DAVADAN FERAGAT VE DAVADAN VAZGEÇME MÜESSESELERİ
Günümüz koşullarında vatandaşlarımızın hukuk mahkemelerindeki dava sayıları oldukça fazladır. Öyle ki bazı hukuk mahkemelerindeki dosya yoğunlukları binlerle ifade edilirken, metropollerde bu rakamlar daha da yukarı çıkmaktadır. Hukuk davalarındaki bu yığılma ve yoğunluk içerisinde davacı ve davalı taraflarının anlaşabilme ihtimalleri kimi zaman yüksek olmaktadır. Nitekim davalar derdest (devam etmekte) iken taraflar haricen görüşmeler yapabilmekte, sulh olabilmektedirler. Çoğu zaman tarafları bu aşamaya uzun süren yargılamalar, yargılama devamı ve sonucundaki mali külfetler gibi etkenler itmektedir. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30. Maddesi’nde düzenlenen USUL EKONOMİSİ İLKESİ maalesef çoğu zaman uygulanamamakta ve uzun süren yargılamalar vatandaşları mağdur edebilmektedir. Bu sebepten ötürü vatandaşlarımız bazen derdest davalarda çekilme yoluna başvurabilmektedirler. Ancak bu konu, kanunda iki farklı başlıkta düzenlenmiştir. Davadan vazgeçme ve davadan feragat olarak ikiye ayrılan bu başlıklar hakkında önemli bir takım yasal hükümler mevcuttur. Davadan feragat ve davanın geri alınması doğuracağı sonuçlar bakımından birbirinden çok ayrı olan iki kurumdur. Dolayısıyla davadan feragat ile davanın geri alınması (davadan vazgeçme) arasındaki farkların bilinmesi hak kayıplarının yaşanmaması açısından büyük ehemmiyet taşımaktadır.
A.DAVADAN VAZGEÇME (DAVANIN GERİ ALINMASI)
Davanın geri alınması müessesesi HMK (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) kapsamında Madde 123’de düzenlenmiştir. Bahse konu madde ‘’Davacı ancak hüküm kesinleşinceye kadar, davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir’’ hükmünü barındırmaktadır. Maddeye göre davadan vazgeçebilmenin bir takım şartları bulunmaktadır. Bunlar karşı tarafın açık muvafakati, hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilmek olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Öncelikle davadan vazgeçme, şahsın dava açıldıktan yani dilekçe havalesi yapılıp,tevzi bürosu tarafından dava kaydı yapıldıktan sonra başlayıp, dosyanın tahkikat ve sözlü yargılama aşamalarından geçip nihai karar bağlandıktan sonraki aşamada başvurulan yasal yollardan dosyanın dönmesi veya başvurulmayan yasal yollardan sonra kanuni yasal sürelerin dolması ve dosyanın kesinleşmesi aşamasına kadar her zaman yapılabilmektedir.
Davadan vazgeçme hakkı kullanıldığı takdirde bu işlemin geçerli olabilmesi için ikinci şart karşı tarafın açık muvafakat göstermesidir. Çünkü bu hak ilerleyen zamanlarda, davasından vazgeçen şahsa yeniden aynı talep ile dava açabilme yetkisi tanımaktadır. Karşı tarafın yaşayabileceği mağduriyetin ihtimal dahilinde olması sebebiyle yasa koyucu bu hakkın, madde gerekçesine de uygun olarak, kullanımının neticeye varabilmesi için açık muvafakat aramaktadır. Dolayısıyla zımni olmayan;a çık ve net olarak davacı asilden veya bu hususta vekaletnamede açık yetki bulunmasına bakılmadan avukatından muvafakat (izin) istenecektir. İzin verilmesi halinde dava dosyasında vazgeçme beyanı bulunduğundan dolayı davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek dosya kapanacaktır. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isteriz ki, davadan vazgeçmede kişi talep sonucundan vazgeçmemektedir. Yani aynı konu ve istemde davanın geri alınmasından sonra mahkemelerden talepte bulunabilecektir. Davanın geri alınmasıyla dava hiç açılmamış sayılacağı ve davanın açılmamış sayılacağına karar verileceği için kesin hüküm varlığından söz edilemeyecek olması sebebiyle bu şekilde yeniden mahkemelerde aynı konuyla ilgili olarak aynı talepte bulunulması mümkün olacaktır.
