T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/292 E., 2024/531 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2559 E., 2022/2905 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI: Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24.03.2022 tarihli ve
2021/2552 Esas, 2022/2422 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalı ... yönünden kabulüne, davalı ... yönünden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin miras bırakanı olan babasının paydaşı olduğu dava dışı Samsun ili, Atakum ilçesi, Alanlı Mahallesi 3850 ada 7 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak davalı ...'nın eşi dava dışı ... ile taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmenin ve inşaatın tüm işlemlerinin davalı ... tarafından takip edildiğini, davalı ...'nın, miras bırakanın ölmesi nedeniyle daha önce aldığı Samsun 5. Noterliğinin 11.06.2018 tarihli ve 08050 yevmiye sayılı vekâletname ile işlem yapamadığını, satış yetkisini içerir yeni bir vekâletname gerektiğini belirterek 31.07.2019 tarihinde müvekkilini kandırıp aldatarak tüm mirasçılar adına yeni bir vekâletname aldığını ve intikalen miras bırakan adına kayıtlı dava konusu Samsun ili, Atakum ilçesi, Alanlı Mahallesi 3850 ada 8 sayılı parseldeki 18 No.lu bağımsız bölümde davacı dışındaki mirasçıların paylarının tamamını 01.08.2019 tarihinde müvekkili ...'ya satış suretiyle vekâleten aldığını, aynı taşınmazdaki dava dışı 19 No.lu bağımsız bölümün mirasçılardan ...'a devri için de 02.08.2019 tarihinde davalı ...'ya vekâletname verildiğini, daha sonra vekil ...’nın davacı ile iletişime geçerek verilen son vekâletnamede sorun olduğunu ve notere gitmeleri gerektiğini söylediğini, sorunu gidermek için notere gidip 05.08.2019 tarihinde işlem yaptıklarını, ancak yapılan işlemin bir önceki vekâletnameyle ilgili olmayıp 31.07.2019 tarihli vekâletnameye ek düzeltme beyanı şeklinde olduğunu, bu şekilde 18 No.lu bağımsız bölüme ilişkin satış yetkisi verildiğini, aynı gün vekil olan davalı ... tarafından müvekkili adına kayıtlı 18 No.lu bağımsız bölümün diğer davalı ...'ye satış suretiyle temlik edildiğini, devrin davalı ...'in diğer davalı ...'dan olan alacağına karşılık yapıldığını, ancak davalı ...'in evi dahi görmeden satın aldığını ve evin anahtarının hâlen müvekkilinde olduğunu, vekil tarafından vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların çıkar ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek dava konusu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, olmadığı takdirde bağımsız bölümün dava tarihi itibariyle rayiç değerinin belirlenerek bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının kendi isteği ile vekâletname verdiğini, müvekkilinin sadakat ve özenle hareket edip vekil edenin menfaatlerini koruduğunu, diğer davalı adına oluşan kaydın hukuka uygun ve geçerli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu bloğun arka tarafında yer alan ve diğer davalı ...'nın müteahhitliğini yaptığı bloktan bağımsız bölüm satın aldığını, 295.000,00 TL olan satış bedelinin bir kısmını banka havalesiyle bir kısmını da elden ödediğini, davalı ...'nın satın alınan bağımsız bölüm yerine davaya konu bağımsız bölümü devrettiğini, buna gerekçe olarak da davaya konu bağımsız bölümün bulunduğu bloğun yapımı ile kendisinin ilgilendiğini, satışa konu olan arka bloktaki bağımsız bölüm ile becayiş edildiğini, bağımsız bölümü vermeye ve devre yetkili olduğunu söylediğini, bağımsız bölümün iyiniyetle ve bedeli ödenmek suretiyle temlik alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.02.2021 tarihli ve 2019/421 Esas, 2021/116 Karar sayılı kararıyla; davacının, Samsun 5. Noterliği’nin 31.07.2019 tarihli ve aynı noterliğin 05.08.2019 tarihli vekâletnameleriyle miras bırakan ...’den adına intikal eden dava konusu 3850 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 18 No.lu bağımsız bölümdeki hak ve hisselerinin tamamını dilediği bedel ve şartlarda dilediği kişiye satması ve gerekli işlemleri yapması için davalı ...'