TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET BURAK KUKUT VE MURAT KALE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24563)

 

Karar Tarihi: 24/1/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Aydın AYGÜN

Başvurucular

:

1. Mehmet Burak KUKUT

Vekili

:

Av. Ayşe Nesibe YAZAR

 

 

2. Murat KALE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucuların ücreti kendilerince karşılanarak kurum idaresi aracılığıyla satın aldıkları yabancı dilde yazılmış süreli yayınların kendilerine teslim edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/7/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 2019/25636 ve 2019/27432 numaralı başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuşlardır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucular, olayların yaşandığı dönemde Sincan 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) ilişkin suçlardan tutuklu olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucuların kurum idaresi aracılığıyla ücretini ödeyerek satın aldıkları, uluslararası haber ve yorum dergileri niteliğinde olduğu bilinen "Time" ve "The Economist" adlı dergiler Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının (Eğitim Kurulu) 28/5/2019 tarihli kararları ile başvuruculara teslim edilmemiştir.

7. Eğitim Kurulunun 28/5/2019 tarihli, 2019/113 ve 2019/115 Karar numaralı kararlarındaki "Time" dergisine ilişkin değerlendirmesinde; 9. sayfasında yer alan Sri Lanka'da gerçekleşen şiddet olaylarına değinen yazıda yer verilen görüşlerin, terör örgütleriyle Müslümanları özdeşleştirir nitelikte olduğu sonucuna ulaşmıştır. Anılan yazının Müslümanları suç veya suçluyu destekleyen konumda gösterdiği belirtilmiştir. Derginin başvuruculara verilmesi hâlinde dinî kökene yönelik ayrıştırıcı veya ayırımcı davranışların ortaya çıkabileceği ileri sürülmüştür.

8. Eğitim Kurulunun 28/5/2019 tarihli, 2019/116 Karar numaralı kararındaki "The Economist" dergisine ilişkin değerlendirmesinde; 7. sayfada Türkiye'de gerçekleşen seçimler hakkında değerlendirmelerin bulunduğu ve bu değerlendirmelerde Türkiye Cumhuriyeti devletinde demokrasinin ve hukukun bulunmadığı algısını yaratacak ifadelere yer verildiği, yine yazının devamında Cumhurbaşkanı'na ve Yüksek Seçim Kuruluna yönelik mesnetsiz değerlendirmelerin olduğu tespit edilmiştir. Derginin başvuruculara verilmesi hâlinde başvurucuların dergide kullanılan toplumları ve kişileri birbirinden ayrıştırıcı dilin etkisiyle hükümlü ve tutuklular ile kurumda çalışan personele karşı şiddet eğilimli davranışlar sergileyebileceği kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.

9. Başvurucular, Eğitim Kurulunun kararına karşı infaz hâkimliklerine şikâyette bulunmuşlardır. Başvurucuların şikâyetleri ilgili infaz hâkimlikleri tarafından, söz konusu kararlara karşı yapılan itirazlar ise ilgili ağır ceza mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Nihai kararlar başvuruculara tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

10. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı" kenar başlıklı 62. maddesinin olay tarihindeki hâli şöyledir:

"(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

 (2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

 (3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez."

11. 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin 2020 yılında yapılan değişiklikten sonraki hâli şöyledir:

"(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

 (2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

 (3) (Değişik:14/4/2020-7242/32 md.) Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.

 (4) (Ek:14/4/2020-7242/32 md.) Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez. Ancak ilan ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hâli, bu hükmün dışındadır. Yabancı dilde yayımlanmış gazete ve dergilerin ceza infaz kurumuna kabul edilmesinde Adalet Bakanlığı yetkilidir."