Yargılama giderleri ve yasal vekalet ücreti ile ilgili olarak konu ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Bir takım hukukçular davanın geri alındığı durumlarda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği için yargılama giderlerine hükmedilebileceği; ancak yasal vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini vurgularken, Yargıtay bazı kararlarında maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönünde içtihatlar ileri sürmüştür. Nitekim konu ile ilgili olarak iki farklı Yargıtay İçtihatı şu şekildedir:
‘’Davacı vekilinin 04.09.2015 tarihli dilekçesinin HMK 123.maddesi gereğince davanın geri alınması niteliğinde olduğu,davalının da dosyada muvafakati bulunduğu anlaşıldığından,HMK’nın 123.Maddesi gereğince davanın geri alındığının kabulü ile davanın açılmamış sayılmasına davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken,hüküm tesisine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi hatalı olmuştur..’’(15.Hukuk Dairesi,2018/2877 E,2019/2169 K)
‘’..Davacı istediğinde davasını yeniden açabilme hakkına haiz ise de açtığı davayı terk etmekte ve bu aşamaya kadar da en azından dava konusu olayda olduğu gibi davalı vekil tutmak zorunda bırakılmıştır. Davanın bir daha da hiç açılmaması ihtimali ortada olduğuna ve zaten de yeni açılacak olan davada atiye terk edilen davadaki yargılama giderlerinin hüküm altına alınması mümkün olmadığına göre, mahkemenin ücret-i vekalete hükmetmesi gerekir. (Bknz.Aynı görü Prof.Dr.Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü ,2001,Cilt.2,S.1687.Bu durumda mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda,davacı tarafından atiye terk edilen kalemle ilgili olarak davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken,bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi doğru görülmemiştir..’’(11.Hukuk Dairesi,2009/3273 E,2010/9569 K)
Yargıtay kararları oldukça yerinde,haklılık payı yüksek olan kararlardır.Nitekim HMK 331/3 maddesine ‘’Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hallerde yargılama giderleri davacı tarafa yükletilir’’ hükmü gayet açık ve nettir. Ayrıca aynı kanunun 323/1-ğ maddesinde yargılama giderlerinin kapsamına ‘’vekil ile takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunan vekalet ücreti’’ hükmü ile yasal vekalet ücreti de yargılama gideri olarak sayılmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen uygulamada bazı mahkemeler davalı tarafın açık muvafakat vermediği durumlarda, davacı tarafın dosyayı takip etmemesi nedeniyle doyanın işlemden kaldırılmasından sonraki 3 aylık işleme koyma süresi de geçirilince, vekalet ücretine hükmetmektedir. Yapmış olduğumuz tüm açıklamalardan şu sonuca ulaşabilmemiz gayet doğaldır ki her ne şekilde olursa olsun davadan vazgeçildiği takdirde davalı tarafın açık muvafakati varsa yargılama giderleri ve yasal vekalet ücreti davalı tarafa yükletilmelidir.
B.DAVADAN FERAGAT
Davadan feragat müessesesi HMK/307-312 maddeleri arasında düzenlenmiştir.Kanunun 309. Maddesi’nde ‘’Feragat davacının talep sonucundan,kısmen veya tamamen vazgeçmesidir’’ denilerek feragatin tanımı yapılmıştır. Bu kapsamda görülmekte olan bir davanın davacısının, mahkemeye yönelik ve varması gerekli, tek taraflı bir irade açıklamasıyla, talep sonucundan kısmen ya da tamamen vazgeçmesine davadan feragat denilmektedir. Feragat ile davanın geri alınması (davadan vazgeçme)’nin karıştırılmaması gerekmemektedir. Feragat durumunda davanızdaki talep sonucunuzdan feragat etmekte ve bu talebiniz ile ilgili bir daha dava açabilme hakkınızı kaybetmektesiniz; ancak geri almada şimdilik davanızdan vazgeçip ileride aynı taleple yeniden dava açabilme hakkınızı saklı tutmaktasınız. Feragatin temel niteliğini, onun, mahkemeye yönelik ve varması gerekli tek taraflı bir irade açıklaması olması teşkil eder. Dolayısıyla, feragatin geçerlilik kazanabilmesi ve kendinden beklenen neticeleri doğurması için, ne davalının rızası da ne de mahkemenin onayına ihtiyaç vardır. Feragate ilişkin beyanın, mahkemeye ulaşmasıyla birlikte sonuçları doğar. Yani davalıya beyanın tebligat olarak çıkarılması zorunlu değildir. Davadan feragat açıkça, kayıtsız ve şartsız olarak yapılmalıdır.