ı vekil tayin ettiği, davalı ...’nın davacı adına kayıtlı 18 No.lu daireyi 05.08.2019 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...’e 179.681,20 TL bedelle temlik ettiği, davacının murisi ... ile davalı ...'nın eşi Canan arasında dava konusu taşınmazda taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, davalı ...'nın davacı tarafından dava konusu vekâletler dışında üç değişik vekâletnameyle vekil tayin edildiği, vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olmasına rağmen vekil ...'nın davacının iradesine aykırı olarak dava konusu bağımsız bölümü diğer davalıya temlik ettiği ve satış bedelini davacıya ödediğini ispatlayamadığı, vekil ile sözleşme yapan diğer davalı ...'in kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağladığı gerekçesiyle iyiniyetli olduğu, bu nedenle davalı ... aleyhine açılan davanın reddine, üçüncü kişinin iyiniyetli olması nedeniyle tapu iptali ve tescil kararı verilmediğinden vekâlet görevini kötüye kullanarak vekil eden davacıyı zarara uğratan davalı ... aleyhine açılan tazminat talepli davanın kabulü ile 306.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’dan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31.05.2021 tarihli ve 2021/909 Esas, 2021/1085 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, davalıların da kabulünde olduğu üzere davalı vekil ... ile davalı üçüncü kişi İskender arasında önceye dayalı tanışıklık ve daire alım satımından kaynaklı akdi ilişki bulunduğu, bu akdi ilişkiye dayanarak davalı üçüncü kişi İskender'in davalı vekil ...'dan alacaklı olduğunu ve bu alacağına karşılık dava konusu taşınmazı satış suretiyle edindiğini savunduğu, bir başka anlatımla dava konusu taşınmaz için davalı üçüncü kişi İskender'in davalı vekil ...'ya satış bedeli ödemediği, davalı vekil ...'dan olan alacağına mahsuben dava konusu bağımsız bölümü edindiği, davalı vekil tarafından satış bedelinin davacıya ödendiğine dair herhangi bir ispatın bulunmadığı, vekâlet sözleşmesinin tarafların karşılıklı güvenine dayandığı, vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yerine getirmesi gerektiği, vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekilin sorumlu olacağı, üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olduğu, somut olayda, davalı vekil ...’nın üçüncü kişi konumunda olan diğer davalı ...’e olan şahsi borcuna karşılık davacıya ait bağımsız bölümü vekâletnameye istinaden satış göstermek suretiyle devrederek vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözetmediği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davalı üçüncü kişinin de vekile ait olmayan bağımsız bölümü, mülk sahibi vekâlet verenle ilgisi bulunmayan, vekilden olan şahsi alacağına karşılık mahsuplaşmak suretiyle edindiğini bildiği, bu durumda iyiniyetli kabul edilemeyeceği, üçüncü kişi ile vekilin çıkar ve işbirliği içerisinde oldukları, dolayısıyla davacının öncelikli talebi olan tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekili ve davalı ... vekilinin istinaf başvurularının kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile dava konusu bağımsız bölümün davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24.03.2022 tarihli ve 2021/2552 Esas, 2022/2422 Karar sayılı kararı ile;
"...3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 3850 ada 8 parseldeki 18 nolu mesken davacının mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken, 27/06/2018 tarihinde ölümüyle taşınmazın 17/04/2019 tarihinde mirasçıları adına intikal ettiği, davacı ...’nın, 18 nolu bağımsız bölümün alım yetkisini içerir Samsun 5. Noterliğinin 31/07/2019 tarihli, 13239 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’yı vekil tayin ettiği, vekil ...’nın taşınmazdaki diğer paydaşların (mirasçıların) paylarını 01/08/2019 tarihinde davacı adına satın aldığı, böylelikle davacının taşınmazın tamamına malik olduğu; ayrıca, davacının Samsun 5. Noterliğinin 31/07/2019 tarihli, 13238 yevmiye numaralı vekaletnamesi ve 05/08/2019 tarihli düzeltme beyanı ile davaya konu taşınmazın satışı hususunda yine davalı ...’yı vekil kıldığı, vekilin davacıya ait taşınmazı 05/08/2019 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, akitte satış bedeli 179.681,20 TL olarak gösterilen taşınmazın değerinin 306.000,00 TL olduğunun keşfen saptandığı, davacının davalı ...’yı 07/08/2019 tarihinde vekillikten azlettiği kayıtlarla sabittir.