12. İlgili diğer ulusal hukuk için bkz. İbrahim Kaptan (2), B. No: 2017/30723, 12/9/2018, §§ 15-19; ilgili uluslararası hukuk için bkz. Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213, 1/2/2017, §§ 17, 18.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Anayasa Mahkemesinin 24/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

14. Başvurucular adli yardım talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

15. Başvurucular, Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduklarını, kurum idaresi aracılığıyla satın aldıkları yabancı dergilerin hukuka aykırı ve keyfî gerekçelerle kendilerine teslim edilmemesinin anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

16. Bakanlık görüşünde; ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Eğitim Kurulu kararlarında dergilerde yer alan yazılar hakkındaki değerlendirmelerin ve değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca söz konusu dergilerin içeriğinin, bu içerikteki bir derginin tutuklu/hükümlülere verilmesinin cezaevindeki düzen ve disiplini bozucu olabilecek nitelikteki etkisinin gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.

17. Başvurucu Mehmet Burak Kukut vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak bireysel başvuru formunda ileri sürdükleri iddiaları yinelemiştir.

2. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu birçok kararında, tutuklu ve hükümlülere kargo yoluyla gelen ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen veya tutuklu ve hükümlülerin satın aldıkları süreli ya da süresiz yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmemesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir (ilgili kararlar için bkz. Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, § 24; İbrahim Kaptan (2), § 23; Ahmet Sil ve Taner Yay, B. No: 2017/35227, 30/9/2020, § 31; Erdoğan Kardeşler, B. No: 2018/15777, 7/4/2021, § 26). Söz konusu kararlar çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında bir ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan başvurucuların bazı dergilerin temin edilmesine yönelik taleplerinin kabul edilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğü, dolayısıyla ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerekir.

19. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

21. Tutuklu ve hükümlüler, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda tutuklu ve hükümlülerin ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).

22. Tutuklu ve hükümlülerin süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi de bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün koruması altındadır (İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 74; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet Temiz (6), § 34).

23. Bu doğrultuda ceza infaz kurumlarında tutuklu olarak bulunan başvurucuların kurum idaresi aracılığıyla satın aldıkları süreli yayınların onlara teslim edilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğüne, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmiştir (Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, § 29).

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

24. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ...gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

25. Anayasa Mahkemesi Recep Bekik ve diğerleri kararında, benzer müdahalelerin hukuki dayanağı olan 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve başvuruya konu yayınların ceza infaz kurumlarının düzeninin ve güvenliğinin sağlanması, suçun önlemesi ve mahkûmun ıslahı amaçlarıyla başvuruculara verilmemesi şeklindeki müdahalelerin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen kamu düzeni ve kamu güvenliği kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varmıştır (Recep Bekik ve diğerleri, §§ 32, 33) Mevcut başvurularda da anılan tespitten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır. Geriye müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.

 (1) Anayasa Mahkemesinin Tutuklu ve Hükümlülerin Süreli ve Süresiz Yayınlara Erişimine İlişkin İçtihadı ile Recep Bekik ve Diğerleri Kararı

26. Anayasa Mahkemesi Recep Bekik ve diğerleri kararında demokratik toplum düzeninde ifade özgürlüğünün önemi ile temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerektiğine ilişkin açıklamalarda bulunmuştur (Recep Bekik ve diğerleri, §§ 34, 35).

27. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında tutuklu ve hükümlülerin süreli ve süresiz yayınlara erişimine ilişkin şikâyetlerini ifade özgürlüğü ve ilgili diğer haklar bağlamında incelemiştir (içtihat için bkz. Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017; Sinan İyit [GK], B. No: 2013/1495, 30/11/2017; İbrahim Kaptan (2); Diyadin Akdemir, B. No: 2015/9562, 4/4/2018; Halil Özhan Koral, B. No: 2017/18895, 9/1/2019; Recep Bekik ve diğerleri). Anayasa Mahkemesi hükümlü ve tutukluların süreli yayınlara erişimi konusunda ise 5275 sayılı Kanun hükümlerini dikkate almış ve kurum kütüphanesinden yararlanılabileceğini, ayrıca mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkarılan süreli yayınların da ücretsiz olarak dağıtılabileceğini hatırlatmıştır. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi hükümlü ve tutukluların -ceza infaz kurumlarında bulunan emanet hesabına yatırılan paradan karşılanması koşuluyla- herhangi bir yayının kurumca satın alınarak kendilerine verilmesini isteyebileceğinin de altını çizmiştir (Recep Bekik ve diğerleri, § 38).