Feragat, davada talep edilen şeylerin bir kısmına ilişkin olabileceği gibi tamamını da kapsamı mümkündür. Davadan tam feragat halinde dava, bütünüyle; kısmi feragat halinde ise feragat edilen kısım açısından sona erer. Kısmı feragatte feragat edilmeyen talepler için yargılamaya devam olunur. Feragat, ancak davanın davacısı tarafından gerçekleştirilebilir. Davacı tarafta birden fazla kişinin bulunması halinde feragatin sonuç doğurabilmesi için, mecburi dava arkadaşlığı hallerinde tüm davacıların birlikte feragat etmesi gerekmektedir.İhtiyari dava arkadaşlığında ise, davacılardan her biri sadece kendisi bakımından sonuç doğuracak şekilde feragat edebilirler. Davadan feragat edilmesi davacı asil veya HMK-74 gereğince vekaletnamesinde özel yetki bulunması şartıyla davacı avukatı tarafından yapılabilmektedir.Ancak davadan vazgeçmek müessesinde olduğu gibi davadan feragat durumunda da bir takım şartların hasıl olması gerekmektedir. Görülmekte olan bir davada, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında feragat edilebilmesi mümkündür.Yani davanın açılmış olduğu zamandan nihai karara kadar, hatta İstinaf ve Yargıtay aşamaları da dahil olmak üzere davadan feragat etme hakkı kullanılabilmektedir. Bir davadan, ya dilekçe ile, yani yazılı bir biçimde veya yargılama sırasında sözlü olarak beyanda bulunmak suretiyle feragat edilebilir. Bu durum HMK-309.Maddesi’nde açıkça tanzim edilmiştir.
Sözlü olarak feragat edilebilmesi için mahkemenin, bunu duruşma zaptına geçirmesi ve feragat edilen kısmı da açıkça göstermesi şarttır. (HMK m.309/3)
Davacı, duruşma dışında mahkemeye vereceği bir dilekçe ile de, feragat edebilir. Bu dilekçede de, talep edilen şeyin ne kadarlık kısmından feragat edildiği hususunun, açıkça gösterilmesi şarttır. Bu durumda yapılan feragat beyanının geçerlilik kazanabilmesi için, ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesi ve davacıya imza ettirilmesine ihtiyaç yoktur. Sadece feragati konu alan dilekçenin, davacı veya vekili tarafından mahkemeye verildiğinin duruşma tutanağına yazılması yeterlidir.
Davadan feragatin en önemli hükmü, görülmekten olan bir davanın sona ermesine neden olmasıdır. Bu durumda mahkeme feragat nedeni ile davanın reddine karar verecektir. Feragat kesin hüküm gibi sonuç doğuracaktır. Yani feragat edilen dava yeniden açıldığında, kesin hüküm mevcutmuş gibi, dava şartı eksikliğinden dava reddedilecektir.
HMK-312.Maddesi’nde ‘’Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf,davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. Feragat veya kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkumiyet ona göre belirlenir’’ hükmü yer almaktadır. Oldukça net ve açık olan kanun maddesi gereğince feragat durumunda yoruma yer vermeyecek şekilde feragatte bulunan davacı aleyhine yargılama giderlerine ve de dolayısıyla yasal vekalet ücretine de hükmedilecektir.
C.KONU İLE ALAKALI YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/7140 E. 2019/4642 K.
“…Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 7 ve 8. maddelerinde çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlüklerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönünde düzenleme yapılmış olmakla, buna göre sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü meydana getirmektedir ve kişiler ile sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü de, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Dolayısıyla, sosyal güvenlik hakkından 6100 sayılı Kanun hükümleri kapsamında feragat olanaksız olduğu gibi sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan da feragat edilemez. Ancak, anılan Kanunun 123. maddesinde düzenlenen hak kullanılabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının açık rızası ile dava geri alınabilir veya 150. maddede öngörülen hak ve olanaktan yararlanılarak dava takip edilmeyip yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucu elde edilebilir…”
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2017/2578 E. 2019/2024 K.
