KARARLAR

AYM'nin 2019/24644 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

T. Ç. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24644)

 

Karar Tarihi: 11/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mehmet ALTUNDİŞ

Başvurucu

:

T. Ç.

Vekili

:

Av. Saadet DİRİARIN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından dolayı başlatılan ceza soruşturması sırasında verilen kayyım atama kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Ada Doğu Karadeniz İnşaat Malzeme Nak. Taah. Oto. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin (şirket) yöneticisi ve ortağıdır. Başvurucu, hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçunda yürütülen ceza soruşturması kapsamında Sakarya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/9/2016 tarihli kararıyla şirketin yönetimine kayyım atanmasına karar verilmiştir. Hâkimlik 9/9/2016 tarihli kararla kayyımın yetkilerini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devretmiştir.

3. Başvurucunun kayyım atanması kararına karşı yaptığı itiraz üzerine Sakarya 2. Sulh Ceza Hâkimliği 4/3/2019 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, şirket hakkında terörizmin finansmanın önlenmesi hakkında kanuna muhalefet suçundan ayrı bir soruşturma yürütüldüğü ve soruşturmanın hâlen devam ettiği belirtilmiştir.

4. Başvurucunun Sakarya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/3/2019 tarihli kararına yönelik itirazı Sakarya (kapatılan) 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 11/4/2019 tarihinde reddedilmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 12/6/2019 tarihinde öğrendikten sonra 4/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

7. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarının incelenmesi sonucunda bireysel başvuru süreci devam ederken başvurucunun Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/3/2019 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, bu karara yönelik istinaf başvurusunun Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 17/5/2021 tarihli ilamıyla reddedildiği anlaşılmıştır.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu, şirkete kayyım atanmasına ilişkin olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda öngörülen koşulların somut olayda gerçekleşmediğini ifade etmiştir. Bakanlık görüşünde, 1/7/2016 tarihinde yapılan değişiklikle 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesi uyarınca atanan kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerden dolayı aynı Kanun'un 141. devamı maddeleri uyarınca devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği belirtilmiştir. Bakanlık, bu sebeple başvuru yollarının usulünce tüketilmediğini, şikâyetlerinin ise özü itibarıyla kanun yolu şikâyetine ilişkin olduğunu belirtmiştir. Bakanlık, suçla mücadele ve suç işlenmesinin önlenmesi amacı dikkate alındığında müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının da olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Başvuru, şirkete kayyım atandığı tarihte kayyım atanması ile sınırlı olarak Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının gereklilikleri kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Başvurucu, kayyım atanan şirketin ortağı ve yöneticisi konumundadır. Sermaye şirketlerinin ortaklık paylarının Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk olduğunda kuşku bulunmamaktadır (Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 84).

12. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).

13. Somut olayda başvuruya konu kayyım atanması tedbiri, 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesi kapsamında uygulanmıştır. Diğer taraftan bireysel başvuru devam ederken olağanüstü hâl kapsamı çerçevesinde düzenlenen 674 sayılı KHK'nın 19. maddesi ile daha önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı nedeniyle kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin hâkim veya mahkeme tarafından TMSF'ye devredileceği ve devirle birlikte kayyımların görevlerinin sona ereceği belirtilmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayandığı kuşkusuzdur. Öte yandan sermaye şirketlerinin idare edilmesi şirketin ekonomik faaliyetleri, mal varlığı ve gelirleri üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi tanıması bakımından önem taşımaktadır. Dolayısıyla şirketler yönünden yönetimin kamu gücü kullanılarak kayyıma devredilmesinin şirket ortağı ve yöneticisi konumundaki başvurucu yönünden mülkiyet hakkı kapsamında tanınan tasarruf yetkisini kısıtladığı kuşkusuzdur (Benzer yöndeki karar için bkz. Emine Görgülü, B. No: 2014/5871, 6/7/2017, § 48).

14. Başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu şirkete kayyım atanmasının terörizmin finansmanının önlenmesi amacı gerekçe gösterilerek muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz kalmaması için gerekli görüldüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu tedbirin uygulanmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmaktadır.

15. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt orantılılıktır. Öngörülen tedbirin maliki olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin orantılı ve dolayısıyla ölçülü olduğundan söz edilemez. Bu itibarla, uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir yük yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

16. Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1/3/2019 tarihli mahkûmiyet kararında yer alan MASAK raporunda sanığın kardeşi M.Ç. ile birlikte ortak oldukları Ada Doğu Karadeniz Ltd. Şti.nin 2013 yılı Aralık ayı itibarıyla Bank Asya hesaplarındaki bakiyesi 166.578 TL iken Ocak 2014 tarihi itibarıyla 2.017.683 TL'ye yükseldiği, sanığın İ. firmasının yetkilileri olan N.B. ve Z.B. ile uzun zamandan beri irtibatlı olduğu açıklanmıştır. Başvurucunun İ. firmasının Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) finans sağladığını bilebilecek konumda olması, hakkındaki BİMER ihbarı ve gizli tanık beyanı, U.T. ve N.L.in soruşturma aşamasındaki beyanları birlikte değerlendirildiğinde sanığın örgütün varlığından haberdar olduğu, sahibi ve yetkilisi olduğu Ada Doğu Karadeniz Ltd. Şti. isimli şirketinin örgütün bankaya destek olunması için yapmış olduğu çağrıya olumlu yanıt verdiği belirtilmiştir.

17. Başvurucunun şirketine kayyım atanmasının temel gerekçesi olarak şirket ortakları hakkında silahlı terör örgütü üyeliği iddiasıyla dava açılması ve terörizmin finansmanı hakkında kanuna muhalefet suçunun işlenmekte olduğuna ilişkin kuvvetli suç şüphesinin mevcut olduğu gösterilmektedir. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporunda yer alan tespitler (§ 16) ve başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan verilen mahkûmiyet kararı bu noktada dikkate alınmalıdır (§ 7). Sonuç olarak başvuruya konu tedbir kararının keyfî veya öngörülemez olduğu söylenemez.

18. Son olarak kayyımın yaptığı iş ve işlemlere karşı çeşitli hukuk yollarının mevcut olduğu görülmektedir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kayyıma şirket bütçesinden ödenen ücretin tamamının soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi hâlinde kanuni faiziyle birlikte ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında, ilgililerin atanan kayyımın işlemlerine karşı görevli mahkemeye 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilecekleri belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun bu maddeye göre şirketlerin yönetimi ile ilgili olarak kayyımın işlemlerine karşı her zaman dava açabilme hakkı bulunmaktadır. Bunun yanında yine bu maddenin (4) numaralı fıkrasında, kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı 5271 sayılı Kanun'un 142. ila 144. maddeleri uyarınca devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiştir (Hamdi Akın İpek, § 120). Ayrıca tedbir süresinin makul bir süreyi aştığı durumlarda yeni bir başvuru yapılabilmesi de mümkündür.

19. Bu durumda özellikle örgütlü suçlarla mücadele alanında kamu makamlarının geniş takdir yetkisinin bulunduğu gözetildiğinde, somut olayda müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvuruya konu müdahalenin kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.