yaralandığı olay gecesi yaşananların aydınlatılmadığını, olayın sadece düşme ile açıklanmasının tıbben mümkün olmadığı yönünde rapor olmasına karşın kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ayrıca kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinde bulunmuştur.

11. Başvuru, üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen fiziksel şiddeti(cinsel saldırı) ve akabinde yürütülen ceza soruşturmasını temel almaktadır. Ayrıca, maddi olayın gerçekleşmesinde kamu makamlarının dahli ve/veya ihmali bulunduğu yönünde bir iddia söz konusu değildir. Bu bağlamda başvuru, kötü muamele yasağının etkili ceza soruşturması yürütülmesine ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

12. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhal başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, olayı çevreleyen tüm koşulları aydınlatması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması, kamu denetimine tabi olarak özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılmış olması gerekir. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma, cezalandırma hakkı veya tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Somut başvurunun sürecine bakıldığında koşulları salt tanık, şüpheli, mağdur ifadeleri ile belirlenebilen, vakanın merkezinde bulunan cinsel saldırıya ilişkin biyolojik incelemenin de başvurucunun baygın halde yüksekten düşme ön tanısıyla hastaneye sevk edilmesi sonucu hemen yapılamadığı bir olay örgüsünün bulunduğu görülmektedir. Olayın gerçekleşmesinden yaklaşık dört ay sonra yapılan şikayet üzerine Başsavcılık vakanın aydınlatılması adına tıbbi tahliller dâhil girişimlerde bulunmuş, olayın gerçekleşme koşullarının tespiti yönünde çaba sarf etmiştir (bkz. §§ 4-7).

15. Bununla beraber süreçte düzenlenen ve Başsavcılığa da sunulan tıbbi inceleme raporunda söz konusu yaralanmanın sadece yüksekten düşme ile açıklanmasının tıbben mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun talebi üzerine bir üniversite tarafından düzenlendiği anlaşılan rapor somut, net bir belirleme yapmadığı gibi olayın oluş şekline dair ihtimaller üzerinde durmuş ve bu ihtimaller üzerinden yine net olmayan bir tespite ulaşmıştır.

16. Başsavcılık süreç sonunda elde ettiği deliller çerçevesinde başvurucunun da olayı tam hatırlayamadığını, parça parça verdiği ifadelerle olay öyküsünü aktardığını, olay akışına ilişkin çelişkili beyanlarda bulunduğunu, tanık olarak dinlenen kişilerin başvurucunun iddialarını doğrulayacak veya bu yönde emare teşkil edecek beyanda bulunmadığını belirterek başvurucunun soyut iddiası dışında kamu davası açmayı gerektirecek delilin söz konusu olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Şikâyet üzerinde derhâl soruşturmaya başlayan, üzerinden dört ay geçen olaya ilişkin olarak elde edebilecek delilleri toplamaya çalışan, olaya dâhil olan tüm tanıkları dinleyen hatta biyolojik inceleme dâhil isnadın açığa çıkarılması için çeşitli girişimlerde bulunduğu anlaşılan Başsavcılığın yürüttüğü soruşturmada bir eksiklik ve/veya özensizliğin bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

17. Her ne kadar başvurucunun sunduğu tıbbi rapor, olayın oluş şekline ilişkin şüphe uyandırsa da; söz konusu raporun da kesin bir sonuç ihtiva etmeden ihtimaller üzerinde durduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, olayın olduğu tarihte, yüksekten düşme ön tanısıyla baygın halde ve hayati tehlike altında hastaneye intikal eden başvurucu için cinsel ilişki bağlamında hemen bir tıbbi değerlendirme yapılamamış olup bu incelemenin yapılamamasında hastaneye intikal koşulları itibarıyla kamu makamlarına atfedilecek bir kusur söz konusu değildir. Diğer taraftan, olayın üzerinden dört ay geçmesinin ardından şikayette bulunulması nedeniyle delillerin toplanmasındaki zorluk ve soruşturma sürecinde olayın oluş koşullarına dair bilgiye ulaşılması adına gösterilen çaba da göz ardı edilmemelidir. Tüm bu hususlar ve koşullar birlikte ele alındığında, tıbbi rapordan kaynaklı söz konusu şüphenin soruşturmanın tümü üzerinde bir eksiklik, boşluk yarattığı yorumunu getirmek mümkün görünmemektedir.