28. Mevzuatta öngörülen söz konusu yollardan hangisi kullanılmış olursa olsun ceza infaz kurumu idarelerinin 5275 sayılı Kanun'un 3. ve 62. maddeleri uyarınca yapması gereken nihai denetime ilişkin ilkeler ise Halil Bayık kararında belirlenmiştir. Anılan kararda,talep ettiği süreli yayının hükümlü ya da tutukluya teslim edilmemesi şeklinde bir karar verilecekse böyle bir tedbirin hangi suçtan tutuklu ya da hükümlü olunduğu ve bulunulan kurumun niteliği gibi hususlar dikkate alınarak, ayrıca süreli yayının alınmamasının kurum düzeni, disiplini, güvenliği ya da mahkûmun ıslahı veya suç işlenmesinin önlenmesi gibi meşru amaçlarla ilişkisinin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konularak alınması gerektiği ifade edilmiştir (Halil Bayık, § 45).

29. Recep Bekik ve diğerleri kararında kurum idareleri ile derece mahkemelerinin çoğu başvurucu yönünden kişisel durumlarından çok nesnel nedenlere dayandığı görülmesine rağmen ceza infaz kurumlarında süreli yayınlara erişime ilişkin mevcut sistemde bir yeknesaklığın sağlanamadığı tespit edilmiştir. Nitekim aynı süreli yayının ülke çapında bulunan tüm ceza infaz kurumlarında aynı statüde bulunan tutuklu ve hükümlülere verilip verilmemesine ilişkin idare ve derece mahkemeleri değerlendirmelerinin son derece değişken olduğu, aynı yayın bazı ceza infaz kurumundaki kişilere herhangi bir müdahale olmaksızın verilebilmekteyken başka bazı infaz kurumlarında aynı durumda bulunan kişilere birbirleriyle son derece ilgisiz gerekçelerle kısmen veya tamamen verilmediği gözlemlenmiştir (Recep Bekik ve diğerleri, §§ 50, 51). Bununla birlikte süreli yayınlara erişim söz konusu olduğunda infaz hâkimliklerinin de uygulamadaki farklılıkları gidermekte ve idarenin gerekçesiz uygulamalarını engellemekte yeterli olamadığı değerlendirilmiştir (Recep Bekik ve diğerleri, § 54).

30. Bu doğrultuda Recep Bekik ve diğerleri kararında Anayasa Mahkemesi, süreli yayınların ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülere teslim edilip edilmemesinde keyfîliği engelleyecek, aynı hukuki durumda bulunanlara aynı uygulamanın yapılmasını sağlayacak, açık, yol gösterici ve istikrarlı idari uygulamaları garanti edecek bir mekanizmanın bulunmadığı sonucuna varmıştır. Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin bireyler tarafından öngörülebilir olmasının önemine vurgu yapan Anayasa Mahkemesi, mevcut sistemde uygulamadan kaynaklanan bir yapısal sorun yaşandığını ve bu sorunun süreli yayınların daha etkin bir biçimde değerlendirilerek mahpuslar arasında farklı uygulamaların doğmasını engelleme potansiyeli barındıracak bir mekanizmanın kurulmasıyla giderilebileceğini belirtmiştir. Sonuç olarak Recep Bekik ve diğerleri kararında, Anayasa kurallarına ve kanunların emredici hükümlerine rağmen mahpuslara süreli yayınların verilmesi meselesine ilişkin idari ve hukuki tedbirler alınarak bu alanda yayınların yeknesak, hakkaniyete uygun ve Anayasa Mahkemesinin öngördüğü kriterleri karşılayan bir yöntemle mahpuslara tesliminin sağlanması yönünden etkin bir düzen kurulmadığı takdirde söz konusu yapısal sorunun devam edeceği ve bunun Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğünün devamlı ihlali anlamına geleceği ifade edilmiş, karara konu somut olayda da başvurucuların ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine hükmedilmiştir (Recep Bekik ve diğerleri, §§ 55-61).