3.3.2. Somut olayda, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını ispat yükü davacıda olup dinlenen tanık beyanlarından ve dosya kapsamından, davalı ...’in müteahhitlik yapmakta olan diğer davalı ...’nın yapmış olduğu binadan bağımsız bölüm satın aldığı, satış bedelini satıcı ...’ya ödediği, ancak ...’nın aralarında kararlaştırılan bağımsız bölümü teslim etmeyip onun yerine davacıya ait çekişme konusu 18 nolu bağımsız bölümü davacıdan almış olduğu vekaletname ile davalı ...’e devrettiği, davalı ...’in diğer davalı ... ile el ve iş birliği içerisinde hareket ettiğinin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan taşınmazı vekil sıfatıyla temlik eden davalı ...’nın aldığı satış bedelini davacıya ödediğine ilişkin dosya içerisinde delil bulunmamaktadır.
3.3.3. Hal böyle olunca, davalı ... hakkındaki davanın reddi ile, vekil olan davalı ... hakkındaki terditli tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olup, diğer davalı ... ile çıkar ve iş birliği içerisinde hareket etmediğini, davalı ...'nın vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmediğini, davalı ...'dan daire satışı nedeniyle alacaklı olduğunu, yıllarca parasını ödediği hâlde alamadığı dairenin yerine başka bir daireyi alarak alacağını kurtardığını, davalı ...'ya yapılan ödemeleri gösteren banka kayıtlarının dosyaya sunulduğunu, paranın gönderildiği kişinin davalı ...'nın eşi olduğunu, müteahhitlik işlerini eşinden aldığı vekâletname ile yürüttüğünü, bu nedenle ödemelerin davalının eşi adına yapıldığını, müvekkilinin davaya konu bağımsız bölümün bedeli kadar ödeme yaptığını ve ekonomik durumunun daireyi satın alabilecek düzeyin çok üzerinde olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı adına kayıtlı bağımsız bölümün davalı vekil ... tarafından diğer davalı ...’ye satışının yapıldığı somut olayda, davalı ...’nin iyiniyetli olup olmadığı, davalı vekil ... ile iş birliği içerisinde hareket edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre davacının tapu iptali ve tescil talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 502 nci maddesinin birinci fıkrası, 504 üncü maddesinin birinci fıkrası, 505 inci maddesinin birinci fıkrası ve 506 ncı maddesi.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2, 3 ve 6 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.
2. Bilindiği gibi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Kanun'un 502 nci maddesinin birinci fıkrasında vekâlet sözleşmesi; vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Geniş anlamda bir iş görme sözleşmesi olan vekâlet sözleşmesiyle vekil, kendisine verilen işin ya da işlemin vekâlet verenin irade ve yararına uygun olarak görülmesini, yapılmasını üstlenir.
3. Vekâlet sözleşmesinin tarafları vekâlet veren ile vekildir. Vekâlet veren gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi vekil de gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Sözleşmenin konusunu ise herhangi bir hukuki işlem yahut maddi bir eylemin yapılması oluşturabilir. Ancak sözleşmenin geçerli olması için konusunun mümkün olması yanında kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmaması gerekir.