18. Sonuç itibarıyla, soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediği kanaatine ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

M. Emin KUZ bu sonuca katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimlik bilgilerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNAOYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE M.Emin KUZ'un karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/1/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

Başvurucunun yaralanması ile ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruda mezkûr hakkın ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

Kararın gerekçesinde; şikâyet üzerine derhâl soruşturma başlatarak elde edilebilecek delilleri toplamaya çalışan, olayla ilgili bütün tanıkları dinleyen ve biyolojik inceleme de dâhil olmak üzere olayın açığa çıkarılması için çeşitli girişimlerde bulunduğu anlaşılan Başsavcılığın yürüttüğü soruşturmada bir noksanlık veya özensizliğin bulunmadığı belirtilerek kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

Bir soruşturmanın etkili olduğunun kabul edilebilmesi için derhâl başlatılmış, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmiş ve olayın cereyan ettiği şartların aydınlatılmış olması, ayrıca nesnel analizlere dayanması, özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde fiille orantılı bir ceza ile sonuçlandırılmasızorunludur.

Kuşkusuz bu değerlendirmeler, Anayasanın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü kişileri adlî bir suçtan dolayı yargılatma ve cezalandırma hakkı verdiği veya bütün yargılamaların mahkûmiyetle sonuçlandırılması gerektiği anlamına gelmemektedir.

Kişinin maddî ve manevî varlığını koruma hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülüğünün usûl boyutu çerçevesinde etkili ve yeterli bir soruşturma yürütülmesi gerekir. Bunun için de olayı aydınlatabilecek ve varsa sorumluların tespitine yarayacak bütün delilerin toplanması, yani soruşturmanın özenli, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmesi şarttır.

Somut başvuruda nasıl gerçekleştiği sadece ilgililerin ifadeleri ile belirlenebilen, buna karşılık iddia konusu cinsel saldırıya ilişkin biyolojik incelemenin hemen yapılamadığı bir olay söz konusudur.

Olayın aydınlatılması için Başsavcılık tarafından bazı işlemler yapılmış ve olayın gerçekleşme şartlarının tesbiti amacıyla çaba gösterilmiş, ancak dosyaya giren raporda başvurucunun yaralanmasının sadece yüksekten düşme ile açıklanmasının tıbben mümkün olmadığının ifade edilmesine rağmen, olayın gerçekleşme şartlarının aydınlatılarak nesnel bir şekilde analiz edildiğini gösteren değerlendirmeler yapılmamıştır.

Başka bir anlatımla, ilk tedavi sürecinde olay gecesini hemen hatırlayamadığını, daha sonra hatırlamaya başladığını belirten ve hastaneden taburcu edilmesinden sonra ruhsal travma bulguları raporlanan başvurucunun şikâyetlerinin sadece yüksekten düşme ile açıklanamayacağı ve ifadelerinde geçen cinsel saldırı eylemiyle uyumlu olduğu yönündeki tıbbî inceleme raporunda belirtilen bulguların olayla ilgisi araştırılmamış, Başsavcılığın ve sulh ceza hâkimliğinin kararlarında bu yönde bir değerlendirme yapılmamış ve bir gerekçe belirtilmemiştir.

Böylece, başvurucunun hayatî tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına neden olan ve yüksekten düşme olarak kayıtlara geçen olayda başka bir müdahalenin olabileceğini tespit eden ve başvurucunun iddialarını destekleyen tıbbî rapora rağmen, bu hususta yeni bir araştırma ve tespit yapılmadan, rapordaki görüşün aksini ortaya koyan bir değerlendirmeye de yer verilmeden soruşturmanın sonuçlandırılması, etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin olarak olayın tüm şartlarıyla aydınlatılması zorunluluğuna uygun değildir.

Bu sebeplerle, Anayasanın 17. maddesinde teminat altına alınan kötü muamele yasağının usûl boyutu yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun aksi yöndeki kararına karşıyım.

Üye

 M. Emin KUZ