“…HMK’nın 123. (HUMK’nın 185.) maddesine göre davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. HMK’nın 307. (HUMK’nın 91.) maddesinde “Davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” biçiminde tanımlanan davadan feragat iradesi hakkın özüne ilişkin ve kesin hüküm sonuçlarını doğuran, açık ve kolay anlaşılabilir bir ifade ile yapılmış, kayıtsız ve şartsız olarak talep sonucundan vazgeçmeyi ifade eden, başka anlamlara gelmediğinde duraksama olmayan bir beyan şeklinde olmalıdır. HMK’nın 123. (HUMK’nın 185.) maddesi uyarınca davanın geri alınması (davayı takipten sarfınazar edilmesi), dava açma hakkının ileriye bırakılması ve saklı tutulması amacıyla yapılmakta, hakkın özünden vazgeçilmemektedir. Böyle bir beyanın geçerli bir hukuki sonuç doğurabilmesi, davalı yanın buna açıkça muvafakat etmiş olmasına bağlıdır. Atiye terk halinde, karar vermeye yer olmadığına kararı ile mahkemenin davadan elini çekmesi gerekmekte olup, davanın derdest halde kalması söz konusu değildir. Davacının atiye terk ettiği bir davayı yeni bir dava açmadan ayakta tutmayı sağlaması olanağı bulunmamaktadır.
Birleşen davada davacı vekili, 03.02.2009 tarihli duruşmada 6 no’lu bağımsız bölüm yönünden, talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, davadan vazgeçtiklerini açıklamış, mahkemece bu beyana dayalı olarak 6 no’lu bağımsız bölüm için davanın feragat edildiği gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin beyanının HMK’nın 123. (HUMK’nın 185/1.) maddesinde düzenlenen davayı takipten sarfınazar anlamına geldiği ve bunun ancak davalının muvafakati ile yapılabileceği gözardı edilerek, davalıların muvafakati alınmadan, davacı vekilinin beyanı davadan feragat şeklinde yorumlanıp, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır…”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/5969 E. 2018/32 K.
“…Dava, …Ana Okulu adına davalı bankanın … Şubesinde açılan hesap üzerinde davacının tasarruf yetkisinin bulunduğunun tespiti ile hesaptaki paranın davacıya ödenmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili 20.01.2016 tarihli celsede “davanın konusuz kalması nedeniyle davamızdan vazgeçiyoruz” şeklinde beyanda bulunmuş olup beyanını imzası ile tevsik etmiştir. Davacı vekilinin bu beyanı 6100 sayılı HMK’nın 307 vd. maddelerinde tanımlandığı biçimiyle davadan ve hakkın özünden açıkça bir feragat vasfında olmayıp aynı Kanunun 123’üncü maddesinde düzenlenen davayı geri alma niteliğindedir. Bu itibarla, mahkemece, davacı vekilinin beyanının HMK’nın 123’üncü maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeksizin karar gerekçesinde feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğinin belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiş, kararın bu yönden davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir…”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/10048 E. 2017/7791 K.
“…Davacı kadın vekili 24.02.2016 tarihli duruşmada bir kısım eşya talepleri hakkında davayı atiye bıraktıklarını beyan etmiş, mahkemece de davacının eşya talebinin atiye bırakılmasına karar verilmiştir. 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlükte olduğu dönemde, uygulamada davanın geri alınması kavramı yerine, davayı takipten sarfınazar etmek, davayı takipten vazgeçmek, “davanın atiye bırakılması” tabirleri de kullanılmıştır. Davanın geri alınması, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın geri alınmasıdır. Burada, davacı talep ettiği haktan feragat etmemektedir. Davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır (HMK m.123). Davanın geri alınması durumunda dava hiç açılmamış sayılır ve mahkemece “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilir.