 (2) Somut Olayın Değerlendirilmesi

31. Somut olayda başvurucuların ücreti emanet hesabından karşılanmak suretiyle kurum idaresi aracılığıyla aldırdıkları süreli yayınların Eğitim Kurulu tarafından içeriğinin İnfaz Kurumu güvenliği için tehlike oluşturabileceği gerekçesiyle terör suçundan tutuklu olarak bulunan başvuruculara verilmemiştir. Eğitim Kurulunun kararlarına yapılan şikâyetleri değerlendiren infaz hâkimlikleri ve ağır ceza mahkemesi aynı gerekçeyle şikâyet ve itirazları reddetmişlerdir. Başvurucuların bu şekilde talep ettikleri süreli yayınlar hakkında ilgili dönemde herhangi bir toplatma kararı bulunmadığı ya da ilgili yayın kuruluşları hakkında da bir kapatma kararı olmadığı görülmektedir. Bu durumda kamu otoritelerinin başvurucuların somut olaylara konu talepleri yönünden Halil Bayık kararında kabul edilen ilke ve kriterler ışığında 5275 sayılı Kanun’un 3. ve 62. maddeleri uyarınca bir denetim (Halil Bayık, § 45) yapmaları beklenmektedir.

32. Bununla birlikte somut başvuruya konu olayda da idare ve derece mahkemelerince, Recep Bekik ve diğerleri kararına konu olaylarda olduğu gibi Anayasa Mahkemesi içtihadında öngörülen kriterleri karşılamayan değerlendirmeler yapıldığı tespit edilmiştir (Recep Bekik ve diğerleri, § 49). Nitekim Recep Bekik ve diğerleri kararında da gözlemlendiği üzere başvurucuların taleplerinin reddedilmesine dair idare ve derece mahkemeleri gerekçelerinin soyut ve yetersiz olduğu, ayrıca aynı yayının ülke çapında bulunan tüm ceza infaz kurumlarında aynı statüde bulunan tutuklu ve hükümlülere verilip verilmemesine ilişkin değerlendirmelerin değişken olmaya devam ettiği, bir yayının farklı ceza infaz kurumlarında bulunan aynı hukuki durumdaki kişilere verilip verilmemesine ilişkin olarak somut başvuruya konu olaylarda da yetkili mercilerce farklı kararlar verildiği anlaşılmıştır. Aynı şekilde bir yayın bazı ceza infaz kurumundaki kişilere herhangi bir müdahale olmaksızın verilebilmekteyken başka bazı infaz kurumlarında aynı durumda bulunan kişilere birbirleriyle son derece ilgisiz gerekçelerle kısmen veya tamamen verilmeyebildiği de görülmüştür. Ayrıca bazı idare ve derece mahkemeleri kararlarında yine soyut ve birbirini tekrar eden gerekçelerle bir yayının bir kısmının sakıncalı olduğu belirtildikten sonra ilgili ve yeterli bir gerekçe belirtilmeden yayının tamamının verilmemesi yoluna gidildiği anlaşılmıştır.

