TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
F.G. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/14893) |
|
Karar Tarihi: 20/9/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 29/12/2023-32414 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Ferhat YILDIZ |
Başvurucu |
: |
F.G. |
Vekili |
: |
Av. Özcan GÜZEL |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, işveren ile güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Komisyonca aralarında kişi yönünden irtibat bulunan 2019/20030 numaralı başvurunun 2019/14893 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
3. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) şartlarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.
4. Başvurucu, Kayapınar Belediyesi (Belediye) bünyesinde hizmet alım sözleşmesi kapsamında iş gören özel bir şirkette (işveren) zabıta olarak çalışmaktadır. Belediye, başvurucunun terör örgütü ile irtibat veya iltisak içinde olduğu yönünde işverene bildirimde bulunmuştur. İşveren, güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir.
5. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle Diyarbakır 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme 2/3/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 20/7/2016 tarihinde OHAL ilan edildiği, başvurucunun iş sözleşmesinin terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, veya iltisakı olduğundan bahisle feshedildiği ifade edilmiştir.
6. Başvurucu, söz konusu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 22/6/2017 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; feshin başvurucu hakkında terör örgütü ile irtibatlı ya da iltisaklı olabileceği hususunda şüphenin bulunduğu belirtilerek 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 4. maddesi kapsamında gerçekleştirildiği, bu nedenle başvurucunun işe iadesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
7. Anılan karara karşı başvurucunun temyiz talebi Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından 18/12/2017 tarihinde kabul edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararının gerekçesinde; feshe dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğunun, hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığının araştırılması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca başvurucu hakkında mevcut ise adli ya da idari soruşturma evraklarının, kolluk ile istihbarat birimlerinden ve Bilgi Teknolojileri Kurumundan başvurucu ile ilgili bilgi ve belgelerin, yine Bank Asyada açılmış mevduat hesapları, hesap hareketleri ve bankacılığa ilişkin işlemlerin temin edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
8. Mahkeme 5/7/2018 tarihinde davanın reddine yeniden karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda gerekli araştırmanın yapıldığı, başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapmak, örgüt adına eylem ve faaliyette bulunmaktan dolayı soruşturma ve kovuşturmaların bulunduğunun görüldüğü ifade edilmiştir.
9. Başvurucu; söz konusu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 14/2/2019 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının gerekçe yönünden ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde başvurucu hakkında terör örgütü ile irtibatlı ya da iltisaklı olabileceği hususunda şüphenin bulunduğu tespit edilerek 667 sayılı KHK'nın 4. maddesi kapsamında feshin gerçekleştirildiği, bu nedenle başvurucunun kamu kurumunda çalıştırılmasına yönelik yasal engel bulunduğu ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun PKK terör örgütü ile bağlantılı olduğu, örgüt adına suç işleme ve propaganda yapma suçlarından hakkında işlemler yapıldığının görüldüğü, bu nedenle de feshin en azından şüphe feshi kapsamında olduğu belirtilmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 29/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 3/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; iş akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin, adil yargılanma hakkının tüm ilkelerinin ihlal edildiğini ve ömrü boyunca bir daha kamu hizmetinde görev alamayacağını ileri sürmüştür. Kanun hükmünde kararnameye dayanılarak terör örgütü üyesi ilan edilmek suretiyle kamu görevinden ömür boyu çıkarıldığını, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
13. Adalet Bakanlığı görüşünde; başvurucunun ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir.
14. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesi maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).
17. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığı, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığı, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediği ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).
18. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.
19. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda derece mahkemelerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan şartlar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).
20. İşçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır. Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat, § 133).
21. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (benzer yöndeki Yargıtay kararları için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).
22. Öte yandan 667 sayılı KHK dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla terör örgütleriyle irtibatlı ya da iltisaklı olduğu konusunda çalışandan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmaması hâlinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamında da söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).
23. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalı; kişileri ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmalıdır (Ayla Demir İşat, § 160).
24. Somut olaydaki feshin gerekçesi, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkinin ortadan kalkmasıdır. Yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma, örgüt adına eylem ve faaliyette bulunma suçlarından soruşturma ve kovuşturmaların bulunduğu hususlarının kararın esasına etkili delil olarak kabul edildiği görülmüştür.
25. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinin nedeni terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olması olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce başvurucu hakkında terörle bağlantılı birtakım suçlardan soruşturma ve kovuşturmaların bulunduğu belirtilmekle yetinilmiş ancak bu soruşturma ve kovuşturmaların hangi mahkemece veya savcılıkla gerçekleştirildiğine, ne şekilde sonuçlandığına ilişkin somut bilgi veya belgelere değinilmemiştir. Öte yandan başvurucu hakkında bulunduğu belirtilen soruşturma ve kovuşturmalara konu somut olay ve olguların neler olduğuna, edinilen bilginin başvurucunun iş akdinin feshine nasıl etki ettiğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir.
26. Bu itibarla öngörülen güvencelere uygun şekilde gerçekleştirilmeyen müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğu söylenemeyecektir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında alınan ve Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 1.000.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 1. İş Mahkemesine (E.2018/103, K.2018/559) GÖNDERİLMESİNE,
E. 729,20 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.629,20 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.