4. Vekâlet sözleşmesini, 6098 sayılı Kanun'un 40 ilâ 48 inci maddeleri arasında düzenlenen temsil ilişkisi ile karıştırmamak gerekir. Aralarında yakın bir ilgi bulunmakla birlikte vekâlet sözleşmesi ile vekil vekâlet verenin bir işini görmeyi ya da bir işlemini yapmayı borçlanırken, vekâlet veren de onun yaptığı giderleri ve verdiği avansları ödemeyi borçlandığından vekâlet iki taraflı bir sözleşmedir. Temsil yetkisi ise tek taraflı bir hukuki işlemdir. Genel olarak vekâlet, vekil ile vekil eden arasındaki iç ilişkiyi, temsil ise vekil edenin vekil aracılığı ile işlem yaptığı üçüncü kişi ile arasındaki dış ilişkiyi ifade eder.
5. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekâlet ilişkisini düzenleyen hükümlerine göre vekâlet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, diğer bir anlatımla vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun davranma yükümlülüğünden doğar. Vekâlet sözleşmesi, başkasının işini görmeye ilişkin bir sözleşme olduğundan esas itibariyle işin müvekkilin menfaatine yapılması gerekir. Bu durum iş görme sözleşmesinin doğal bir sonucudur.
6. Nitekim 6098 sayılı Kanun'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekâlet verene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve “Şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme” başlığını taşıyan 506 ncı maddesinde düzenlenmiştir.
7. Sadakat borcu kavramı, vekilin gerek vekâletin ifası sırasında gerekse sonrasında kendisine duyulan güvene uygun olarak müvekkilinin menfaatlerini sözleşme ile güdülen amaç çerçevesinde koruma ve kendi menfaatini müvekkilinkine tâbi kılma yükümlülüğünü ifade eder. Vekilin iş görme ile hedeflenen sonucun başarılı olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyebilecek davranışlardan kaçınması ise özen borcunun konusunu oluşturur. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanlarda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. Bu nedenle vekil üzerine aldığı işi ifa ederken aynı şartlar altında iş gören basiretli, özenli bir vekil gibi hareket etmelidir.
8. Yukarıdaki hükümler uyarınca vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olacağı açıktır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse 6098 sayılı Kanun'un 504 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur.
9. Vekil bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, özellikle vekâleti kasten vekil edenin zararına, kendisinin veya başka birinin yararına kullandığı takdirde vekâlet görevinin kötüye kullanılması söz konusu olabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda vekil eden zararlandırılırken, vekil çok zaman kendisine veya başka bir kimseye çıkar sağlamaktadır. Oysa ki, sadakat ve özen borcunun temel amacı başkası adına iş gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekâlet sözleşmesi, güven esasına dayalı bir iş görme edimi ihtiva ettiğinden bu güvenin korunması her şeyden önce 6098 sayılı Kanun'un 506 ncı maddesinin bir gereği olduğu gibi 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir gereğidir.
10. Uygulamada vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumlarının, özellikle vekilin satmakla yetkili kılındığı bir taşınmazı rayiç değerine nazaran çok düşük bir bedelle satarak devrettiği hâllerde yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-1272 Esas, 2019/1399 Karar sayılı kararında da vurgulandığı gibi malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekilin, vekâlet sözleşmesinde belirtilen yetkilerin dışına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve onun yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapması durumunda değinilen maddeler uyarınca sorumlu olacağı açıktır.
11. Diğer taraftan vekâlet görevinin kötüye kullanılması hâlinde vekilin üçüncü kişilerle yaptığı işlemlerin vekâlet veren açısından bağlayıcı olup olmayacağı sorunu ile de karşılaşılır. Bu durumda, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
12. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesindeki dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Kanun maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hâkim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler de bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarihli ve 2011/14-609 Esas, 2011/744 Karar sayılı kararı).
13. Vekâlet görevi kötüye kullanılmış ve vekille sözleşme yapan kişi vekil ile el ve işbirliği içerisinde ise veya en azından vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını biliyor yahut bilmesi gerekiyorsa vekil eden, sözleşmenin feshini, bu bağlamda sözleşmeye göre tapuda intikal yapılmışsa tapunun iptalini her zaman isteyebilir.
14. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı konusu 4721 sayılı Kanun'un “İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür" şeklinde düzenlenmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesine göre de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir”. Açıklanan bu genel hükümler uyarınca vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını ispat yükünün bu iddiayı ileri süren davacı tarafa ait olacağı açıktır.
15. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu Samsun ili, Atakum ilçesi, Alanlı Mahallesi 3850 ada 8 parseldeki 18 No.lu bağımsız bölüm davacının miras bırakanı ... adına kayıtlı iken ölümü üzerine17.04.2019 tarihinde mirasçıları adına intikal ettiği, davacının 18 No.lu bağımsız bölümün alım yetkisini içerir Samsun 5. Noterliğinin 31.07.2019 tarihli ve 13239 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile davalı ...’yı vekil tayin ettiği, davalı ...’nın da vekil sıfatıyla taşınmazdaki diğer paydaşların paylarını 01.08.2019 tarihinde davacı adına satın aldığı, bu şekilde davacının taşınmazın tamamına malik olduğu anlaşılmaktadır.
16. Davacı, Samsun 5. Noterliği tarafından düzenlenen 31.07.2019 tarihli ve 13238 yevmiye sayılı ve aynı noterliğin 05.08.2019 tarihli ve 13486 yevmiye sayılı düzeltme beyannamesiyle miras bırakanı ...’den adına intikal eden dava konusu 3850 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 18 No.lu bağımsız bölümdeki hak ve hisselerinin tamamını dilediği bedel ve şartlarda dilediği kişiye satması ve gerekli başka işlemleri yapması için davalı ...'ı vekil tayin etmiştir.
17. Davalı ...’nın da davacı adına kayıtlı 18 No.lu bağımsız bölümü 05.08.2019 tarihinde diğer davalı üçüncü kişi konumundaki İskender Cebeciye 179.681,20 TL bedelle sattığı, dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporlarında dava konusu bağımsız bölümün değerinin dava ve devir tarihi itibariyle 306.000,00 TL olduğunun belirtildiği, davacının davalı ...’yı 07.08.2019 tarihinde vekillikten azlettiği anlaşılmaktadır.
18. Dosya içerisinde yer alan belgeler, tanık anlatımları ve taraf beyanları dikkate alındığında davalıların öncesinde birbirlerini tanıdıkları ve taşınmaz alım satımından kaynaklanan akdi ilişkilerinin bulunduğu, davalı ...'in bu akdi ilişkiden dolayı diğer davalı ...'dan alacaklı olduğunu savunduğu, bu alacağını tahsil etmek için dava konusu bağımsız bölümü alacağına mahsuben devraldığı anlaşılmaktadır.
19. Davalı ...'nın, üçüncü kişi olan diğer davalı ...'e olan borcuna karşılık dava konusu bağımsız bölümü vekâleten esasen bedelsiz olduğu hâlde satış göstermek suretiyle vekâlet görevini kötüye kullanarak devrettiği, bu şekilde vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözetmediği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davalı ...'in de vekile ait olmayan taşınmazı, mülk sahibi vekâlet verenle ilgisi bulunmayan, vekilden olan şahsi alacağına karşılık mahsuplaşmak suretiyle edindiğini bildiği, davalı ...'in dava konusu bağımsız bölüm için vekil olan diğer davalı ...'ya bedel ödemediği, bu durumda iyiniyetli olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, üçüncü kişi ile vekilin çıkar ve işbirliği içerisinde birlikte hareket ettiklerinin kabulü gerekmektedir.
20. O hâlde; Bölge Adliye Mahkemesince davacının öncelikli talebi olan tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde verilen direnme kararı yerindedir.
21. Ne var ki Özel Dairece, davalının diğer temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmadığından dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Direnme kararı yerinde olup, davalının diğer temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
23.10.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.