33. Somut olayda da derece mahkemeleri tarafından yukarıda sayılan hususlar değerlendirilmemiş, başvuru konusu dergilerle, içeriğinde yer alan ifadelerin İnfaz Kurumu güvenliğini tehlikeye düşürdüğü şeklindeki gerekçeyi soyut olmaktan çıkaracak ölçüde somut bir bağlantı kurulmamıştır. Yine bu nitelikte kabul edilen ifadelerin yer aldığı bölümler çıkarılarak geri kalan kısmın başvuruculara teslim edilmesinin mümkün olup olmadığı da tartışılmamıştır. Sakıncalı kısımların yayından ayrılmasının mümkün olmadığı veya bu kısımlar çıkartıldığında geri kalan bölümün bir öneminin kalmadığı hallerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi yoluna gidilebilirse de, bu özel durumun da ilgili kararda gerekçelendirilmesi gerekir (bkz. Sinan İyit [GK], B. No: 2013/1495, 30/11/2017, § 55). Dolayısıyla başvuruya konu dergilerin başvuruculara verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir.

34. Bu bağlamda somut başvuruya konu olayların yaşandığı tarihlerde de derece mahkemelerinin söz konusu uygulamaların hakkaniyete uygunluğunu sağlamakta yaşadıkları güçlük doğrultusunda süreli yayınların ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülere teslim edilip edilmemesinde keyfîliği engelleyecek, aynı hukuki durumda bulunanlara aynı uygulamanın yapılmasını sağlayacak, açık, yol gösterici ve istikrarlı idari uygulamaları garanti edecek bir mekanizmanın bulunmaması nedeniyle yaşandığı sonucuna varılan yapısal sorunun devam ettiği anlaşılmıştır.

35. 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun'un yayımı tarihinde yürürlüğe giren 32. maddesiyle 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinde değişiklik yapılmış ve yayınların ceza infaz kurumuna kabulü konusunda bir sistem öngörülmüştür. Söz konusu sistemin öngörüldüğü 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin (4) numaralı fıkrası şu şekildedir:

"Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez. Ancak ilan ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hâli, bu hükmün dışındadır. Yabancı dilde yayımlanmış gazete ve dergilerin ceza infaz kurumuna kabul edilmesinde Adalet Bakanlığı yetkilidir."

36. Her ne kadar kanun koyucunun Recep Bekik ve diğerleri kararında sistem yokluğu nedeniyle yaşandığı tespit edilen yapısal sorunun çözümü için anılan Kanun'la hükümlü ve tutukluların kurum aracılığıyla satın alabilecekleri yayınlar konusunda bir sistem getirmiş olduğu görülmekteyse de somut başvuru konusu olayların bahsedilen sistemin öngörülmesinden önce meydana geldiği ve getirilen yeni mevzuatta düzenleme tarihine kadar yaşanan mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin bir hükmün yer almadığı anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayların meydana geldiği dönemde uygulamadan kaynaklandığı tespit edilen yapısal bir sorunun bulunması ve sonradan kabul edilen mevzuatta düzenleme tarihine kadar yaşanan ifade özgürlüğü mağduriyetlerini giderecek bir hüküm getirilmemesi nedeniyle -Anayasa Mahkemesinin Recep Bekik ve diğerleri kararında ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektirecek yeni bir durum da tespit edilmediğinden- başvurucuların ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

38. Başvurucu Murat Kale verilmeyen süreli yayın için ödediği ücretle birlikte manevi tazminat, diğer başvurucu ise manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

39. Anayasa Mahkemesi, tutuklu ve hükümlülerin ücretini ödeyerek satın almak istedikleri süreli yayınların ceza infaz kurumlarına kabulü konusunda uygulamadan kaynaklanan bir yapısal sorun olduğu gerekçesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. İfade özgürlüğüne ilişkin olarak derece mahkemelerince giderilemeyecek, idari ve hukuki düzenleme yapılmasını gerektirecek nitelikte yapısal sorun tespit edildiğinden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmiştir.

40. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde yapısal sorundan kaynaklanan ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvuruculara net 3.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucu Mehmet Burak Kukut'a ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı 1. İnfaz Hâkimliği (E.2019/1659, K.2019/1733) ile Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/1362, K.2019/1385; E.2019/1430, K.2019/1439) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.