Davacının davasını geri almasına davalı rıza göstermemişse, davaya devam edilmeli ve talep hakkında esastan bir karar verilmelidir. Yukarıda da belirtildiği üzere, uygulamada ve özellikle avukatlar arasında, davanın geri alınması yerine davanın atiye bırakılması tabiri kullanılmakta olup, bu tabirin hukuki açıdan hiçbir hükmü yoktur. Davacı vekilinin “atiye bırakma” isteği Hukuk Muhakemeleri Kanununun 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınması isteği olup, davalının davanın geri alınmasına rızasının olup olmadığı tespit edilmeden yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/23689 E. 2017/2951 K.
“…Davacı kadın adli yardımdan atanan avukatın boşanma davası açtığını bilmediğini, kendisinin yanlış anlaşılma nedeniyle yanılgıya düşerek eldeki davayı ikame ettiğini, bu nedenle davasını takipten vazgeçtiğini ve açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf ise eğer bu talebin mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 123. maddesinde yazılı davanın geri alınması olduğu düşünülmesi halinde davanın geri alınmasına muvafakat etmediklerini, ancak bu talebin feragat niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini beyan etmiş, mahkemece de davanın geri alma nedeniyle davanın baştan itibaren açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hukuk sistemimizde davanın geri alınması diye bir müessese yoktur. Davanın geri alınması davayı takipten vazgeçmedir. Davanın geri alınarak takipten vazgeçilmesi de ancak karşı tarafın açık rızasıyla mümkündür (6100 s. HMK m.123, 1086 s. HUMK m.185/1). Davacı kadının beyanı davadan feragat olarak da değerlendirilemez. Zira, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemi niteliğinde olan davadan feragatin açık, kesin ve koşulsuz olması, kanun gereğidir (HMK m.309/4). Davacı hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir (HMK m.123). O halde, geri almaya davalının rızasının da bulunmadığı dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/5694 E. 2018/4888 K.
“…-Gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavrama yer verilmemiştir. Davanın atiye bırakılması ifadesinden anlaşılması gereken, mülga 1086 sayılı Kanun’un 185/… maddesinde, 6100 sayılı Kanunun ise 123. maddesinde düzenlenen davanın geri alınmasıdır. Her iki Kanunda düzenlendiği üzere, davanın geri alınmasının hukuki sonuç doğurabilmesi karşı tarafın açık kabulüne bağlıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, hakediş alacağı ifadesiyle talep ettiği alacağa yönelik davasını davalılar … ve … bakımından atiye bıraktığını bildirmiştir. Mahkemece davanın geri alınmasına karşı, bahsi geçen davalılara beyanı sorulmamıştır. Anılan sebeple, öncelikle davalılar … ve …’a dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun olarak tebliğ edilerek davalıların yargılamaya katılımı ve taraf teşkili sağlanmalı, sonrasında davanın geri alınmasına muvafakatlarının bulunup bulunmadığı sorulmalıdır….”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/8130 E. 2012/9152 K.
“…Davanın geri alınması kurumuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacı, 19.10.2011 tarihli oturumda davanın atiye bırakılmasını istemiştir. Davalı muvafakat etmemesine rağmen mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. HUMK’nun 185/1. (6100 sayılı HMK 123) maddesine göre davalının rızası olmaksızın davacı davasını takipten sarfınazar edemez. Davalı tarafın muvafakati bulunmadığından mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken HUMK’nun 409. maddesi gereğince dava başvuruya bırakılmış gibi davanın açılmamış sayılmasına şeklinde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir…”
Görüldüğü üzere davadan feragat ile davanın geri alınması birbirinden çok daha farklı sonuçlar doğurmakta olup, ikisi arasında seçim yapılırken hak kayıplarına sebebiyet vermemek için dikkatli davranmak gerekmektedir.Bu sebeple avukatın davadan vazgeçme ve davadan feragat etmek müesseselerini müvekkiline iyi anlatması ve müvekkilin sorumlu olacağı hukuki külfetleri ona hatırlatması oldukça elzemdir.Hak kaybı yaşanmaması ve mağduriyete yol açmaması adına usul hukukuna ilişkin mevzuatımızın getirmiş olduğu düzenlemeleri, doğuracağı neticeleri ile birlikte iyi kavrayıp uygulamak gerekmektedir. Bu vesileyle usul hukuku hakim,savcı ve avukatların mağduriyete yol açılmaması adına iyi öğrenilip uygulanması gereken bir hukuk dalıdır.
Av. Emre APAK